Uruğlı özbeklerin ®ufün Özbekler art,k ‘“»«niyle meskûndur.
Ahlâk Âdet ve nız bazı uruklar yaz günlerinde tarlaları ya-
Lehçe Hususiyetleri "mda <îe “> ve $arkî Bukharadaki bazı uruklar da hayvanlarını ve dermeevîerinı alarak dağlara çıkar.. Özbeklerde artık şeriate ve yahut Avrupa kanununa mukabil olan .ananevi âdetler ve örfî türk kanununun hükmü kalmamıştır. Eti çok yerlerse delkimiz, Cızak tümeninde, Şarkî Bukharada ve Khorezm deltalarında bulunan Özbeklerden başkalarında unutulmuştur. Kadınları da, ekseriya Kent Türklerinin ve -Taciklerin tesiriyle kendi köylerine mensup olmıyanlardan kaçmağa başlamışlardır. Bununla beraber aşiret taksimatı siyasî ■ ve İçtimaî ehemmiyetini hâlâ kaybetmemiştir. Bu cihet bihlassa 'son milli savaş sırasında görülmüş ve R uslar bundan istifade-etmiştir. Özbek ağırbaşlı, ciddî ve samimîdir. Savaşlarda yine eskisi gibi cesur ve .merhametsizdir. Siyaset bulutları, karardığı ve yahut köyün bir tarafında kavga başladığı zaman yerlerinde rahat oturamazlar. Fikrî faaliyetten ziyade ciddî ve ağır vücut idmanlarına ehemmiyet verirler. Özbek ve Kazaklarda «Kök Böri» (yahut «Köpkeri») denilen eski usul askerî sporlara rağbet fevkalâdedir, Özbekler medenî hayata geçtikleri halde bile eski askerlik ruhunu muhafaza etmişlerdir. Türkistanın siyasî hayatında en mühim rolü bunların oynıyacağı şüphesizdir. Eski destanlar,'hele o ölmez «Özbek Köroğ-
-*) Türkün binlerce yıllaıdanberi içerisinde yaşayıp geldiği «ev» e, biz huğun eskiden olduğu gibi sadece «ev», yahut «oba» diyemeyiz. AvrupalIları «yurt» hattâ «yurta» (!) demek gülünçtür, zira «yurt», yahut «yurd» ev değil göçebelerin evlerinin bulunduğu yer, mânzil’dir. Göçebe Türkün «ev» ini «çadır» tesmiye etmek de olmaz, çünkü çadır, «çetir» şeklinde hükümdarların başında i«âk olunduğu gibi, keten ye kumaştan yapılan, daha ziyade yağmur ve güneşten muhafaza eden çadırın ismi olmak üzere en eski eserlerimizde (bk. Mahmud Kaşgarî, I, 340) mevcuttur. Türk «eV» ine «köçer ev», ve «köç- oba» da denir; fakat bu kelimeler bütün göçer evleri (meselâ «küterme», «telegen», «alaçık», «kâbıt», «küymeli araba» v. s. [bk. İbn Fadl&n, 119-1SZ] adlandırmak için umumi ıstılahlar olarak kullanılabilirler. Türk, «ev» ine «keçe ev», Kazaklarda «kiyizöy» denilse de, Ortatürklerde kullanılan «termeöy», yani «dermeev» daha münasiptir, zira bü evin esas hususiyeti portatif iskeletten ibaret, olmasıdır; o cihetten kendisine sadece «kirege» de denilmiştir (M. Kaşgarî, I, 333, 373). «Dermeev» in örtüsü keçe olduğu,gibi, avcı kabilelerde hayvan derisiyle, hükümdar- Jann ve zenginlerin «orda» larında da ipekle dokunmuş halılar olmuştur. Böyle «dermeev» lerin kirege ve «ok» 1ar. altınla ve .fil.dişleriyle zineUenmiş ve milyonlara mal olan bir mesken ve medeniyet âbidesi olmuştur. Bu,-«çadır» değil ♦ev» dir, yalnız «derme ev» diı\
— Al —
Iuüu» bütün müşkülât günlerinde kendilerine refakat eder. Bunların nazarında «Özbek» kelimesi filhakika «kendi kendine hâkim» mânasında anlaşılmıştır. Kendi aralarında halk şairleri, bakşılar toplantılarda «özbekdin basqaga bcklik yaraşmas» şiirlerini söylüyorlar ve yabancı istilâsına karşı düşmanlık ve kin besliyorlar. Köylerine sığman rus düşmanlarını metanetle ' himaye ediyorlar. Türkistanda 1916 d* başlıyan bütün isyanlar bunların hesabına olmuştur. Şarkı Bukharada Konrat, Şehrisebzde Kineges, Semerkandda Nayman, Ferganede Kıpçak uruklarının savaşta kahramanlıklarını biz bizzat görmüşüzdür. «La- kay» ve «Dürmen» urukları cesur, fakat fazla serkeştirler. 1831 de İngiliz seyyahı «Borns» Lakavları cengâverlik ve şakavetle tavsif etmiştir. Kadınları bile, erkekleri evde yokken, sahraya çıkıp kervan basarlarmış. Bu münasebetle İngiliz seyyahı bunlara «Özbek Amazonları» diyor. Hâla da Lakay o Lakaydır. Kazaklarda höy\^h}t_uruk_. «OsJ„_ Yurt» ta yaşıyan «Aday» lardır. 1919 da Ural-Rus-Kozak askerleri Bolseviklerden Mangışlağa kaçarken Adaylar «ulca» (^ganimet) ve yağma ananelerine daha ne kadar sadık kaldıklarını göstermişlerdir, özb eki erin etnik teşkilâtı ve İçtimaî hayatı daha öğrenilecek sahadır.
Do'stlaringiz bilan baham: |