Aaha 17 16 (1129 h.) yılında Tobılda yazılan bir Ebulgazi «Şecere-i
■;ürk.»>ii nüshasının sonunda Fuzulînin şiirleri ve Tobıllı müstensihin kendi yazılarında da «boldu» yerine «oldu» şekli görünüyor. O vakit Türkistan edebiyatı artık Ortatürklerin asrı ihtiyaçlarına zamanın doğurduğu meseleler kandırıcı cevap veremediği halde, osmanlıca yazılan İs- tanbulda ve Mısırda basılan eserler, mesela «Tarih-i Hind-i Garbı» ve Kâtip Çelebinin «Cihannüma» sı, İbrahim Hakkının «Ma‘rifetnâme» si rağbet kazanmıştır. Mollalar, Vankulinin daha ilk tabından istifade etin iş] erdir.
Bu gibi eserleri okuyup gözü açıldıktan sonra Bukharaya giden Abdunnasîr Qursâvı ve Sehabeddin Mercanı gibi tatar ve Arif Sayranî s^ibi başkurt mollaları, yüksek fikirli münevver adamlar sıfatiyle Bukha- rayı tenkide kalkmışlardır (bk. yukarıda s. 220-221). Biraz sonra ormanlı müelliflerinden \' azıcıoğlu Ahmed ve Mehmedin manzum dinî eserleri, Kemal Ümmî ve Rizaî gibilerin edebî tasavvuf şiirleri intişar etmiştir'. Asrı mefkurelerin neşri itibariyle Osmanlı tesiri pek faydan olmuş ise de. edebî dil itibariyle tesiri o kadar miisbet olmamıştır. Os- manîı edebiyatı, oldukça mazbut olan ve uygurcu esasında sesli harr- lerie (saitlerle) yazılan çağatay imlâsı yerine, saitsiz olarak haıekelerle yazan arap usulünü getirmiş ve ogüne kadar kullanılan öztürkçe kelimeler yerine, pek çok yeni arapça ve farsça kelimeler vermiş, eski mûtat çağatay dilinin ve edebiyatının sulta ve nüfuzunu kırmış, fakat kendisi girip yeriesemediği gibi, yeni ve kuvvetli bir edebî dil de vücuda getirememiştir. Daha 1 8.inci asrın sonlarında Kazanda osmanlıca tesiriyle yazılmış eserlere tesadüf olunuyor. Katermanm muasırı muallim Said Khalfin'in 1779 da Petersburgda neşrettiği «Türkçe Gramer » inde, 1778 de Moskovada neşrettiği «Tatar tilî azbukası»nda osmanlı tesiri vardır. 1800 yılında Rusya hükümeti tarafından Kazanda açılan arap harfli «Asya matbaasında 1801 yılında tab’olunan «Şarait-i Imân»a, naşir Âbdulazız Boraşev tarafından yazılan mukaddime osmanlıca tesiriyle yazılmıştır. Ozamanın ciddî ve mühim bir mütefekkiri olan İbrahim Khalfin’in eserleri de osmanlıca tesiriyle yazılmıştır. Osmanlıca- nın Edil havzasında muteber olduğundan olacak, ki Şimali Kafkasya da «Beş Tağ» (Piyatigorsk) da Karas köyünde İskoçyalı misyoner Heyetinin tesis ettiği matbaada, 1802 den başlayıp tabettikleri türkçe hıris- tiyan eserleri de hep osmanlıcadır. Tabiî daha 19.uncu asırda bile çağatay ananesi Edil havzasında osmanlıca tesiri altında yazılan karışık dile nisbeten daha çok kuvvetli, ve fakat kanatları kırılmış bir vaziyette idi. Kırımla Edil arasındaki bozkırlara Ten (Don) vilâyetlerine ve Edil havzasının kendisine bilhassa 18,inci asırda Rus muhacirlerinin iskânı, Ki- rım ve Kafkas Türklerinin Rumeliye muhaceretleri vesair sebepler neticesinde, Kırım ve Istanbulla Edil havzası arasındaki vasıtasız bağlantı kesiliyor, gittikçe kuvvet kesbeden rus medeniyetinin Edil havzasında İslâm ve türk medeniyetiyle muvaffakiyetli mücadelesi, Hazar Denizi- nin garp ve şimalinde Osmanlı tesirini azaltıyordu. Kendi kuvvetini kaybetmiş bulunan Türkistan medeniyeti harabelerinde yayılmakta olan rus medeniyeti de, kendisine ciddî bir mukabele göstermiyecek ve belki de lehine hizmet edecek olan ufak «kabîle edebî dilleri»nin viicude gelmesine zemin hazırlamıştı.
Rus medeniyeti, mahallî «edebî diller»i meydana getirirken, bunu, bazan rus mektebinde tahsil ettiği halde rus milliyetine karşı nefret hissi taşıyan ve rusluğa karşı kendi milliyetine sarılan zevat tarafından şuursuz bir şekilde yaptırılıyordu. Rus mektebinde tahsilden sonra milliyet yoluna giren zevat, eski çağatay edebî ananelerini hiç bilmiyor, yalnız kendi kabîle ve hatta kendi köy ve kasabasının lehçesini biliyor ve o lehçe ile yazıyorlardı. Rus mektebinde tahsil ederken kendi aralarında rusça konuşan Özbek, kazak, tatar, başkurt, türkmen gençleri ekseriya bu kavimler arasındaki etnik rabıtalardan bile lıabersiz bulunuyorlar ve o halde vatanına kabilesine dönerken «kendi milleti» için «millî edebiyat» vücude getirmeğe çalışıyorlardı. Böyle bir «edebî dil», farkta ilk rus üniversitesine malik olan Kazanda göründü. Bazı eserlerini osmanlıca tesiriyle yazan mezkûr Sa‘id ve İbrahim Khalfin’ler, aynı zamanda ilk defa «Tatar azbukası» neşrettiler. Sa‘id Khalfin’in «Yana Sabag» diye 1802 de basılan eseri, 1J303 te çiçek hastalığı hakkında neşrettiği risalesi, İbrahim Khalfin in 1812-1822 yıllarında bulaşıcı has- tahklar hakkında neşrettiği risaleleri bir taraftan Osmanlı tesiri göstermekle beraber, aynı zamanda tatarca ve bazan koyu tatarcadır. Millî maksatla, fakat tamamiyle. mahallî bir lehçede yazılan eserlerin birisi de, Petersburg imamı Akhund Atâulîah Bayezidov’un 1882 de telif edip ^azanc^a bastırdığı «Dünya ve maişet» adlı eseridir, ki mişer şivesinde pek çok rusça kelimeler karıştırılarak yazılmıştır 2r’8).
Do'stlaringiz bilan baham: |