-«") Aus Sibirien. I. 504-528, II. 466-477.
son vakıalar göstermiştir,, ki yukarıda (s. 472) izah edildi. Barthold daha bu (1928) yıl intişar eden bir eserinde, önceleri hâkim olan göçebe Türklerin istiklâl fikirlerini ve cengâverliği bugün bile iyi muhafaza ettiğini söylerken -!M))1 daha haklı olmuştur. Radloff, şehirli «Taçik ve Türk»leri «Köylü Özbek, Kırgız ve Karakalpaklar»a mukabil koyuyor. Bu münasebetle onun bu sözleri, bugün de eski ehemmiyetini haizdir: «Kırgız ve Karakalpaklar, zahiri âyinler (ibadetler) hususunda çok riayetkar olmalariyle beraber, dinî taassuptan tamamiyle âridirler. Kır- oızlar rus medeniyetine, şehirlilere nisbeten, daha çabuk iltihak ediyorlar. Bugün Türkistanda iki unsur yekdiğerile mücadelededir: Türk Halk unsuru, İran ve Arabın İslâmiyeti; Tacikler ve Kent Türkleri Islâ- miyetin mümessilleridirler. Türklerin akıl ve fikrine bunlar hâkim olduğu zaman ahalinin hür olarak medenî inkişafına imkân yoktur. Eğer Türk 'Halk unsuru> Avrupa medeniyeti tarafından yardım görürse terakki ancak o zaman mümkün olur. Türkistanm Tacikleri, Avrupay-i Osmanîdeki Rumlara benzer. Her ikisi de hilekâr, kurnaz ve çalışkandır ve paradan başka mukaddesatı yoktur. Zerefşan köylü Özbekleri insanda iyi tesir bırakıyorlar. Çünkü bunlarda şehirlilere aykırı olarak samimiyet vardır. Cismanî hizmet ve meşakkatlerden çekinmezler. Yalnız Taciklerin hile ve kurnazlıklarından çekinirler».
Bu sözleri söyleyen Radloff, Zerefşandaki Özbek!erin avam tabakalarının kendi lisanı olan sade türkçeyi okuyup yazdıklarını, kendi şivelerine bihakkın vâkıf ve sahip olup, fikirlerini avrupalı Fransızların ve Rusların münevver tabakaları gibi vâzıhça söyliyebil diki erini; tacikçe farsî yazanlar ise memurlar, mollalar, umumiyetle avam ahali hesabına yaşıyan unsurlardan ibaret olup, ifade ve* fikirlerinde vüzuh olmadığını sözlerinin tekellüflü, bıktırıcı ve karışık olduğunu da ayrıca kaydetmektedir. Bütün bunlar, bugün de Radloff’un dediği gibidir. Bukhara memleketinde fars dili «emir»in, türk dili de «cedid» ve bolşevikîerin lisanı sayılır. Terakkiperver Tacik tiirkçe, mutaassıp emircj Türk ise ekseriya farsça konuşur, okur ve yazar. Farsça ve tükçenin bu gibi rollerinin daha Şıban Özbekleri zamanında da böyle olduğunu yukarıda (s. 196- 198) yazmıştık. Şimdi Avrupa ve Türkiye kütüphanelerinde mevcut olan ve Türkistanda yazılan eserleri tetkik ederken Sır Derya havzasında, Khorezmde ve Aîtunorda’da, bilhassa Türklerin ve Khorezmlilerin eliyle yazılan eski İslâm eserleri nüshalarının diğer Islâm memleketlerinde, hattâ Horasanın diğer şehirlerinde yazılan nüshalarının, nisbeten
Do'stlaringiz bilan baham: |