Mâverâünnehri* işgalden önce Özbeklerin dili, Kazak ve Nogay lehçesrjd^TTnrdîrT)zân^ e yazılan coğrafî isimleri (meselâ
«Tarîkh-i Abulkhayır Khanî» de görülen şu kelimeler: «Citıser calqm», «Taraqtı», «Qaymdı») tamamen nogayca ve kazakçadır. Fakat Khorezm ve Mâverâünnehre yerleştikten sonra oralarının eski sekenesi olan «Kent Türkleri» yle sıkı karışma neticesinde, yavaş yavaş dil hususunda da onların tesirine düşmüşlerdir. Bununla beraber, yukarı Sır Derya kıyılarına yakın yerlerde, Cızak, Nurata, Şimalî Khorezm, Şarkî Bukharada ve Karşı çölünde yaşıyanları, bugüne kadar eski lehçe hususiyetlerini saklamışlardır. Kelimelerin orta ve sonundaki «gh», «g» sesleri «v» ve «y» ye, «1» ve «n» sesleri de «d» ye, kelime başındaki «y» «c» ye
münkalip olmak hususiyetlerini muhafaza etmişlerdir («ötagh», «tagh», «yagh», «kigiz», «tig» kelimeleri yerine «otav» , «tav», «cav»;, «kiyiz» ; «tiy» demek gibi). Bu husus bazı, yerlerde Kent Türklerine ve hattâ bazı Taciklere de tesir etmiştir. Mef’ulü ileyhte «gh» , «g» ve mefîulü fihte «y» , «d» sesleri yerine, eski Şaybak Han ve Ebulgazı Han m eserlerinde tesadüf edildiği gibi, kıpçakça «n» kullanılması bazı yerlerde muhafaza edilmiştir («atasıga» yerine «atasına», «qalasıda» yerine «qalasmda» demek gibi). Son zamaıdarda, bilhassa 1924 yılında Türkistan idari taksimatı uruk gurupları taksimatına göre yapıldığı zaman, Mâverâünnehrin eski medenî Kent Türkleri de «Özbek» adını kabhTittiler^ ve belki bugün bu adı taşımakta fazla taassup gösterenler de bunlardır. Şöyle, ki eğer «Özbek» ismi böyle bir Umumî mâna alırsa
’ !
i ■
etnografya tetkikatmda Altın Ordadan gelen Şıban özbekleri için «Uruğlı Özbek», Mâverâünnehrin eski medeni Türkleri için de «Kent Ozbeki» demek gibi ıstılahlar kullanmak icap ederdi (bk. Türkiyat Mecmuası, II, 606). Türkistanm medenî Türklerinin eski zamanda kendilerine nispetle aşağı ve barbar saydıkları Özbeklerin adını uruk adı olarak kabul etmelerinin, Türkistanm yeni etnik teşekkülâtmda tesiri olması da mümkündür. Şimdiden şehirli Özbek münevverleri İran tesirindeki eski şehir esatiri yerine, Uruğlı Özbek halk edebiyatını öğrenmeğe başlıyorlar. Bu elbette «Uruğlı Özbek» lehçe hususiyatmm, bir taraftan şehirli «Kent Türk» lehçesine tesirini mucip olacağı gibi, bozkır Özbekinin eski hakikî «Özbek» hususiyatmm yeniden yaşatılmasına da sebep olabilir.
Kent Türkleri
Bizim «Kent Türkü» tesmiye ettiğimiz eski medenî Türkler, Moğol çağında ülkelerini idare eden «Çağatay Han» ve oğullarına nispetle «Çağatay dili» denilen edebî dile yakın bir lehçenin muhtelif şivelerinde konuşurlar. Batı ve Doğu Türkistanm bütün şehir ve kasabalarında, 1 aşkent, P ergane, Kaşgar, Küça, Turfan ve Kulca vilâyetlerinde otururlar.
Kent Türklerinin türkistanm medenî ülkelerine asırlardanberi ya- Aslı ve Menşei va$ ^ava? oeÜp yerleşmekte olan muhtelif uruk mümessillerini muhtevi bulunan bu Türkler, daha milâddan Önceki devirlerde köy ve şehir mânalarını ifade eden «kent» ve «bahq» kelimelerini ve devletin merkezî teşkilâtı, hükümet mânasıyla «erk» kelimesini kullanmış olan «Şu» (eski çin menbalarmca: «Su» yahut «So»), «Saka», «Türk», «Usun» kavimlerinden çıkmışlardır. En eski zamanda «Türk» adını taşıyan «Çu» ve «Işık Göl» Türkleri, «Türk» , «Türgiş» , «Ezgiş» , «Çigil» , «İIaq» , «Barsghan» , «Tün», «Arghu», «Çumuk» (Çümük) gibi kavimler bunların esas unsurudur. Bununla beraber İran destanı efsanevî devirlerin Iran-Türk hududunda Türk önderleri sıfatiyle Karlık «Khallukh)Iardan bahseder, ki Balkh yanında Amu Deryayt geçerken bunların ülkesine geliniyor- muş 24) ve oradan Talaş mıntakasma kadar bunların ülkesi olmuş imiş25). Bununla beraber bu rivayetlerde Semerkandî ve Bukhara yanında Râmitân şehrini bina eden ve çin medeniyetinin hâmili olarak tasvir edilen Afrâsyâbın, oğlu Ercasphn ve maiyyetlerinin mensup ol-
->4) Firdevsî, ed. Mohl, IV, 378:y 694: çh. £^*3
2u) Yine orada, s. 548:. 33*/, c^3-
dukları kavim sıfatiyle «Türk» yahut «Türk-Çigil» zikrediliyor 2G), ki bunlardan burada, İrana karşı sefer vaktinde, yüz bin kadar asker çıkarılmış imiş-7). «Karlık» ve «Türk-Çigil» ile «Çin» üç müstakil kavim gibi zikrediliyorlar ’27); hikâye her halde «Türk» isminin daha tekmil Türkler e umumî millî isim olmayıp ancak kabile ismi olduğu zamana aittir. Bu destanlarda Bukhara yanındaki Beykend ile Semerkand şehirleri «Keng Diz», yahut «Kumidhân Diz» tesmiye edilmektedirler28 29 30 31 32 33), yani bu şehirler «Keng» yahut «Kumidh» kavminin kaleleri telâkki olunmuşlar demektir. «Keng Diz» in daha birisi Khörezmde de olmuş gibi gösteriliyor. İran destanında Mâverâünnehrin eski Türk sekenesi sıfatiyle zikrolunan bu kavimierden Karlıklar milâdı altıncı asra kadar buralarda hükümet süren Eftalitlerin bir kabilesi sayılmışlardır ''°). Bunlar Araplar geldiği sıralarda Tokharistan’da ,;1), tekmil Pamir, Vakhan ve Kabil mmtakasında n~) hâkim bulunuyorlardı; Hind usulü cevherli kılıçlara, bu Karlıkların ülkesinden gelmiş olmaları dolayısiyle olacak, Şarkî Avrupada «Kharalug Kılıçları» denilmiştir '"'). Karlıkların «Tür- giş Karlığı» denilen kısmı İsfîcâb (Sayram), Taşkent ve Çatkal üzerinden Ferganenin şarkına kadar uzanan dağlık mmtakaları ,H) ve Orta Tiyanşanı ve Cenubî Cungaryayı 34) yaşamıştır. Bunların «Üç Karlık» denilen üç kabilesi de Göktürklerin «Uç Tuglı Türk» denilen üç kabi-
leşi ile beraber Moğolistanda :ui) bulunmuş, sQnra 8 inci asırda oradan? tekrar «Türgiş Karlıkları» yanma dönüp gelmiştir. Karlık kabilesi göçebe dağ aşireti olup ismini de dağlık yerlerde yaşıyan bir kavim sıfa- tiyle almış ise de, bunların ovalarda yaşıyanları medenî hayata' geçmişlerdir. Mâverâünnehirde Islâmlarla ilk temasa gelen ve islâmiyeti ilk. kabul eden Türkler orta Sır Deryada oturan Oğuz ve Karlıklar olmuştur :57). Çigiller’e gelince bunlar filhakika, İran destanında söylendiği gibi, «Türk» (Tu-kiu)ların bir kabilesidirler, çok eski zamanlarda Şaıkî Avrupada ve.Hind hududunda hâkim unsur, olarak yaşamışlardır.3S); Mâverâünnehre Araplar gelmeden bir asır önce (629 da) buralarını35 36 ziyaret eden çin seyyahı Yüan-çang Semerkandde hâkim tabaka sıfa-- tiyle, «Çe-kiye», yani Çigil’lerden bahsetmiştir *°). «Keng» lere gelince, bunlar Karlıklara ve Oğuzlara da akraba bir kavim sıfatiyle «Keng» yahut «Kank» isimleri altında tanıdığımız «Kenger» ve «Kanklı», Kırgızların telâffuzunca «Kandı» 40) ve «Kank» 41) kabilelerinin ceddi diye- bildiğimiz kabiledir. Çinliler Sogd’lara ( muahharen ancak bunlara) burada, Zerefşart havzasında, yaşamış olan o eski hâkim kavmin ismiyle* «K’ang» tesmiye etmişlerdir 41>). Kank*lar daha ziyade Peçenek Oğuz* ye Kıpçaklala yakın bir kavim olmuştur. Zaten milâdî birinci asırda ya- şıyan Romalı Plinius bu Kank’larm yaşadıkları yerlerde Kıpçak ve Kanklı’ların bir kolu olan «Kemaklar» (Camacae)dan bahsetmiştir. Araplar Karlık (Khallukh)lara akraba bir kavim sıfatiyle ismini «Ken- cıne» yahut «Khancîne» şeklinde yazdıkları bir kabileyi, Göktürkler- clen önce Mâverâünnehirde hâkim olan Türklerden saymışlardır; bunların bakiyesi olarak kabul edilmek icap eden bir küçük «Kencine» kabilesi de, daha 10 uncu asırda Şarkî Bukharada şimdiki Feyzâbâd ve Babadağı mıntakasında yaşamıştır '1").
Zikri geçen «Kümîdh» yahut «Kümîçî» Türkleri Şarkî Bukharada, Karategin ve Feyzâbâd mıntakasında yaşamıştır; bunlar Sakaların bir kabilesi sıfatiyle burada daha milâddan önceki zamanlara ait kayıtlarda zikrediliyorlar; bunlar da on birinci asra kadar burda «Kencine» lerin kopnşusu olarak yaşamışlardır. Fakat çok eski zamanlarda, her halde Saka’larm hâkimiyeti zamanında, bu Kümiçi’lerin Doğu-ve Batı Tür- kistanın muhtelif yerlerinde yaşadıkları coğrafî isimlerden anlaşılmaktadır. Her iki Tiirkistanda, hattâ daha şimalde, Yenisey nehri başlarında, bu Kümiçi’lerin çok eskiden medenî şehir hayatına geçmiş j^) ve
Türklerin en eski fütuhatlarına iştirak etmiş oldukları Kafkasya, Iran ve Hinci is tanda bıraktıkları izlerinden 4'J). görülmektedir. Arap menba- lar m d a Mâverâünnehrin Sır Derya havzasında, Şaş ve Fergane taraflarında olduğu gibi Zerefşan ve Kaska Derya havzalarında dahi türkçe ■köy ve kanal isimlerine tesadüf olunuyor Hî)- Bunlar arasında «Suvar» yahut «Sabir» Türklerinin isimlerini taşıyanları da vardır ,7), ki bunlar türkçenin «Z» sadası yerine «R» kullanan lehçede konuşmuşlardır. «Semerkand» şehrinin ismi türkçe «Semizkend» diyerek de telâffuz olunduğu kendi menbcflarımızdan başka çin ve arap menbalarmda da görülüyor ve «semir» sözü de «semiz» diye izah edilmektedir *s). Zere f san ve Kaska Derya havzalarındaki eski türkçe coğrafî isimlerin bu eski Karlık, Kank, Kümidh’lerden kalmış olması muhtemeldir. Meselâ Bukhara ve Keş taraflarında Karlıkların pek eskiden yerleşmiş oldukları muhakkaktır. ıBukhara civarında yerleşip, sonra kısmen tacikleşen Karlıklar epey kalabalıktır, bugün burada «Khallukh», yani «KaTİık» ismini taşıyan on bir kadar köy vardır 4Î)). Bundan maada vaktiyle Karlık Türklerinin iskân sahası sayılan Pamir de Şugnan (Şigni). Vakhan ve Khuttal tarafları dahi 1 0* uncu asır arap müellifleri tarafından «Türklerle meskûn ülkeler» ve «Türk bekleri» nin ülkeleri sıfatiyle zikredilirler ’°) ; ovalardaki Tacikler yerlerini Türklere terketmek mecburiyetinde kalarak dağlara çekildikleri zamanlarda kamilen tacikleşmiştirler.
İki Türkistanda medenî hayata geçerek yerleşen ve şimdiki Kent Türklerinin teşekkülünde en büyük hisse sahibi olanlar da «Türk» adını kabil e ismi olarak taşıyan «Türk» (çinlilerce: Tu-kiu) ve «Türgis», kısa olarak «Türk-Ttirgiş» 1er olmuştur. İşık Göl mmtakasmdaki «Izık Art“Asgar» (bk. yukarıda s. 6-7)ın asıl vatanları olarak tanıldığmı yukarıda dağlar bahsinde zikrettiğimiz bu «Türk» lerin, ve yine orada ya- şıyan «Usun» larm reisleri «Khakan» ve «Bay» olmuştur 51). Hero- dot’ta ismi «Argım-pay» okunan ve muntazam bir devlet kurmuş oldukları haber verilen bir kavmin bu Orta Tiyanşan «Türk» lerinin cedleri olduğu zarfnolunuyor G-) . Milâddan Önce yedinci asırdaki Saka'larm reisi olan Afrâsyâb (Tuna Alp) da bunların'ilk hükümdarlarından sayılmıştır ;,:l). Termiz Demirkapısmın eski İran ile Türk memleketleri arasında hudut olduğu hakkında kendi zamanında söylenen, Fakat çok eski zamanlara ait rivayeti Hüan-çang, «Tu-kiu», yani Göktürklerin ecdadına nisbet vermiştir "4). Bunların efsanevî cedleri olan on «kam» («qam», yani «şaman») Türkstanın İşık Göl mıntakasmda Çin sanatını yaşatan şahsiyetler sıfatiyle tavsif olunurlar. Bunlardan Barsganlar çinicilik, nakkaşlık, demircilik ve marangozluk gibi sanatları iyi bilmişlerdir; bu husus onların islâmiyetten önceki devirdekl-hayatlarına ait rivayetlerde anlatılmış; el-Bîrunî de Barsganlarda bu sanatların artık sukut etmiş olduğunu on birinci asırda çin taklidi olarak yapılmakta olan kazan ve aynalardan bahsetmiştir r,r>). Araplar geldiği sırada Zerefşan havzasında hâkim ahali sıfatiyle «Türk» ve «Sogd» ile beraber 37 38
«Türgiş» ler de gösteriliyor'39'1). Badghis ve Balkh hükümdarları gibi merkezi Semerkand olan «Sogd Ülkesi» padişahlarının da bu Türgiş’- lerden olduğu tasrih ediliyor r,T). Demek bu şehirde Çigil’ler ile birlikte Türgişler yaşamıştır. Bu Türgişler tarafından Zerefşanın iki kolu arasındaki Mıyankâl’da tesis edilen Aferinkent kasabasından bahsedilirken, bunlar, «medenî Türkler» tesmiye edilmişlerdir i,s).
«Türgiş» ler asıl «Türk» (Tu-kiu)larm bir şubesi, «belki de hakikî Türkün kendisi», «mâmur ülke ve köy sahipleri» olarak tarif edilmişlerdir19). Bukharayı ilk defa bina eden kavim sıfatiyle de Evliya Ata (Taraz) tarafından buraya en eski zamanlarda gelmiş olan tüccar «Cümük» (yahut «Çümük» ve «Çumuq») Türklerinden bahsedilir G0). Taraz, Isfîcâb ve Balkh taraflarında kasabalara malik olan G1) bu kavim Araplar geldiğinde Zerefşan havzasında «Küşan» Türkleriyle birlikte türk aristokrasisi sayılmıştır02). İlk islâmiyette yeni din kurucusu Mukanna’in vakayiinde (780 yıllarında) Bukhara ve Keş (Yaşılşehir) hududundaki Karlıklar ile beraber Taşkendin şarkında, şimdiki Ahen- 40 41
geran havzasını işgal eden «İlak» ahalisi bu zatın ve «manihai» (mu- bayyada) lerin müfrit taraftarları sıfatiyle zikredilirler ü:;) • Araplar geldiği şıralarda Keş’de «tudhun», «sığın» ve «vek» ( = «bek») lâkapları taşıyan beğlerin hâkim bulundukları, bunlardan «Akhrid» ismindeki tudhun’un evinden Araplara emsali görülmemiş nâdir çın mamulatı, vazolar ve kumaşlar geçtiği zikredilir. İlak Türkleri şimdiki Taşkent civarının başlıca Türkleridir, bunlar da Barsgan ve Çigillerle beraber «Türk» (Tu-kiu) grupunun başlıca kabilelerinden sayılmışlardır. Hak ahalisi manihaizma daha 1 1 inci asra kadar sadık kalmışlardır; Karlıklar ile komşu bulunan Vasgird (Feyzâbâd) tarafında bir «İlak» şehri zikrediliyor42’4).
Doğu-ve Batı Türkistanda tüık şehir ve köyleri yazın yaylaya çıkmağa müsait yerlerde, yüksek dağların hemen eteklerinde teessüs etmiştir. Doğu Türkistandaki şehirlerden bir çoğunun hangi kabile tarafından tesis edildiğine dair kayıtlar bile mevcuttur. Onuncu asırda Kas- gar «Ordukent» Khakanîlerin merkezi olduğu halde şehir eminleri Karlık yahut Yağma kabilesinden olurdu; demek bu şehirde Khakanîlerle beraber bu iki uruk çokluk idi. Şehrin etrafında bazı köyler Çigillerle meskûndu, keza Kırgızlar da şehre yakındılar. Şimdiki «Artış» m ve ona yakın olan «KhirekÜ» n?.n ahalisi Yağma, Karlık ve Tokuzoğuz karışık idi, Uç (yani Üç Turfan) ahalisi Karlık idi. Şimdiki Maralbaşı yanındaki Barcuk şehrinin ahalisi «Caruk» kabilesine mensuptu. Barçuk, Kaşgar ve Barman (=Aksu) efsanevî Tuna Alp tarafından bina olunmuş sayılırdı. Bütün Doğu Tiyanşan şehirlerinin ahalisi Uygur idi. Küça (yahut Küsen.) şehrinin ahalisi Küsen (yahut Kuşan) kabilesi idi. Doğu Türkistan türk şehirlerinin teşekkülünde en fazla rolü, Karahanî sülâlesinin esas istinatgâhı olan, Yağma kabilesi oynamıştır. Bunların ekseriyeti daha onuncu asırda göçebe idi. Türkte Oğuz, Kıpçak, Karlık ile beraber en ziyade kalabalık olan kabile bu Yağma idi. Hudûd ül-‘Âlem bunların bin yedi yüz kadar kabileden ibaret olduğunu, tekmil Tiyanşan (Ugraç Art)m bunlarla meskûn olduğunu, Kaşgar şehri Karlık, Yağma ve Kırgız kabilelerin toplandığı yer ise, Cungarj'a cenubunda Beşbalığa tabi Camgar şehri de Karlık, Yağma ve Kimakların toplandığı yer olmuştur. Yalnız bu şehrin yanında Karlıklardan iki yüz ka- 43 *
dar'kabile yaşamıştır05). İşte bütün bu kabileler zaman geçtikçe Doğu ve Batı Türkistanmın dağlara yakın mmtakalarında yerleşerek «Kent Türkü» olmuşlardır. Sekizinci asrın ortasında, Tokuzoğuz hanları daha Orkhun sahasında bulunduğu zaman Moğolistana gidip gelen arap elçisi Temim ibn Bahr dönüş yolunu tasvir ederken, Işık Göl kenarındaki. Barsganîarın şehrinden geçtiğini ve bu yolda yirmi gün memleket pos- tasiyle giderken (yani Komul-Turfan-Küça }'Oİunda) hep mâmur köyler üzerinden gidildiğini, bunların ahalisinin «hepsi yahut ekserisi me- cusî yahut manihaist Türkler» olduğunu tasrih eder G(>). Batı Türkista- rina gelince, burada, Semerkand tarafında «Türgiş» ve «Çigil» lerden başka bir de «Tukhsi» kabilesi olduğu anlaşılıyor (“). Evliya Ata (eski Taraz), Taşkçnt taraflarındaki bazı şehirler «Çigil», ve «Barsgan» adlarını taşımışlar. Taraz tarafındaki Cümük’ler gibi, Işık Göldeki Bars- . ganlar da, hem Taraz yanında ve hem de Bukhara yanında kendi şehirlerine mâlik olmuşlardır. Ferganede OzgencTin ahalisi, keza İle havzasında şimdiki Kulca taraflarının şehirli ahalisi «Ezgış» Türklerinden olmuş08), Khorezmde «Kücat», «Cugrak» ve «Kerder» (şimdiki: Kereleri) Türkleri, Yedisuda «Çu» ve «İle» havzalarında «Argu», «Çigil» ve «Tukhsi» kabileleri şehir ve köylerde oturmuşlardır. 14 üncü asra kadar İşık Gölden Taşkent şimalindeki «Sogdak» 1ar şehri Isfîcâb ( — S ay ram) a kadar Çu ve Talaş (Taraz) havzası üzerinde uzanan yolda yüzlerce türk köy, kasaba ve şehirleri bulunmuştur, her yeni bulunan vesika buralarda bulunan şehir ve köylerin isimlerini bize haber vermektedir 6Î)) . 44 I,
* Türkistanın Kent Türklerinin menşei meselesi hakkında burada, tafsilât Vermek icap etti, çünkü bizim burada bu meseleye ait serdettiği- miz mütalâalar Türkistana ait Avrupada, hattâ bizim kendi edebiyatımızda yerleşmiş olan fikirlere taban tabana zıttır. Türkistamn tarihine ait tetkikatta bulunan âlimlerin ekseriyeti Milâd çağında Hunlar, bilhassa 6 ncı asırdan başlıyan Göktürkler hâkimiyeti zamanından önce Doğu-ve Batı Türkistanmda, umumiyetle Cungaryanm cenubunda kale aiıncaka Hiç bir Türk unsuru bulunmadığını İsrarla iddia ederler. İra- niyatçılardan hakikî ilim müntesibi olanları bile «Huiılardan önce Tuna munsabmdan Ortaasyadaki Sogdların ülkesine kadar uzanan bütün sahada yekpare bir İran Saka kavmi hâkim olmuş, ki bunlar şimdiki Kafkasya Oseti.*lerinin dilinde konuşan Skit ve Sarmaklardır» demektedirler45)- Dcsğu Türkistanmda hafriyatlar neticesinde bulunan eski İran dillerine ait vesikaların hangi kavimlere ait olduğu meselelerini izah eylemek işinde iraniyatçılara hempaye olan muasır çiniyatçılar ise, Sogd- îılarm şarkından şimaligarbî Cinde Ordus sahasına kadar uzanan yerlerde yaşayıp Hunlar tarafından şimdiki Afganistan taraflarına atılan ve «Hindo-Skit» ismiyle tanınan kavimleri (Saka, Yiieçi, Kuşan Eftalit) İran kavimleri saydıkları gibi, bir Türk kavmi sıfatiyle hayatlarını tarihimizde bugüne kadar iyi takip edebildiğimiz «Usun» (Uysun, Uysun) lan bile kat’î olarak bir İran kaVmi telâkki ederler46). Hunlardan ve Göktürklerden önce Kırgız Sahrasının ve Cungaryanm cenubunda hiç bir türk unsuru bulunmadığı, buralarının yalnız Hind-Germen, ve İran ka- vimleriyle meskûn olmuş olduğu hakkmdaki kanaat ilmi kamuslar (meselâ Pauly Wıssowa)da ve Doğu Türkistanmda Huten vp Küça taraflarında bulunan eski İran dili yadigârlarına ait tetkikat sâyesinde artık bir mütearife şeklini almıştır. Bugüne kadar bu meselelerle uğraşan zevat Dogu-ve Batı Türkistandaki Ke,nt Türklerini, ancak pek ni^ıahhar zama'nlarda, bilhassa Moğol hâkimiyeti zamanında türkleşmiş olan eski Iranlılar olarak telâkki ederler. Kent Türklerinin türkleşmiş Iranîler olduğu kanaatinde olan birisi «Ortaasyadaki medenî İranîlerin barbar kavimi erle birçok asırlar boyu kahramanca .mücadeleleri» nin safhalarını göstermek maksadiyle Kent Türklerinin uydurma bir tarihini, 350 sahifelik büyük bir eser halinde, Pariste neşretti 47). Halbuki bütün bu
dalâlet, Ortaasya dahilinde etnik gruplaşmaların tarihini öğrenmekte medar olabilecek menbalar ve vesikaların lâyikiyle öğrenilmemesin- den ileri gelmektedir. Akhemenid ve Grek-Baktralar istilâsından önce her iki Türkistanda hâkimiyet muhakkak, ki muahhar «Göktürk» -«Tür- gis» lerin ecdadı elinde bulunmuştur T3). Grek-Baktraların istilâsı neticesinde bu hâkim unsurun bir kısmının Türkistanın şimaline çekildiğini 74), yalnız «medenî Türkler» in ecnebi boyunduruğunu kabul ederek yerlerinde kaldıklarını «Altın Dağı» na, yani Altaya çekilip giden Khakanların eski karargâhları olan Çu havzasına tekrar dönüp gelmiş olduklarını anlatan rivayetler vardır, ki tarihe uygundurlar. Eftalit- ler ve Göktürklerin hâkimiyeti devresinde, Türkler bir daha Hind ve Horasan sınırlarına kadar her yerde yerleştiler. Fakat gerek Sasanîler ve gerek Araplar zamanında İran unsuru Mâverâünnehri bir daha doldurdu. Mahmud Kaşgarînin dediği gibi «artık Acem memleketi şeklini alan» Mâverâünnehirde îranlı ahali arasında kalan Türkler tacikleşti; vaktiyle bir Önasya yazısını her halde Batı Fürkistanmda türkçeye ta- dilen tab*’ettirmiş olan «Göktürk» lerin şimalişarka çekilen bu kısmı, Orkhun ve Yenisey havzalarında hâkimiyet sürdükten ve orada âbide- dans VAsie Centrale. Paris, 1912; bu eserde bk. ezcümle s. 184-5: Les Sartes sont d es Tadjiks turquisee, et sette supposition paraît confirmee par les caracteres phy- siques et moraux de la race, par rhistoire et par les indications linguistiques. Par leurs traits physiques, les Sartes se rattaehent â la race caucasienne. Câ et quel- ques lâ traits decelent uııe origine mongolique; mais ces exceptions assez rares ne modifient pas l’expression generale: le sang iranie a prevalu si bien, qu’il n’est pas toujours possible de distinguer les Sartes des Tadjiks. 350 sahifelik eserinde müellif bu davayı bütün teferruatiyle isbat ettiği fikrindedir.
[7:;) İbn Fadlan, s. 312-13/J
74) M,. Kaşgarî, III, 304-308. «Türk-Türgiş» lerden Yenisey-Altay sahasında âbideler kaldığı gibi, bugün orada yaşıyan «Çulım» ve «Obı» Türklerinin dillerinde dahi eski Türgiş* ve bugünkü Kent Türk lehçesi izi ile müşterek hususiyetler vardır.
73) M. Kaşgarî, III, 30G: 22 kabile «Turkman» m İskendere itaat edip kalması; İbn ül-Faqih, s. 299: 24 kabileden ancak «Türkülerin İskender itaatinde kaldığı; Qudame ibn Cafer ise (s. 264) İskenderle ancak bozkırın göçebe Türkleri harbedip, şehir Türklerinin kendisine itaat ettikleri ( tfjLü'd/«J» ö
Do'stlaringiz bilan baham: |