rine tutulduklarında saat yönünde, aksi hâlde diğer yöne doğru dönüyordu.
Dolayısıyla hiçbir guru bunlardan vazgeçemiyordu. Ayrıca astroloji tablola
rındaki dost gezegenlerin gücünü zirve noktasına çıkarmak için yüzükler ve
tılsımlar takıyorlardı. Aynı şekilde düşman gezegenlerin olumsuzluklarını da
en aza indirgiyorlardı.
Öğrenciler ünlü bilgelerden isimleriyle bahsetmenin yasaklandığını söyle
mişti. Idriss’e meydan okumalarına rağmen mütavazılıklarından ödün vermi
yorlardı.
Öğrencileri ayaklarının altına gül yaprakları serperken minderlerdeki yer
lerini almalarını izledim. En gencine Huysuz adını taktım. Diğeri Şüpheci,
üçüncüsü, Hırslı ve en yaşlısı da Dur Bakalımdı. En yaşlıları yerine en çabuk
geçen oldu ve oturduğu gibi misket limonu suyuyla
taze papaya dilimlerinden
birine uzandı.
“Sizce ne kadar sürer?” diye fısıldadı Vinson.
Karla öfkeyle çenesini sıktı. “Ömrünün yedi yılını felsefe, teoloji ve kozmo
loji çalışarak geçirmek ister miydin, Vinson?”
“Hayır,” dedi Vinson tereddütle.
“Rannveig’e yedi yıl bunları çalışmış gibi görünmek ister miydin?”
“Evet.”
“O zaman kapa çeneni ve dinle. Bu tip meydan okumalar yılda bir olur.
Benim için de ilk olacak. Başından sonuna tek kelimesini bile kaçırmak iste
miyorum.”
“Ara verecekler mi?” diye sordu Didier.
Idriss en gencinden en yaşlısına bütün bilgelerin ayaklarının dibine çömel-
di. Hayır dualarını aldı ve küçük sahneye çıkıp izleyicileri selamladı.
“Başlamadan önce nargile içelim,” dedi.
Öğrenciler pagodaya bir nargile getirdi ve bilgelere hortumları verdi. En
uzunu Idriss’inkiydi. Nargileden bir nefes çekti.
“Şimdi,” dedi Idriss esrarlı sigarasını çaktırmadan tüttüren Didier de dâhil
herkes bir nefes içtiğinde. “Sorularınızı bekliyorum, lütfen.”
Bilgeler ilk hamleyi yapması için Dur Bakalım’a baktı. Yaşlı bilge gülümse
di, derin bir nefes aldı ve okyanusa bir taş attı.
“Tanrı nedir?”
“Tanrı bütün olumlu özelliklerin
kusursuz bir ifadesidir,” dedi Idriss.
“Sadece olumlu özellikler mi?”
“Özellikle.”
“O hâlde Tanrı kötülük yapamaz ya da günah işleyemez?”
“Tabii ki hayır. Tanrı canına kıyabilir mi ya da bir masuma yalan söyleye
bilir mi?”
Kutsal adamlar kendi aralarında fikir alışverişinde bulundu. Dertleri neydi
anlamıştım. Bütün çağlarda ve birçok kutsal metinde tanrıların insanları öldür
düğüne değinilirdi. Bazı tanrılar insanların ruhlarına sonsuza dek işkence eder
ya da buna göz yumardı. Idriss’in bütün kötülüklerden uzak tanrı kavramını
bazı büyük din kitaplarıyla uzlaştırmak güçtü.
Nihayet tartışmaları son buldu ve Dur Bakalım yine sazı eline aldı.
“Sizce
hayat nedir, büyük bilge?”
“Hayat, karmaşıklığa duyulan eğilimin organik bir ifadesidir.”
“Hayat, Tanrı tarafından mı yaratıldı, yoksa kendi kendini mi yarattı?”
“Bu gezegendeki hayat inorganik elementlerin şaşılacak kadar imkânsız
ama bir o kadar da kusursuzcasına mükemmel iş birliğinden doğdu. Denizlerin
altındaki alkalik boşluklarda ilk bakteriyel hücreler oluştu. Bu süreç
hem kendi
kendini yaratmıştır, hem de tamamen ilahi bir kusursuzluğun eseridir.”
“Fazla bilimsel konuşmuyor musunuz, büyük bilge?”
“Bilim manevi bir dil ve en manevi uğraşlardan biridir.”
“Ya aşk nedir, büyük bilge?”
“Aşk özel bir bağdır.”
“Ben aşkın en saf hâlinden söz ediyordum, büyük bilge,” dedi Dur Bakalım.
“Ben de öyle, büyük bilge,” dedi Idriss. “Becerileri doğrultusunda bir hasta
lığa çare arayan bir bilim insanı aynı zamanda özel bir bağ kurar ve içi sevgiyle
dolar. Size güvenen bir köpekle bir ormandan geçmek onunla özel bir bağ kur
maktır. Bir duada kalbinizi Yaradan’a açarken onunla özel bir bağ kurarsınız.”
Dur Bakalım başını sallayarak kıkırdadı.
“Sözü geçici olarak genç meslektaşlarıma bırakıyorum.”
“Bizim bildiğimizin dışında bir gerçeklik olduğundan nasıl emin olabili
riz?” diye sordu Hırslı, tıraşlı kafasındaki ter damlacıklarını silerek.
“
Do'stlaringiz bilan baham: