Kültür Yaklaşımı
(Approche par la culture)
: Kültür yaklaşımı dünyamızda 1920-1960
yılları arasında aktif yöntemle birlikte uygulanmıştır. Bu yaklaşımda dille-kültür ilişkisi
kurulmuş, “Öğretilen bir dilin kültürü ve mantığı da öğretilmelidir.” düşüncesinden hareketle
kültürel amaçlara ağırlık verilmiştir. Dil öğretimi kültür aracı olarak görülmüş, önceki
uygulamaların tersine dil bilgisi ve kelime öğretimi yerine metinler ön plana çıkarılmıştır.
Metinlerde kültür kavramı üç alan birleştirilerek ele alınmıştır. Bunlar edebiyat, tarih ve coğrafya
konularıdır. Öğrencilere verilen metinlerde edebiyat, tarih, coğrafya, atasözleri, genel kültür gibi
konuların olmasına dikkat edilmiştir. Uygulamada gezi yazısı, roman gibi türler seçilmiştir.
Önceleri gezi yazıları içinde edebiyat, tarih ve coğrafya konuları birleştirilerek ders kitaplarına
yerleştirilmiştir. Ardından ders kitaplarında romanlar verilmeye başlanmıştır. Romanın tümü
değil önemli bir bölümü seçilerek ders kitaplarına alınmıştır. Bu uygulamada önce romanın
tanıtıcı bir özeti yapılmış, ardından özenle seçilen bir bölümü veya önemli karşılıklı konuşmaları
içeren yerleri verilmiştir (Puren, 2004). Böylece öğrencilere dille birlikte dilin kültürü de
öğretilmiştir.
Son zamanlarda yabancı dil öğretiminde en çok tartışılan konulardan biri kültürün
yabancı dil programlarında nasıl yer alması gerektiğidir. Bu konuda amaç kültürel farkındalık mı
yaratmak, yoksa hedef toplumla iletişim kurmayı kolaylaştırmak mı olmalıdır? Kabul etmemiz
gerekir ki yabancı dil öğretiminde hedef kültürü gerektiğinde öğretilebilir gerektiğinde de bilgi
olarak sunulabilir. Başkan’ın (2006:218) ifade ettiği gibi dili(grameri) öğrenirken beceri olarak
öğreniriz, kültürünü öğrenirken de bilgi olarak öğreniriz. Bunun için hedef kültüre ait bazı
önemli ve karakteristik öğelerden bahsederek öğrencilerin bilgilenmeleri sağlanabilir. Bu bilgi
aktarımı sırasında hiçbir kültürün diğerinden daha üstün veya daha kötü olarak algılanmaması
gerektiğini, farklılıklar olabileceğini ve hedef dilde de bunun böyle olabileceği öğrencilere
vurgulanmak gerekmektedir. Öğretmenlerin amacı sınıfta ne hedef dille ilgili ön yargıları
yıkmak ne de hedef kültürü olduğundan farklı göstermeye çalışmaktır. Öğrencilerin hedef dilin
kültürü ile ilgili meraklarını uyandırmak ve bu çerçevede yabancı dil sınıfını sadece dilin
öğretildiği bir ortam değil aynı zamanda konuşmacılar arasında geçen iletişimle ilgili çeşitli
öğrenme ortamlarını sunmak olmalıdır. Eğitimcilerin kültür aktarımı sırasında akıllarında
tutmaları gereken nokta öğrencilerde hedef kültürü öğrenmeden önce kendi kültürleri konusunda
farkındalık oluşturmak ve bunu karşı kültürü öğrenirken karşılaştırma yapmalarına yardımcı
olacak şekilde kullanabilmelerini sağlamaktır. Yabancı dil öğretimi sürecinde yer alan önemli
öğeler sırasıyla dilbilgisi yeterliği, iletişimsel yeterlik, stratejik yeterlik gibi hedef kültürü
tanıma konusunda yeterlik de yabancı dil öğrenimi sürecinde sahip olunması gerekenler
arasındadır. Hiç kuşkusuz yabancı dil öğretmek yabancı kültürü de bir şekilde öğretmek
demektir. Yabancı dil öğretiminde kültür, konuşma, dinleme, yazma, okuma dışında kabul
288
edilebilecek beşinci bir beceri değildir. Aksine, kültür etkili ve anlamlı bir iletişim yeterliğine
sahip olmak için dil öğrenimi sürecinin başından sonuna kadar içindedir. Ancak şurası
unutulmamalıdır: etkili bir iletişimin olabilmesi için anlamak; anlamak için dilini öğrendiğimiz
veya konuştuğumuz tarafın yerine kendimizi koymamız gerekmektedir. Kültür öğretimi demek
hedef dilin konuşulduğu toplum veya ülkeyle ilgili bilgi aktarımında o dilin konuşulduğu
ortamlarda karşı dilin nasıl kullanılması gerektiği olmalıdır. Dil öğretirken kültürel unsurları
dışarıda tutup sadece dilsel sembolleri öğretirsek öğrenciler bu sembollere farklı anlamlar
yükleyebilirler. Örneğin: Özbek dilindeki : "Bir kun tuz totting uyga qirq kun salom ber(Bir gün
tuz tattığın eve kırk gün selam ver.)" deyimi dilsel öğe olarak öğrenilebilir fakat bu deyimin
altında yatan kültürel özelliği anlayabilmesi için ananevî Özbek kültürünü bilmesi gerekir.
Kültürün dil öğretimi içerisinde yer almasının öğrencilere bazı önemli davranışlar
kazandırabileceği bilinmektedir. Bu sayede öğrenciler hedef kültüre ait yaşam biçimleri
konusunda bilgi sahibi olurlar; cinsiyet, sosyal sınıf ve sosyal konum gibi değişkenlerin
insanların konuşma ve davranışlarına yansımalarının nasıl olduğunu kavrarlar; hedef kültürdeki
ve kendi kültürlerindeki benzer durumlarda nasıl tepki verilmesi gerektiği gibi konularda
karşılaştırma yapabilmeyi kazanırlar. Hedef dilde kullanılan dilsel ve kültürel öğelerin birbiriyle
ilişkilerini anlayabilmelerine yardımcı olunur. Ayrıca hedef kültüre karşı merak uyandırıp, bu
merakı gidermek ve empati kurmalarını sağlamak gibi davranışlar dil ve kültür öğretimi
sürecinde öğrencilere kazandırılabilir. Bütün bu süreçte öncelikle kültürün dinamik yönüne
dikkat çekmek gerekmektedir. Öğrencilerin yabancı dile ait kültür bilgisini geliştirmelerine
kültürel yeterlik açısından ihtiyaçları vardır; ancak hedef kültürün gerektirdiği davranış ve
kültürel iletişim becerilerini de geliştirmeleri önemsenmelidir. Kendi kültürleri kadar hedef
kültürün dinamik yapısını anlayabilecek bir farkındalık geliştirmeleri de göz ardı edilmemelidir.
Küreselleşen dünya düzeni içerisinde kültür kavramı her ne kadar önemini kaybediyor
gibi görünse de aslında tam tersine kültürler ve kültürler arası iletişim daha da önem
kazanmaktadır. Küreselleşme ve kültür ilişkisinin en belirgin şekilde göründüğü alanlar arasında
küreselleşme sürecinin vazgeçilmez bir parçası olan dil öğretimi ilk sıralarda yer almaktadır.
Genel anlamda eğitim, özellikle de dil eğitimi sosyokültürel yapıdan bağımsız değildir. 20 yy.’
ın ikinci yarısında ortaya çıkan İletişimsel Dil Öğrenme (Comunicative Language Learning)
yöntemi ile birlikte dilin sosyal ve kültürel olarak uygun bir şekilde kullanılması ön plana
çıkmıştır. Dil ise en yalın haliyle insanların duygu ve düşüncelerini anlatmak için kullandıkları
kendine özgü kuralları olan iletişim sistemidir. Dil ve kültür toplumların hayatını şekillendiren
birbirlerini tamamlayan olgulardır ve dil öğretimi süreci içerisindeki önemi literatürde birçok
defa kaydedilmiştir.
Kültürel Yeterlik ve Kültürlerarası Alan Başarılı bir şekilde dil öğrenilmesinin
gerçekleşebilmesi için dil bilgisel yeterlik, iletişimsel yeterlik ve kültürel yeterlik gibi temel
birtakım yeterliliklerin öğrenci tarafından başarılması gerekmektedir (Alptekin, 2002; Çakır,
2006). Yabancı dilde etkili iletişimin gerçekleşmesi için sadece başarılı bir bilgi akışı yeterli
olmayabilir, buna ilave olarak öğrencinin karşısındaki kişinin kültürel olarak bakış açısını
kavrama ve gerek duyulan yerlerde ortaya çıkabilecek problemleri öngörme ve ortadan kaldırma
yeteneğine sahip olması gereklidir. Bu bağlamda, kültürel yeterlik de bir sistem içerisinde bir
araya gelmiş bireylerin kültürlerarası etkileşim içerisinde uyumlu bir şekilde yaşamaya devam
etmelerini sağlayan bir dizi davranış, tutum ve politikalar bütünüdür. Günlük hayatımızda bir
kişi ile konuşurken sadece duygu, düşüncelerimizi aktarmakla kalmayız aynı zamanda,
konuştuğumuz kişiyi hem bağımsız bir birey olarak hem de toplumsal bir grubun parçası olarak
görürüz. Konuştuğumuz kişinin milliyeti, cinsiyeti, mesleği, eğitim durumu ve benzer birçok
sosyokültürel özelliği konuşmamıza yansır.
Özü itibarı ile herhangi bir dili yabancı veya ikinci dil olarak öğrenen öğrencilerin
kendisinin ve konuştuğu kişinin kimliklerinin farkında olarak o dili konuşan diğer bireyler ile
eşit şekilde iletişim kurabilmesidir. Bu şekilde konuşmacılar sadece bilgi paylaşımı yapmakla
289
kalmayıp, aynı zamanda başka dilleri konuşan ve başka kültürlere sahip insanlarla ortak bir
paydada insani ilişkiler geliştirerek ‘kültürlerarası konuşmacı’ olurlar. Kültürlerarası alan
içerisine dâhil etmemiz gereken kavramların ve becerilerin neler olduğuna dair farklı görüşler
olmasına rağmen, Byram (1997) tarafından ortaya konulan model genel olarak kabul görmüştür.
Buna göre kültürel alanı oluşturan kavramlar şunlardır: (a) kültür ile ilgili bilgi, (b) kültürlerarası
farkındalık (c) kültürlerarası tutum, (d) kültürlerarası karşılaştırma, yorumlama ve ilişkilendirme
becerisi. Kültür bilgisi, kişinin kendi ülkesi ya da dilini öğrendiği ülkenin kültürü ile ilgili bilgiye
sahip olmasıdır. İlgili toplumun ortaya koyduğu ürünleri ve yaşam tarzını bilmek ve aynı
zamanda farklı durumların o kültürlerdeki karşılığını bilmektir. Topluluk içerisinde ve birey
olarak o kültüre ait iletişim süreçlerini bilerek belirli normları yerine getirmektir. Bu bağlamda
kültür bilgisi iki seviyede kendini göstermektedir: sosyal işleyiş bilgisi ve bu işleyişin
gerçekleştirilmesi bilgisi. Örneğin, bir topluluğa girdiğimiz zaman insanları selamlamak
işleyişinin bilinmesi birinci seviyede bir bilgidir, bunun belirli kültür içerisinde nasıl
uygulandığının bilinmesi ise ikinci seviyede bir bilgidir. ABD’ye ziyarete giden bir öğrenci
birinci seviyede insanları nasıl selamlaması gerektiğini bilmesine rağmen, bir toplu taşıma
aracına binerken ve inerken genellikle uygulamasını yapmaz. Amerikan kültürünün bir parçası
olan bu işleyişi, dil bilgisinin eksik olduğundan değil kültür ile ilgili olarak sosyal işleyiş
uygulama bilgisinin eksik olmasından yerine getirmekte zorlanır. Kültürlerarası farkındalık,
öğrencinin kendi kültür dünyası ve hedef kültür dünyası ile ilgili farklılıkları bilmesi ve bunun
sonucu olarak bir kültürlerarası farkındalık ortaya çıkarmasıdır. Kültürlerarası farkındalıkta en
önemli noktalardan bir tanesi de her iki kültür içerisindeki bölgesel ve sosyal çeşitliliği kavramak
ve bunlara ön yargısız bir şekilde yaklaşabilmektir. Aynı zamanda bu farkındalık ile öğrenciler
her iki kültürün de birbirlerinin penceresinden nasıl göründüklerini, kültürel farklılıklarının nasıl
algılandıklarını ve ne gibi sonuçlar ortaya çıkardığını görürler. Bu sayede kültürler arasında bir
bağ kurarak iki kültürün birbirlerine tanıtılmasında elçi görevi de görebilirler. Bu farkındalık
öğrencinin kendi kültürü ya da hedef kültür sınırları içerisinde kalmaz, aynı zamanda tüm
dünyadaki kültürlerin aynı şekilde değerlendirilmesini de kapsar. Kültürlerarası farkındalık
kapsamında öğrencilerin sahip olması gereken bazı özellikler şunlardır:
Erek kültür ve hedef kültürü birbirleri ile ilişkili olarak öğrenme sürecine dâhil
edebilme becerisi,
Kültürel duyarlılık ve kişinin kendi kültürü ve öğrendiği yabancı dilin kültürü
arasındaki aracılık rolünü yerine getirebilmek ve kültürlerarası yanlış anlama ve çatışma
durumlarında etkili bir şekilde çözümleyebilmek için stratejiler geliştirme ve kullanma becerisi,
Farklı kültürlerden gelen kişilerle iletişim kurabilmek için çeşitli stratejiler
geliştirme ve kullanma becerisi,
Tek düze ve basmakalıp kültürel klişelere ve algılara eleştirel olarak yaklaşabilme
ve ortaya çıkan değerlendirmelerini diğerleri ile paylaşabilme becerisi.
Beşinci olarak da, kültürlerarası tutum öğrencinin kendi ülkesinin ve dilini
öğrendiği ülkenin kültürüne karşı geliştirdiği tutumların tamamıdır. Kültürel anlamda
öğrencilerin kendi kültürüne karşı ve yeni öğrenilen dilin karşı tutumları dil öğrenilmesi
sürecinin en temel unsurlarından bir tanesidir. Başarılı bir öğrenci kültürel öğelere karşı meraklı
ve açık olmalı ve sahip olduğu ön yargı ve olumsuz tutumlarını gözden geçirip değiştirmeye
çalışmalıdır. Bu bağlamda öğrenci kendi düşünce, tutum ve davranışlarını mutlak doğrular olarak
görmemeli, farklı değerlere, inançlara ve davranışlara sahip bireyler tarafından bunların nasıl
değerlendirilebileceğini görebilmelidir. Bir anlamda kültürel olarak duygudaşlık kurabilmesidir.
Son olarak da öğrenciler kültürlerarası anlama, karşılaştırma, yorumlama ve ilişkilendirme
becerilerine sahip olmalıdır. Herhangi bir kültüre ait sözlü ya da yazılı ifadelerin
anlamlandırılması, gerek duyulan hallerde kendi kültürü ile ya da başka kültürler ile
karşılaştırılması ve bir yorum ortaya koyulmasıdır. Bu beceriler öğrencilerin kültürel alan ile
ilgili bilgi edinmesi ve kültürel pratikleri kavrayabilmesidir. Aynı şekilde bu becerilerin eş
290
zamanlı iletişim anında ortaya çıkan sınırlılıklar içerisinde kullanılarak, iletişimin başarılı bir
şekilde gerçekleştirilmesidir. Kültürlerarası bir karşılaştırmanın amacı asla belirli bir kültürü
diğerinin üstüne çıkartmak ya da aşağılamak değildir, aksine kültürlerarası farklılıkları öğrenilen
dil içerisinde anlamlandırmak olmalıdır. Genel inanışın aksine, çok kültürlülük çok ülke görmüş
olmak ile ilgili bir kavram değildir. Yabancı dil öğretmenlerinin kafalarındaki sorulardan bir
tanesi de öğrettiği dilin konuşulduğu ülkeye gitmeden tam anlamıyla o dile veya o kültüre hâkim
olup etkin bir şekilde öğretip öğretemeyecekleridir. Öğrencilerden bir tanesinin ifadesi ile “Eğer
bir İngilizce öğretmeni tam anlamıyla İngilizce öğretiyorum demek istiyorsa hedef kültüre maruz
kalmalıdır.” Bu tarz bir ifade ile karşılaştığınızda başlangıçta doğruluk payı olduğunu
düşünebilirsiniz. Ancak, öğretmenlerimiz çoğu benzer sosyo-ekonomik sınıf içerisindeler ve
birçoğu hedef kültürün yaşandığı ülkeleri ziyaret etme fırsatına sahip değil. Bu yaklaşım doğru
olsa bile, dil eğitiminde kültürün rolünü sadece yabancı bir ülke ile ilgili bilgi aktarımı ile
sınırladığı için geçerli bir yaklaşım olamaz.
Yabancılara Özbek dili öğretimi, Özbek kültürünün öğretilmesi amacını taşımaktadır.
Çünkü dil, kültür aktarıcısıdır. Özbekçenin yabancı dil olarak öğretilmesinin ana dil olarak
öğretilmesinden farklı ve zor yönü, Özbek dilini öğrenen yabancıların Özbek kültürüne olan
uzaklığıdır. Yabancı dil öğrenen kişi o dile ait kültürün içine girmektedir.
Dil öğrenmek sadece gramer kurallarını öğrenmekle gerçekleşmez. Yabancı bir dili
öğrenmenin en güzel yolu kültür aktarımı ile gerçekleşir. Çünkü kültür, bir milletin her şeyini
kapsar. Bir dili öğrenmek için de dili konuşan topluluğun her şeyini (tarihini, coğrafyasını,
yaşantısını, değerlerini, yemeklerini, vs.) bilmek gerekir. Dil öğretimini gerçekleştirirken bu
kültürel öğelerin malzeme olarak kullanılması gerekir. Diğer türlü, dil öğretimi değil de
kuralların ezberlenmesi gerçekleşir. Bu da zamanla unutulmaya sebep olur (Okur ve Keskin,
2013: 1638).
Yabancılara Özbek dili öğretiminde kültür aktarımının yapılmadığı durumlarda iletişimde
birtakım sorunlar doğmaktadır. Örneğin öpüşme, Türk kültüründe samimiyeti, yakınlığı ve
dostluğu ifade etmektedir. Türkiye’de genellikle selamlaşırken iki yanaktan öpülür. Ancak
Özbekistan'da aynı cinsten iki kişinin birbirini yanağından öpmesi hoş karşılanmamaktadır. Buna
karşın İran ve Arap ülkelerinde insanlar birbirlerini üç defa yanaktan öpmektedirler. Bunun
yanında Özbek kültüründe insanlar birbiri ile konuşurken saygı ifadesi olarak "siz, biz" 3. teklik
kişi zamirini kullanarak iletişim kurarlarken; Türkiye'de "sen, ben" şeklinde konuşulur. Bu
örneklerde de görüldüğü üzere kültürel farklılıklar insanlar arasındaki iletişimi etkilemektedir.
Bu nedenle Özbekçeyi yabancı dil olarak öğretirken kültüre ait bu özellikleri aktarmak Özbek
dilinin daha sağlıklı bir şekilde öğrenimine de katkı sağlayacaktır. Kültür, çeşitli materyaller
yoluyla aktarılabilir. Özbekçenin yabancı dil olarak öğretiminde kullanılan metinler, kültür
aktarımının en önemli araçlarındandır. Kelimeler boş semboller değildir, onların arka planında
bir kültür dünyası vardır. Bu kültür dünyası bilinmeden kelimeler tam anlamıyla kavranamaz, bu
açıdan yabancılara Özbek dili öğretiminin temel ilkelerinden biri; dil ile birlikte kültürün de
verilmesidir. Bu nedenle kelimelerin örülmesiyle oluşan metinlerin; kültür aktarımının önemli
bir parçası olduğu göz ardı edilmemeli ve metinlerin seçiminde rastgele bir tutum
izlenmemelidir. Yazılı metinlerin dışında sözlü kültür ürünlerinin kullanılması da Özbekçenin
yabancı dil olarak öğretilmesinde önemlidir. Sözlü kültür ürünleri, öğrenme ortamını
renklendirirken kişinin öğrendiği dille ilgili farkındalık kazanmasını sağlayabilmektedir. Özbek
kültürünü yansıtan efsaneler, fıkralar, deyimler, atasözleri, maniler ve bilmeceler gibi sözlü
geleneğin ürünleri, Özbek dilini öğrenen yabancı öğrencilerin dikkatini çekmekte, Özbek
kültürünü aktarmada önemli roller üstlenmektedir.
Suriyeli mültecilere Türkçe öğreten elemanların sözlü kültür geleneğinden ustaca
yararlanmaları bu açıdan büyük bir önem taşımaktadır (Gün, 2015:123124).
Yabancılara Özbek dili öğretiminde amaç, yalnızca birtakım kelimeleri öğretmek
değildir. Kişiye dili, Özbek kültürünü yeterli ölçüde kazandırmaktır. Çünkü Özbek dilini
291
severek, isteyerek öğrenen bir yabancı, Özbekistan' nın kültür elçisi durumuna gelmektedir.
Dolayısıyla, yabancılara Özbekçeyi öğretirken hem dilimizi zorlaştırmadan öğretmeli ve
sevdirmeliyiz hem de oluşturacağımız metinlerde (Temel düzeyde birçok metin oluşturulmak
zorundadır. Özbek çocuğuna en basit gelen metinler bile Özbek dilini öğrenen bir yabancı için
oldukça zor olabilir.) Özbek kültürünü iyi yansıtmalıyız. Bunları yaparken de günümüz Özbek
insanının çevresiyle kurduğu iletişim birinci planda olmalıdır. Çünkü dil öğretimi, yaşantıların
kazandırılması demektir.
Kültürü oluşturan unsurları düşündüğümüzde öğretmek için karşımıza çok geniş kapsamlı
bir birikim, uygulama ve yaşantılar çıkacaktır. Bu nedenle yabancılara Özbek dili öğretimi
esnasında kültürümüzü oluşturan bütün unsurları vermek mümkün olmayacaktır. Ülker’in Byram
ve Risager’den yaptığı aktarıma göre yabancı dil öğretiminde kültür aktarımının büyük önemi
vardır; fakat kültür çok kapsamlı bir olgu olduğu için ve yabancı dil öğrenenler yine de daha çok
dilin dizgesel yapılarına odaklı olduklarından kültür başlığı altında öğrenciye verilebilecek olan
şeyler öğrencinin dili anlamasına yardımcı olacak nitelikte olmalıdır. Tarih, günlük yaşam ve
rutinler, alışveriş, yiyecek-içecek, gençlik kültürü (moda, müzik vb.), okul ve eğitim, coğrafya,
aile yaşantısı, sosyal şartlar, festivaller, gelenek görenekler, turizm ve seyahat, iş hayatı ve
işsizlik gibi konular yabancı dil öğrenenlere kültür bağlamında öncelikle öğretilmesi uygun olan
konulardır (Ülker, 2007: 16-17).
Yabancı dil olarak Türkçe öğretimini de ele alacak olursak, bu konuda önemli olan
unsurların başında iletişimsel yetiyi kazandırmak gelmektedir. Tahsin Aktaş’a göre (2004: 46);
iletişimsel yeti, “Bir dil toplumu ile iletişim kurmak için gerekli bilgilere ve bunların
kullanılması için gerekli becerilere sahip olma anlamına gelmektedir. Başka bir deyişle dildeki
göstergelerin değişik ortamlarda, yerinde ve zamanında anlamlı olarak kullanılmasını
gerektirmektedir.” Aktaş konu ile ilgili olarak bu yetinin yalnızca dil bilimsel ve toplum bilimsel
iletişim ve etkileşim kurallarını değil, aynı zamanda iletişim olayları etkileşim işlemlerinin
bağlam ve içeriğinin temelini oluşturan kültürel kuralları ve bilgileri de içerdiğini belirtmektedir.
Kültürler arası yaklaşımla yabancı dil olarak Türkçe öğretimi yaparken kültürel
unsurların gerek öğretim esnasında gerekse kullandığımız materyallerde bulunması zorunludur.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta hangi kültürel unsurların aktarımının yapılacağıdır. Yani
biz yabancı dil olarak Türkçe öğretimi yaparken hangi kültürel değerlerimizi aktaracağız?
Geçmişte kalmış kültürel değerlerimizi mi yoksa sokakta yaşayan ve son yıllarda yabancı
kültürlerden çok fazla etkilenerek oluşmuş kültürel unsurları mı aktaracağız? Kültür aktarımını
dil eğitiminin bir parçası olarak değerlendiren Aslan’a göre (2007: 118); bu aktarımın ölçüsü iyi
ayarlanmalıdır. Kültür aktarımı hem öğrenilen yabancı dilin ait olduğu toplumları tanıtıcı
nitelikte olmalı hem de başka kültürlerin özelliklerini sunan bir yapıda olmalıdır. Türkçe
öğretimi esnasında kültürler arası yaklaşımdan hareketle aktarılacak olan kültürel unsurlarda bir
sıra gözetilmeli ve kendi kültürümüze ait olan unsurların kullanım sıklığına göre yer verilmesine
dikkat edilmelidir. Kültür yabancı dil öğretiminde dilden ayrı tutulan bir unsur olarak
görülmemeli ve yabancı dil öğretiminin bir parçası olmalıdır. Sınıf ortamında öğrencilere
özellikle vurgulamamız gereken nokta dilin bir araç, kültürün ise bir mesaj olduğudur.
Dünya memleketleri birbirleri ile yaptığı türlü siyasî, ekonomik, turizm, eğitim vb.
alışverişlerin sonucunda ister istemez farklı kültür kapılarının açılması gerekliğini
görmektedirler. Örneğin: Avrupa Birliği hedefi dışında yurtdışına gönderilen, giden birçok
öğrenci ve görevlilerin karşı kültürü öğrenmeleri konusunda ne kadar ihtiyaç hissettikleri bilinen
bir gerçektir. Erasmus, Comenius, vb. gibi Avrupa Birliği projeleri kapsamında birçok öğrenci
yurtdışına gitmekte veya ülkelere farklı kültürlerden öğrenciler gelmektedir. Bunların sadece
ilgili ülkenin dilini öğrenmiş olmaları yetmemektedir. Hangi durumda, neyi nasıl kullanmak
gerekliliği sadece yalın bir dil ile mümkün olmamaktadır. İlgili ülkenin kültürüne ait bazı
kalıpların, ifadelerin veya davranış biçimlerinin öğrenilmesi sağlıklı iletişim kurulması açısından
önemlidir. Özellikle Avrupa Birliği sürecinde farklı kültürleri öğrenmek sadece yabancı dil
292
öğrenenler için değil herkes için artı bir değerdir. Burada unutulmaması gereken husus kültür
öğretirken
Do'stlaringiz bilan baham: |