A zeki veliDÎ togan bugünkü TÜRKİLİ (TÜRKİstan) ve yakın


sonunda Enver Paşanın Türkistana gelmesi ve ona karşı emîrci mürteci îerin aldığı vazıyet bütün tertibatı altüst etti



Download 2,51 Mb.
bet232/447
Sana27.12.2022
Hajmi2,51 Mb.
#896392
1   ...   228   229   230   231   232   233   234   235   ...   447
Bog'liq
2020-Bugunku Turkeli (Turkustan) Ve Yakin Tarixi-1-Bati Ve Quzey Turkustan-Zeki Velidi Doghan-1981-926s

sonunda Enver Paşanın Türkistana gelmesi ve ona karşı emîrci mürteci îerin aldığı vazıyet bütün tertibatı altüst etti.
Enver Paşa, maiyetinde Hacı Sami ve yaveri Mu-
Enver Paşa hiddin Beyler olduğu halde, Baku - Aşkabâd yolu ile Bukharaya geldi. Ben ve komite merkezi /Se- merkand civarında bulunuyorduk./Paşa tarafından davetçi geldi. 2 ilk- teşrinde Bukharaya geldim ve ömrümde ilk" defa olarak o akşam Enver Paşa ile görüşüp, kendisinin istediği veçhile Türkistâhm, bilhassa teşkilâ­tın, vaziyetini tafsilâtiyle izah ettim./Teşkilâtm bilhassa şarkî Bukhara ta­rafındaki faaliyeti ile alâkadar olduğundan, ö tarafta emırcilik ruhiyatı hâkim olmasından ileri gelen bütün müşkülâtı . ye o güne kadar "'henüz bir iş yapmak imkânı hasıl olmadığını bir bir. anlattım. O da, kendisinin: artık bunlardan haberdar olduğunu, Türkistandaki Bukhara kuvvetlerini teşkilât vasıtasiyle yeknasak bir şekle sokmak;, için uzun vakit lâzım ola­cağını, bununla uğraşılırsa fırsat kaybedileceğini ve kendisi bizzat Şarkî Bukharaya ve oradan da Ferganeye geçip, .bütün basmacı hareketine başka bir şekil vereceğini, bunun için tertibat aldığını, maiyetinde birkaç zabit olduğu halde avcılık bahanesi ile Bukharadan çıkacağını, at ve di­ğer vesaitin artık tedarik edilmiş olduğunu söyledi.
Enver Paşanın Bukharaya gelmesi, bilhasa plânları, bizim için bekr îenilmeyen bir işti. Birkaç ay evvel Cemal Paşa ve diğer arkadaşları ile beraber «livâ-yi İslâm» ve diğer varakaları vasıtasıyla islâmların emper­yalizme, karşı bolşevikler ile birleşmesi lüzumuna dair propaganda yapan bu zat, bolşeviklere düşman olmakla kalmayıp, onlara karşı taarruz plân­ları ile gelmiş bulunuyordu. Bu vakıa daha üç ay evvel (ağustçsta) Ce­mal Paşanın tekrar Rusyaya gelmek fikrinde olduğunu öğrenip, kendileri hakkında bolşeviklerin fikirleri fena olduğunu, gelirse geri Afganistana gidemiyeceğini ve Türkistana da giremiyeceğini beyanla yazdığımız mek­tuba cevaben müşarünileyh Cemal Paşa, ilkteşnnde mutlaka döneceğini ve bütün Türkistan kumandanlığını Rusların kendisine vereceklerini ve Türkistan meslesi o zaman bolşevikler ile hakikî anlaşma yoluyla başka bir şekil almış olacağını şifreli mektupla yazmıştı. Biz bu garip ve sâde- dilâne fikirleri, Enver ve Cemal paşaları birleştiren fikirler diye biliyor­duk. Şimdi ise vaziyet tamamen değişmiş bulunuyordu. Enver Paşanın Bukharaya gelmesinden dört beş gün evvel Cemal Paşa, Afganistan d an gelip Moskovaya geçmiş, Dr. Nizam da Çarcuya kadar gidip kendisini istikbal etmiş, Enver ve Cemal paşalar Bukharada veyahut Taşkentte görüşeceklermiş; Ruslar Cemal Paşaya Bukharada ancak üç saat kalma- ğa müsaade edip, Taşkentte de bırakmayıp kendisinin, güya gayet müs­tacel meseleler hakkında konuşmak için, Nİoskovaya çağrıldığı bahane­si ile Moskovaya göndermişler. Bütün bunları, Bukharaya geldikten son­ra Enver Paşadan işittim. Paşa bolşeviklerin çok alçak insanlar olduğunu ve Sovyet Rusyada bir seneden fazla bulunup, İslâmları, herhangi bir emperyalizmden evvel kızıl emperyalizmden kurtarmanın zarurî- olduğu fikrine geldiğini söylüyordu. Bu, bizim için bir kazançtı. Fakat Paşanın basmacı içerisine bilhassa Şarkî Bukharaya geçmesi de kat’iyen matlûp değildi. Bu hususu, ilk mecliste iyice anlatmıştım. Bu zaman Türkistanda gizli bulunduğumdan, paşa da, bolşevik ajanları tarafından takip edildi­ğinden hergün görüşemiyorduk. Basmacılara geçmesine, hepsi 14 kadar mahzur sayarak yazıp kendisine gönderdim, ki bazıları şunlardı: «Rus- yanın haricî müşkülâttan eli boşanmak üzeredir, bütün gayretini Türkis­tana hasredebilir; teşkilâtımız işin büyüklüğüne nisbeten çok zayıftır. Tür­kistan bu sene büyük açlık geçiriyor; Fergane, basmacılığı beslemek müşkülâtı yüzünden bir buhran devresine girmiştir. Basmacılar arasına girdikten sonra cephe halinde harbetmeniz icabedecektir. Halbuki Tür- kistanın ovalarında şimdiki vaziyette 5-6 binden fazla bir ordu bulundur­mak ve beslemek kabil değil, yalnız çete muharebesi mümkündür. Şarkî Bukhara basmacılarına gelince, Afganistan ve Bukhara emirleri ile anlaş­madan bunlarla bir iş yapmak mümkün değildir; evvelâ, emîr tarafından tanıtılmazsanız, onlar sizi tanımazlar, tamsalar bile belki emîrin entrika­larına mâruz kalırsınız. Bugüne kadar Türkistan harekâtı, basmacılık ve gizli siyasî teşkilât Rusyanm dahilî meselelerinden biri şeklini muhafaza etmektedir. Biz bunlara da lüzum olursa, bolşevik muhalifi olan rus ihti­lâlci fırkaları, meselâ es-erler ile de işbirliği yapmağa hazırız. Bir büyük mecburiyet karşısında kaldıkları takdirde metâlibim^zi kabul eder, mil­lî kızıl orduya müstenit millî Türkistan Sovyet hükümeti teşkiline razı o- Iurla^sa, bolşeviklerle de barışabiliriz. Bu mücadeleye siz karıştıktan son­ra Türkistan hareketi artık bir panislâmizm hareketi ve Rus milletinin umumî cihan harbindeki büyük düşmanlarından birinin hareketi şeklini alıp, Türkistandaki Rusların millî gayeleri yolunda bolşevikler etrafında birleşmelerine sebep olabilir. Sizin için en muvafık olan, Afganistana geç­mek ve Türkistan harekâtına oradan yardım etmektir. Cemal Paşa bir senedenberi Afganistanda bulundu’ sizin şimdi anladığınız hakikati ona anlatmağa hiçbir yolla muvaffak olamıyorduk. Afganistanda sâyleriniz elbete çok semereli olacaktır» .
Paşa, bu meseleler hakkında başkaları ile de görüşüyordu. Şimdi­lik isimleri zikredilmesi câiz olmayan bazı zevat Paşanın basmacılara iltihakını muvafık görmüşler. Kendisini-bu işe herkesten ziyade sürükle- yen de Hacı Sami idi. Bu adam kendisinin î 9 1 6 yılı Yedisu isyanındaki rolünü pek izam ederek söylüyor ve «işte hendeğin türk olduğum halde
koca Kırgızistanı ayağa kaldırdım. Sizin (Enver Paşanın) şöhret ve iti­bariyle Türkistanda kıyametler koparırız» diyordu. Ben de o saat bunu tashih ederek, «19 16 yılı kıyamı propaganda ile değil, çarın 23 haziran fermanı ile meydana çıkarılmış idi; zatı âlilerinizi ancak isyanın nihaye­tine doğru Kırgızların Çine geçeceği zaman Karakul kasabası civarında Şabdanbatır oğullarına iltihak ettiğinizi işittik» demiş ve bununla Hacı Sami Beyin sözlerindeki mübalâğalara Paşanın dikkatini celbetmiştim. Hacı Saminin bundan münfail olup, Paşaya da tesir etmiş olduğunu, ikinci mecliste anladım. Paşa bu mecliste bana, «Zeki Bey, yoksa siz benim Türkistanda çalışmamı istemiyor musunuz ? » dedi. Ben de «Ma­azallah, Türkistanda sizin gibi binlerce adama iş var. Yalnız fikir ve mii- taleamı sorduğunuz vakit bildiğim ve anladığımı söylemek mecburiyetin­deyim», dedim. İki gün sonra Paşa Afganistana geçmek fikrine tema­yül etti. Bu hususta Ruslara müracaat edecek oldu. Müsaade vermezlerse kendisi gidecekti. Ben de, Harbiye'nezaretinden haritalar tedarik ettim ve «Cemiyet» in Çarcuy şubesinden Türkmenleri getirip Paşayı, Burda- lık mevkiinden Amuderyanın Karakum tarafına geçirmek için kayıklar hazırlamalarını ve oradan Sakarkuduk, Endkhoy yoluyla Afganistana geçirmelerini ve oradaki Türkmen basmacılarına tanıtmalarını söyledim.
Birkaç gün sonra (zannederim 2 7 ilkteşrin) Enver Paşa Bukhara- daki Rus mümessili Yurinev ile görüştüğünde Cemal Paşanın Afganis­tana ne vakit döneceğini sormuş ve «Cemale yol verilmek şöyle dursun, sizin de burada nelerle meşgul olduğunuzu, pek iyi biliyoruz» cevabını almıştır. Bunu Paşa doğrudan doğruya bir tehdit telâkki etmiş, kendisi­nin ve arkadaşlarının Rusyada muhakkak öldürüleceklerini pek haklı
olarak— düşünmüştür. O güne kadar, basmacılara iltihak ederek sava­şa mı girişmek? yoksa Rusyaya karşı fena fikirde olmadığını yalnız bas- macılaı.n vaziyetini yeıkından öğrenmek fikrinde olduğunu Ruslara bil­direrek basmacıların içerisine girmek ve Rusları emrivaki karşısında bı­rakmak ve bir ay sonra tekrar dönüp Rusyaya mı gelmek? yoksa hemen Tiirkisl andan Moskovaya Jönüp Berline refikasının yanma mı gitmek? yahut Afganistana mı geçmek icabettiği hususlarını düşünüp tereddütte kalan ve bildikleri ile maslahat eden Enver Paşa galiba o gün, yani Yu- rinev’le görüştüğü gür , kararını veriyor. Bunun ikinci gürtü akşamı beni çağırıp Şarkî Bukharaya geçeceğini, orada basmacıları ve münevverleri toplıyarak kongre aktedeceğini söyledi ve bana da kendi kararını Khıyva- ya, Kh.zakıstana, Ferganeve ve Terkmenlere mahsus adamlar göndere-, rek < Cemiyet » adına bildirip kongreye vekiller davet etmemi teklif etti. 1 ekrar itiraz ettiril ve Afganistana geçmesi en münasip bir yol oldu­ğunu kendisine bir daha hatırlattığımda, münfeil oldu. Enver Paşanın
itirazdan pek hoşlanmadığını anladım. Herhalde fikrinden dönmiyecek- ti. Ertesi akşam birisinin hanesinde beş on adam toplandık. Enver Paşa burada, ihtiyatlı ibarelerle kararını anlattı. Gözlerinden yaş akıyordu. Diğerleri de müteessir oldular. Mamafih ben, Bukharadan ayrılarak Se- merkanda gideceğim akşamı tekrar görüştüğümde «daha birkaç gün var; senin dediklerini de düşünüyorum, Burdalık yolundaki hazırlığı da bı- rakmıyalım» dedi. Yanında yalnız Haci Sami vardı. Paşa yere serilen bir halı üzerine oturmuştu. Ayağında alman spor potini vardı. Şu saatte mücadeleye atılmak isteyen bir sporcu tesirini veriyordu. Çok samimî fi­kirlerini söyledi. Kafkasyada general Khalilofun da kendi tertibatına dahil olduğunu, Rusla mücadele için her ne lâzımsa onu yapmak zarurî olduğunu, şimdi kendisinin Türklerin anavatanında hissettiğini, bura Türklerini mücadele sahasına çıkarmak istediğini söyledi.
Bu zatın büyük bir idealist olduğunu, hattâ hayatla ve vak’alar- la da pek hesaplaşmadığını, Türkistanm coğrafya ve istatistiğine ait Av­rupa ve rus neşriyatından haberdar olmadığını o gün öğrendim. Şüphe yok ki bu zat, Türkistanda yapacak işlerini ancak Bukharada bulun­duğu 23 gün zarfında kararlaştırdı. Ben 1 ilkteşrinde atıma bindim, E- mîrin Sitâremah-i khassa sarayından çıkarak Zerefşanm şimalinden Uc- duvan üzerinden Semerkanda yollandım. On gün sonra Bukharadan mahsus adamla Enver Paşadan şöyle bir şifahî haber geldi: «Şarkî Bu- kharaya geçmeğe karar^ verdim. Kazanırsak gazi, kazanamazsak şehit olacağız. Türkmenler (yani Burdalık Türkmenleri) artık bizi bekleme­sinler». Yaveri Muhiddin Bey de Paşanın Bukharadan hareketi esnasın­da söylediği şu sözlerini nakletmektedir: «Türkistan için mücadele lâzım, zaten mukadder olan ölümden korkarsak, kopek gibi yaşamağı ihtiyar edersek hem geçmişlerimizin, hem de geleceklerimizin lanetlerine müs­tahak oluruz. Halbuki kurtuluş için ölmeği göze alırsak biz, bizden son­rakilerin hür ve bahtiyar olmasını temin etmiş oluruz». Muhiddin Bey Istanbulda «Vakit» gazetesinde neşrettiği hâtıratmda, Paşanın yola çıkar­ken, Semerkand merkez olmak üzere, Türkistanda bir Türk devleti kur­mak fikrini izhar ettiğini yazıyor225). Paşa ve maiyeti, av bahanesiyle, Bu­khara şehri dışında hazırladıkları atlara 8 sonteşrin cuma günü binip yola çıkmışlar. Maiyetinde Hacı Sami, ihtiyat mülâzimi Muhiddin, Bukhara polis müdür muavini Halil, Manastırlı Nafi, süvari yüzbaşısı Haşan, daha birkaç Bukharalı ve Ferganeli Özbek milisi ile cem*an 25 kişi bulunuyor­du. Halil Beyi Karşi’dan Düşenbeye, o vakit orada harbiye komiserliği ve kumandanlık eden Ali Riza Beyin ve muhtar vekili Osman Khocanm nezdine gönderdi. Kendisi de, evvelce Haşan Beyin o' güne kadar mer­kez kumandanlığı ettiği Tirmiz-Şirâbâd yoluyla Kabadyan civarına geldi. Orada evvelce verdiği emir mucibi Şirâbâd milisi reisi Osman Çavuş, 50 kadar milis ile keza Ferganeli ‘Sabit Khoca ve Mısırda tahsil edip Af­ganistan yolu ile dönüp gelen Nemengânlı Mirza MuKiddin ve diğerleri ile gelip Paşaya iltihak etti. Bununla paşanın yanında cem’an 75 kadar nefer oldu. Cildigöl Türkmen ve Özbekleri arasında bulunup, oradan Korgantepe civarında 3000 kadar kuvvete malik basmacı reisi Togay Sarı ile görüştü. Paşa Düşenbenin karşısındaki Lakay uruğu reisi İbra­him Bek'in nezdine yani emirci ve mutaassıpların en müthişi ve başıbo­zuk olanının nezdine gidiyordu. Gerek-Cildigöldeki Türîcmen ve özbek- ler ve gerek Togay Sarı, Paşaya «İbrahime gitme, şimdilik Belcuvan ci­varında kal. İbrahim nezdinde eziyet ve cefa çekersiniz» diye tenbin- lerde bulunduklarını, Muhiddin Bey hâtıralarında yazmaktadır 227). Son- teşrinin 28 inde Paşa, İbrahimin mensup bulunduğu Karamendi köyüne geldi. Fakat İbrahim, Göktaş köyünde bulunuyormuş. Sonra gelmiş, Pa­şanın, «Enver» olduğuna inanmamış. Bolşevik zannetmişler ve ilkkânun 1 de İbrahim Lakay, Paşanın maiyetine silâhlarını teslim etmek tekli-' finde bulunmuş ve Paşa da bünu maalesef kabul etmiş ve emirciler elin­de artık esir olmuştur. İşte bütün felâket burada başlamıştır.
< Bu sırada Düşenbede Morozov idaresi altında bir-
Emircilerin kaç yüz rus askeri, Air.Rıza idaresi altında 600
Faaliyeti nefer Özbek askeri bulunuyordu. Ali Rıza Göktaş
da esir mevkiinde bulunan Paşa ile münasebet peyda edebilmiş, hattâ kendisi gidip gelmişti. Bunlar ve Osman Khoca 10 ilkkânun akşamı Düşenbedeki rus kumandanlarını bir ziyafete davet­le hapsedip, o vakit Hacı Sami de gelip bir kısım rusları silâhtan tecrit edip 16 mitralyöz ve 250 tüfek aldılar. Rusların hastahane binasında bulunan diğer kısımları teslim olmayıp, Harbettiler. Emîrin adamları, La- kaylar onlara yardım ettiler, mahsur kalan Ruslara koyun ve erzak ge­tirdiler. Rus konsolosu kendisi Enver Paşanın da bulunduğu Göktaş ma­halline gelip, İbrahim Lakay ile görüştü. Ali Rıza üç gün Ruslarla mü­cadeleden sonra 12 ilkkânunda Düşenbeyi terketti; giderken her taraf­tan emirci Lakaylarla muhat bir halde onlar tarafından tâkip edile edile 17 ilkkânunda Hisar yanındaki Leteben köyüne geldi. Askerin bir kısmı Lakaylara teslim oldular ve onlar da Lakaylar tarafından öldürüldüler. Takip eden Lakaylara karşı harb ilân ederse, onlar, Enver Paşayı öldü-
recekler, etmezlerse silâhlarından tecrit edileceklerdi. 14 ilkkânunda Hacı Sami kızıp, Lakaylardan birine tabancası ile ateş etmiş ve yarala­mış, o münasebetle Lakaylar da Paşayı az kalsın öldürecek olmuşlardı. Neticede Ali Rıza fırkasının neferleri Lakaylar tarafından yağma edil­di. 600 neferden ancak 150 nefer kaldı. Yurçi yanıtıda Seksentepe mev­kiinde ellerine geçerlerse Lakaylar tarafından muhakkak öldürülecek olanlardan Ali Rıza, Hacı Sami ve Osman Khoca tek başlarına Karşı’ya, oradan Afganistana, Danyal Beğ ve Abdülresul beyler ve maiyetlerinde bulunan genç Bukharalı Kari Abdullah ise bir kısım askerleri ile Şehri- sebz tarafına savuştular. Kalan asker silâhsızlandırılıp bütün ağırlıkları yağma edilerek, zabitler (Nafi, Halil, Haşan, Faruk Osman beyler ve Mustafa Şahkulı) de baştan ayağa dek soyulup, Paşa nezdine getirildi­ler. Bu suretle Enver Paşa nezdindeki kuvvet hem de Ali Rızanın «Ce- did» ordusu imha edilmiş oldu. Bu aralık Kâbilden, Emirden Enver Pa­şaya hürmet edilmesi ve dokunulmaması hakkında mektup geldi ise de, emirin Hanâbâdda oturan maiyeti üzerinde riyaset eden Tagay Bek, İb­rahim Lakay*a «Enver, bizim elimizde rehindir, elden kaçırmayın. İş yapmasına yol vermeyin, Sultan Abdülhamidi hal’eden ve ceditliği mey­dana getiren, odur. Eğer Afganlılar Enveri isterlerse bile yalnız Emîr Alim Hanın Bukharaya gelmesine müsaade ve yardım edildiği zaman Afganistana gönderebiliriz, diye cevap vermelisiniz» mazmununda tali­matlar gönderdi. Bu, Kâbile geldikten sonra kendisini pek de serbest hissetmiyen Emir Alimin bizzat kendi talimatı idi. Eğer Enver Paşa La­kaylara gelmeyip, Cildigül tarafından doğru Serasya ve Hisar tarafına yürüyüp, Ali Rızanın oldukça muntazam olan 600 askerini kendi kuv­vetine ilhak edip, yedi sekiz yüz kişilik kuvvetle Rusları Düşenbeden daha ilkkânunda tazyik edip çıkarsa, yahut imha edebilseydi adedi az olan Ruslar, Baysun ve Guzarda bile kalamazlardı ve Semerkand-Bu- khara demiryolu hattına kadar bütün Bukhara ülkesi 15-20 günde Rus- lardan temizlenmiş olurdu. Paşa ise öyle yapmayıp hazreti Isa rolüne girerek, emircileri yola getirmek istedi, neticede kendi işi bozuldu.
Dervaz emircilerinin reisi Işan Sultan kendi mii- Baysun Karşısında ridlerinden 200 kadar neferle beraber Lakaylara yakın Hisar mevkiine gelmişti, Enver Paşa ile gö­rüşmek istedi ve Lakaylarm müsaadesi ile Enver Paşa da 15 sonkânun- da Hisara geldi. Işan Sultan, emirci ise de, başlangıçta Eühver Paşaya karşı hürmet gösterdi ve Paşa da Lakaylara geri dönmedi. Bununla, Pa­şanın bir buçuk ay süren esareti nihayete ermiş oldu. Fakat elinde hiçbir kuvveti yoktu. 18 sonkânunda Işan Sultan ile beraber Düşenbedeki Rus­ları muhasaraya geldi. Fakat bu îşanm maiyeti bir koyun sürüsü teşkil
eden 200 Tacikten ibaretti. Mustafa Şahkulı, Işan Sultana refakat eden Dervazlıları şöyle tavsif etmektedir: «Bunlar şeyhin müridlerinden, mol­la ve mahdumlarından ibarettiler. Halkı aldatıp, yiyip yürümeğe alış­mışlar. Tacikte şişman adam az bulunursa da, bunların hepsi şişmandır. Bunları hiçbir nizam ve intizam altına almak kabil değil, harpte hiçbir işe yaramazlar. Ayaklarında büyük ağaç takunya (başmak)lan, altla­rında (eğerleri üzerinde) büyük yorgan (körpece)lan, herbirinin eğer- kaşında bir çaydanlığı olur, harb falan olup kaçmağa başlarlarsa bunla­rın hepsi düşüp kalır, ağaç takunyaları ise pek büyük olup, ökçeleri 5 santimden fazladır. Takunyaların burnu çok kalın ve yüksek olduğundan üzengiye sığmaz, o sebepten evvelâ ökçe tarafını üzengiye geçirirler. Bu sebepten at kaçıp takunyaraları düşerse kendileri de takunyaları ile beraber düşüp kalırlar. Yurçıdan Düşenbeye gelen rus müfrezesine te­sadüf edip firarlarından son Ilqıtay ahalisi, Tacik başmağı ile bir ay çay ve yemek pişirmiştir. Bu sebepten Lakay, Kongırat ve diğer Özbekler bunlarla daima alay ederler ve hiç adam sırasına koymazlar J2S) .
İşte kendi milleti olan Lakay Türklerinin esaretinden kurtulan En­ver Paşa, İran unsuru olan bu Taciklere istinat edip 16 sonkânunda Dü- şenbedeki rus garnizonunu muhasaraya başlıyor. Muhasaraya başladığı zaman 200 nefer sayılan bu Taciklerin ancak 13 neferi rus tüfeğine ma­lik olup, kalanları çakmaklı eski usul av tüfekleri ile mücehhez veyahut büsbütün silâhsız idi. Etraftaki türk ve tacik köylerinden birkaç adam daha toplayıp yaptığı ilk hücumda, Ruslardan 50 nefer maktul düşüyor, bundan maada 1 80 tüfek ve iki mitralyöz Enver Paşanın eline geçiyor. 20-22 sonkânun müsademelerinde Ruslar, büyük zayiata maruz kalıp çekiliyorlar. Ben o günlerde Semerkand dağlarında iken, Düşenbeden telsiz ile rus karargâhına gönderilen raporların suretlerini okuyordum. Düşenbedeki Ruslar, Enver Paşaya mukavemet kiabil olmadığını izam ediyor ve kendilerine Düşenbeden çekilmeğe müsaade istiyorlardı. 8 şubat taarruzunda Ruslar 100 nefer zayiat verdiler, bunlardan maada 82 nefer Enver Paşaya iltihak etti. Kalan ruslar toplarını meydanda bıra­kıp kaçtılar. Fakat o topları kendi karargâhına getirecek nakil vasıtaları Enver Paşa nezdinde bulunamadı. Nihayet Ruslar 1 4 şubatta Düşenbeyi terkettiler. Düşenbeden 45 kilometrede Mirtübe nam yerde Enver Paşa, Rusları takip edip arkalarından yetişti. Orada iken Paşa yaveri Muhid- clin Beyi Afganistana gönderdi. Ben bu aralık Şehrisebz hududunda Tal kışlağa Cebbar Korbaşının yanma geldiğimde, Enver Paşaya kendi ah-
valimizi anlatarak haber göndermiştim; o da bana, Halil Beyi yollayıp kendi vaziyetinin iyileşmekte olduğunu haber verdi. 19 şubatta Serasya civarındaki harpte Paşa mecruh oldu. Ganimet çoğalmak üzere, olduğun­dan Lakaylar da kendi teşkilâtlarının istiklâlini muhafaza ederek, Enver Paşaya iltihak ettiler. Puli Khakiyân köyünü karargâh ittihaz edip, önce heı tarafa dağıttığı zabitlerini de oraya toplayıp hepsine vazifeler verdi. Kendisine «Emir leşker-ı İslâm ve Bukhara» unvanını aldı. Bu sırada bizzat kendisine tâbi olan asker ancak 250 kadardı. Böyle olduğu halde Baysundaki rus kumandanı vasıtasiyle Rusya hariciye komiseri muavini Karakhan, mart ortasında, Enver Paşaya bir mektup göndererek, bu ha­rekâttan vazgeçmesini, tekrar Moskovaya gelmesini teklif ettiğinde, En­ver Paşa reddetti ve Ruslarır) Bukhara hududunu terketmelerini talep etti. Kendi hududuna bitişik olan Şarkî Bukharada Enver Paşanın ha­rekâtını, Afganistan hükümeti de elbette büyük bir alâka ile takip ediyor­du. Harbiye nazırı Mehmed Nadir Han ve Katgan Badakhşan valisi olan biraderi Şah Veli Han, Enver Paşaya tâbi olan Şarkî Bukhara hududum­da murakıp vaziyetinde bulunuyorlardı. (Nadir Han, maiyetinde bulu­nan Burhaneddin Küşkeki ve diğerleri tarafından sonradan «Ahvâli Qa- tagan u Badakhşân» namı ile neşredilen kıymettar coğrafî malûmatı da ozaman toplatmıştı).
Hacı Sami ve Osman .Khoca Kâbilde bulunup İslâm mücahit gö­nüllüleri topluyorlar, silâh satın alıp gönderiyorlardı. Afgan hükümeti buna mâni olmuyordu. Nisan içinde Afganistandan Efzaleddin Han adında birisinin idaresinde 300 kadar gönüllü afganlı geldi. Bunlar epey bir miktar tüfek ve iane olarak para da getirdiler. Evvelce Kaşgar ve 1' ergane.de bulunan İsmail Hakkı Bey’i, Paşa, daha Düşenbenin istirdadı günlerinde, Şirmehmed ve diğer beylere mektuplar vererek Ferganeye gönderi lişti. İsmail Elakkı Bey orada da emircilerin ve köhneperestlerin şiddetli propaganda faaliyetini gordüyse de, nisan ortasında Afganlı gö­nüllülerin geldiği zaman artık; Şirmehmed Bek ve diğerleri de Enver Pa­şaya «Lî'at» gönderdiler. Şirmehmed Bek, Mehmed Ruzî Korbaşı idare­sinde 1 00 kadar asker ve hediyeler gönderdi ve Enver Paşanın emri ile Fergane tren hatlarını bozdu. İsmail Hakkı Ferganeden Maça’ya geçip, oradaki «mir» leri Enver Paşaya itaat ettirdi. Karateginden Fuzayil Mah­dum da bin kadar askeri ile Pul-i Khakiyana, Enver Paşanın yanma geldi. Bu zata tâbi olan Karategin Tacikleri ve Alay Kırgızları, evvelce hanlar zamanında da Fergane siyasî hayatına karışmış bir unsur olduk­larından, Şarkî Bıikharanın diğer ahalisine nisbeten daha ı açıkgözdüler. Kendilerinde intizam ve inzibat vardı. Fuzayil Mahdum kendi askerine bir nevi üniforma da giydirmişti. Bu sırada Cildiköl Kazak ve Türkmen-
lerinden de 300 kadar asker geldi, mayısta İbrahim Lakaym kendisi de, güya itizarla, Paşanın nezdine geldi. Fakat mukarebel^re iştirak etme­den, geri döndü. Karategin ve Ferganeden Paşaya gelmekte olan yar­dımlara da mâni olup durdu. Mayısta Enver Paşanın yanında cem*an

  1. kadar asker toplandı. Bay sunda yalnız 1200 kadar Rus vardı. Orada Bukhara hükümeti tarafından bir vakit Rahmet Refik ve Nasır Mahdum, komiser bulundular. Burada kazanlı komünistlerden Alimcan Akçurin, İslâmiyet namına ve Enver Paşa aleyhine pek faal bir propa­gandada bulunuyordu. Mayıs nihayetinde Şehrisebzden Cebbar, Dan- yal, Evliya Kul ve Abdülresul beyler 1200 kadar askerle gelip Enver Paşaya iltihak ettiler. *

Paşanın işi gittikçe revaç buluyordu. Ferganelilerden sabık Kho- kand Millî Şûrası reisi Âdil Can ve Türkmenlerden Ffüdaynazar, evvelce. Kaşgarda Vakub Bek nezdinde bulunan 70-80 yaşında ihtiyar. Hacı He- kem, Mogul-Katagan kabilesinin reisi Paşakhanv Belcuvan Kartuklarının reisi Abdülkadir ve Molla Niyaz Paşanın yanında bulunuyorlardı. Biraz sonra AzerbaycanlI Yusuf Ziya (= meşhur ittihadir İslamcı «Ahund Yu-1 suf Talib Zade»), Bukhara harbiye nazın Abdülhamid Arif ov ve arka­daşları da gelip, Paşanın işi gittikçe ilerlemekte idi. Bçlcuvan Tacikleri reisi Devletmend ile oradaki Lakayların serkeş reisi Togay San arasın­daki ihtilâfı da Enver Paşa, Devletmend tarafını iltizam ederek, yüzbaşı Haşan Beyi bunun yanma gönderip 1 1 gün zarfında Lakay Tpgay Sarıyı tamamiyle ezdirdi. Bununla, Paşayı arkadan tehdit eden emirci mutaas­sıplardan birinin kuvveti dağıtılmış oldu. Togay Sarının kendisi, Lakay İbrahimin yanma kaçtı. Paşa Pul-i Khakiyanda bulunduğu yerden Bay- sundaki Ruşlara taarruz eder, esir ve ganimet alır, özbeklere askerlik öğretir vte Baysunu alıp Garbı Bukhara tarafına sefere hazırlanmakla meşgul bulunuyordu. Fakat bu işler ve bütün plânlar, ileride göreceğimiz veçhile, Ruslardan ziyade, emircilerin entrika ve fesatlariyle bozuldu.
«Cemiyet» için Enver Paşa hâdisesi, bir emrivaki ZerefşjMi vç oldu. Merkez komite, Semerkand yanındaki Kân-i
Kaşka - Derya gülde toplanıp, vaziyeti müzakere etti. Bu harekâtı
Havzalarındaki şimdilik Bukhara hududuna münhasır saymak, Tür- Faalîyet kistanm diğer vilâyetleri hakkında açlığı ve Rus-
yanm eli boşliığunu nazarı itibara alıp, evvelki mu- karreratı değiştirmemek ve Cemiyet namından kıyam ilân etmemek, fakat çete teşkilâtına eskisi gibi devam,etmek, Enver Paşaya yardımda bulun­mak ve onun toplıyacağı kongreye vekiller göndermekkararlarmıverdi.' Fakat Enver Paşanın teşebbüslerinin her birinde, daha başlangıçta mu- vaffakiyetsizliğe uğraması, fena tesir etti; onun Lakaylara esir olduğunu, «Cemiyet», kendi azalan vasıtasiyle muntazaman ele geçirmekte olduğu ius erkânı harp raporlarından olduğu gibi Şarkî. Bukhara hududunda Guzarda bulundurduğu gizli istihbarat merkezi vasıtası ile de, öğrene­bildi. 28 sonkânunda biz Guzarda idik. Aynı zamanda Enver Paşa tara­fından Khıyvaya gönderilen vekiller de bu şehre geldiler. Khıyvada in­kılâp olup, hükümetin düştüğünü ve birçok adamların hapsedilmiş ol­duğunu haber verdiler. Şubat nihayetinde Enver Paşadan «Cemiyet» e gelen bir mektup da, fena tesir bıraktı. Şifre ile yazılan bu mektupta, «Afganistandan gelen bir habere göre, Ruslar (Bukhara yanındaki) Kâ- gân istasyonu civarında 12 bin kadar asker toplamak teşebbüsünde imiş­ler, bu doğru mu, Ruslar filvaki okadar kuvvet sevkedebilirler mi?» suali verilmişti. Halbuki o günlerde Ruslar, garp cephesinden feragat ettiğinden, 12 bin değil, 40-50 binlik ordu gönderebileceği malûmdu. Mart bidayetinde bir mektupla Paşaya bunlatı hatırlatırken Ferganede müthiş açlık hüküm sürdüğünden savaşın müşkül olacağını, binaenaleyh mayısa kadar Rusların da hazırlıklarını tamamlıyacaklarmı, o güne kadar biz ve Paşa bütün tertibatı alıp bir taraftan katî mücadeleye, diğer ta­raftan da sulh müzakeresine hazırlık görmemiz icap edeceği bildirildi.
Filhakika Cemiyet Bukhara hükümetinin Çarcuy, Şehrisebz, Karşı, Guzar, Kermine taraflarındaki garnizonlarının 1922 yılı 23 martında harbiye nazırı Ârifov ve daha bazıları idaresi altında kıyamcılara iltihak edip, Derbend ve Baysundaki rus garnizonlarına garp tarafından hücum edip ortadan kaldırmak ve Enver Paşaya iltihak etmek, aynı zamanda Nuratada muntazam bir fırka teşkil etmek kararını verdi ve buna ha­zırlık gördü. Ben bu kararların mevkii tatbika konulması için, Şehrisebz, Karşı, Kette Korgan, Bukhara, Semerkand, Nurata aralarında durmadan at üzerinde yürüyüp talimat veriyordum. Semerkand vilâyetinin teşki­lât işi de muvaffakiyetle ilerledi. 1922 yılı temmuzuna kadar burada teşekkül edip, Ruslarla mücadeleye girişen başlıca fırkalar bunlardı:
1 ) Açıl Bek fırkası. Açıl Bek Semerkand civarındaki Nayman Öz beklerinin Qûştamgaiı şubesinden olup, bu addaki köydendir. 38 ya­şında, gayet cesur ve hüsnüahlâk sahibi, ağır, başlı ve tedbirli bir zattı. Rusların Türkistanda tatbik ettikleri siyaseti rus ve yerli türk gazetele­rinden takip ettirir ve diğer her yerden malûmat toplatır, Türkistanın komşu memleketleri vekayiini de tâkip ederdi. Evvelce Behram Bek ile beraber Şehrisebzde Seyyid Ekrem Töre hizmetinde bulunmuş (yk bk. s. 373), 1921 yılı ilkteşrinînde Cemiyetin emri ile çete teşkilâtına başla­mıştı. 1922 yılı temmuz-ağustos aylarında askeri, 1300 k^dar neferdi. Bütün Semerkand ve Zerefşan hududunun başkumandanı addedilirdi. Türkistanın eski münevverlerinden, rusça tahsil görmüş* Biıjlenede mual-
İim ve Cemiyetin merkez Komitesi âzası Kari Kâmil, Cemiyetin daimî mümessili ve müşaviri sıfatı ile Açıl Bekin nezdinde bulunuyordu. Ya­nında bundan başka münevver adamlar da bulunuyordu. Kurnandan- İarmdan biri olan Açıl Toksaba, Semerkand havalisinde Cambay nahi­yesinden olup, Karakalpak kabilesine mensuptu. Bu zat yiğitti ve etrafına kendi vilâyetinin münevverlerini toplardı. Lâkin ahlâksızdı. Yine Se- merkand vilâyetindeki Çilek kasabası Özbeklerinden Kette Mahdum ve Küçük Mahdum nam gençler hep Açıl Beğin hizmetinde bulunurlardı.

  1. Behram fırkası. Behram, Semerkandın yanındaki Dihnev köyü ’iCiciklerinden olup, türkçe ve rusça okuyup yazacak kadar talim görmüş bir zattı. Bin kadar askeri vardı. Asılları ekseriyetle Türk olan Semerkand Tacikleri gibi işgüzar ve hamiyetli idiyse de, çok haris ve menfaat­perest idi. Yanında, Semerkand yanındaki Pest Kışlaktan Hemrah Kul Bek bulunuyordu. Bu zat Semerkandda muallim Şekûrinin usuli cedid mektebinde tahsil görmüş, yiğit bir zattı. Yine Semerkand münevverle­rinden Abdulhalim, Kari Mahmud ve AzerbaycanlI ELsad beyler Behra- mın yanında bulunuyordu. Bir de 50 kadar adamiyle birlikte Magyan- Farab Taciklerindcn Halik Kul bulunuyordu.

  2. Kara Kul Bek Kette Korgan tümeni Naymanlarından olup, hüs- nüahlâk sahibi, temiz, lâkin pek sadedil bir adamdı. 500 kadar askeri vardı.

Yukarıda s. 214 te anlattığımız gibi, Semerkand 1722-1752 yılları ara­sında tamamen harabe halinde kaldı. Şehri 1721 de Kazak hanı Receb Han tahrip etti, bundan sonra 18 yıl kadar şehir ahaliden hâli kaldı (bk. Veselovsky, Abu Tahir Khoca’nm Scıneriye’sine mükaddimesi, Petersburg, 1904, s. IV-VII): 1740 ta Nadir Ş; hm askerleri geldiğinde, bir kısım ahali şehrin Erk’inde yerleşmişti (bk. 7ap. Vost. Otdel. 'XXV, 86), fakat sonradan bir daha dağıldı. Mangıt emiri Şah- murad 1752 de şehri yeniden imar ederken vilâyetin muhtelif köy ve kasabalarm- dan ahali celbederek iskân etti. Bu ahalinin çoğu, daha uruk isimlerini muhafaza eden Özbek kabilelerinden ibaretti. Fakat medeniyete, medreselere dayanan Tacik ahali (Oratüpede ve Khocendde olduğu gibi) burada da Türk ahaliyi tacikleştire- bildi. 1841 yılında Kh ani kov burada bulunduğu zaman, «ancak Bukhara şehri abalisimn ekseriyeti Tacik idi, Zerefsan havzasının diğer şehirlerinde onlar ya hiç yol . yahut pekaz bulunuyordu» (Opisanpe Bukraskago Khanstva, s. 55); Rus- iar geldiği zaman Semerkand şehrinin ahalisi çoğunca tacikçe konuşuyordu. Şah- muradm yeniden bina ettiği Semerkandin bir asır zarfında tacikleşmesi, Türkistan şehir hayatında faıs kültürünün, medrese ve mollaların ne derecede büyük bir tesire malik olduklarını gösteren bariz bir misaldir.

  1. Akbaş Bek. Semerkand tümeninin Cam kasabası civarındaki Ayrı Tam köyünden, Saray kabilesinden idi. Pek yiğit ve hüsnüahlâk sahibi bir zattı. Fakat Nayman kabilesi reisleri ile barışamadı. Ancak 1 00 kadar askeri vardı.

  2. Hacı Abdiilkadir. Bu zat Semerkandin Ürgüt kasabası münev­verlerinden olup, bolşevik hükümeti hizmetinde bulunmuş ve 1922 yılı nisanında, arkadaşı muallim Şükrü ile beraber Örgütteki rus garnizonunu soyup silâhlarını kendi yiğitlerine verip basmacılığa iltihak etmişti. Ken­disi milliyetperver ve mesleğine sadık bir adam ise de, mütereddit ve mütelevvin olduğundan sevilmez ve haksız olarak daima şüphe altında bulunurdu. Eski fars ve türk edebiyatına pek vâkıftı, rusça da bilirdi.

  3. Mamur ve Turab Bekler fırkası. Mamur Niyazi Bek, Cızak tüme­ninin Cam kasabasından Yoldaşlar ailesinden olup, rusça Semerkand şehir mektebini ikmal etmiş münevver bir gençti. 1916 yılı isyanlarını gözü ile görüp, Ruslara karşı intikam hissi ile dolmuş, inkılâptan sonra sovyet memuriyetlerinde bulunup 192 1 yılında Cızak kaza polis reisi olmuştu. Cemiyet âzası sıfatiyle basmacılara yardım etmiş ve nihayet 1922 yılı mayıs 1 1 inde basmacılara iltihak edip, askerî bir fırka teşkil etti. «Cemiyet»iıı Sosyalistler tüdesi âzasından idi (sonradan Türkiyeye gelip «Yeni Türkistan» mecmuasının neşrine iştirak etti. Demiryolu in­şaat memuriyeti irinde bulunup, 1929 yılı sonkânun 28 inde Kütahya - Tavşanlı hattının inşa işlerinde iken, Balat civarında fücceten vefat et­miştir). Turab Bek de, Cızak tümeni «Açı Qışlaq» beğzade (yani ka­dîm ümera ve beyler nesli) Özbeklerinden olup, rusça orta tahsil gör­müş, inkılâp sonunda Semerkand vilâyeti komünist fırka ve çeka teş­kilâtında Cemiyetin gizli mümessili sıfatiyle çalışıp, Mamur Bekle bera­ber basmacılara iltihak etmişti. Bunların Elmuhammet, Açıl ve daha bir çok kumandanları, Hazret Kul, Evliya Kul, Abdülkerim Minbaşı ve Ab- dülrahim Minbaşı. gibi münevver arkadaşları vardı. Cem’an 200 kadar askere maliktiler. Bunlar Bidene, Gudun’dan Uratübe tümenindeki Khaî- butabege kadar bütün yerlerde yani «Türkistan dağ» silsilesinin şimalî yamaçlarında bulunuyorlardı.

  4. Cızaklı Molla Hemrah Kul fırkası. Molla Hemrah Kul, Cızaklı münevver bir gençti. Herkesten evvel basmacılara iltihak edip, 50 kadar adamı ile Qoytaş dağlarını merkez ittihaz ederek Ruslara taarruzlarda bulundu. Sonradan «Cemiyet»in aldığı tedbirler neticesinde Ingıçkede Qarmış Bolıs oğlu Molla Tagay, Molla Mustaq ve. Molla Toqtamış, Sa- vuqbulaqtan Khızar Bolıs, Fariş Taciği Khudayar Mellebay oğlu ve Mol­la Dehqan, Okhum Taciklerinden Molla Mehmed Pasaj Yanı Qoirgan* dan Hemrah Minbaşı, Müytenli Molla Cürebek, Aqtepeli Molla Kara­kul, Şorçadan Mehmed Kul İşanlar ile birleşip, Nurata-Cızak arasındaki bütün ülkede hâkim oldular. Molla Hemrah Kul, samimî olmakla bera­ber, işi. büyüdükçe fazla telâşlı olduğu görüldüğünden* öz ova Özbeğin- den ibaret olan askeri kendisini «tacikveş» addettiğinden idare edemedi - ve yerine sükûnet ve vekar sahibi olan Molla Tagay geçmişti. ■

  5. Maça fırkası. Buna ilk günlerde Hamid Bek ve Senzarlı Abdül- mecid nam emsalsiz kahramanlar, bir kısmına da Açıl riyaset etmişdiyse de Hamidin şehit oluşundan sonra Maçalılarm şeyhleri olan Khocendli tacik Seyyid Ahmed Han, Esrar Han nam «mîrîlerinin riyaseti takarrür etti. Bütün Maça, bunların elinde idi. Yusuf Bek ve Nusret Bek adlı ku­mandanlarının idareleri altında bulunan fırkalar, Enver Paşanın hizme­tinde idiler. Esrar Han, muktedir olmakla beraber, idare adamı değildi, mütereddit idi. O sebepten, kendisi rus düşmanı olduğu halde, daima şüpheli addolundu.

  6. Birisi de Uratübe tüm eni d eki kahraman Khalbutamn fırkası idi. Bu zat, 500 kadar askere malik olup, harikulade cesur ve hakikî rus düşmanı bir vatanperver idi. Askeri ve ahali kendisini sever , ve en -müş­kül anında köylüler kendisine, bin bir güçlüklerle, erzak ve cephane ye­tiştirirlerdi. Kendisi, mülkî ve askerî iaşe işlerini Molla Mustafa Kul adlı münevver ve akıllı bir zata havale etmişti. Arkadaşlarından biri de Sait Murad adlı kumandandı-ao).

Bu zikrolunan fırkaların hepsi doğrudan doğruya «Cemiyet» e tâbi idi. Bir de aşağı Zerefşanda Cemiyete tâbi olmıyan emirci Molla Abdül- kahhar fırkası vardı. Bukhara komünistlerinden, burada zikri şimdilik mümkün olmıyan, birtakımları^ Cemiyet teşkilâtından ayrı çeteler vü­cuda getirmeğe başlamışlardı. Bur1 ardan biri de, Bukhara civarında Ceb­bar Kul adlı birisinin fırkası idi.. Bu zat* müzâkere bahanesi İle, Bukha- reya davet edilip öldürüldüğünde, yerine Ucdiıvan yanında Hıştı köyü Möyten uruğu Özbeklerinden Molla Abdülkahhar ve kardeşi Möyten. Pehlivan Bek bu fırkanın başına geçerek, mart ve nişan aylarında Bukhâ- rayı bile kuşatmışlardı. Abdülkahhar kendisi fena bir adam değildiyse de, Bukhara vilâyetindeki en mutaassıp mollalar ve emirciler bu fırkaya 315 iltihak etmekle Zerefşan havzasındaki bütün mücadeleyi bozan bunlar oldu. Molla Kahharm yanındaki askeri bazan iki bine çıkmakta idi. Ben ve arkadaşlarım Cemiyetin Merkez Komitesi için karargâh ettiğimiz köy­den* ayrıldığımız zamanlarda ekseriya Açıl Bek, Karakul, Molla Hemrah Kul, Mamur fırkalarında bulunurduk. Nisan-temmuz aylarında Zirebu- laq’ın cenubunda, Çilekte, Okhumda, Cızak vilâyetindeki Davul* da, Mu- gal, Osmet adlı yerlerde ve daha başka birçok harplerde bulundum. Ni- san-haziranda bu fırkalar ve ahali çok ruhlu ve nikbindi. Ruslar demir­yolu hattının haricine çıkmıyorlardı. Stalinin mayısta Moskovadan ge­len yoldaşları İlyava ve Orjanikidze bile, Semerkandin iki kilometre şi­malindeki «Uluğ Bek rasathansei» ni ziyaret ederken kuvvetli bir müfreze­nin refakatinde çıkabilmişlerdi. Hattâ iyi ihtiyat tedbiri almış olmasa idiler, o vakit civarda pusuda bulunan basmacılar tarafından tepelene- ceklerdi. Tek başına hiçbir rus, şehir haricine çıkamazdı.
Feyzullah Khoca, mart ortalarında Moskovadan İşin Boizulüşu komünist fırkası merkezinden «Enver Paşa ve Ve- lidoğlu gurupu ile ciddî mücadele hakkında birkaç maddeden ibaret gizli bir emirname getirmişti. Stalinin kendisi «Pravda» gazetesinde «Validovşçina» yani «Velidiciler hareketi» ismi altında bir makale yazarak, bize karşı milliyetçi gençliği seferber etmek uğrunda çalışmıştı. Bukharada yerleşen kızılordu ştabmın ilk işi, emircileri istih­dam oldu. Feyzullah^ emîrin büyük memurlarından ve 1919 yılı mart 25 inde Mahmud Khoca Behbudîyi ve arkadaşlarını öldüren Nureddin Ağalık*ı Karşı vilâyeti idaresine celbetti. Bu adam bir yandan emirci - isyancılarla da temasta olduğundan, bütün işleri pek mahirane bozabil­di. Karşı’ya gelir gelmez, harbiye komiseri Abdülhamid Arif’in hazırla-, dığ’ Şehrisebz, Guzar ve Karşı garnizonlarının 2 3 mart için tâyin ettiği kıyam hareketinde faydalı olabilecek bazı zevatı alıkoydu. Zaten gev­şek olan Bukharalı «Cedid» arkadaşlarımızın mezkûr vilâyetlerdeki as­kerî teşkilâtla temasta bulunanları «Nureddin Ağalık işimizi duymuş» diye, beyhude yere korkup çekindiler. Qarnep ,ve diğer mıntakalarda askerin geçeceği yerlere haber yetiştiremediler. «Yetiştirdik» dedikleri­nin doğru olmadığı da, pek esefli vakıalardan sonra tahakkuk etti. Ben kendim Karşı, Şehrisebz, Kette Korgan arasında iki hafta mütemadiyen dolaştımsa da, «Nureddin Ağalık»m şebekelerini kıramadım. Kasanda ve öteki mmtakalârdaki bazı asker, o cümleden Tatar münevver ve zabitle rinden 14 kişi, Kâsanlı Behram Bek, Cüre İşan ve diğerleri çıkıp basma­cılara iltihak edebildilerse de, depolardaki tüfek ve cephaneleri kaçıra­madılar. Emirin adamlarından Molla Kahharm/Molla Müştak namın­daki bir serkerdesi zikri geçen Qarnep kasabasında Heybetullah Süyün-
oük idaresindeki Başkurt ordusu zabitlerine, bir basmacı sıfatı ile yana­şıp, istirahat esnasında silâhlarını alarak 10 nisanda 12 adamını birden katletti.
Haibuki bunlar Karşı, Kette Korgan, Kermine arasında vücudâ ge­tirilecek askerî teşkilâtın esas uzuvları olup, müstakbel muntazam fırka­nın nüvesini teşkil ediyorlardı. Herbiriııe birer vazife tahmil edilmiş bu­lunuyordu. Nureddin Ağalık m seıiki masiyetleriııden biri de z^iyaeddin civarından Ali Emm adlı birisi, diğerleri de Nuratanın büyük şeyhi ve bukhara dahilindeki mollalar idi. Bunlar, Enver Paşayı teceddüdün mü­messil! bilip, aleyhinde müthiş propaganda yapıyorlardı. Abdülhamid .\nt, Karşıdaki kuvvetleri ile Şarkî Bukbaraya geçecek, Başkurt ordusu zabitlerinden İbrahim İshak, Süyündük beıhayat olduklarından isim­lerini zikredemiyeceğimiz bazı zevat, daha 1 92 1 yılında alınan tertibata göre. Nuratada teşkilâtla meşgul olacakla?.dı. Oraya Kazakistandan, Taş- keııtten ve diğer yerlerden Elamiyetli gençler gelecekti. Bukharada Tür­kiyeli zabitler tarafından terbiye edilen genç harbiydiler de Nurataya gönderilmişlerdi.
Ben ve arkadaşını Abdülkadir ve Eyyup, bunlarla buluşmak üzere, Açı! ve Belıram Beklerin fırkasından bize verilen müfreze ile nisanın 2 l inde Nurataya geldikse de, orasını emirciler tarafından işgal edilmiş ve orada resmen Bukhara hükümeti ve gizlice Cemiyet teşkilâtı ile meşgul olan Başkurt ordusu miralayı olan, en yakın silâh arkadaşım İbrahim İshak ile arkadaşlarının ve mezkûr harbiyelilerin hepsinin, emirci Molla Abdüikahhar ve yoldaşları tarafından Kalkanatada öldürülmüş olduk­ları, büyündük ve arkadaşlarının da Qarnepte haincesine öldürüldükleri nıalûrn oldu ve bütün işler suya düştü. Nasıl rus monarşistleri kendi teş­kilâtlarında ancak halis monarşist unsurlar bulunduruyorlarsa, Bukhara emircileri de, kendi teşkilâtlarına «Cedid» unsuru sokmamayı birinci va­zife bilirlerdi. Biz Nurataya geldiğimizde Molla Kahharm nezdinde 2000 den fazla asker bulunuyordu. Yaptıkları işlere çok pişman olan bu eşhas, bütün askerlerini saf saf sıralayıp pek muntazam bir surette bizi istikbal ederek selâm aldılar ve böylece cürümlerini örtbas etmek istediler. İşin doğrusunu, Süyündükün arkadaşlarından sağ kalan Aziz oğlu îslâmdan ve Nuratalılardan öğrendik -,n). Yaptıkları cürümleri, artık bu hareketin
-o1) Süyündük ve arkadaşlarının nezdinde bulunan benim evrak ve eser­lerim de, bu felâket esnasında Molla Kahharm adamları tarafından imha edilmişti. O cümleden şu basmacı seferlerinde «Özbeklerde Şamanizm», «Kaşkaderya Özbek- ierinin. aşiret hayratı» ve «Semerkand vilâyetinde kitabeler» gibi mevzulara ait top­ladı ğ m etnografı ve *arihî notlar, hatıratımın bir kısmı ve rus erkân-ı harbiyesinin
iflâs ettiğini resmî meclislerinde yüzlerine karşı söyledim. Hepsi başla­rını eğip, önlerine bakarak, birşey demeden dinlediler ve iki gün sonra (9 mayıs) biz de Nuratadan çıkıp, en acı intibalarla Semprkanda geldik.
Türkistan meselesi ne derecede mudil ve Enver Paşa merhumun yapmak istediği gibi, sadece İslâmiyet ve türkçüiük şiarları ile iş görme­nin burada ne derecede müşkül olduğunu, burası için tamamiyle başka bir mikyas lâzım olduğunu, Semerkanda geldiğimin ertesi günü Cemiyet adına yaptığım bazı temaslara ait şu hikâye ile izah edeyim.
Kooperatif ve iaşe müesseselerinde çalışan bir kısım Ruslar, «Es- Er»ler ve onların nüfuzunda bulunan bazı zabitler, bizim Cemiyetle te­masta bulunup bize cephane tedarik ediyorlardı. Hattâ Türkistanm mer­kez erkânıharbinde yüksek mevki işgal edenlerinden birinin de, böyle bir münasebette bulunduğunu yukarıda zikretmiştim. Mayıs 10 da bunların mümessili olan bir rus zabiti ile Semerkandin Bâg-ı Bâlâ’sında görüş­tüm. Bunlar, Enver Paşanın harekâtından cidden korkmuşlardı. Enver Paşanın. Türkistanda muvakkat olarak bulunduğunu yanımdaki arkada­şım söylediyse de, hiçbir suretle ikna edemedi. O gün Taşkentten mah­sus gelen fikren itikatlı komünistlerden olduğu halde çalıştığı hükümet müessesesi vasıtası ile millî harekâta cidden mühim yardımda bulunan bir yerli türk münevveri ile, Ab-ı Rahmet kenarında bir bahçede görüş­tüm. Bunu ve yoldaşlarını Taşkentte ellerine geçen evrakta Enver Paşa­nın, «Bukhara emirinin vekili, Halife-i Müslîmînin damadı Seyyid En­ver» şeklindeki mührü ve Bukhara emiri ile teşriki mesaisine ait haberler korkutmuş bulunuyordu. Ben buna: «Enver Paşa, Bukhara emirine hiz­met edecek değildir. Monarşist de değildir. Cemiyette hiç kimsenin bu yoldaki temayüllerine yol vermiyecektir. işte arkadaşlarınıza bunu söy- liyebilirsiniz» dedim.
Aynı gün Enver Paşanın nezdinden AzerbaycanlI Yusuf Ziya Bey «şimali garbî cephenin başkumandanı» sıfatı ile gelmiş bulunuyordu. Bu zat, hangi muhitte bulunduğunun farkında olmıyan bir maceraperest idi. Yanında Osman Çavuş ve Cildiköl Kazaklarından, şimdi Afganis- landa bulunan, Bürküt Eşikağabaşı ve 15 kadar asker bulunuyordu. Enver Paşa bunları Kazakistana geçmeğe memur etmiş ve isimlerini vaktiyle benden veyahut başkasından işitip defterine kaydetmiş olduğu Kazakistanlı zevata tevdi etmek için birer mektup, hil‘at, bazılarına mü­hür, hattâ kılıç göndermiş bulunuyordu. Biz bunlara kılavuz bulup, biraz
iki verstlik (yani 1:100.00Ü mikyaslı) Bukhara Hanlığı haritasının kendim ve İb­rahim. İshak tarafından tashih ve tekmil edilen garbî Bukhara ve Şehrisebz pafta­ları kayboldu.
da asker vermeli imişiz. Yusuf Ziya Bey kendisi asker olmadığı gibi, ayrı bir cephe açacağını tahayyül ettiği Kazakistanın vaziyetinden de kat'- iyen haberi yoktu. Hattâ elinde en küçük mikyasta bir harita bile bulun­muyordu. Enver Paşaya Cemiyetin «umuru askeriyeye müdahale etme­yip, yalnız propaganda ile meşgul olması matlûp olduğu» hakkında be­yanatta bulunup, buna dair şifahî «emir» getirdiğini de söylüyordu. Yal* nız Cemiyet vasıtası ile yola giren .Zerefşan basmacılığını yoldan sapı­tacak bir tavır almıştı. Biz de kendisine Khıyvaya, Cüneyd Han nezdine geçmesi kabilse de 15 veyahut 100 süvari maiyetinde Kazakistana geç­mesi bilfiil mümkün olmadığını, olduğu takdirde bile isimleri zikrolunan zevata uğrayıp mektup, hil‘at, kılıç ve mühür gibi şeyler teslim edildiği takdirde, Kazak âdetlerine göre bunun derhal her tarafta malûm olup, yalnız o adamların değil, bütün onların mensup oldukları aşiretlerin başına felâketler geleceğini, Cemiy.ete karşı iğya ile. uğraşması büyük bir tedbirsizlik olacağını anlatmağa beyhude çalıştık. Taşkentten gelen genç de ikinci günü Yusuf Ziya Beyi Kânigûlde gördü. Yusuf Ziya Bey, bu gencin huzurunda demokratizmden çok bahsettiği halde, Türklerin an­cak askerî' bir millet olup, onlar için ancak bir âmiri mutlak lâzım oldu­ğunu, ve böyle bir âmiri mutlak için «seyyid»lik lakabı Ve halife namın­dan hareket etmek çok faydalı olacağını uzun uzadıya söyledi. İstatistik* 1 ere geçerek Batı Türkistaııda 30.000.000, Doğu Türkistanda 25.000.000 Türk bulunduğunu Enver Paşanın ağzından işittiği sözler diye hikâye etti. Kazakistan meselesine dair bu gençle birlikte yaptığımız teklifleri reddetti. Yusuf Ziyanın bu sözleri ve tavrı, Enver Paşa hakkında mez­kûr gence bir gün evvel verdiğim teminatı tamamiyle kırmıştı. Bunları İşiten genç, fena halde müteessir oldu. Bundan sonra da Enver Paşadan nektuplar aldık ise de, Yusuf Ziyanın sözlerini resmen teyit* edecek bir haber gelmedi; mamafih Türkistanm rus mekteplerinde tahsil gören genç­lerinin ruhiyatını bilmeyen Yusuf Ziya merhumun, bunlar arasında sâde- 1 dilâne partislâmizm teşvikatında bulunması ve Enver Paşayı böyle bir fi­kir cereyanının baş rehberi olarak göstermesi, hele bizzat istatistik ile meşgul olan bir gence bu ilimden yine Paşa namından malûmatfuruşluk eylemesinin, bu gibi gençler muhitinde menfi intibalar bırakacağı ma­lûmdu, ve öyle de oldu.
Nuratada emîrcilerin yaptıklarını ve yapacaklarını, burada efkârın teşevvüşünü gören bizler, Cemiyetin her tarafta çok müşkül vaziyette kal­makta olduğunu düşünerek, iki gün sonra şehir haricinde Merkez Ko­mitenin meclisini akdetip, bütün vaziyeti etraflıca müzakere ederek bil­hassa bazı basmacı gruplarının geçirmekte oldukları buhran karşısında Sovyet hükümeti ile münferiden sulh yapmak teşebbüsünde bulunduk- lan, büyük esefle kaydedilerek, bunun önüne geçmek ve her şeyden ev- vel Cemiyeti ve millî cepheyi inhilâlden muhafaza eylemek kararım ver­dik, Bizce yegâne çıkar yol, millî orduları tam inhizam ve istisalden kur­tararak, basmacı reislerinin çok müşkül vaziyette olduklarını, Şarkî Bu- kharada toplayıp onları ve Paşayı sağ ye selâmet Afganistana geçirmek, neferlere gelince bunların silâhlarını Afganistana geçecek arkadaşlarına teslim ederek köylerine gidebilmelerini temin etmekti. Biı maksatla biz, Enver Paşaya, Ruslarla ve o günler Bukharaya gelmekte olan Rus baş­kumandanı ceneral ÎCamenev ile müzakere yolunu açmak ve kendisinin Afganistana geçmek hakkında teklifler ile bir mektubu, diğer taraftan da Merkez Komite reisi sıfatı ile benim imzamla Moskovaya Sovyet Hükü­metine sulh şartlarını beyan ile diğer bir mektubun .mahsus kuryelerle gönderilmesine karar verildi (12 mayıs). Fakat bizim Moskovaya gön­derdiğimiz mektup, Taşkentli arkadaşlarımızın hataları yüzünden geç kal­dı. Enver Paşa ise, bizim teklifimizi kabul edecek yerde, mayısın 19 unda (ihtimal daha bizim kuryemiz gelmeden evvel) Rusîara, Türkistan, Bu- khara ve Khıyvayı tahliye etmelerini talebedip «Türkistan, Bukhara ve Khıyva millî ordularının başkumandanı» imzası ile bir ültimatom gön­derdi.
Bu aralık Paşanın kendi ordugâhında işleri yine Enver Paşanın Bel - emîrciler tarafından bozulmağa başladı. Karate-, cüvana Ric’ati ve ginli Fuzayıl Mahdum azçok açık fikirli adam o- Şehit Olması Iup, emîri tanımazdı. Emîrcilerden İşan Sultan ve
Lakay İbrahim onun düşmanı olup, kendisini «Ce- did» tesmiye ederlerdi. İşan Sultan onu ortadan kaldırıp, vilâyetini ken­di eline almak istiyordu. ' Paşa ise bu meselede çok ihmalkâr davran­mıştı. Fuzayıl, vilâyetini İşan Sultandan korumak için, Paşanın müsa­adesi ile Karategine dönerken yanındaki 1000 kadar askeri İbrahim Lakay tarafından bir hiyle ile dağıtılıp şurada burada silâhsızlandırıp, Fuzayılın kendisi de esir edildi. Yanındaki ihtiyar ve müdebbir müşa­viri olan Kaşgarlı Hacı Hekemi, cedid ve Enver taraftarı diye öldürüp, «ulak çaptılar», yani cesedini atlı askerler «oğlak» oyununda kullanı­lan kesilmiş keçi gibi her tarafa çekerek parçaladılar. Fuzayıla karşı yapılan bu tedbir, Enver Paşanın işini bozmak isteyen Bukhara emîri- nin ve Khanâbaddaki Tagay’m emri ile oldu. Aynı zamanda emîrci Evliya Kul Toksaba, Şehrisebzli Cebbarın askerini bozup, kendisi Pa­şadan ayrılarak 400 askeri ile Şehrisebze gitti ve Ruslara teslim oldu ve entrikalarla Cebbar Beği katlettirdi. Körşirmetin Enver Paşa mai­yetinde bulunan biraderi. Nur Mehmed de, bu vaziyeti görerek 100 ka­dar askeri ile Ferganeye çekildi. Bütün bu tertibatın, bizzat emîr tara­fından yapıldığını Paşa da artık iyice anlamıştı ve 19 haziran tarihi ile Kâbiie emîrin namına yazdığı mektupta da, bunlardan, güya emîrin haberi olmadan yapılan işler gibi, bahsederek şikâyetlerde bulundu.
Emîrciler tarafından tamamen terkedildikten sonra, Enver Paşa­nın yanında yalnız Danyal Beğin 200 kadar askeri ve Karşılı Behram Bek ve 1 örebay kaldılar. Böyle olduğu halde Paşa Baysun üzerine bir taarruz yaptı. Kendisi, Afganlılar ile beraber, şehrin içerisine kadar gir­di. Fakat şehrin karşı tarafından taarruz eden Özbek fırkası, öğrendi­ğimize göre bu fırkanın kumandanı olan Haşan Beyin bir zuhulü yü­zünden, mukabele edemeden ricat etti. Haziranın nihayetine doğru Baysuna yeniden iki fırka rus askeri geldi. Bu vaziyet karşısında Paşa «Pııl-i khakiyân» dan Yurçı ya çekildi. Lakay İbrahim, bu müşkül sa­atte Paşaya yardım etmek şöyle dursun, sanki Rusun müttefiki imiş gibi, Paşanın askerinin at ve nakliyatını yağma ettiriyordu. Fakat Rus ge­lirken kendileri de bozuldular. Esirleri olan Fuzayıl Mahdum, yalnız bu tırsattan istifade edip kaçabildi. Fakat askeri artık dağılmış bulu­nuyordu. Busların muntazam taarruzları karşısında Paşa Hisara çekil­diğinde Afganlı mücahitler de tamamiyle bozuldular. O vakit Kabilde siyasî nüfuz, Moskova ve Avrupadan yeni dönüp gelmiş olan Mehmed v eli Hanın eline geçmişti. Bu zat, Sovyet dostluğu fikrinde idi. Paşanın nezamde bulunan Afganlıların reisi Afzaleddine mektup yazıp, bütün '^Kanlıların Afganistana çekilmesini emretti. Temmuzun 5-6 sında Af- ganhlar gittiler. Belki de Kabilden gelen emir mucibi olarak bunlar, Paşayı da zo la kendileri ile beraber götürmek istedilerse de, Paşa, kat- iyyen reddetti. O, Türkistan toprağından çıkamamağa kat’î surette ka­rar vermişti. Bu vazıyet karşısında Paşa için ric’atten başka çare yoktu, vvihayet ağustos bidayetinde Belcuvana geldi. Lakaylar o zaman elle­rine geçen «-Cedid» leri kesmekle meşgul idiler. Ezcümle Khokand Şû- rai Millîsi re.si Aailkhanı ve Türkmen Khudaynazarı da orada kestiler. Düşenbeyi F gal eden rtıs kumandanı, Lakaylar ile bir işi olmadığını, onlarla uğraşmıyacağını, yalnız Enver Paşayı takip ettiğini İbrahim La- kaya haber verdi.
Paşa ağustos bidayetinde Hisardan Devletmend Bek’in. idaresin­de bulunan Belcuvana çekildi. Bu zat Belcuvan, Külâb Taciklerine, Kar- îuk, Moğöl-Katagan ve Semiz Özbeklerine baş idi. Semiz Özbeklerinin reisi Aşur Bek, Moğol - Kataganlarm reisi İşan Paşa, Danyal Bek ve diğerleri hep maiyetinde bulunuyorlardı. Kurban bayramını, Belcuvan- dan 7-8 kilometre mesafede «Khuvalen» e giden yol üzerinde Devlet- mendin karargâhı olan, Çeken köyünde geçirmek üzere gelmişti. 4 ağus­tos cuma günü sabahı Paşa, bayram tebrikâtı ile meşguldü; fakat, Mus-
lafa Şahkulun dediğine göre, çok düşünceli idi. Daha saat sekizde, rus alayından 300 kadar neferden ibaret bir müfreze köyün garbindeki Âbidere köyü yanındaki tepeye yaklaşmakta olduğuna dair haber alın­dı. Paşa, diğer askerlerin toplanmasını beklemeden, yanındaki 25 ki­şiyle koşarak düşman üzerine yürüdü. Tepeye çıkarken, Ruslar da öbür taraftan çıkmış bulundulardı. Üçe taksim olunan Rusların bir kısmını anî bir taarruzla bozdu. Onlar silâhlarını teslim etmeğe başladılar. Celâ­detiyle Rusları şaşırtan Enver Paşa, yanında ancak beş kişi bulunduğu halde, yalın kılıç ileriledi. Bu beş kişiden biri Türkiyeli Çerkez Hüse­yin Çavuş, diğerleri de Kazanlı Kerim, Kazak îşmurad, Afganlı Sayis, ve Paşaya iltihak etmiş olan rus kozağı Rayev idi. O saatte karargâh­taki askerler de gelip yetişmişlerdi. Meğer ki kaza imiş, yan taraftan işlemeğe başlayan rus mitralyozu, Paşayı kalbinden vurdu. Yardım kuv­veti ile yetişen Devletmend Bek te taarruz etti ise de, o da vuruldu. Ruslar mücahitleri biraz takip edip, geri döndüler ve Enver Paşayı öl­dürdüklerinin farkında değildiler, ikinci günü bunu yerli ahaliden işite­rek öğrendiler. Enver Paşanın yerine Danyal Bek, Devletmendin yerine oğlu Abdülkadir geçerek, ertesi gün, 1 5-2 0 }bin kişilik bir alay ve me­rasimle Paşa ve Devletmend Bek Çeken*de defnedildiler.
Enver Paşanın Türkistan istiklâli yolunda, Türkistan toprağında şehit düşeceği beklenmemiş olmalı, ki bu büyük ziya’ münasebetiyle Belcuvan ci\ arında âdeta kıyamet koptmuşu. Mustafa Şahkul bu mü­nasebetle, «bu kadar kısa bir müddet zarfında bu köye birden 15-20 bin adam toplanabileceğini hiç zannetmezdim. Ahalinin hepsi ağlıyor, bazıları «muyi mübarek» diye Enver Paşanın sakalından kıl alıp kâ­ğıda sarıp ceplerine koyuyorlardı. El ve ayaklarını öpüp ağlayanların hesabı yoktu. Hülâsa bir kıyamet koptu, ki tasviri kabil değildir» de­mektedir. Danyal, İsmail Hakkı, Nafi, Halil, Haşan ve diğer beyler Karateginde bulunan Fuzayıl Mahdum nezdine geldiler. Ve oradan hep­sinin imzası ile 17 ağustos tarihi ile Taşkende bana ve Kabile Hacı'Sa- mıye mektuplar yp~ıp, ciddi tedbirler alınması hakkında teklifte bu­lundular. Bu mektup bana ancak bir ay sonra vâsıl oldu. Sonra Afga- nistanda Khanâbaddan Hacı Sami ile ve Osmankhoca da kendi mühür ve imzaları ile vaziyete ait meseleler hakkında Cemiyete mektup yaz­dılar. Bu mektup ta, iki ay sonra gelmişti. Ben, Enver Paşanın şeha- deti haberini 15 ağustosta Taşkende vürudumda rus gazetesinden oku­dum. Fakat o günlerde hiçbir kimse Enver Paşanın vefatına inanmak istemiyordu. Yalnız kendi Cemiyet adamlarımız tarafından yazılan bu ıesmî haberlerden sonra, kanaat hâsıl olup, her tarafta mersiyeler ya­zılmağa başlandı.

Download 2,51 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   228   229   230   231   232   233   234   235   ...   447




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©hozir.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling

kiriting | ro'yxatdan o'tish
    Bosh sahifa
юртда тантана
Боғда битган
Бугун юртда
Эшитганлар жилманглар
Эшитмадим деманглар
битган бодомлар
Yangiariq tumani
qitish marakazi
Raqamli texnologiyalar
ilishida muhokamadan
tasdiqqa tavsiya
tavsiya etilgan
iqtisodiyot kafedrasi
steiermarkischen landesregierung
asarlaringizni yuboring
o'zingizning asarlaringizni
Iltimos faqat
faqat o'zingizning
steierm rkischen
landesregierung fachabteilung
rkischen landesregierung
hamshira loyihasi
loyihasi mavsum
faolyatining oqibatlari
asosiy adabiyotlar
fakulteti ahborot
ahborot havfsizligi
havfsizligi kafedrasi
fanidan bo’yicha
fakulteti iqtisodiyot
boshqaruv fakulteti
chiqarishda boshqaruv
ishlab chiqarishda
iqtisodiyot fakultet
multiservis tarmoqlari
fanidan asosiy
Uzbek fanidan
mavzulari potok
asosidagi multiservis
'aliyyil a'ziym
billahil 'aliyyil
illaa billahil
quvvata illaa
falah' deganida
Kompyuter savodxonligi
bo’yicha mustaqil
'alal falah'
Hayya 'alal
'alas soloh
Hayya 'alas
mavsum boyicha


yuklab olish