3
kopuştur.”
(Harvey, 1997, 21) derken, İsmet Emre ise,
Postmodernizm ve Edebiyat
adlı
eserinde
“Kavram olarak ‘post’ öneki Batı dillerinde, bir sürecin sonu anlamına
geliyorsa da, terimleşmiş hâliyle, post-modernizm, modernin sonu, modernden sonra
doğmuş; onun devamı, içerdiği boyutlardan birinin süreği yahut anti-modernizm
anlamlarında kullanılmaktadır”
(Emre, 2004, 20-21) der.
1960’lı yıllarda seyrek bir şekilde, 1970’li yıllarda ise sık kullanılmaya
başlandığı görülen postmodernizmin, aslında daha eskilerde de değişik şekillerde
kullanıldığı eldeki mevcut eserlerden anlaşılmaktadır. Bu terim ilk kez 1934’te
Frederico de Oniz’in
Antologia de la poesiaespanola e hispanoamericana (İspanyol ve
Amerikan Şiiri Antolojisi)
adlı kitabında kullanılır. Oniz, bu eserinde
yeni İspanyol ve
İspano-Amerikan
şiirinin
dönemlerini
modernismo,
postmodernismo
ve
ultramodernismo
diye bölümlere ayırarak kullanmıştır. Terime felsefi yönden
bakıldığında temelde modernizmin bütün değerler manzumesine karşı
bir hareket
olduğu görülür (Emre, 2004, 23-24).
“Postmodernizm sözcüğünün modernist düşünceye karşı çıkış anlamında ve
sanat ile yazın bağlamında ilk kullanan, Arap kökenli Amerikalı bilim adamı Ihab
Hassan’dır”
(Doltaş, 2003, 194-195). Postmodernizmin yaygın bir kavram hâline
gelmesi ve bugünkü anlamda tartışılmaya bağlamasında Lyotard’ın
Postmodern Durum
adlı kitabının neşredilmesi önem arz etmektedir (Güzel, 2009, 4).
Postmodernizme bir sanatçı gözüyle bakıldığında kavramsal olarak karmaşık ve
içinden çıkılmaz bir hareket olduğu görülür. Octavia Paz’a göre ise postmodernizm,
modernin daha modern bir görünümünden başka bir şey değildir (Emre, 2004, 26).
Paz’ın yaptığı bu tanım akıllara başka soruları da getirmektedir. Madem
postmodernizm, modernin/ modern olanın bir sonraki safhasıysa, modernizmle
postmodernizm arasında bağlantı kuran/ geçişi sağlayan felsefi düşünce/ ler ve olgu/ lar
nelerdir? Emre, bu konuyu
Postmodernizm ve Edebiyat
adlı eserinde postmodernite,
postmodernizm, post-modernite ve post-modernizm başlıkları altında tahlil etmiştir
(Emre, 2006, 30-37).
1
1
EMRE’ye göre; Postmodernite; postmodernizmin tamamıyla ortaya çıkıp yalnız başına bir düşünce
sistemine dönüşmemiş haline yani modern aşamaya dikkat çekmek için kullanılan bir terim olup
‘postmodern’ kelimesinin sonuna eklenen ‘-ite’ ekinin ise ‘-izm’den önceki evre; postmodenizm,
modernitenin pratiklerinin modern teorinin düşlediği bir zeminden çıkarak kendine yabancılaştığı,
kendini dönüştürüp yeni bir dönemin başlangıcı;
post-modernite, modernitenin bir devamı, tıpkı
başlangıcından beri onun şemsiyesi altında bulunup, sadece fraksiyoner farklılıklar gösteren bir
uzantısı olarak gören anlayışlar tarafından, onu olumsuzlamak, gücünü zayıflatmak için kullanılan bir
tabir olduğu ve ‘post’ ön eki ile ‘modernite’ kelimesinin arasına konulan ‘-’ işaretinin modernistlerin
postmodernizmi kendine özgü bir düşünce sistemi olarak görmemelerinden konulduğu;
4
1980‘li yıllarda bilinse de bilinmese de insanların hayatına giren ve onu her
yönden kuşatan bu kavram, takvimler özellikle 1990’lı yılları gösterdiğinde televizyon,
gazete, dergi vs. bütün medya organlarında dillenmiş ve yapılan savaşlar, darbeler ve
şiddet olayları postmodernizmin şemsiyesi altına sokulmaya çalışılmıştır. Bu konuda
araştırmalarıyla tanınan Gencay Şaylan’ın tabii ki diyecekleri vardır (Güzel, 2009, 4):
Konunun popülerliğinin sürmekte olduğunun göstergelerinden biri terimin
yerli ya da yersiz,
giderek daha sık kullanılmakta olmasıdır. Örneğin Türkiye'de Ordunun siyasete dolaylı
müdahalesi olarak değerlendirilebilen ve Başbakan Necmettin Erbakan'ın başında olduğu
Refah Partisi-Doğru Yol Partisi koalisyon hükümetinin istifasına yol açan ‘28 Şubat’ girişimi
çok yaygın bir biçimde postmodern darbe olarak nitelenmiştir (Şaylan, 2002, 2).
Şaylan’ın bu ifadelerine katılmamak elde değildir. Zira Türkiye’de cereyan eden
bazı siyasi, ekonomik ve toplumsal olaylarda da daimen postmodernizm teriminin
kullanıldığına ve bunda ısrar edildiğine şahit olunur. Bunun sebebi, modernizm ile
postmodernizmin Batılı ülkelerde sindirilerek, Türkiye’de ise Batı’dakinden daha yavaş
bir şekilde yani sindirilmeden yayılmasıdır.
Zira hem modernizm hem de
postmodernizm, doğdukları Batı ülkelerini değil, özellikle Doğu ülkelerini ve İslam
coğrafyasını (Emre, 2008, 621) sekiz şiddetinde bir deprem gibi etkilemişlerdir.
Postmodernizm hakkında yapılan bu açıklamalardan sonra bu konuda
araştırmalarıyla bilinen Dilek Doltaş
Do'stlaringiz bilan baham: