Amea folklor institutu



Download 40,44 Mb.
bet78/295
Sana21.02.2022
Hajmi40,44 Mb.
#16416
1   ...   74   75   76   77   78   79   80   81   ...   295
Letaif-i Rivayat serisi içerisinde çıkan “Firkat” adlı hikâyede ise Kafkasya’nın herhangi bir tarafının diğer tarafından daha güzel olduğunu söylemenin mümkün olamayacağını, çünkü bu coğrafyanın her tarafının güzel olduğunu belirtir ve yaptığı tasvirle bu iddiasını gerekçelendirir:125
“Bir adam için Kafkasya’nın şu tarafı diğer tarafından daha güzeldir demek hemen mümkün değildir. O güzel kıtanın her tarafı güzel. Hiç güzel olmaz mı? Bir yerde ki eflâke ser çekmiş dağlar olur ve bu dağların arasında zümrüt gibi çayır çimenle kaplanmış ve keçelenmiş ovalar ve vadiler bulunur. Silsile-i cibalin vadileri ve ekser tepeleri yüz ellişer ikişer yüz senelikten al da ta zaman-ı Tufan’dan kalma meşe ağaçları ile müzeyyen ve bazı tepeleri dahi yalçın kayadan ibaret olur, her kayanın yarıklarından turna gözü gibi sular akar. Bu sular küçük küçük dereler teşkil eder ve bu dereler birleşip bir ırmak veya birkaç ırmak vücuda getirir. Hasılı yed-i kudret nazara çarpacak ve hoş görünecek her tezyinatı orada cem eder de o memleket güzel olmaz da ne olur.”
“Firkat”in kahramanı Memduh oradan hiçbir zaman ayrılmak istemez. Çünkü Çerkezistan “bir adamın bıkacağı ve usanacağı bir mahal değil”dir. (s. 134.)
Yukarıda belirttiğimiz gibi, Ahmet Mithat Efendi’nin daha yazarlığının ilk yıllarından itibaren Kafkasya kökenli kişilere hikâye ve romanlarında yer verdiğini görürüz. Onun kurguya dayalı ilk eseri olan ve Letaif-i Rivayat serisinin ilk kitabı olarak yayınlanan Esaret hikâyesinde Kafkasya kökenli karakterler vardır. Bu eserde konu İstanbul’da geçmekle birlikte, hikâye kişileri Fatin ve Fitnat, küçük yaşta Kafkasya’dan getirilmiş kölelerdir ve İstanbul’da bulundukları evde efendileri tarafından birbirleriyle evlendirilirler. Bu iki genç, konuşurken birbirlerine Kafkasya’nın neresinden geldiklerini sorarlar ve tesadüfen ikisinin de Aben çayı kenarında yaşayan Şapsıh kabilesinden oldukları anlaşılır. Konuşma ilerledikçe sadece aynı kabileden değil, hatta aynı aileden ve anne baba bir kardeş oldukları ortaya çıkar. Kardeş olduklarını bilmeden gerdeğe girmiş olan bu iki genç, bu utanca dayanamayarak intihar ederler. Bu hikâye bize, Ahmet Mithat Efendi’nin sonraki eserlerinde ve Tanzimat dönemi Türk romanında birçok eserde karşımıza çıkacak olan “kölelik” probleminin ilk örneğini verir. Yazar kölelik problemini ele alırken, o yıllarda kölelerin genellikle getirildiği Kafkasya’dan getirilmiş olan iki Çerkez çocuğunun trajedisini anlatmıştır. Kafkasya bölgesine mensup insanlar sonraki yıllarda hikâye ve romanlarımızda genellikle kölelik problemi bağlamında ve aynı zamanda da bir aşk ilişkisinin tarafı olarak yer alacaklardır. Çerkez cariye ve halayıkların genellikle aşk ilişkisi bağlamında işlenmesinin iki sebebi vardır. İlk olarak, cariye ve halayıkların, özgürlükleri olmadığı için, yabancı erkeklere görünmelerinde sakınca bulunmamaktadır. Bu durum yazarların hikâye ve roman kişisi olarak onları seçmesine yol açmıştır. İkinci olarak ise, Kafkasya’dan gelen kadınlar güzellikleriyle meşhurdurlar. Bu husus da aşk konusunu işlerken yazarların onları tercih etmesine sebep olmuştur. Örneğin yukarıda sözünü ettiğimiz Esaret hikâyesindeki Fitnat, “gisû-yı zerrin”i, “tahrirli mavice gözleri”, “her zamana, her mevkie, her hâle muvafık bir yolda etvar ve güftar ile huzzarı kendisine hayran ede[n]” tavırları ile “vehbî ve tabiî güzellikleri cemettikten sonra kesbî birtakım kemalâta dahi malik” bir genç kız olarak tasvir edilmektedir.126 Hüseyin Fellah romanında da Çerkez kadınlarının güzelliği, Rum kadınları ile birlikte zikredilir.127 Ahmet Mithat Efendi, bulduğu her fırsatta kadın olsun erkek olsun Kafkasya insanının güzelliğini anlatmıştır. Onun eserlerinde Kafkasya coğrafyasında yaşayan insanlar hem fiziksel özellikleri bakımından hem de ahlâkî nitelikleriyle daima olumlu olarak tasvir edilmişlerdir. Fiziksel olarak Gürcü olsun, Çerkez olsun, Abaza olsun bütün bu bölge halkı adeta kusursuzdur. “Firkat”te Havcır’ın kızı Guşacuk ile cariyesi Hacıhan’ın güzelliklerini tasvir ederken bir yazar olarak adeta aciz kaldığını, bu kızların “fidan gibi latif, nahif, mermer gibi beyaz balık etli, gayet şen mizaç, gür saçlı, nazik tenli filan” olduklarını belirtmenin bir şey ifade etmeyeceğini, çünkü “Kafkasya halkının yüzde seksen sekizi[nin] bu sıfatlar ile mevsuf” olduğunu söyler. (s. 127) Yine Guşacuk’un güzelliğinden söz ettiği sırada, onun sadece Çerkez kızı olduğunu söylemenin, tasvir ve tarif ihtiyacını ortadan kaldıracağını belirtir:
“O boy, o endam, o hüsn, değirmi çehre, iri ve kara gözler, kuyruklu kirpikler, küçük, zarif burun. O ağız, gül dudaklar, tatarsı ve yumru çene, artık tarif mi istersiniz? Çerkez kızı vesselam!” (s. 132-133)
Memduh’un Kafkasya’dan döndükten sonra dairesine intisap ettiği paşanın onu bir Çerkez kızıyla evlendirme teşebbüsü sırasında hikâye kişilerinden biri Türk kızlarıyla Çerkez kızları arasında güzellik bakımından bir karşılaştırma bile yapılamayacağını ileri sürer: “Artık Türk kızlarıyla Çerkez güzeli kıyas kabul eder mi?” (s. 160)
Benzer bir yaklaşımı, Gürcüler için, Gürcü Kızı yahut İntikam romanında görürüz. Romanın Avrupalı kahramanı Gilliom Sanc, yaptığı seyahat sırasında köylerde gördüğü Gürcü kadınlarının ve erkeklerinin uzun uzadıya tasvirini yapmaya lüzum görmediğini, çünkü burada zaten güzel olmayan insana neredeyse rastlanamayacağını belirtir:128
“Köylerde gördüğümüz güzel kadınları ve güzel erkekleri uzun uzadıya tarife hacet var mıdır? Burası zaten tenasüb-i endam ve melahat-i vechiye memleketi olduğundan güzel olmayan yoktur ki onlar meyanında bilhassa güzelleri tefrik ve tayin edebilelim.”
Sanc, bir Avrupalı olarak bu bölge halkının güzelliği karşısındaki hayranlığını başka bir yerde de şu sözlerle dile getirir:
“Ben bir Avrupalı gözüyle bu halkı temaşa ve tetkik eylediğim zaman yerip atacak adeta hiçbir çirkine tesadüf etmediğimi itiraf eylerim. Hakikat bunların alelâde çirkinleri Avrupa’nın alelâde güzelleri yerine kaim olabilirler.” (s. 48)
Bu, esasında Türk edebiyatında çokça örneğini gördüğümüz yaygın bir algının dile getirilmesidir. Gerçekten de Türk edebiyatında Kafkasyalı kadınların ve özellikle de Çerkez kadınlarının güzel olduğuna dair yaygın ve yerleşmiş bir kanı vardır. Bu kanının Tanzimat dönemi Türk romanlarında örneğini çok sık gördüğümüz Çerkez cariye ve halayıklar üzerinden kurgulandığını belirtebiliriz. Ahmet Mithat Efendi de bu algının yerleşmesine eserleriyle katkıda bulunmuş yazarlarımızdan biridir.
Kafkas romanında da bu bölge insanının hem güzelliği hem de sağlamlığı vurgulanmıştır. Yazar anlatıcı, “bir şair, bir muharrir, bir hikâyenüvis[in] cihan içinde en mütenasip endamı, en güzel çehreyi her yerden ziyade burada” bulacağını belirtir ve sadece gençlerin değil yaşlı Kafkasyalıların da “sair biladın ihtiyarları gibi beli bükülüp, kamburu çıkarak ucube-i zaman”a dönmediklerini ileri sürer. (s. 7) Bu romanın kişilerinden Gospodin dö Brano adındaki Rus tüccarı, evlenmeye karar verince Sohumkale’de kendisi için güzel bir ev yaptırdıktan sonra “bililtizam” Gürcistan’a gider ve “güzellikle şöhret-şiar olan Gürcülerin” arasından evlenir. (s. 15)
Kafkasya halkının sağlıklı oluşu ve dinçliği ile yaşlılarının bile gürbüzlüğü de Ahmet Mithat Efendi’nin sıklıkla vurguladığı özelliklerdendir. Gürcü Kızı Yahut İntikam romanında romanın kahramanı ve anlatıcısı Alman vatandaşı Gilliom Sanc, bu hususa ilişkin gözlemlerini şu sözlerle ifade eder:
“… buraların ihtiyarlarında öyle bizim ihtiyarlar gibi bir şeyhuhet-i rezile görülemez. Yüz yaşında Gürcü bulunur ki hâlâ vücudu zinde olup bunaklık gibi, titreklik gibi meayib ve rezail-i şeyhuhetten azadedirler. Dişleri bile düşmeyip gençlik zamanlarındaki paklığını, parlaklığını, kuvvetini muhafaza ederler. Onların doksanlık adamları bizim altmışlık adamlarımızla ancak kıyas kabul edebilirler ise de insan bu yerlerin ahvalini öğrendiği zaman bizim memleketler ahalisine kıyasen ancak altmışlık diye tahmin edebileceği ihtiyarlara yirmi otuz yaş daha zammiyle büyük bir hata etmemiş olacağına emniyet hasıl eyleyebilir.” (s. 29-30)
Sanc, çalıştığı şirketin kendisine verdiği görevle Kafkasya’yı dolaşırken, burada gördüklerinden çok etkilenerek adeta tarihçilerin “insanlığın altın devri” olarak nitelediği döneme ait insanların arasında olduğunu düşünür:
“… yalıboyu ahalisi bazı ecanib ile münasebet-i izdivaciye vesairenin akdinden dolayı” aslî saflıklarını kaybettikleri, fakat “derun-ı cebele doğru sokuldukça ilm-i ensal-i beşer ulemasının ‘nev’-i Kafkas’ dedikleri adamlar ve o nev’e mahsus olan ilk tenasüp ve melahat-i cismaniyeleri gibi ilk halisiyet ve melekiyet-i maneviyelerini de muhafaza eylediklerinden bunlar meyanında insan kendisini müverrihinin ‘devr-i zehep’ dedikleri melekiyet-i nev’-i beşer zamanında kıyas eyliyor.
Erkekleri şeci oldukları kadar halim ve mütevazidirler. (…) Erkeği ve bilhassa kadını dünyanın bu kısmında görmelidir ki Cenabıhakkın ikisini de ezelde tezyin eylemiş bulunduğu evsaf-ı [yanlış olarak ‘o saf’ okunmuş] cemileden aglebi hâlâ kendilerinde müçtemi olarak Avrupa’ca terakkiyat-ı medeniyenin mucip olduğu gûnâgûn ahlâksızlıktan bunlar selim kalmışlardır.” (s. 18-19)
Ahmet Mithat Efendi’nin romanlarında Kafkas coğrafyasında yaşayan halkların örf ve adetlerine, gelenek ve göreneklerine de çoğu kez olumlu bir bağlamda yer verilmiştir. Ancak bazı geleneklerinde ifrata gittikleri belirtilerek eleştirisinin yapıldığı da görülür. Söz gelişi “Firkat” hikâyesinde, Memduh’un bir çeşit ritüelle Havcır’ın karısının sütoğlu, dolayısıyla da Guşacuk’un kardeşi olması, bu iki gencin sonradan birbirlerini sevdiklerinde evlenebilmelerinin önüne büyük bir engel olarak çıkar. Bu bir çeşit formaliteden ibaret olan sütkardeşliği Çerkezler tarafından çok ciddiye alınmakta ve bu bağla birbirine bağlanmış olan iki insanın evlenebilmeleri kesinlikle mümkün olamamaktadır. “Firkat”te başlarından geçen çeşitli maceralardan sonra ikisi de İstanbul’a gelen ve tesadüfen buluşan Memduh ve Guşacuk, Memduh’un hamisi olan paşa tarafından evlendirilir, fakat Guşacuk göreneğin veya törenin kendisine yüklediği baskıdan kurtulamayarak gerdek öncesinde intihar etmeyi seçer. Memduh da onsuz yaşayamayacağı için Guşacuk’u izler. Bu durum yazar tarafından eleştirilmiş ve bu eleştiri Memduh’un koruyucusu olan paşanın ağzından dile getirilmiştir:
“Sulb-i sahih oğulluk kızlık, öz karındaşlık kız karındaşlık üzerine bir de süt oğlu, süt karındaşı, ahret oğlu, ahret kızı, ahret karındaşı gibi sıhriyet-i ca’liyelere riayet encamı bu gibi yürekler dayanmaz hâlâta sebebiyet gösterir.” (s. 164)
Ancak bu istisna sayabileceğimiz örneğin dışında Kafkasya halklarının gelenek ve görenekleri, birbirlerine karşı ve yabancılarla ilişkileri daima övgüye değer bulun­muştur. Örneğin “Firkat”te Memduh kendisini hiç kimsenin tanımadığı ve kendisinin de kimseyi tanımadığı bir Çerkez köyüne gittiğinde büyük bir konukseverlikle karşılanır. Gelişinden bütün köy halkı memnun olmuştur. Hatta onun kimin evinde kalacağı konusunda iki aile arasında tartışma çıkar, çünkü her biri onu kendi evinde barındırmak ister. Memduh birkaç gün içerisinde adeta köyden biri olarak kabullenilir ve yıllarca orada kalır. Hikâyede bu son derece doğal bir durum olarak yansıtılır.
Aynı hikâyede kadın erkek ilişkileri bağlamında da Çerkezlerin adetleri beğenilerek anlatılır. Söz gelişi, Çerkezlerin “âdât-ı melufeleri iktizasınca bir kız gerek diğer kız ve gerek delikanlı misafirleriyle bulunur iken babası habersiz içeriye girip kendisini rahatsız edemez.” (s. 132) Çerkez kızları erkeklerle çok serbest bir şekilde görüşürler, hatta bir köyden başka bir köye bir kız bir delikanlıyla tek başına gidip gelebilir ve aralarında asla uygunsuz bir durum yaşanmaz. Çünkü Çerkez gelenekleri son derece bağlayıcıdır. Aynı konuya Kafkas romanında da rastlarız. Burada yazar anlatıcı, Kafkasyalıların fizik özelliklerini anlattıktan sonra bunun yanı sıra “hususat-ı maneviyeye de ihtiyaç” olduğunu belirtir ve “Kafkas[ın] bundan da mahrum” olmadığını ilave eder. Bir örnek olmak üzere de yine kadın erkek ilişkilerini gösterir:
“Şu sureti tahattur ediniz ki bir komşu çocuğu bir komşu kızını maiyetine aldığı gibi sekiz saatlik bir köye, düğüne götürür. Onun muhafazası yalnız kendi himmet-i merdanesine havale edilmiştir. Ancak ol merd-i cemil bu himmet-i merdaneyi asla suiistimal etmez. Korkusundan değil. Hayasından! Hem de hayası yine kızdandır. İkisinin dahi yüreklerini birtakım hissiyat gıcıklayacak olsa bile tavırlarında bunun alâimi pek güçlükle görülebilir. Zira humret-i hicab alâim-i mezkûreyi setredecek bir perde makamına kaim olur. (…) Halbuki bu kızın fevkalhad sersbest bulunması dahi başkaca nazarıdikkate alınacak mevaddandır. Pederi, kızından istihsal-i ruhsat etmedikçe onu görmek için odasına gelemez. Neden gelsin? Belki kızı o gün odasında kendisi gibi birkaç kızlar ile birkaç delikanlılardan mürekkep bir cemiyet teşkil etmiş de eğleniyor.” (s. 7-8) 129
Bu noktada Ahmet Mithat Efendi’nin Çerkezler arasındaki bu insan ilişkilerini üstü örtülü olarak kendi okuyucularına da tavsiye etmek istediğini düşünebiliriz. Bu onun konusu Avrupa’da ve Avrupalılar arasında geçen romanlarında da gördüğümüz bir durumdur. Avrupa adab-ı muaşeretinin bazı davranış kalıplarını olumlayarak okuyucularının bunları örnek almasını ister. Ancak Avrupalı kişiler Hristiyan oldukları için Müslüman okuyucu üzerindeki etkileri sınırlı olacaktır. Oysa Müslüman Çerkezlerin davranışlarının ve kadın erkek ilişkileri hususundaki rahatlıklarının yazarın okuyucularını etkileme ihtimali daha kuvvetlidir.
Yazarın Çerkezlerin çok beğendiği ahlaki niteliklerinden biri de onların yalan söylememeleridir. Yazara göre Çerkezlerde “yalan yok değil, ama ayıp”tır. “Hem de onların ayıpları bizim ayıplar gibi de değil”dir. “Ayıp olan şey adeta haramdan eşed” ve “yalan ise hem haram hem ayıp”tır. (s. 143)

Download 40,44 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   74   75   76   77   78   79   80   81   ...   295




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©hozir.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling

kiriting | ro'yxatdan o'tish
    Bosh sahifa
юртда тантана
Боғда битган
Бугун юртда
Эшитганлар жилманглар
Эшитмадим деманглар
битган бодомлар
Yangiariq tumani
qitish marakazi
Raqamli texnologiyalar
ilishida muhokamadan
tasdiqqa tavsiya
tavsiya etilgan
iqtisodiyot kafedrasi
steiermarkischen landesregierung
asarlaringizni yuboring
o'zingizning asarlaringizni
Iltimos faqat
faqat o'zingizning
steierm rkischen
landesregierung fachabteilung
rkischen landesregierung
hamshira loyihasi
loyihasi mavsum
faolyatining oqibatlari
asosiy adabiyotlar
fakulteti ahborot
ahborot havfsizligi
havfsizligi kafedrasi
fanidan bo’yicha
fakulteti iqtisodiyot
boshqaruv fakulteti
chiqarishda boshqaruv
ishlab chiqarishda
iqtisodiyot fakultet
multiservis tarmoqlari
fanidan asosiy
Uzbek fanidan
mavzulari potok
asosidagi multiservis
'aliyyil a'ziym
billahil 'aliyyil
illaa billahil
quvvata illaa
falah' deganida
Kompyuter savodxonligi
bo’yicha mustaqil
'alal falah'
Hayya 'alal
'alas soloh
Hayya 'alas
mavsum boyicha


yuklab olish