Alexandr D. Svejcner
'in
“Literal Translation as a Product of Interference”
başlıklı makalesi verir
(Svejcner 1978: 39-43). Newmark’ın yukarıda değindiğim yaklaşımıyla
çeviri uygulamalarıyla ilgili çözümlemelerinde “sözcüğü sözcüğüne” çe-
viriden yola çıkarak kaynak metne bağlı eşdeğerlik arayışına girilmesi,
Svejcner’e göre ister istemez çeviri ürününde sözcük düzeyinde "girişim-
den" başlayarak
tabandan yukarıya doğru
anlamsal ve edimsel düzey-
lerde de girişime neden olacaktır. Bu ise, “girişimin”, “sözcüğü sözcü-
ğüne” çeviri yönteminden kaynaklandığını gösterdiği gibi, böyle bir yön-
temi kullanarak ortaya çıkarılan çeviri ürününün yazınsal olarak erek diz-
gede, kaynak dizgede yaratılan anlamsal ve edimsel etkiyi yaratamayacağı
anlamına gelir. Buradan da anlaşılacağı gibi, Svejcner'in “sözcüğü sözcü-
ğüne” çeviri yönteminin çeviri ürününü gerçekte anlamsal ve edimsel ba-
kımdan olumsuz yönde etkileyerek çeviride “girişime” neden olduğu şek-
lindeki açıklaması, Newmark’ın, “anlamsal” çeviri yönteminden yana ol-
duğu şeklindeki düşüncesine ters düşer. Başka bir deyişle, Svejcner’in
“sözcüğü sözcüğüne” çeviri yönteminin tabandan yukarı çeviri sürecini
etkileyeceği ve bunun da çeviriyi anlamsal ve edimsel bakımdan olumsuz
yönde etkileyebileceği şeklindeki savına karşın, Newmark’ın doğruluk ve
gerçeklikten yana olduğu düşüncesiyle öne sürdüğü şu sözler onun niçin
“sözcüğü sözcüğüne” ya da “sözdizimsel çeviriden” yana olduğunu açık-
lar:
Ben gerçek ve doğrudan yana bir kişi olarak “sözdizimsel çeviriden”
yanayım, sanırım sözcükler kadar tümce ve metinlerin de bir anlamı var.
Ortada anlamsal ve edimsel bir neden olmadıkça, sapma söz konusu ola-
maz, zaten böyle bir duruma binde bir rastlanır.”
(agy.: x) (Çev. Mine
Yazıcı)
Bu sözlerden, Newmark’ın “sözcüğü sözcüğüne” ya da “sözdizimsel
çeviri” yöntemiyle, çeviride “anlamsal” ve “edimsel” eşdeğerliğe koruya-
bileceği düşüncesinde olduğu anlaşılır.
İkinci sorun ise, iletişimsel çevirinin tanımından kaynaklanır. Bu, çe-
virilerin, yazınsallığını, başka bir deyişle, erek yazılı dil geleneğiyle uzla-
şımını gündeme getirir. Newmark'ın bilimsel konuları ilgilendiren çeviri-
lerde çeviri ürünü açısından önemli olan unsurun, “iletinin aktarılması”
103
olduğu şeklindeki yorumundan kaynaklanır. Bu konudaki görüşünü aşa-
ğıdaki şu sözleriyle açıkça dile getirmiştir:
"İletişimsel çeviri” akademik amaçlıdır. Fransızca özgün yayını oku-
yup da, bir türlü anlamayana yardımcı olmaya çalışır. Çeviriyi doğal dile
uyarlayıp, basite indirgeyerek ‘ileti’ üzerinde odaklanır.”
(agy.: 258)
Kuşkusuz, Newmark’ın bu tanımı çağdaş iletişim anlayışının aksine,
onu basite indirgediğini, hem de çeviri eğitiminde “çeviri edincini” pekiş-
tirmeye yönelik bir yöntem kullanmadığını gösterir. Başka bir deyişle,
Toury’nin “Translation of Literary Texts vs Literary Translation” maka-
lesinde, çevirilerin erek ekine ait yazınsal çoğul dizgenin bir parçası ola-
rak erek ekin tarafından “kabul edilebilir” olması için çevirmenin, önce-
likle erek dizgenin yazınsal öğelerini, erek ekin alıcılarının çeviriden bek-
lentileri doğrultusunda kullanması gerekmektedir (Toury 1993: 10-15).
Toury, Newmark gibi, sadece çeviride iletinin aktarılması koşulunu değil,
bunun yanı sıra çeviride erek ekin kutbuna yakınlığın sağlanması açısın-
dan çeviri de yazınsallığı ya da erek yazılı dil geleneğince “kabul edilebi-
lirlik” koşulunu da beraberinde getirir.
Özellikle ikinci bölümde çeviri uygulamaları konusunda verdiği örnek-
lerde, gerek çeviri metin çözümlemeleriyle ilgili yorumları, gerekse eleş-
tirileri onun çeviri sürecinden çok, tümdengelimli, çıkarımsal yöntemi
kullanarak yalnızca çeviri ürününe dayalı kaynak odaklı yaklaşımı benim-
sediğini gösterir. Bunun sonucu olarak, güncel nitelikte yazıların yanı sıra,
yazın, tıp ve siyaset gibi çeşitli metin türlerinin kullanıldığı alanlardan ör-
nekler vermeye çalışsa da, çeviriyi sadece kaynak metne değin metiniçi
bağlamı gözeterek değerlendirmesi, onun çeviri eğitiminde "sözcüğü söz-
cüğüne" çeviri yöntemini seçmesine neden olmuştur. Özellikle tıp alanına
ağırlık verdiği çeşitli konularla ilgili çeviri uygulaması örneklerinin sayısı
dokuz olup, bunların çoğu akademik alanda iletişimi sağlamak üzere se-
çilmiş metinlerdir. Newmark’ın bu tür metinlerde “iletişimsel” çeviri yön-
teminin kullanılabileceğini öne sürmesi, en az çabayla en çok bağlamsal
etkiyi yaratmayı hedefleyen Sperber ve Wilson’un 1986 da öne süreceği
“bağıntı kuramınındaki” kâr-maliyet ilkesinin habercisi olarak değerlen-
dirilebilir. Ne var ki, hem anlamsal, hem de iletişimsel çeviri yöntemiyle
ilgili çeviri örneklerinde birinci bölümde öne sürülen metin çözülmesiyle
ilgili ölçütlerden hiç söz edilmemiş olması, sözkonusu metinlerde çeviri
sorunu olarak sadece özel konu alanıyla ilgili terim bilgisi eksikliği görül-
düğü anlaşılır. Aşağıda onun yapıtından iletişimsel ve anlamsal çeviri
104
yöntemi ile verilen bir örnek de yukarıda söylenenleri doğrular nitelikte-
dir:
Une certaine İdée de la France
Charles De Gaulle
Toute ma vie, je me suis fait une certaine idée de la France. Le sentiment
me l’inspire aussi bien que la raison. Ce quil y a, en moi. d'affectif imagine
naturaliement la France, telle la princesse des comes ou la madone aux fresques
des rnurs, comme vouee a une destinée éminente et exceptionnelle……
Do'stlaringiz bilan baham: |