EĞİTİM
Bir Temsil, Tüketim ve Rekabet Mekânı
Olarak Üniversite Yerleşkeleri
Ahmet Tercan
B
B
ir üniversiteyi değerli yapan, gerekli kılan
ölçütler nelerdir? Maddi olanakları, binala-
rı, kampüsünün yeri, bilgisayarlarının hızı veya
mikroskoplarının sayısı olabilir mi? Muhteme-
len değil. Bir üniversiteyi değerli ve gerekli kı-
lan şey, toplumun o kuruma duyduğu güvendir
(Haskel ve Westlake, 2017: 18); üniversite ile
toplum arasında oluşan sözleşmeye duyulan gü-
ven; üniversitenin işini iyi ve doğru yapacağına,
tarafsız, bağımsız bilim yapma ve öğrenme yeri
olarak ilkelerini ve değerlerini koruyacağına du-
yulan güven…
Eflatun ve öğrencileri, Akademi’nin bah-
çesinde bir zeytin ağacının gölgesinde eğitim
sürdürebiliyorlardı. Sonraki yüzyıllarda içerik
değişti, ölçek büyüdü, yeni tanımlar oluştu ve
eğitim için çok farklı bağlamlar söz konusu
oldu.
Son dönemlerde çok eleştirilen, çok yıpra-
nan üniversiteler ve tüm eğitim sistemi, sadece
ülkemizde değil, dünyada da büyük bir kriz için-
de… Toplumun güvenini bazı alanlarda büyük
ölçüde kaybetmiş durumda… “Her kriz kendi
çözümünü içinde barındırır, … çözüm, buluş-
larda değil, ulaşılabilir olan basit bilgiyi kullan-
mayı sağlayan mevcut koşullarda yatar” der,
Hobsbawn (1998: 56). Üniversiteler için neyin
önemli olduğu sorusuna nasıl bir cevap verile-
ceği, çözümü de büyük ölçüde tanımlayacaktır.
Yine de artık hiçbir çözüm eski Yunanistan’daki
kadar basit ve soylu olmayacak gibi.
Tarihsel süreç içinde, üniversite mekânları,
öğrencilerle eğitmenlerin birlikte yaşayıp ça-
lışacakları kapalı bir fiziksel bağlam anlamın-
da, Sokrates’i ve ardıllarını yeterince kurumsal
kabul etmeyeceksek, ilk olarak ortaçağ Avru-
pa’sında ortaya çıkmıştır (
Resim 1
).
Bu çerçevede, Bolonya, Paris ve Oxford
üniversiteleri, ortaçağ feodal elitlerinin eğitim
aldıkları önemli kurumlar oldular. Bu kurum-
larda eğitim büyük ölçüde ruhban sınıfı tarafın-
dan yürütüldüğü için, yerleşkelerin tasarımında,
özellikle gotik ağırlıklı bir tür dini mimarinin
biçim ve mekân yaklaşımları hâkim olmuştur
(
Resim 2
).
Avrupa’daki ilk üniversite yerleşkelerinde da
esas olarak, boyutları dikkatle ayarlanmış mer-
kezi avluların çevresinde düzenlenmiş bir dizi
farklı özelliklerde yapılar topluluğu yer almakta-
dır. Üniversite alanındaki binaların, avlular çev-
102
mimar•ist 2018/2
Resim 3. Cambridge
Üniversitesi, İngiltere,
1284.
Resim 4. Virginia
Üniversitesi,
Charlottesville, Virginia,
ABD.
EĞİTİM
resinde oluşturdukları kendi içine dönük, kapalı
mekânsal yapılanması Bolonya Üniversitesi’n-
den itibaren belirleyicidir. Avlular ve yapı dizi-
lerini tanımlayan merkezi ve aksiyal düzenleme,
eğitim sürecinde gençlerin neden olabileceği
her tür aşırılığa ve ölçüsüzlüğe karşı etkin bir
denetim olanağı sağladığı için özellikle benim-
senmiştir (
Resim 3
) (Furedi, 2016: 22)
Batı Avrupa’da, görece küçük bir nüveden
başlayarak gelişen üniversite oluşumları zaman
içinde kurumsallaşarak belirgin bir kimliğe ve
statüye erişmiştir. Zaman içinde ortaya çıkan
ve eğitimin içeriği ile bütünleşen “özelleşmiş
mekânsal yapılanma”, iletişim/medya alanında-
ki gelişmelere de paralel olarak önem kazanmış-
tır. Böylece üniversite yerleşkeleri kurum kimliği
ve değerlerini doğrudan temsil eden en önem-
li unsur haline gelmiştir. Üniversite alanındaki
farklı binaların avlular çevresinde oluşturdukları
kendi içine dönük, kapalı mekânsal yapılanma-
sı nerdeyse günümüzdeki anlamıyla “üniversite
kampüsü/yerleşkesi” olarak tanımlanabilir.
Avrupa üniversitelerindeki “yapılanma”
XVII. ve XIX. yy’larda, yeni kurulan Amerika
Birleşik Devletleri’ne aktarılmış ve burada ge-
niş bir uygulama alanı bulmuştur. Amerika’da
bir tür dönüşüm geçirerek farklı bir anlam ve
işlev kazanan üniversite ve üniversite yerleşke-
si kavramı, Batı’nın erken dönem kültürel po-
litikalarının önemli bir parçası olarak yeniden
üretilmiştir. Avrupa yüksek eğitim yapılanması
esas alınarak oluşturulan “üniversite kampüs-
leri”, Batı’nın bugün de etkin olan hâkim ide-
olojisinin sahip olduğu ekonomik/toplumsal
statünün temsili ve meşrulaştırılması işlevini de
büyük ölçüde içselleştirilmiştir.
Yüksek eğitimde, bir anlamda, öncülüğü
Avrupa’dan devralan Amerika Birleşik Devlet-
leri’nde belli özellikleri ile öne çıkan en önem-
li üniversite kampüsü Virginia’dadır. Virginia
Üniversitesi, günümüzde de geçerli olan kam-
püs kavramının öncü modelinin uygulaması ol-
ması açısından özel bir öneme sahiptir. Üniver-
sitenin kuruluş hikâyesi, sıra dışı sayılabilir.
Virginia Üniversitesini Thomas Jefferson
1819’da kurmuştur. ABD’nin üçüncü başkanı
olan Thomas Jefferson, mimarlık alanında her-
hangi bir formel eğitim almamasına karşın, mi-
mariye karşı büyük bir ilgi ve sevgi duyar, Avru-
pa’da binaların tasarımları ve strüktürleri üzerine
kapsamlı araştırmalar, çalışmalar yapar, önemli
Avrupalı mimarlarla ilgili yoğun okumalarla
kendi kendini eğitir. Ülkesine döndükten sonra
büyük bir tutku ile inandığı ideal Amerikan top-
lumu için örnek bir eğitim köyü yapma fikrini
hayata geçirmeye karar verir ve Virginia Üniver-
sitesini kurar. Üniversite bugün yalnızca mimari-
siyle değil, eğitim kalitesi ile de küresel ölçekte en
başarılı kurumlardan biridir (
Resim 4
).
1801-1809 yılları arasında ABD Başkanlığı
görevini yürüten Jefferson’ın mezar taşında va-
siyetine uygun olarak sadece şu kısa metin yer
alır: “Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’nin yazarı
ve Virginia Üniversitesi’nin kurucusu.”
Jefferson, mimarlığın toplumsal ülküler için
en belirleyici güç olduğuna inanmıştır: Bina,
asla sadece taş ve tuğladan bir yapı değildir. Mi-
marlık, toplumsal ideolojinin bir temsili, inşaat
mimar•ist 2018/2
103
Resim 5. Harvard
Üniversitesi,
Massachusetts, ABD,
1636.
Resim 6. Virginia
Üniversitesi, büyük avlu ve
rotunda.
EĞİTİM
ise bir devletin ve toplumun yeniden kurulması,
inşa edilmesidir. Toplumun yaşam tarzı ancak
mimarlık ile var olur, kültürel, siyasal ve estetik
olarak kurumsallaşabilir.
Jefferson’ın ideal toplum modelini temsil
etmek için bir üniversite yerleşkesi yapmayı se-
çerek, mimarlıkla toplum mühendisliği arasında
kurduğu ilişki, son derece bilinçli ve belirleyici-
dir. Dolayısı ile sorun, “en iyi yükseköğretim”
için ideal fiziksel koşulların oluşturulduğu bir
mimarlık yaratmak değildir sadece; söz konu-
su mimarlık esas itibarı ile devletin ideolojisini
meşrulaştıracak ve buna bağlı toplumsal ilişkileri
yeniden üretecek en önemli araçlardan biri olan
eğitim için ideal olmak durumundadır. Virginia
Üniversitesi Yerleşkesi, devlet ideolojisinin eği-
tim mekânları üzerinden temsil edilmesi ve ku-
rumsallaşması olarak okunabilir.
Nitekim Charlottesville’de kurulan Virginia
Üniversitesi, öncelikle, yerleşkesi/kampüsü ile
büyük bir etki yaratarak, ülke genelinde eğit-
sel ve kültürel idealleri temsil eden fiziksel bir
modele dönüşür. Öğrencilerin ve öğretim üye-
lerinin bir arada yaşadığı, öğrenme ile yaşama
mekânlarının iç içe birlikte var olduğu, özgür,
demokratik, eşitlikçi ve çoğulcu bir toplumsal
yapıyı öngören akademik köy konsepti, XIX.
yüzyılın başında öncü bir hamledir ve geniş ta-
banlı bir uzlaşma ile kabul görür.
Charlottesville’de Avrupa ile kurulmuş yö-
netsel ve kültürel bağların sürekliliğini temsil
eden gotik mimari yerine eski Yunan ve Ro-
ma’ya referans veren bir mimari dil kullanılmış
ve yerel yaşam biçimine, günlük rutinlerine kar-
şılık gelecek mimari çözümleri üretmek önem-
senmiştir. XVII. yüzyılda şekillenmeye başlayan
Harvard Üniversitesi Kampüsüne (
Resim 5
)
karşın, Virginia Üniversite Yerleşkesinin tarihsel
süreç içindeki işlevi ve kullanıcıları ile mekânsal
temsil üzerinden kurduğu ilişki önemlidir.
Charlottesville’de yer alan Virginia Üniver-
sitesi Yerleşkesi gerçekten “etkileyici” bir yer-
dir. Bu özelliği ile üniversite kampüslerinin çok
önemli bir niteliğini büyük bir yetkinlikle temsil
eder:
Yeşil, sarı ve kızılın bütün tonları içinde, asır-
lık ağaçlarla çevrelenmiş, geniş çayırlık alanlar,
ağaçların hemen gerisinde, alanın sonuna kadar,
adeta göz alabildiğine devam eden beyaz kolo-
natlı, tek katlı bina dizisi, tam karşıda daha bü-
yük ve yüksek mermer kolonlar üzerinde üçgen
alınlığı, geniş merdivenleriyle tuğladan yapılmış
Roma stili dairesel bir yapı; Rotunda… Rotun-
da’nın iki yanında yine arkadlarla devam eden
mekân dizisi, alanın çevresinde, her biri merkezi
aksa uygun olarak konumlanmış, farklı büyük-
lüklerde, iki veya üç katlı, benzer mimaride bi-
nalar, açık hava tiyatrosu, arkadlı sahne, yürüyüş
yolları, geniş, birbirine eklenen davetkâr avlular,
yeşil alanlar… (
Resim 6
)
Bir üniversite öğrenci adayı için nerdeyse
karşı konulmaz derecede vaat edici bir eğitim
mekânı… “Düşünceli” bir mimar için ise geri-
lim yaratabilecek ölçüde karma, estetize edilmiş
bir kolaj...
Öte yandan hakkını teslim etmek gerekir ki
Virginia Üniversitesi Kampüsü, öncüllerinden
farklı olarak, Batı dünyasının evrensel değerleri
ile yerellik arasındaki dengeyi ilk defa mimarlık
üzerinden kurmayı denemiştir. Yerleşke, bu den-
geyi kurarak, öngörülen eğitim anlayışını, yerel
topluma ve kültüre yabancılaşmadan temsil et-
meyi amaçlar; klasik disiplinlere bağlı, gelişmeci,
geniş tabanlı, seçmeci, erişilebilir, ama bir yandan
da kabul etmek gerekir ki son derece merkeziyet-
çi ve elit sınıfa yönelik bir eğitim anlayışı…
Özellikle dünya savaşlarından sonra üniversi-
te kampüsleri bu yeni tanımlama ile “gelişmek-
te olan” ülkelerde Batı adına etkin bir kültürel
temsil alanına sahip olmuştur. Bu süreç içinde
104
mimar•ist 2018/2
Resim 7. Bangalor
Üniversitesi,
Hindistan,1948.
Resim 8. İstanbul
Üniversitesi Kampüsü,
kentsel dolu ilişkisi,1933.
EĞİTİM
üniversite kampüsleri mimari aktarmacılık yo-
luyla eğitsel, kültürel ve siyasal dönüşümün
araçsallaştırılmasını ve etkin biçimde temsilini
sağlamıştır (
Resim 7
).
Her şeye rağmen, farklı coğrafyalarda aynı
aktarmacılık pratiği ile üniversite yerleşmelerinin
oluşturulması belli bir tarihsel/kültürel kopuklu-
ğu ortaya çıkarmıştır. Söz konusu ülkelerde çevre
verileri ve yerel koşullar büyük ölçüde devrede
değildir. Örneğin mevcut binaların değerlendi-
rilmesi, kimi tarihi/eski yapıların yeniden işlev-
lendirilmesi, kentsel doku ile etkileşim halinde
bir fiziksel çevre oluşturmak düşüncesi, olumsuz
kalıcı etkilere ve belli belirsiz toplumsal/kişisel
dirence rağmen çoğu kez mümkün olamamıştır.
Benzer biçimde, ülkemizde eğitim yapıları
alanındaki pratik, Osmanlı modernleşmesinden
itibaren bu coğrafyada hâkim olan siyasi ve kül-
türel eğilimleri yansıtmaktadır. Erken dönem
üniversite yapıları, idealist bir iyimserlikle ko-
tarılmış, son derece nitelikli ve çağını yakalayan
örneklerdir (
Do'stlaringiz bilan baham: |