Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Ders Notları Öğr. Gör. Ali YAYLA
Sayfa 6 / 174
demedi. Osmanlı Devleti’nin dinsel hoşgörüsünü, birlikte yaşama
alışkanlığını olgunluk ve hoşgörü anlayışıyla karşılayamadı. Bu
sebeple, bir yandan Osmanlı İmparatorluğu’nu Avrupa’dan kov-
manın hırsına (bkz. s. 43, Şark Meselesi ) kapılırken, öte
yandan
da Hıristiyanlığı İslam’ın sultasından(!) kurtarmayı, 20. yy’ın ilk
çeyreğine kadar kendisine kutsal bir görev edindi.
Bütün bunların üstüne, Osmanlı imparatorluğu çağdaş gelişmele-
ri, ne kültür, ne ekonomik ve ne de teknik alanda, yeteri kadar ta-
kip edebilmiş değildir. 15. yy.’da Batı’da yavaş yavaş başlayan, da-
ha sonra çeşitli ekonomik ve kültürel olayların etkisi ile hızını arttı-
ran bilimsel, teknolojik ve ekonomik ilerleme, Osmanlı toplumuna
çok yabancı gelmiştir. Yüzlerce yıl Batı’dan üstün olduğu, “Avru-
pa’dan alınacak bir şey yoktur, ancak verilebilecek bir şeyler var-
dır” inancı ve anlayışı ile yaşayan Osmanlılar özellikle bilimsel ge-
lişmenin dışında kalmış hatta biraz ileride açıklayacağımız neden-
lerle kendi kabuğuna çekilmiş Batı’da olup bitenlerle ilgilenmek
gereğini duymamışlardır. Bu hal Osmanlı İmparatorluğu’nu içten
zayıflatan bir husus olmuştur. Avrupa devletleri arasındaki yakın
münasebetler sonucu ve özellikle Hıristiyan dinine dayanan bir
kültür birliği dolayısıyla, herhangi bir teknik buluş,
herhangi bir
alandaki gelişme, bütün diğerlerine yayılırken, bu yenilikler ve ge-
lişmeler Osmanlı Devleti’ne yeterli ölçüde yansımamıştır. Söz ko-
nusu bu yeni gelişmelerin Osmanlı İmparatorluğu’nda da kabulü
için yapılan teşebbüsler ise özellikle bağnaz din adamlarının tepki-
leriyle karşılanmıştır. Zaten Osmanlı’nın çöküş sürecinde her
alanda hâkim olan zihniyet de bu “bağnaz zihniyet”tir.
“Osmanlı Devleti teokratik bir devlet midir?” gibi bir soruya birçok
kesim farklı cevaplar verebilir. Çünkü burada da devreye yine akla
“Hangi Osmanlı?” sorusu gelmektedir. Bu soruya cevap verirken
Kuruluş, Yükseliş ve hatta kısmen Duraklama dönemlerini bu soru
kapsamının dışında tutmak gerekir. Çünkü hiçbir zaman bu dö-
nemler tam teokratik olarak kabul edilmeyebilir. Fakat son dönem
Osmanlısı dine değil, din sömürüsüne, dinin yanlış yorumlamala-
rına dayalı anlayışı ile kesinlikle teokratiktir. Devletin böyle bir dinî
karakter arz etmesi, böyle bir din anlayışının devlet işlerine karış-
ması ıslahat ve yenilik hareketlerini baltalıyor, güçleştiriyordu. Is-
lahatın mutlaka bu anlayışa uygun olması gerekiyordu. Osmanlı
İmparatorluğu’nun
bu karakteri sebebiyle, bu anlayışa sahip din
adamları imparatorluğun kaderi üzerinde söz sahibi idiler. Son dö-
Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Ders Notları Öğr. Gör. Ali YAYLA
Sayfa 7 / 174
nem devlet uleması, sadece taassup sebebiyle değil, daha çok men-
faatleri dolayısıyla tutucu idi ve ıslahata karşı gelirken de, Osmanlı
Tarihi’nde sayısız örneği bulunduğu üzere aslında tehlikeye düşen
devleti değil, kendi menfaatlerini korumaya çalışıyordu.
Osmanlı İmparatorluğu’nun dinî bir devlet olması, genel öğretimin
din adamlarının tekelinde bulundurulmasını gerektiriyordu. Son
zamanlarda döneminin en iyi eğitim kurumları olan medreselerden
eser kalmamış, artık tamamen dini nitelikli öğretim programları ön
plâna çıkarılmaya başlanmıştır. Medreseler adeta Orta Çağ usulle-
rine geri dönmüş, Orta Çağ anlayışına uygun bir şekilde pozitif bi-
limlere ve felsefeye yer vermemeye başlamıştı. Bu eğitim sistemi,
rüşvet, iltimas ve ahlâk buhranı ile birleşince toplumun genel yapı-
sı üzerindeki olumsuz etkilerinin yansıması tahammül edilemez
boyutlara ulaşmıştır.
Askerî kurumların, başta Yeniçeri Ocağı olmak üzere düştükleri
disiplinsiz, kayıtsız ve itaatsiz ortam; tımar sistemi yerine kurulan
iltizâm usulünün insafsız, aşırı ve basiretsiz vergilendirme tarzı;
sermaye birikiminin bulunmaması; sınaî üretimin olmaması; sana-
yi casusluğu yapılmadığı ya da yapılmasına gerek görülmediği için-
dir ki; teknolojik gelişmelerin
takip edilememesi; kaybedilen top-
raklarla birlikte yaşanan yoğun göç olgusunun yol açtığı sosyo-
kültürel
ve ekonomik sorunlar; dışardan alınan borçlar; Batı’daki
gelişmeleri yakalamak amacıyla yapılan çalışmaların yetersizliği ve
Batı’dan alınan unsurların olduğu gibi alınarak taklit edilmesinin
getirdiği başarısızlık vs... siyasî, askerî, iktisadî, teknolojik ve sos-
yo-kültürel açılardan Osmanlı’yı çöküşe sürükleyen sebeplerden-
dir
7
.
Osmanlı Devleti, özetlemeye çalıştığımız bütün bu olumsuzluklar
sonucunda kaçınılmaz olan “çöküş”e çareler aramaya başlamış,
daha önce de belirttiğimiz gibi esas sorunun “toprak kaybı” oldu-
ğunu zannettiğinden, askerî alanda ıslahatlar yapmaya çalışmış,
sorunun askerî değil
ekonomik, sosyal ve teknik alanda gerileme
olduğunu ifade edip, düşüncelerini risâlelerle
dile getiren fikir er-
bablarının fikirlerine itibar etmemiştir. Bu durum da kurtuluş için
üretilen çözüm çareleri ve yapılan çalışmaların hep askerî boyutta
kalması sonucunu doğurmuştur.
7
Eminalp Malkoç,
İTÜ, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Dersi, Basılmamış Ders
Notları
, bkz:
http://www.erdem.theshoppe.com