VALLAHİ BİLLAHİ TALLAHİ (Yemin sözleri)
Fatma Pekşen
Her ne kadar yemin etme sık sık rastladığımız bir şey değilse de yediden yetmişe ona başvurmadan da edemeyiz. “And olsun , inan olsun, vallahi billahi tallahi” neviinden sözlerle, karşımızdakine kesinkes inandırmaya çalışırız. “Yemin içme” olarak da bilinen bu sözler için eskilerimiz “Essah yere yemin edenin kırk damarda bir damarı kurur. Vay yalan yere yemin edenin haline...” derler. Memleketimizin çeşitli yerlerinde üç aşağı beş yukarı benzerleri bulunmakla birlikte, biz Divriği’ de kullanılan yemin sözlerini ayıklayarak sizlerle paylaşmak istedik. “Çok yalan söyleyen, çok yemin eder” düşüncesinin hakim olduğu ilçede “ Çağayı çocuğu yemine alıştırmayın” denir . Yemin sözlerine ihtiyacınız olmaması temennisindeyiz ama ola ki birgün siz de sıkışık durumda kalır , yemin edersiniz ...
Aha şu dane gibi dökem.
Allah bir ismi hakkı için .
Allah canımı alsın.
Allah kulum , peygamber ümmetim demesin.
Anam avradım olsun .
Anam babam öle.
Burdan kalkmak nasip olmaya .
Çağamın çocuğumun hayrını görmeyem
Ekmek çarpsın.
Ekmek Kur’an çarpsın.
Ekmek Kur’an gözüme dursun .
Eve gitmek nasip olmasın.
Gövdeme yapışsın.
Gözüm kör olsun .
Günahın boynuma
Günahın nabalın (vebalin) boynuma İki elim yanıma düşe
İki gözüm önüme aka
İnsan değilim
Kabe eşiği olsa atlamam
Kabe yolunda zina etmiş olam
Karalı bayramım ola
Kelam- ı Kibriya hakkı için
Kıblem bu yandan şu yana döne
Kur’an kitap beni çarpsın
Kur’an hakkı için
Namussuzum
Nimet gözüme dursun
Nimet hakkı için
Oğluma kızıma kavuşmak nasip olmasın
Peygamberin şefeatinden mahrum olam
Şerefsizim
Şu nimeti kırk kapı gezip dilenem
Tatlı canımda bulam
Torba takıp dilenem
Yiğit arkam yere gele
Yardımcı kaynaklar:
Halil Sami Özen “Divriği’ de Dualar, Beddualar, Yeminler” Türk Folkloru. Sh:24
Müjgan Üçer “Atalar Sözü Yerde Kalmaz” İstanbul 1998 Sh:195
BİN KOYA BİN BULASIN (Hayır Duaları, İyi Dilekler)
Hepimizin çevresinde içinin güzelliği dışına yansımış, güleç yüzlü insanlar vardır. En küçük bir iyilikte dahi, size dua edip iyi temennilerde bulunurlar. Dünya ve ahirette ne umuyor , ne murat istiyorsanız ona kavuşmanız yolunda sözler söylerler. Divriği’ de böylesi insanlara – ki özellikle yaşlı kadınlardır- “ Ağzı dualı hayır öğütlü” denir. Geçmişten günümüze gelen, bugünden de yarınlara aktarılacak olan bu hayır dualarını kağıda dökelim istedik. İyi dileklerimiz sizlerle olsun...
Afiyet-i şeker olsun
Afiyet-i şeker bal olsun
Ah vah demeyesin.
Ahıretin mamur, dünyan aydınlık olsun
Ahirette peygamber efendimize komşu olasın
Ak sakallı pir olasın
Allah acısını göstermesin
Allah açlıkla terbiye etmesin
Allah ağrı (ağır) acı göstermesin
Allah ah vah dedirtmesin
Allah ahret ışığı etsin
Allah alnına hayırlı yazılar yazsın
Allah analı babalı etsin
Allah, avuçladığın toprak atın ola
Allah az yatırsın tez götürsün
Allah azıcık ağrı, ahsence ölüm, imanlı göç versin
Allah bağışlasın
Allah bahtını açık etsin
Allah Beytullah’a yüz sürdürmek nasip etsin
Allah beterinden saklasın
Allah beterini vermesin
Allah bir yastıkta kocatsın
Allah başa kadar mesut etsin
Allah birini bin etsin
Allah canını sağ etsin
Allah cennet kokuları nasip etsin (Gülsuyu kolonya gibi güzel kokularda söylenir)
Allah ciğer acısı vermesin
Allah çiftinizi birbirinizden ayırmasın (Eşlere, kardeşlere söylenir)
Allah daha çok versin
Allah dallandırıp budaklandırsın
Allah darda bırakmasın
Allah darda bunda (matta) bırakmasın
Allah devlete millete zeval vermesin
Allah dipte yatırıp kapı baca gözletmesin
Allah döşek ömrü vermesin
Allah dolu dolu versin
Allah ecrini versin
Allah eksikliğini vermesin
Allah ele ayağa düşürmesin
Allah elimizden ayağımızdan geri koymassın
Allah elin eline düşürmesin
Allah el gözletmesin
Allah evlatlarını bağışlasın
Allah evlatlarını amcasına dayısına muhtaç etmesin
Allah evlerden ırak eylesin
Allah Eyüp peygamber sabrı versin
Allah ferahlık versin
Allah gecinden versin
Allah geçlikte ölüm kocalıkta zulüm vermesin
Allah gittiği yere (yerine) yakıştırsın
Allah gönlünün muradını versin
Allah gönlüne göre versin
Allah gördüğümüzden, alıştığımızdan geri koymasın
Allah görünür görünmez kazadan beladan emin eylesin
Allah görünmezinden göndersin (Zengin olasın anlamında)
Allah götürdüğümüz kadar yüklemesin
Allah Halil İbrahim bereketi versin
Allah hasretine kavuştursun
Allah hayırlı evlat, hayırlı devlet versin
Allah hayırlı karlar / kazançlar versin
Allah hakime, hekime muhtaç etmesin
Allah helal süt emmişe rast getirsin
Allah Hızır bereketi versin
Allah huy güzelliği versin
Allah huyumuza adillik versin
Allah iftiradan bühtandan saklasın
Allah iki cihan saadeti versin
Allah iki cihanda aziz etsin
Allah iki cihanda yüzünü güldürsün
Allah iki iyilikten birini versin
Allah iman Kur’an nasip etsin
Allah imanımızdan ayırmasın
Allah işini rast getirsin
Allah iyi eşler , iyi işler nasip etsin
Allah iyi günler versin
Allah iyilik versin
Allah kadadan (kazadan) beladan, esvaplı şeytanın şerrinden (kötü kadın) korusun
Allah kalbine göre versin
Allah kara kütükten ( koca) geri koymasın
Allah kesesini dolu etsin
Allah kimseyi altın kürsüsüyle ( beşik) babası evine göndermesin
Allah korktuğumuza uğratmasın
Allah Kur’an kitap nasip etsin
Allah merhametliye muhtaç etsin
Allah mes’ut bahtiyar etsin
Allah muhanete muhtaç etmesin
Allah olmayanlara da versin
Allah ömrümden kessin ömrüne koysun
Allah ömürler versin
Allah rahatlık versin
Allah rast getirsin
Allah razı olsun
Allah sabır versin
Allah sağ gözü sol göze muhtaç etmesin
Allah sağlık versin
Allah satı bahası versin (satıcılara ,malın çok satılsın manasında söylenir)
Allah sevdiğini bağışlasın
Allah sıhhat afiyet versin
Allah sırtıkuyu yatırıp da kapı gözletmesin
Allah sonsuz sabır, azapsız kabir versin
Allah sonu gelen kullarından eylesin
Allah şifa versin
Allah teneşir güzelliği versin
Allah torununu tosununu bağışlasın
Allah tuttuğunu altın etsin
Allah utandırmasın
Allah uzun ömür versin
Allah üç gün yatırsın, dördüncü gün toprağımıza soksun
Allah vardığı yerde utandırmasın
Allah yatak ömrü vermesin
Allah yaramaz komşunun şerrinden korusun
Allah yatanı utandırmasın bakanı usandırmasın
Allah yerden göğe razı olsun
Allah yerini doldursun
Allah yok dedirtmesin
Allah yüze yoğunç başa kakınç etmesin
Allah yüzümüzü kara çıkartmasın
Allah’ın hidayetine eresin
Allah’ tan korkan, kuldan utanana düşesin
Alemin çekilsin (Eskiden hacca gidenler alemle karşılanırmış. Hacca gidesin anlamında bir dilektir)
Analı babalı büyüyesin
Analı babalı gelin olasın / evlenesin
Anan baban nur gölünde yatsın
Ananın ak sütü gibi helal olsun
Arkası gelegen olsun (İyi bir şey alındığında v.s devamı gelsin manasında söylenir)
Avuçladığın altın olsun
Ayağın taşa değmesin
Ayakların Kabe’ ye varsın
Ayıpsız aydınlığa çıkasın.
Ayşe-Fatma anamıza komşu olasın
Başa kadar mesut olun
Başın dişin ağrımasın
Bereketli olsun
Berhudar olasın
Beteri bol haznesinde kalsın
Beytullah’ a yüz süresin
Binan kaim olsun
Bir koya bin bulasın
Birin bin ola
Cehennem ateşi etine değmeye
Cehennem yüzü görmeyesin
Cennet hatunu olasın
Cennet libasları giyesin
Cennette cem olalım
Cennet köşkleri nasip olsun
Cümle geçmişlerinin canına değsin
Çift yaşayasınız, çoluğunuzun çocuğunuzun gününü göresiniz
Damarı şen olsun ( Hayvan sütü için denir)
Darda matta kalmayasın
Darısı başına
Dert bela görmeyesin
Doktorlara zabitlere varasın (Genç kızlara söylenir)
Döllü döşlü olasın
Dünya çapında bir tane olasın
Dünya durdukça dura , iyilik oldukça göresin
Ekmeğinin kurtulduğunu (Bittiğini) bilmeyesin
El öpenlerin çok olsun
Elin gözün dert görmesin
Ellerine sağlık
Ettiğin iyilik ayağına dolak olsun
Ettiğin iyilikler öte dünyada önüne gelsin
Eviniz kutlu , ağzınız tatlı olsun
Evlat acısı görmeyesin
Evlatlarının düğününü göresin
Evlatlarının alını yeşilini göresin
Evlatlarının gününü görüp, muradını alasın
Fadime anamıza komşu olasın
Gecen rahat olsun
Geçmiş olsun , gördüğün göreceğin kötülük bu olsun
Göğsün ak tüylü olsun
Gözünüz aydın olsun
Günün gününden aydın olsun
Hacca gidesin
Hacı sofralarınız olsun
Hayırlı kısmetler olsun
Havla külüç olsun (Yaptığınız iyilikler, ikramlar öte dünyada helva külçesi olarak önünüze gelsin manasındadır)
Helal süt emmişe rastlayasın
Hemişe bugünlere çıkasın (Her daim, inşallah manasındadır)
Hemişe bugünlere eresin (Düğün, toy gibi mutlu olaylarda temenni manasında gençlere söylenir)
Hergiz (Hiçbir zaman) ah vah demeyesin
Hızır değneğini dürte ( Hızır bereketi versin manasındadır)
Hızır uğraya
Hızırlar nebiler yoldaşın ola
Hiç görmemişe dönesin (Kötü bir olay karşısında, teselli maksadıyla söylenir)
Hurilere yoldaş olasın
İmanın bol olsun
İmanla göçesin
İşin rastgelsin
Kabirler sıkmasın
Kazancın bol olsun
Kesen dolu olsun
Keven gibi köklü, keklik gibi döllü olasın
Koyup giden nur gölünde yatsın
Mekanın cennet olsun
Ölülerinizin canına değsin
Ömrün uzun , düğünün güzün olsun
Önünde ölem , kölelerim olam
Paranın bittiğini bilmeyesin
Peygamberin şefeatine eresin
Peygamber efendimize komşu olasın
Paşa çıkasın/ paşalar olasın (Erkek çocuklara söylenir)
Sancağın çekile(Önceleri Hac yolcuları, Ulucamii’ nin yeşil sancağıyla Salavattepe’ den tekbirlerle , ilahilerle, salavatlarla yolculanır, aynı zamanda karşılanırmış. Eski zamanların zor şartlarına göre oldukça kıymetli bir duadır)
Saçın sakalın ağara
Sayısız altın takınasın
Sebep senden inayet Allah’tan
Sıhhatler olsun
Siftah senden bereket Allah’ tan
Su gibi aziz olasın
Taş altında olmasın da ,dağ ardında olsun
Taşına toprağına Allah bereket versin (Demir-Çelik İşletmeleri kastedilir)
Tırnağın taşa değmesin
Tuttuğun altın olsun
Uğurlu kademli olsun
Yer gök razı olsun
Yerde yatmasın nurda yatsın
Yok keseye el sokmayasın
Yokluk yüzü görmesin
Yüzün ak olsun
Yardımcı Kaynaklar:
Halil Sami Özen:Divriği’de Dualar, Beddualar,Yeminler. Türk Folkloru Dergisi
Müjgan Üçer:Atalar Sözü Yerde Kalmaz, Sh 183, 184, 185, 186, 187 İstanbul 1998
Ekim-2001 Sivas
DİVRİĞİ’DEN BEDDUALAR
Kırklar Dağı’ nın düzü
Ziyaret çarptı bizi
Kör olasın Suzan Suzi
Sular apardır bizi
Yürek hoplatan, iç geçirten nice türkümüzden birisidir bu. Hikayesini bilemeyiz ama az çok tahmin edebiliriz, aynı coğrafyanın insanı olarak...
Beni Mecnun ettin
Sen de olasın
Aşkımı inkar edersen
Allah’tan bulasın
Ah bu beddualar...Ahlar, ilençler, kargışlar; yani mahalli deyimle karışlar; karış vermeler. Söndürecek suyu bulunamayan yürek yangınlarının dayanağı...
Zannetmiyorum ki hiç kimse karış , beddua duymak istesin? Ya da karış beddua etmek...Ama şarkılara, türkülere ,manilere girecek kadar da bizden olmuş bir ögedir o. Bir zamanlar, hani o karasakız plakların altın çağını yaşadığı dönemler, İntizar adlı bir şarkı yükselirdi plakçı dükkanlarından , müzikseverlerin pikaplarından...Onun, yani o şarkının bir bölümünde beddua da yer almaktadır:
Dilerim Tanrı’ dan ki, sana açık kucaklar
Bir daha kapanmadan, kara toprakla dolsun
Kan tükürsün adını, candan anan dudaklar,
Sana benim gözümle bakan gözler kör olsun!
Faruk Nafiz Çamlıbel, hangi duyguların galeyana gelmesiyle bu satırları , kestirmek güç ama benzeri bir çok mısraya rastlamak da mümkündür.
Biz , sizler için Divriği’ de kullanılan bedduaları biraraya getirdik, “Evlerden ırak” temennisiyle, sizlerle paylaşmak istedik:
Adı batasıca
Adı karalanasıca
Adını Allah ala
Ağzından yel alsın
Ağzından çıka koynuna yayıla (Bedduaya cevaben de söylenir)
Allah bin türlü belanı versin
Allah’ tan bula benden bilesin
Allah ala, Allah canını ala
Allah dert vere, derman vermeye
Allah diş vere , tırnak vermeye
Allah gün ışık göstermesin
Allah iğne kadar hakkımı deve kadar çıkarsın
Allah iki gözünü kör etsin
Allah oğul ekmeği , gelin değneği nasip etsin
Allah seni yerin dibine soksun
Allah’ından bulasın
Altı üstü kitlensin
Anasından emdiği süt, fitil fitil burnundan gelsin
Araya bulamaya, ökseye (Özleye) göremeyesin
Başına şivan ine (Şivan/ şiven:Feryat, yas)
Başına yıldırımlar düşsün
Başını bağrını yesin
Başını yesin
Ben gün yüzü gördüm sen görmeyesin
Benden beter olasın
Benden sonra gün görmeyesin (Hatta “Gün onun günüymüş diyesin, mezarıma gelip çığırasın” diye devamı gelir)
Benim kadar başına taş düşsün
Bir kaşık suda boğulasın
Bir tas su verenin olmaya
Bir yerde yatasın, bin yere iniltin gide
Bir yanın yılan, bir yanın çıyan ola
Biri tuta bini doğraya
Boğazında kala
Boğazına kurt düşe
Boynu altında kala
Boyu posu devrile
Boyunca çeke
Burnundan gelsin (Çektiğim emekler, yediği içtiği neviinden bazı sözleri de tamamlar)
Cenazene su bulunmasın
Cennet yüzü görmek nasip olmaya
Cennet yüzü görmeyesin
Ciğerin ağzından gele
Ciğerlerin döküle
Ciğerlerin yana
Çalınasıca
Çatlayasıca
Çürüyesice
Çengele gelesice
Dalın kolun budana
Dalın kolun kırıla
Damarın kuruya
Damızlığın kesilsin
Delire dağlara düşesin
Derdine derman bulunmaya
Dermansız dertlere düşesin
Dert bulup, derman bulamayasın
Devrilesin
Dilin lal ola
Dişin ışımaya
Dişin kitlene
Diyen dillerin lal ola
Doğurmaz kazanmaz olasın
Döşşeğe düşesin
Duvar tuta gezesin
Dünya durdukça dura, Allah yüzünü göstermeye
Ekmek at ola, sen it olasın
Ekmek , aş bulamayasın
Eksilesin
El ,ayak, göz buğuna düşesin
Ele bakınç yüze yoğunç/ kovunç olasın
Elin ayağın çekile
Elin ayağın kitlene
Elin ekmekli , başın tokmaklı olsun
Elin kolun kırıla
Elin kolun çalına, gorgocirik olasın (Gorgocirik, kitlenmek işlevini yitirmek manasına söylenen bir sözdür)
Eme ilaca veresin
Emeklerim gözüne dursun
Emzirdiğim sütler burnundan gelsin
Etine kurtlar düşe
Ettiğin kadar çekesin
Ettiğin kötülükler ayağına dolak ola
Ettiğini çekesin
Ettim buldum diyesin
Evin yıkıla kapın kitlene
Evladından uşağından çekesin
Evlatlarının gününü/ hayrını görmeyesin
Faş malamat olasın
Gavur mezarından kalkasın
Genç dalın yere gele
Gençliğinin hayrını görmeyesin
Gidişin ola da gelişin olmaya
Gördüğün gün bugün ola
Gözü çıkasıca
Gözü kör olasıca
Gözün arkanda kala
Gözün baka , dilin lal ola
Gözün göre ağzın görmeye
Gözün göğe dikile
Gözüne dizine dursun
Gözlerin dışarı düşe
Gözlerin kör ola, elinden tutanın olmaya
Gözünü toprak doyursun
Gözünün yaşı başını yesin
Gözünün yaşı ekmeğine katık ola
Gözünün yaşı kurumaya
Gözünün yaşı sel ola
Gözünün şafağı söne
Gülmeyesin
Güler benzin sola
Güler yüzün sola
Gün benim günüm ola
Gün ışık görmeyesin
Hayrını görmeyesin
Hergiz benden sonra gün görmeyesin
Hıtta matta ( Darda, bunda) kalasın
Hotik çıkarasın
Hotik yiyesin (Hotik:yara)
İçerin aka
İçerine kesile
İçerine zehir ola
İki gözün aka
İki gözün çıka
İki gözün kör ola
İki gözün kör olup , eline gele
İki gözünün şafağı söne
İki elin yanına düşe (İki elim yanıma uzana ki diye yemin sözü olarak da kullanılır)
İki yakan biraraya gelmeye
İnim inim inleyesin
İpe kendire/sicime gelesin
Kahrolasıca
Kahr’ismiyle kahrolasıca
Kan kusasın
Kapına kara kilit asıla
Kara nara veresin
Kara yere gelesin
Kara yere giresin
Karalı bayramın ola
Karalı haberlerin gele
Karartın kalksın
Karnında göre kucağında görmeyesin
Kef geçesin
Kesenin dibi delik ola
Kıran gire
Kırılasın
Kıyamet günü (Yevmi mahşerde) iki elim yakanda ola
Kızıl saçların kızıl kanlarda yıkana
Kokusu burnunda kala
Kovan kırıla, arı dağıla
Kökü geçe
Kökünüze kiprit suyu aka
Kör bıçaklara gelesin
Kör kurşunlara gelesin
Kör olasın
Kulağına him mıhı aka
Kurşuna dizilesin/ gelesin
Küçük mezar olasın
Madla (Yara, çıban ) çıkarasın
Mezar mezar gezesin
Mezar mezar hortlayasın
Mezarında çekesin
Mezarında söylenesin
Mezarında yatmayasın
Muhanete muhtaç olasın
Mum gibi sönesin
Muradın gözünde kala
Murat almayasın
Nalınan mıhın arasında kalasın
Nana (Nan:ekmek) muhtaç olasın
Nerene gittiğini bilemeyesin
Nerenin ağrıdığını bilemeyesin
Ocağın bata , kapın kitlene
Ocağın söne , kapına kara kilit asıla
Ocağını tütüten olmaya
Oğul ekmeği nasip olmaya
Oğul uşak görmeyesin
Oğlundan uşağından çekesin
Olmaz olasın
Onmayasın
Onulmaz dertlere düşesin
Osman’ lar (İsim, Ali Veli her ne ise o söylenir)
Oyuğun kalka
Ölesin
Ölmeye çekesin/sürünesin
Ölün gele
Ölün kalka
Ölüne su bulunmaya
Öte dünyada ben gelene kadar ayak üstü kalasın
Öte dünyada dikili kalasın
Parça parça olasın
Pegininizde (Peg, önceden yerinde ev olan terkedilmiş arsa) baykuş öte
Rahat yüzü görmeyesin
Sandığın kitli kala
Sarı su ola da kalasın
Sen kazanasın eller yiye.
Sevgilini/sevdiğini önüne ala da ağlayasın
Sidiğine para gibi taş dura
Su gibi kara kanı akasıca
Suyu sütten ayıran Rabbim beni ondan ayıra
Sürünesin
Sürüm sürüm sürünesice
Sütüm haram olsun
Şişesice
Tahtaya gelesice
Taş kesesice
Tatlı canında bulasıca
Taun çıkarasıca (Taun;veba)
Tavuk gurkuyla, mektep çağasıyla seyrine çıka. (Çağa;çocuk)
Torunundan tosunundan çekesin
Töremeyesice
Tump olasın (Tump; bostandaki sınır yükseltisi)
Tutuşasıca
Vurulasıca
Yağlı kurşunlara gelesice
Yatacak yer bulamayasın
Yatak yessiri/esiri olasın, iniltin yedi eve gide
Yara çıkasıca
Yara tutasıca
Yara yiyesice
Yarana kurt düşe
Yedi dağın ardına düşesin
Yediğin kan irip, ağzından burnundan gele
Yediğin zıkkım, içtiğin ağu ola
Yellik günde tutuşasın
Yere giresin
Yere gire de çıkmayasın
Yerin yurdun ateş ola
Yerin yün tarağı ola
Yerinde yatmayasın
Yerinen yeksan olasın
Yetişmeyesin
Yıl ağrısına düşesin
Yiğit arkan yere gele
Yiğit iken yıkılasın
Yurdun yuvan dağıla
Yuvanda baykuş öte
Yüzü gülüp, dişi ışımaya
Yüzü o yana, ökçesi bu yana ola
Yüzün sal altına gele
Zalim elinde kalasın
Zehirlenesin
Zehir zıkkım ola, içerine kesile
Zıkkımın dibi
Zıkkımın kökünü yiyesin
***
Çatlayasın, ölesin, yere giresin-ki çatlamayasın , ölmeyesin tarzında söylenir- tump olasın, küçük mezar olasın neviinden beddualar , çocuk sevilirken söylenir. Ayrıca, samimi arkadaşlar arasında “100 yaşına kadar yaşayasın, kargalar gözünü oya, kışe demeye mecalin olmaya, günlük nevalen beş kuruşluk aspirin ola” şeklinde beddualaşanlar bulunmaktadır. Gün görmüş yaşlılar “Düşmanına kötülük dileyeceğine , canına sağlık iste. Beddua iki ağızlı bıçaktır. Sermayesiz karış sahibinindir . Ağzından çıkar koynuna yayılar “gibi sözlerle beddua edilmemesini salık verirler. Bizim de dileğimiz ne kötülüğe uğramanız , ne de bedduaya başvurmanızdır...
Fatma PEKŞEN Aralık 2001
Yardımcı kaynaklar
Halil Sami Özen “Divriği’ de Dualar, Beddualar, Yeminler” Türk Folkloru
Müjgan ÜÇER ,”Atalar Sözü Yerde Kalmaz” İstanbul 1998 Sh:189, 190, 191, 192, 193
DİVRİĞİ YÖRESİ ÇOCUK OYUNLARINDA EBE ÇIKARMA TEKERLEMELERİ
Eskiye nazaran oyunlarda, dolayısıyla da tekerlemelerde bir gerileme görülüyorsa da çocuk ruhunun tatlı kıvrımlarının mahsulü olan bu sözcükleri sizlerle paylaşmadan edemedim. Üç aşağı beş yukarı sizin yörelerde de söylenmektedir. Vişne yapışığı, üzüm bulaşığı ellerinizle komşunun avlusunda ya da camiinin oradaki arsada beş taş oynarken, arkadaşlarınızdan birisi “Saklambaç oynayan var mı” dediğinde , taşlarınızı fırlatıp nasıl da hazırola geçerdiniz değil mi? Var mısınız, koro halinde sayışarak çığrışarak oynamaya...
Oooo...
Portakalı soydum
Başucuma koydum
Ben bir yalan uydurdum
Duma duma dum
Kırmızı mum
***
Keçe külle
İbrik lüle
Allah şunun birini
Bana nasip eyleye
***
Kim vuruldu, kim vuruldu?
Eldivenli kız vuruldu
Eldivenli kızı alalım
Ali beye verelim
Ali bey hasta
Çorbası tasta
Püskülü mavi
İnadına kavi
Mendili ipek
Kendisi köpek
***
Çıktım erik dalına
Baktım tren yoluna
Üç gemi geliyor
Biri ağa, biri paşa
Ortadaki Kemal paşa
***
O , mo
Dandik dana
Hoca püf
Etraf çüş
Çüş eşeğim çüş
Ambarın dibine düş
***
O lili lili
Lili papadilli
Seksen dora , seksen dora
Mikatta tatta
Biz gidiyoruz bu hafta
İneğimiz doğurdu
Adı olsun kel Fatma
Sümüklü Fatma
Kel Fatma
***
Allah’tan başlayalım
Şeytanı taşlayalım
Bir can
İki can
Üç can
Dört can
Beş can
Altı can
Yedi can
Dokuz can
On can
Hacivat benim amcam
Ayşe hanımın atları
Kir kir kişniyor
Arpa saman istiyor
Arpa saman yoktur
Kilimcide çoktur
Kilimci kilim dokur
İçinde bülbül okur
O bülbül benim olsa
İki kardeşim olsa
Biri ay biri yıldız
Hop çikolata piyasa
Kızın adı Za-ri-feee*
***
Huuu
İdilik bidilik
Saçlar başlar kıvırcık
Sen bu o-yun-dan çııık*
***
Çıt mıt
Nerden geldin ordan çık
Kız saçların kıvırcık
Sen bu o-yun-dan çııık*
***
O mo peti peti
Kılavuna sepeti
İçinde nur var
On dört tül var*
***
Ooo moo
İnnede foo
İçkili masa
Titi alinata
Bekmez şevket
Numaro geçeroz
Ermeni dey yos*
***
Sepet sepet yumurta
Sakın beni unutma
Unutursan döverim
Gözlerinden öperim*
***
O mo mağzalardan
Renk renk kumaş alalım
Ne renk alalım
Baylar bayanlar
Merdivenden kayanlar*
***
Bahçelerde tak tak
Biz gidiyoruz bu hafta
İneğimiz doğurdu
İsmi kalsın kel Fatma
Aman tara leylim
Canım tara leylim
Ebeyi bülbül
Saçları sümbül
Minarede bir kuş var
Kanadında gümüş var
Eniştemin cebinde
Türlü türlü yemiş
Yemişimi yediler
Bana miskin dediler
Ben miskinden beterim
Sokak sokak gezerim*
***
Çin çin çikolata
Hani bize limonata
Limonata bitti
Hanım kız gitti
Nereye gitti?
İstanbul’ a gitti
İstanbul’ da ne yapacak?
Terlik pabuç alacak
Terliği pabucu ne yapacak?
Sana bana verecek
***
Han kapısından girdim içeri
Yahudiler dizilmiş yedi köşeli
Anko anko
Al bizi içeri*
***
İğne battı
Canımı yaktı
Tombul kuş
Arabayı koş
Arabanın tekeri
İstanbul’ un şekeri
Hap hup
Altın top
Bundan başka oyun yok
***
Eeee...Ben ebemi seçtim; siz oyununuzu seçtiniz mi?
Kaynak şahıs: Ayşe Bal 1962 doğumlu. Ankara’ da oturuyor.Derleme tarihi: Şubat 2001
*İşaretliler: Halil Dumluca (İbrahim Arsanoğlu) Divriği’ de Ebe Çıkarma Tekerlemeleri. Sivas Fokloru 1974 Cilt:4 Sayı:39 Sayfa:16
Sivas 2002
DİVRİĞİ YÖRESİ TEKERLEMELİ ÇOCUK OYUNLARINDAN ÖRNEKLER
Ebe seçimi, pratik çocuk zekasının bir ürünü olarak,kendiliğinden oluşmuş ritmik kelimelerle yapıldıktan sonra, pek de pahalı olmayan ip, top, taş, aşık v.s gibi malzemelerle oyuna geçilmelidir artık. Sınıfı geçtiğinizde büyükbabanızın aldığı top ne güne duruyor? Büyükanneniz, kendi dönemlerinde, yün yumaklarıyla yapılıp, orta parmağa atılan bir ilmekle , iple, zıplaması sağlanan toplardan bahsediyorsa da siz onu boşverin? O, oynandığı dönemin hatıraları arasında kalsın. Siz de şanslı bir çocuk olmalısınız ki yere vurduğunuzda yıldızları öpebilecek kadar zıplayan bir topa sahipsiniz...
Haydi top oynamaya...
Bir, iki, üç buçuk
Dört, beş, altı buçuk
Yedi, sekiz, dokuz buçuk
On buçuk
***
Bir kaşık, iki kaşık, üç bulaşık
Dört kaşık, beş kaşık, altı bulaşık
Yedi kaşık, sekiz kaşık, dokuz bulaşık
On bulaşık
***
Bir çiçek, iki çiçek, üç kelebek
Dört çiçek, beş çiçek, altı kelebek
Yedi çiçek, sekiz çiçek, dokuz kelebek
On kelebek
***
Yusi busi yustamsi
Ekseri vasi eksemsi
Eksere okşar rakkamsi
Rakkamsi
***
Bir iki çumçukur
Lem şem daha çukur
Niye küstün bana çukur?
No çukur no çukur
***
Top oyunundan usandıysanız ya da en hararetli zamanında cığızlık (mızıkçılık) yapan olduysa, ip atlamaya geçebilirsiniz artık...
Deniz, deniz, karpuz keseriz
Çıra ile odun yakarız
Kızlar giyer müslüm/ naylon çorabı
Erkekler içer rakı şarabı
Hanımlar oturur yedi köşeli
Dönder dönder dönder dolabı
Bacak arası (Burada ip bacak arasına alınır. Oyun sırası diğer çocuğa gelir,)
***
Eski minder
Yüzünü dönder
Talebe gönder
İskender
Tarlam tump
Ağzım küp, tıp; diyen birisi “Tıp” oyununu başlatmış olur. Gülme. Konuşma olmayan, mümkün olduğu ölçülerde susulması gereken bu oyunda, en sona kalan oyunu birinci seçilir. Fıkırtılar, kıkırtılar arasında çabuk biten bir oyundur.
***
Anneniz artık koskoca olduğunuzdan, bulaşıklarda ablanıza yardım edebileceğinizden bahsetse de size sokaktan gelen:
Ayfer hanım, pabucu yarım
Çık dışarıya , oynayalım...çağrısı daha cazip gelmektedir değil mi? Yaz traşı yapılmış kabak kafalı oğlanlar, çelikti, çomaktı, aşıktı, topaçtı derken, sokağa bir parça da sahiplenerek çıkarken, halkalanmış yaşıtınız kızların:
Kutu kutu pense
Elmamı yense
En güzeli Sema
Arkasını dönse...tekerlemeleri sizi çağırmaz da kimi çağırır? Halkalanmış arkadaşlarınızla, güneş tepeye çıkmadan:
Arabistan buğdayları
Severler sevgileri
Kız seni almaya geldik
Halini sormaya geldik
Çık dışarı, çık dışarı
Bundan sonra bir kızım oldu
Arabistan buğdayları (Tekrarıyla oyun devam eder) oyununu oynarsınız;
Kiminde ise:
Aç kapıyı bezirganbaşı, bezirganbaşı
Kapı hakkı ne verirsin, ne verirsin
Arkamdaki yadigar olsun, yadigar olsun
Birinci sıçaaan, ikinci sıçaaan, üçüncü sıçaaan
Dördüncü de deliğe kaçan... ( Denir. Karşılıklı iki kişinin oluşturduğu daireye düşen çocuk ebe olur.) oyunuyla zevkiniz doruğa çıkar. Bazan:
Menekşe mendilin düşe
Bizden size kim düşe?
-Ayşe düşee.. derken, canciğer arkadaşınızın sevecen bakışlarını yakalarsınız, bazan da o sizi:
-Saklambaç oynayan kaleye mum diksin, diyerek başka bir güzelliğe davet eder..
Okulların açılmasına az kaldı. Şu güzel, bol güneşli günler bitmeden oyunun tadını çıkaralım biz. Oy Diyojen oyununa akşam olmadan , annelerinizin “Hadi eve gel , baban geldi . Yemek yiyeceğiz...” yollu hiç de iç açıcı olmayan çağrısını duymadan başlayalım
-Oy Diyojen Diyojen Diyojen Diyojen
Akşama size gelecem gelecem gelecem
-Akşam bizde neydecen neydecen neydecen
-Babandan seni isteyecem isteyecem isteyecem
-Babam sana vermezse vermezse vermezse
-Elinden tutup kaçıracam kaçıracam kaçıracam...denip karşıdaki çocuk kendi tarafına alınır
***
Ne o? Niye kaşlar çatıldı? Anladım , haddini bilmez komşu kızı, yani küsülünüz çocuk size hain hain bakıyor. Artık şu meşhur tekerlemelerin vakti geldi de geçiyor değil mi?
Damdan pekmez akıyor
Küsülüm bana bakıyor
Küsülümün adı şakşak
İstiyor barışmak
Ayağımın altı pekmez
Yala yala bitmez
Ayağımın altı biber
Yala yala geber
Çocuk yüreğinizdeki hınç dinmek bilmedi, o hızla devam ediyorsunuz sayıp dökmeye:
Çingene çik çik
Torbası küççük
Kaldırma beni
Döverim seni
Kürt kürt küvera
Kürdün sırtı duvara
Kürt ne bilir bayramı
Hör hör içer ayranı
Küsülünüz kız değil de oğlan ise,
Oğlandır oktur
Bir çuval b.ktur
Kapıya koydum
Alan yoktur
Kızdır nazdır
Bin kuruş azdır
Bin daha getir
Bindir götür
Dargın olduğunuz çocuğun adı Cuma ise:
Cuma Cuma ,
Allah ağzını yuma
Fareler abdestini ala
Kediler namazını kıla
Adı Fatma’ysa :
Kabaramazsın kel Fatma
Anan güzel sen çirkin (Bu söz hindi için de söylenir)
Adı Selman’ sa :
Selman mandı, kuyruğu yandı
Kulakları sündü, eşeğe döndü
Adı Ayşe ise:
Ayşe Ayşe, aş gibi
Kulakları taş gibi
Ayşe oğlan doğurmuş
Aynı karabaş gibi
Adı Mustafa ise:
Mustafa Mıstık
Arabaya kıstık
Üç mum yaktık
Keyfine baktık
Adı Ahmet’se:
Ahmedi medi
Kuyruğu kedi
Bir sıçan tutmuş
Yalamadan yutmuş
Adı Hasan’ sa:
Hasan Hasan
Helva basan
Cırt kaçıran
Deliğe kaçan
Adı Sinan’ sa, sinek , Meral’ sa marul dediniz, Feride Feride, kulakları geride, Ali’ler Veli’ler, soycak deliler dediniz, kepçe kulak, koca kafa, şişko patates,boyu çok uzunsa “Yukarda havalar nasıl” dediniz, o da yetmedi ,gözünüzü belertip, dilinizi çıkarttınız...Ama çocuk yüreğiniz daha fazla kötülüğe müsaade etmedi değil mi? Eee...Ne demişler? Çocuk kavgası yüzünden, büyükler kadıya – hakime gitmişler, sulh olup geri gelmişler ki çocuklar barış içinde oynuyor. Darısı bizim gönüllerimizin başına diyelim mi?
Kaynak kişiler: Ayşe Bal-Fatma Erüç
Sivas-2002
BİR HALK ŞAİRİ : KODİK SÜLEMAN
Matal matal mandı atar
Dil atar, damak tutar
Kodikli’ nin Süleyman
Koltuğundan ateş saçar
Televizyonun, radyonun, envai tür oyunun-oyuncağın bilinmediği yılların bir tekerlemesiyle konumuza giriş yaptık Kodik Süleyman’ ı konu eden bu tekerlemenin belki edebi bir yanı yok ama sessiz sedasız öte aleme göçen şairimizi bu günlere taşıması bakımından da ehemmiyetli sayılabilir. Halk şairlerimizi tanıtan kitaplarda, O’ nun için sadece. “Divriği’ li bir halk şairi” ibaresi yer almaktadır.
Hayatı hakkında teferruatlı bilgi bulunmamakla birlikte, yaşlılardan 20.yüzyılın ilk
Yarısında öldüğünü öğreniyoruz. Türkçeyi çok güzel kullandığı bilinen, şairin hayatı boyunca şiirlerini topladığı defterinin akıbeti ise bilinmemektedir.
Günlük hayatta karşılaştığı acı-tatlı olaylara, tabii afetlere, siyasette beğenmediği bir duruma, anında pratik zekasını çalıştırıp, mısralar döktüren şair, 40.000 ölü veren 1939 Erzincan depreminde şu satırları yazmıştır:
Sivas vilayetim, Divriği ilim
Bir kuru destanı söylüyor dilim
Ayağım kırıldı, bağlandı kolum
Güzel Ezirgan’ ın, bir adı kaldı
Deprem Divriği’ ye uğradı geçti
Bütün evlerimize pencere açtı
Horavenk mahallesinde yedi ev yıktı
Diğer evlerimiz selamet kaldı
Kimisi nişanlı, kimisi gelin
Kimisi dişiyle koparmış dilin
Kimisi başına koymuştur elin
Ezirgan bizlere çok acı saldı
***
Yeni ireyis ( Belediye başkanı) dededen, babadan kalma asırlık dükkanları, yedi ceddinin yattığı mezarlığı kaldırma kararını verir de, Kodik Süleyman durur mu?
Katranı kaynatsan, olur mu şeker?
Cinsine ettiğim, cinsine çeker
Beş yüz koyun aldım, yarısı şişek
Mezarlık kalkar mı hey eşşoğlu eşşek
Beş yüz koyun aldım, yarısı toklu
Mezarlık kalkar mı hey cinsi b.klu
Babası beygirci Uzun’un oğlu.....v.s
***
Zengin arabasını dağdan aşırır
Fakir düz ovada yolunu şaşırır
Zengin süggar(şeker) ile helva pişirir
Fakirin aşına ayran bulunmaz...dörtlüğünde olduğu gibi, ömrü fakirlik içinde geçmiştir Atıyla dağlardan odun getirip satarak geçimini temin eden şair, bir gün yük taşırken yolda kalıp can çekiştiren hayvanının başında şunları söylemiştir:
Havada uçan bir kuşun (Uçak)
Yerde dönen bir taşın (Değirmen)
Etibank’ ta bir işin (Dönemin Demir-Çelik İşletmelerini kastediyor)
Ola ki rahat geçesin
Kitabı, yazılı belgesi olmadığı için, birkaç dörtlüğünden başkası günümüze ulaşmayan şairin, (o dönemlerde ortaokul öğrencisi olup, Türkçe ödevi olarak bizzat yazarından belgeleyen Mustafa Pazarbaşı’ nın sayesinde) Fakir İle Zengin adlı şiirini sizlerle paylaşmak istedik ..
Zengin İle Fakir*
Zengin ile fakir vasfın edeyim
Fakir nere varsa, han da bulamaz
Zengine baklava börek çekilir
Fakir arpa darı, nan da bulamaz
Zenginin yoluna olurlar turap
Fakir nere varsa, her işi harap
Zenginler giyerler kundura çorap
Fakir ayağına, gön de bulamaz
Zenginin yoluna , çıkarlar karşı
Aralıkta kalır, fakirin başı
Zenginler giyerler, kutni kumaşı
Fakir bacağına, don da bulamaz
Zengin nere varsa, hep rahat olur
Fakir “Doğru” derse kabahat olur
Zenginin kefeni yedi kat olur
Fakir köğneğine yan da bulamaz
Zengin nere varsa hürmet ederler
Kapı eşiğinde, fakirler, erler
Zengin zemheride, daima terler Fakir ağustosta, gün de bulamaz
Zengin arabasını dağdan aşırır
Fakir düz ovada, yolunu şaşırır
Zengin helvasını, balla pişirir
Fakir ekmeğine, un da bulamaz ***
Önemli olaylar karşısında güzellemeler, taşlamalar yapıp, türküler yazan Kodik Süleyman’ın , atasözü gibi günlük hayatta kullanılan bazı sözlerinden ve bölük pörçük üç beş şiirinden gayrısı , ne yazık ki elimizde bulunmamaktadır. Gönül isterdi ki, kalemi kıvrak bu şairimizin bütün eserleri mevcut olsun ve gelecek nesiller de ondan yararlansın...Ama O, bir halk şairiydi; halkın içinden çıktı ve halkın içinde kayboldu. Gönüllerden kaybolmasa bile...
*Kaynak: Kodik Süleyman: Remzi Tarhan.
Sivas Folkloru. Sivas1975 Sayı 31 Sayfa 9
Ekim 2001-Sivas
Do'stlaringiz bilan baham: |