Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Ders Notları Öğr. Gör. Ali YAYLA
Sayfa 118 / 174
imzası bulunan devletlerin temsilcilerinden oluşan bir “Boğazlar
Komisyonu” kurulmuştu.
Türkiye, Boğazlar üzerindeki egemenliğini sınırlayan bu sözleşme-
yi, o günlerin koşulları içerisinde istemeyerek kabul etmişti. Ancak,
Lozan Antlaşması’nın imzalandığı sıralarda dünya, silâhlanmanın
azaltılması ve savaş tehlikelerinin uluslararası kontrolle önlene-
bileceği ümidi içindeydi. Fakat umulanın aksine, silâhsızlanma ça-
lışmaları olumlu bir sonuç vermemiş, Milletler Cemiyeti’nin kollek-
tif güvenlik sistemi saldırganlara karşı başarılı şekilde uygulana-
mamıştı, özellikle statükonun değişmesini
isteyen devletlerin giri-
şimleri karşısında, Milletler Cemiyeti gittikçe etkisini kaybetmeye
ve işlemez hale gelmeye başlamıştı.
Bu gelişmeler karşısında Türkiye, Lozan Antlaşması’nda öngörülen
Boğazlar garantisi ile haklarının korunamayacağını anladığından,
Boğazlar statüsünün değiştirilmesini ve onun zamana daha uygun
bir hale getirilmesini istemeye başladı. Bununla beraber Türkiye,
Boğazlar üzerindeki doğal hakkını kuvvet gösterileri ile elde etmek
yoluna gitmeyerek, haklarını hukuk yollarından sağlamayı esas
almıştır. Türkiye’nin bu davranışı ise, iki dünya savaşı arasındaki
uluslararası politikada özel bir yer işgal etmiştir. Türkiye’nin bu
konuda dayandığı uluslararası hukuk prensibi “koşullar değişmiş-
tir” prensibi olmuştur.
Türkiye, Boğazlar statüsünü değiştirmek için duyduğu isteği, ilk
defa Londra’da toplanan Silâhların Azaltılması ve Sınırlandırılması
Konferansı’nda, 24 Mart 1933’de ortaya atmış ve bunu, 23 Mayıs
1933’de Konferans Genel Komisyonu’nda tekrarlamıştır. Ancak, bu
girişiminden herhangi bir sonuç alamamıştır.
Avrupa’da, özellikle Almanya’nın silahlanmaya ve uluslararası iliş-
kilerin bozulmaya başlamasından sonra Türkiye, bu konu üzerine
daha çok eğilmek gereğini duymuştur. Almanya’nın Versailles Ant-
laşması’nın askerî kısıtlama hükümlerini tanımadığını ilân
etmesi
üzerine, olağanüstü toplanan Milletler Cemiyeti Konseyi’nde, 17
Nisan 1935’de, Dışişleri Bakam Tevfik Rüştü Aras, Türkiye’nin Bo-
ğazlar statüsünün değiştirilmesi isteğinde olduğunu bildirmiş ve
bu görüşünü desteklemek üzere, ilke bakımından iki neden öne
sürmüştür: “Bu nedenlerden biri, Türkiye için, başka
her devlet
gibi, güvenliğini sağlama zorunluğudur.” Öteki neden şudur: “Var-
Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Ders Notları Öğr. Gör. Ali YAYLA
Sayfa 119 / 174
lığını koruması için gerekli bütün uyanıklıkla birlikte, barışı sağ-
lamlaştıracak bütün çabalara içtenlikle katılmaktan geri durmayan
Türkiye, bu alandaki istekli davranışının, kendisine karşı eşitliğe
aykırı bir davranışa yol açmasını kabul edemez.” Tevfik Rüştü
Aras, bu iki temel nedeni belirttikten sonra, uluslararası durumda
meydana gelecek her değişikliğin Boğazlar statüsünde de karşı bir
değişikliği gerektireceğini sözlerine eklemiştir.
Türkiye Dışişleri Bakanı, Eylül 1935’de,
Milletler Cemiyeti Genel
Kurulu’nda bu defa doğrudan statünün değiştirilmesini istedi ve
Boğazların askersizleştirilmesi hükümlerinin, Türkiye’nin hem kı-
yılarının savunulmasına, hem de topraklarının iki parçası arasın-
daki geçit ve transitin güvenliğine zarar verdiğine işaret ederek, bu
durumun, bu hükümlerin kabul edildiği sıralardaki koşulların de-
ğişmesine rağmen, aynen sürüp gitmekte olduğunu söyledi.
Türk Hükümetinin, barışın korunması hususunda gösterdiği dik-
kat, itina ve dürüstlük çerçevesinde, çeşitli uluslararası toplan-
tılarda açıkladığı bu istek ve niyetleri, Lozan hükümlerinin gözden
geçirilmesi yolunu hazırlarken, Akdeniz’de ve Avrupa’da
meydana
gelen yeni bunalımlar, Türkiye’nin haklılığını da açıkça göstermek-
teydi.
Bu ön çalışmalar ve uluslararası alanda ortaya çıkan yeni durum
üzerine Türkiye, 10 Nisan 1936’da, Boğazlar Sözleşmesi’nde imzası
bulunan devletlere bir nota göndererek, son gelişmeler karşısında,
Lozan Sözleşmesi’nin 18. maddesinin artık
uygulanamaz hale gel-
diğini belirterek kendi güvenliği, savunması ve egemenlik hakları-
nın korunması yönünden, Lozan’da saptanan statünün değiştiril-
mesini ve Boğazların askerîleştirilmesini, bunun için de görüşme
yapılmasını istedi.
Türkiye’nin bu çağrısı, başta İngiltere olmak üzere, diğer devletler
tarafından olumlu karşılandı. İngiltere, gelişen
olaylar sonucunda
politikasını değiştirdiğinden bu defa, Akdeniz’de güçlü bir Tür-
kiye’nin varlığını istiyordu. Sovyetler Birliği, aslında 1923’de sap-
tanan Boğazlar statüsünden memnun değildi ve değiştirilmesini
istiyordu. Fransa, bu sıralarda Sovyetler Birliği ile yakınlık kurdu-
ğundan, çağrıya olumlu cevap verdi. Balkan devletleri de değişik-
likten yanaydılar. İtalya ise, Habeşistan’a saldırısı üzerine, Milletler