ELEŞTİRİ - KURAM
kavram yığışımlarına, kolaj metinlere, yani
‘resim’ mimarlığının metindeki eşbiçimine
yenik düşer. Bunun çeşitli nedenleri olsa da, en
önemli belirleyicilerden biri ideolojidir (Hays,
1998). Mimarlar, kuramcılar, öğrenciler ve
meslek dışı meraklılar olarak kabul etmemiz
gereken, hâkim bir ideolojinin bakışımızı sürek-
li dönüştürdüğü, adeta gözümüzdeki bir göz-
lük gibi bizi koşullandırarak bakmaya mecbur
edişidir. Bugün mimari bir ideolojinin tahakkü-
mü altındaysak, bu hâkim etkiyi Batı mimarlık
‘bilgisinin’ –gündelik sezgilerden karmaşık
mimarlık kuramları ve tarihyazımlarına kadar–
tümünün toplamı olarak nitelemeliyiz.
Kuram ve nesneler arasındaki eşzamanlılık
sorunu ideolojiktir. Marksist düşünür Althusser,
mensubu olduğu ekolün felsefesini “bilgilerin
üretiminin kuramı” olarak nitelemiş, bilgiyi ise
kuramlar-arası bir ilişki olarak betimlemişti.
Buna göre bazı kuramsal pratikler bilimseldir ve
bilimsel bilgiler üretirler. Öte yandan ideolojik
olarak nitelenen diğer türden kuramlar, sadece
ideolojik bilgi üretmektedir. Bu ayrımı ‘kuram-
sallaştırmak’ isteyen Althusser ideolojiyi ikinci
dereceden bir bilgi biçimi olarak nitelendirir.
Gerçeklikle kurulan hayali bir ilişkinin temsili
olarak ideolojik kuram, yanlış bir bilinç ya da
hata değil bilakis nesnel bir gerçeklik, somut bir
pratiktir. Kendi çizdiği çerçeve içerisinde üreti-
len bir bilgi olsa bile, kavramsal bir çerçeve
oluşmasını engeller, dönüşümün ve değişimin
önünü tıkayan bir sınıra dönüşür (Althusser ve
Balibar, 1971: 59-60). Bu zor engeli aşınca
kuramsal pratikler muazzam bir içe-dönüklük,
bilişsel bir otonomi kazanacak, doğrulanabilir-
liklerini kendileri dışındaki bir belirleyicinin
onayına sunma ihtiyaçları ortadan kalkacaktır.
6
Episteme
ve
doxa
arasındaki süreksizliğin aşılma-
sı ve mimari nesnenin kuramda kavranışı ancak
bu türden bir eşzamanlılıkla mümkün olabile-
cektir (Hays, 1998: 112).
Peter Zumthor da aynı Batı ideolojisi içeri-
sinden çıkmış bir mimar değil midir? Daha da
önemlisi, hâkim mimarlık tartışmalarının, tarih-
yazımının ve eleştirisinin ana omurgası, bu ide-
oloji çerçevesinde konumlanmasıdır. Böylesine
sisli bir izleği takip ederken, Zumthor bu yok-
sunluk duygusunun karşısına farklı türden bir
varlık çıkartır ve bu varlık, bizzat Zumthor tara-
fından üretilmiş bir deneyim ile meydana getiri-
lir. Böylesi bir mekânın temelinde yatan, mimar-
lığın kendisi dışında bir kaygı gütmüyor oluşu-
dur. Temsil, tarihsellik, akılcılık gibi mimarlık
yazınını ve üretimini neredeyse beş yüz yıl
boyunca tahakküm altında tutmuş olan kavram-
lar,
7
Zumthor’da esas nesnenin üretiminin, yani
mimarlığın gölgesindeki ikinci türden gereçler-
dir.
2
Mimarlığın en zorlu ödevi, çağının koşullarını
yansıtabilmenin yanında bir anlam üretebilmek
olmuştur. Evet, her biçim, yoğrulmuş ve şekil-
lendirilmiş her yapı bir anlama karşılık gelir, bir
göstergedir.
8
Ancak bir dil haline gelmesi için
tüm bunlar yeterli olmayabilir. Gerçek şu ki,
‘resim mimarlığı’ düşünüldüğü kadar güçsüz
değildir. Bu ‘sanallıklar’ içerisinde kendisini
meşrulaştırabilenler varlığını sürdürür. Kimileri
tekil nesneler haline gelebilir, belirleyici roller
üstlenebilir, hatta diğerlerini bir süreliğine peş-
lerinden sürükleyebilir. Ama yine de bir genel-
likten söz edilemez.
Tasarımın işlevsizleştiği ve güzelliğin rastlantısal
olduğu bir çağda (Maier, 1992: 48) […] Ama
duygu uyandıran tanrısalın eksik olduğu ve ger-
çekliğin görüntü ve sembollerin akıntısında
çözünmekle tehdit edildiği bir zamanda, mimar-
lıkta bu bütünlüğe erişmek nasıl mümkün olacak-
tır?
(Zumthor, 1998: 32)
Zumthor karşılaştığı tekil durumlarla kendi
kişisel dünyasını, anı repertuarını, gözlemlerini
ve bilinçli olarak ürettiği ikilikleri yüzleştirerek
duyulara ve varlığa yatırım yapar. Yapıları ile
kullanıcılara ‘varlık’ (Zumthor, 1998: 15), ‘ruh
hali’ ve ‘atmosfer’ üzerinden seslenen (Zumt-
hor, 2006) bir tasarım anlayışı karşılığını şu söz-
lerde bulur:
Hiçbir zaman teori ile işe koyulmam ve esasında
iyi bir mimarlık gözlemcisi olduğum da söylene-
mez. Tasarıma giden yol benim için bugüne
kadar gizemini korumuştur. Kötü bir yapıya duy-
duğum öfke ile de başlayabilir, bulanık bir ya da
binlerce fikirle de… Ve sıklıkla da ilk ortaya çıkan
içsel bir resimdir. Güçlü bir şekilde hatırlanan bir
ruh hali –çoğunlukla çocukluğumdan gelen bir
iyi olma hissi. Bir soruna ne kadar safça yaklaşabi-
lirsem, o kadar iyi. Düşünüp, çizerek bir süre
sonucun nereye çıkacağıyla ilgili çabalarım. Ken-
dimi, şeylerin ancak ne olmak istedikleri anlaşıla-
bildikten sonra teknik bakımdan çözülebilecekle-
rine olan güvenim ve bilgim tarafından baştan
çıkarılmaya bırakmalıyım. (Zumthor, 1998: 15)
Mimarlık tek başına bir kuram değildir; bir
uygulama alanını tanımlar, bir gerçekliğe karşılık
gelir. Mimari nesneye dokunulur; mimari nesne
kullanılır, deneyimlenir. Ancak bu onun bir bilgi
mimar•ist 2018/2
23
Do'stlaringiz bilan baham: |