B
Basmacılığın
Tarihî Kıymeti,
lmda
asmacı harekâtı, Türkistanda 1918-1923 yıllar; şartlarında aktif hareketlere iltihakı kabil olan bütün kuvvetleri kendisine celbedip, ortaya çıkaran muazzam bir millî harekettir. Bu harekete yalnız 1916 yılı kıyamına iştirak edenler değil, 1 898 yi- Dükçü Işan kıyamına . iştirak edenler, hattâ Türkistanm istiklâli
uğrunda son Khokand hanlarından Pulat Hanın ve Kaşgarda Yakub | Bek mücadelelerine iştirak eden bazı zevat bile iltihak etmişti. / Yakub Bek nezdinde bulunan Hacı Hekem’in ve Mehmed Ömer Dâmüllânm isimlerini ve Han Cüneydin de, Khıyva hanı rus tâbiiyetini kabul ettiğinde buna razı olmayıp, çöle çekilenlerden olduğunu yukarıda zikret- miştik./Basmac! harekâtı denilen bu millî kıyama, Türkistan millî cemi- “f/ yetleri, fırkaları, Başkurdüstan, Bukhara ve Khıyva hükümet azalar], 1/ Kırgız ve Kazak münevverleri, nihayet Türkiyeli zabitler, Enver Pasa'.V'
bazı Afganlılar ve Kaşgarlılar iştirak ettiler ve pek çoğu da bu yolda şehit oldular. 1 6 ncı asırdan sonra Türkistan ve Orta Türk illeri tarihinde, yerli ahalinin bütün sınıflarını,-^hattâ Garp Türklerini bir araya toplayan ve bu kadar yıl süren bir halk^areketi vâki olmamıştır.
Ben şahsen milletimin en müşkül mücadele ve sıkıntılı zamanlarında muharebe saflarında bulunup bütün varlığımla iştirak edebildiğimden vicdanen mutmainim. E,ğer tarihte hiçbir rolüm olmasa idi, yalnız bu harekete, seyirci kalmadan, iştirak etmiş bulunmaklığım benim için kâfi idi. Ben ve arkadaşım Abdülkadir (Fethülkadir) Süleyman, 1923 yılında Herat ile Kabil arasında Kirman ve Akziyaret adlı menziller arasında Hindüguş sırtlarını, yani Türkistan ve Hindistanın taksimi miyah hatlarını geçerken (1 1 haziran), 1920 yılı haziranından o güne kadar üç yıl zarfında geçirdiğimiz *hayatı bir hesap ettik. Burada yalnız mesafe itibariyle Türkistanm her tarafına-10) hep at üzerinde ceman 9-12 bin kilometre kadar mesafe yürümüş olduğumuzu gördük. Bu esnada biz, her tarafta halkımızın fevkalâde bir itimadını, samimiyetini, onun geniş kalbini, diyelim ki onun daha yabancı eli dokunmıyan mânevi harimin- de neler varsa hepsini görmüş olduk. Halkımızın ahlâk ve seciyesi hakkında söylenilen ve seyyahlar, bilhassa Ruslar tarafından yazılan şeylerin de çoğunun yalanlığını ve önceleri pasifistlik ve hattâ korkaklık diye tâbir ettikleri hususiyetin ancak düşünen, sabur ' ve fevkalâde mütehammil milletimizin soğukkanlılığı ve yabancı medeniyet karşısında bir nevi hayreti demek olduğunu, bilhassa göçebe ve uruglu Özbek ve Kıı gizi arda eski amirlik, efendilik ruhunun ve hakikî kahramanlığın eskiden olduğu gibi yaşadığını, kendi gözlerimizle gördük. Köyde gizli bulunduğumuz sırada ansızın Rus geldiği zaman Türk analarımız ve gelinlerimiz bizi kendi iç dairelerinde sakladılar (bir defasında, Sengzar havzasında bir köyde bulunduğumuz vakit ansızın rus müfrezesi gelmişti. Firarımızı - teshil için mükemmel bir duvarı bozmaktan çekinmediler ve bizi kaçırdılar). Hâtıralarında sakladıkları ne kadar eski şarkılar, hikâyeler ve destanlar varsa bize söylediler. Keza köylü Özbek içinde dinî fanatizmin kuvvetliliğine dair söylenen sözlerin de, yalnız bir efsaneden ibaret olduğunu gördük. Belki böyle bir tolerans, şarkta hiç bir millette görülmez. Bize hiçbir yerde, hiçbir Özbek, «ne için namaz
-Jt(l) Benim için Astarkhnndan Khıyvaya, Khıyvadân Bukharaya, oradan Kaşkaderya taraflarına, Bukharadaır Fergane hududuna, oradan geri Nvıratnyn. -il,!;. .Maça dağarına, sonra .tekrar geri Kmlkııiııa Ve Tas kemle, Taşkeiıüeıı Aşk- ubada. oradan Irana ve Hindugosa; Abdülkadir için ise, Bnşkudüslandan çıkarak bütün Kazakıstana, Arkaya, Taşkent, Nurata ve Semerkand taraflarına.
kılmıyorsun? Oruç tutmuyorsun?» diye bir sual sormadı. Onun için, bizim, samimiyetle halkını seven, bilgi ve hüneri ile ona yardım etmeğe çalışan bir evlâdı olmamız kâfi idi. Daha 1914 yılında bile bir Türkistanlının, vatanı için Rusyaya karşı el kaldırabileceği tasavvur olunmuyordu. Daha T9 16 yılında hâtıra defterime, «Özbek ve Kazakları as- kerliğe alıştırmak için ancak beklenmiyen büyük hâdiseler (mouvements elementaires) yardım edebilir; yoksa bunları askerliğe başka bir şekilde alıştırmak kabil olmıyacaktır» diye yazmış, «merdkâr isyanı» harekâtına da o nisbette sevinmiştim. 1918-1924 yılı vekayii ise, bizim bütün beklediklerimizin fevkinde büyük hâdiseler oldu. Ahali mücadeleye, askerliğe öyle alıştı ki, o, şimdi bütün vücudu ile her türlü askerliğe tâ- lip olup müstevliler de ona silâh vermekten korkuyorlar. Münevverlerden Kırgız Canuzakov, Cızaklı Özbek münevveri Kari Kâmil, Semer- kandlı 1 acik Kari Mahmud ve arkadaşları, böyle emsalsiz fedakârlıklar göstererek kendilerini ateş üzerine attılar ve şehit oldular. İnkılâptan evvel rus mektebi gören münevverlerin böyle halk hareketlerine atılması tasavvur edilemezdi. Başkurtların, Kazanlıların ve uzaktan gelen Türkiyeli zabitlerin iştiraki, o güne kadar mücadele ederse, ancak kendi nahiyesi için mücadele etmeğe alışan, kendi barındığı yerin haricinde «vatan» bilmeyen basmacılara, «umum Türkistan için müca dele» yollarını açtı. Halk içinde destanlar doğdu, meselâ 1922 yılında, Rusların tâkibatma rağmen, «aman aman» ve:
Do'stlaringiz bilan baham: |