ELEŞTİRİ - KURAM
Peter Zumthor artzamanlılık eksenini kulla-
narak şaşırtıcı ve eşzamanlı deneyim ilişkileri
kurar. İnşa ettiği nesnenin bulunduğu zamansal
ve mekânsal konum ile deneyimleyenin zihinsel
konumu arasında bir gerilim oluşur. Yapıda
hüküm süren bir yitirilmiş durum suretinin
yarattığı bu zihinsel konum, şimdinin karşısına
çıkar, adeta bir merkezkaç kuvveti uygulayarak
karşılıklı bir çekim yaratır. Bu gerilim artzaman-
lı akış ile eşzamanlı kesit arasındaki boşluğu dol-
durur. Verili durum ile yitik durum arasında
ilişki kuran insan, daha önce deneyimlemediği
ve sadece bu gerilim içerisinde deneyimleyebile-
ceği türden bir yoğunluğa maruz kalır. Peter
Zumthor’un yapılarında ortak bir üslup arayan-
ların bir türlü bulamadığı o gizil dil tam olarak
burada yatar. Çoğu mimar ve kuramcı Zumt-
hor’un yapılarını ziyaret eder, ardından yayımla-
dıkları betimleyici makalelerde mekânsal sapta-
malar birtakım yan kuramlar ile zenginleştirile-
rek sunuş haline getirilir.
9
Mimara mitik bir
karakter, yapılarına ise neredeyse
yüce
bir rol
giydirilir.
10
Oysa bu mekânsal incelemelerin
ortaya koyduğu bulgular, yapının sunacağı
deneyimin ve kuramsal nitelenişinin daima bir
eksiği olmaya mahkûmdur. Bu mimarlıkta yitik
olan bir şey yoktur; tarihi yapılara has olan yiti-
rilmiş geçmiş deneyimi yapay olarak üretilmiştir.
Onu bu kadar başarılı kılan, amaçlanmadan,
taklit etmeden, yapının anlam bütünlüğü içeri-
sinde kendiliğinden türetiliyor oluşunda yatar.
Böylesi bir mimarlıkta dil, mekân ile bütünleş-
miştir ve Zevi’nin kurguladığı gözlem ve değer-
lendirme biçiminde altı çizildiği gibi, mimariyi
resim ve heykelden ayıran mekânsallığıdır. Top-
lumsal, siyasal, biçimsel, psikolojik boyutların
tümü ancak mekânsallığın altındaki boyutlar
olarak ele alındıkları zaman yapıyı anlatma bece-
risine kavuşurlar (Zevi, 2015: 15).
Burada dikkat çekici olan, kabul görmüş
kuramlarda eşzamanlılık konusunun sanat eser-
lerine içkin bir zamansallık-mekânsallık karşıtlı-
ğında ele alınıyor oluşudur.
11
Sözü edilen, feno-
menlerin aynı varlık düzleminde bir arada oluş-
larını niteleyen bir eşzamanlılık kavrayışıdır.
Bruder Klaus Şapeli’ni (
Şekil 3
) gezdiğinizde
kadim bir suretin hayaleti yapının içinde sizi
karşılarken, kalıp görevini yerine getirdikten
sonra yakılan ahşapların duvarlarda bıraktığı is
bir tür anıtsallık üretir; oylum mekânın nere-
deyse mağara benzeri arkaik karakteri ve dış
duvarların birbirleriyle gerilim üreten yüzey
yapıları başka türden duyumlara neden olurken,
diğer görüntüler, çağrışımlar, algılayışlar ile bir-
leşerek bir bir-arada-oluşun bileşenleri haline
gelir (Haepke, 2013). Benzer bir duyguyu
başka bir yapıda taşımış olmanız muhtemeldir,
birtakım görüntüler zihnin alt katmanlarından
yukarıya davet edilir. Bu tür deneyimler Zumt-
hor yapılarını “açık yapıt”lara dönüştürür. Yapı-
nın sürekli yeni varlık biçimlerine açık olmasını
benimseyen bu uzam, bir ‘oluş’ mekânıdır
(Wigley, 1993: 1). Her kullanıcı yapıda kendi
deneyimini üretirken gösterge, gösterilenler ve
görenler sürekli yer değiştirir. Anlam ve nesne
ise dolaysız ilişkilerini sürdürürler.
3
Husserl’e göre her sistemin kendi anlamını
ürettiği iki farklı boyut vardır: Bunlardan ilki
biçimsel, sentaktik boyut; sistemin kendi yapısı-
nı takip eder, bileşenleri arasındaki ilişki ağını
benimser. İkincisi ise aşkın ya da anlambilimsel;
her bileşenin
Lebenswelt
’in (yaşam dünyasının)
gerçekliği ile olan bağıntısını içeren boyuttur
(Husserl, 1929). Mimarlık nesnesinin zaman-
mekân boyutunda anlık bir kesitinin, deneyimin
imkân boyutundaki zihinsel konum ile karşılaş-
ması Husserl’de beden ile kavranan eşzamanlı
gerçekliğin kendisidir.
İsviçre rejyonalizmi içerisinden günümüzde-
ki konumuna gelen Peter Zumthor anlam
sorunsalının karşısına mimarlığının eşzamanlı
gerçekliğini ve iç deneyimlerini sunarak çıkar.
Bir azizin adına inşa ettiği şapelde ya da bir kül-
tür göstergesi olan pavyonda bile deneyim
mekân ile sağlanır, tarihsel referanslara, akılcı
benzetimlere ya da temsilin temsillerine rastlan-
maz. Farklı metaforlar yapısal süs biçimindeki
göstergeler olarak ortaya çıkabilseler de, göster-
dikleri geçmiş değil şimdi, tam olarak deneyi-
min gerçekleştiği andır ve süsleme nitelemesin-
den çok daha girift bir şekilde, yapı ile bütünleş-
miş, tektonik bir hal almışlardır. Bu yapıları
açık
yapıt
suretinde kurgulanmış “çoklu duyu odala-
rı” olarak nitelemek yanlış olmayacaktır (Fowler
ve Pagliano, 2008: 26). Tanju’nun De Stijl
mekânları için kullandığı tanımdan (Tanju,
2017) hareketle Zumthor mekânları da mer-
kezsiz (merkezlilik üzerinden olsa bile), topolo-
jik olarak yayılan, sıkışan/esneyen ve başkala-
şan, bitimsiz bir biçimde kılık değiştiren “oluş
halindeki plastik maddelerdir”.
Öte yandan Zumthor’un yapılarına sık sık
metafizik nitelikler iliştirilir.
12
Ancak felsefe içeri-
sinden bakıldığında metafizik geleneği berrak ve
damıtılmış bir tercüme ile olayları ve dünyayı bir
daha dönüşmemek üzere mutlak bir söylem
mimar•ist 2018/2
25
Do'stlaringiz bilan baham: |