94
mimar•ist 2018/2
KENT
Wagner tarafından 1935 ve 1936 yılları arasında
gerçekleştirildi (Wagner, 1936) (
Figür 1
). Prost
Planı kentsel saçaklanmayı tutarlı bir yol şebeke-
si kurarak kontrol etmeyi amaçladıysa da plan
esasında kent merkezinin güzelleştirilmesine
odaklanmıştı (Daver vd, 1943). Bir ön bölge
planlama çalışması olan Wagner Planı ise esas
olarak İstanbul’un Marmara Bölgesi’ndeki
diğer kent merkezleri ile kurduğu hinterlant
ilişkilerinin üzerinde durdu ve tarımsal üretim,
doğal kaynakların yönetimi, nüfus dağılımı, rek-
reasyonel aktiviteler, altyapı şebekeleri, ulaşım
biçimleri ve endüstriyel gelişmeye odaklandı.
Wagner üç yerleşme tipi tespit etti: İstanbul’un
şehir merkezi, İstanbul’un dar hinterlandı (yak-
laşık olarak İstanbul’un il sınırları içindeki alan)
ve İstanbul’un geniş hinterlandı (Marmara Böl-
gesi) (Wagner, 1936). Wagner’e göre İstan-
bul’un merkezi tarafından yaratılan merkezcil
kuvvetler İstanbul’un dar hinterlandındaki
nüfusun azalmasına neden oluyordu. Wagner
İstanbul’un merkezi ile geniş hinterlandı arasın-
da gelişmiş tarım teknolojileri ile oluşturulmuş
meyve ve sebze bahçelerine ayrılacak bir geçiş
bölgesi önerdi. Martin Wagner ayrıca bölgesel
rekreasyonel aktivitelerin de önemi üzerinde
durdu ve İzmit’e uzanacak bölgesel otobanlar
sayesinde İstanbul’un hinterlandının önem
kazanacağını ileri sürdü.
Haziran 1941’de Ankara’da yapılan Birinci
Coğrafya Kongresi’nde Türkiye yedi coğrafi
bölgeye ayrıldı. Coğrafi özelliklerine göre bölge
sınırlarını belirlemek için bir komite oluşturul-
du. II. Dünya Savaşı’ndan sonra İstanbul’a
göçün artması belediyelerin çeperlerindeki
gecekondu oluşumlarını tetikledi ve şehir mer-
kezine odaklanan Prost Planı’nı geçersiz kıldı.
Menderes dönemindeki metropoliten müdaha-
leler arasında İstanbul’un metropoliten alanın-
daki yol şebekesinin 1955’te genişletilmesi ve
şehrin belediye sınırlarının Avrupa yakasında
Florya’dan Küçükçekmece’ye, Anadolu yaka-
sında ise Üsküdar’dan Ümraniye’ye taşınması
sayılabilir (İstanbul Vilayeti Neşriyat ve Turizm
Müdürlüğü, 1957; Tekeli, 1994). Temmuz
1956’da 6785 sayılı kanun yürürlüğe girdi. Bu
kanun “belediyelerin sınırları dışında imar
kanunlarının uygulanmasını” sağladı (Tekeli,
1994: 106). Takiben Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı içerisinde Şehircilik Fen Heyeti tara-
fından bir bölgesel planlama birimi kuruldu.
İlhan Tekeli bu girişimlerin şehir ölçeğinde
planlamadan bölgesel planlamaya ilk adım oldu-
ğunu vurgular. 1959’da bu dönüşümleri beledi-
yelerin metropoliten saçakların üzerindeki etki-
sini artıran “mücavir alan” adı altında yeni bir
idari birimin kabul edilmesi takip etti. 1950 ve
1980 arasında çeperlerdeki belediyelerin sayıları
arttı ve bu da parçalanmış bir idari yapının orta-
ya çıkmasına neden oldu. 1972 yılında kabul
edilen bir kanundan sonra mücavir alan “müca-
vir saha”ya dönüştürüldü ve bu sayede bitişik
olmadan büyüyen kentsel dokular üzerinde
belediye kontrolü sağlandı.
Hem mimar hem de mühendis olan Luigi
Piccinato 1958’de bir nâzım plan çalışması yap-
ması için İstanbul’a davet edildi. Geçit Devri
Nâzım Planı 1960’ta Piccinato’nun gözetimin-
de tamamlandı (Tekeli, 1994) (
Figür 2
). 1960
darbesinden sonra Türkiye planlama alanında
yeni bir döneme girdi (Tekeli, 2008). Ancak
Piccinato Planı daha sonraki girişimleri etkile-
meye devam etti (Tekeli, 1994). Piccinato’nun
bir nâzım plandan ziyade kılavuz olarak tanım-
ladığı plan kent ölçeğini bölgesel ölçek ile ilişki-
lendirmeyi denemesi açısından orijinal bir bakış
açısı geliştirmişti ve daha önceki planların aksine
desantralizasyonu teşvik ediyordu. Bu planlan-
mış desantralizasyon kentsel bir omurga oluştu-
ran çevre yolu ve onun etrafında şekillenecek
uydu kentleri temel alıyordu.
1960 Anayasası planlamayı
anayasal bir
kuruma dönüştürdü (Tekeli, 2008) ve Devlet
Planlama Teşkilatı (DPT) kuruldu. Ancak böl-
gesel plan yapma görevinin Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı’ndaki Bölgesel Planlama Ajansı yerine
DPT altındaki Sosyal Planlama Ajansı’na veril-
mesi bir ikiliğe neden oldu.
DPT tarafından 1963’te yayımlanan Birinci
Beş Yıllık Kalkınma Planı bölgelerarası eşitsizli-
ğe odaklanırken (Tekeli, 2008), İkinci Beş Yıllık
Kalkınma Planı (1968) yerleşme hiyerarşisine
odaklandı, “büyüme kutupları” yaratmak için
bölgesel merkezler önerdi ve dahası kentleşme-
ye birinci dereceden önem verdi. Üçüncü Beş
Yıllık Kalkınma Planı ise bölge kavramını tama-
men dışladı. 1979 ve 1983 yıllarını kapsayan
Figür 1. Wagner Planı:
İstanbul’un Hinterlandı İçin
Eskiz.
mimar•ist 2018/2
95
KENT
Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda özel-
likle üçüncü plandan sonra bölgelerarası eşitsiz-
liğin artması nedeni ile bölge kavramı tekrar
gündeme geldi.
Birinci Kalkınma Planı’nın basılması ve böl-
gesel planlamaya gösterilen
ilgi nedeni ile
1960’larda Türkiye’de bölgesel çalışmalara olan
ilgi arttı. 1960’lar boyunca Marmara Bölgesi
hakkında Doğu Marmara Ön Planı (1963),
İstanbul Sanayi Nâzım Planı (1965), Trakya
Ekonomik ve Sosyal Kalkınma Planı (1966),
Doğu Marmara Turizm Çalışması (1966) gibi
bir dizi plan üretildi (Tekeli, 1994).
Bu planlar arasında Tuğrul Akçura tarafın-
dan Bayındırlık ve İskân Bakanlığı yetkisi altın-
da hazırlanan Doğu Marmara Ön Planı (1963),
Marmara Bölgesi’nin gelişme dinamikleri ile
ilgili bütüncül bir anlayış ortaya koyar (
Do'stlaringiz bilan baham: