“Sakın beni atlatmaya kalkışma. Sana bir soru sordum.”
“Aslında
iki tane sordun, Lin. Garson!”
“Hâlâ geçiştirmeye çalışıyorsun.”
“Asla. Sadece sorularına bir şeyler içtikten sonra cevap verme hakkımı kul
lanıyorum. Gar-sooon!”
“Buyurun, efendim?” dedi Sweetie. “Size nasıl yardımcı olabilirim?”
“Hay kibarlığın batsın! Bize buz gibi iki bira getir!”
“Emredersiniz beyefendi,” dedi Sweetie bir kralın huzurundan çekilircesine
geri geri yürüyerek.
Gerçekten de çok kıldı ve Didier feci kıl olmuştu.
“Yürü git!” diye böğürdü. “Gözüm görmesin seni.”
Sweetie sırıtarak uzaklaştı.
“Öfkelendiğinde fazlasıyla Ingilizleştiğini söyleyen oldu mu?” diye sordum.
“Küçük fare! Sırf canımı sıkmak için inadına yapıyorlar. Nezaket daha iğ
renç bir şekilde kullanılamazdı herhâlde. Ve bizi tanımlayan da nezaketi kul
lanma şeklimiz değil midir?”
“Bizi yalnızca sevgi tanımlar, Didier.”
Ayağını yere vurdu. “Doğru söze ne denir? İşte bu yüzden sahte kibarlıklara
tahammülüm yok. Hazır buradasın, ne olur şunları eski hâllerine döndür.”
“Elimden geleni yaparım ama seni satmak zor. Belki de biraz abartmalıyım.
Ne dersin? Senin beni Diva’lara sattığın gibi.”
“Kalbimi kırıyorsun.”
“Senin de kalbin camdan galiba. Ota boka kırılıyorsun. Ama biz seni bu
nun için seviyoruz zaten. Bu arada, Lisa’yı anlatmadığın
her dakika benim de
kalbim kırılıyor bilesin.”
“Ama Lin. Bu o kadar hassas bir konu ki. Öyle pat diye söylemek
kolay
değil. Ne diyeydim?
Kız arkadaşın biseksüel ve lezbiyen bir sevgilisi var.
Bu mu
dur yani? Ya da belki şaka yollu,
hey, Lin, ne şanslı adamsın yahu, sevgilisiyle kız
tavlamaya çıkabilecek kaç erkek var,
demeliydim.”
“Ben seksten söz etmiyorum. Lisa biseksüel olduğunu bana ta en başından
söyledi. Benim sözünü ettiğim, ilişkiler. Sen, Lisa ve Kavita bilmem gereken bir
şeyi benden sakladınız.”
“Özür dilerim, Lin. Bazen sırlar ifşa edilemeyecek kadar değerli oluyor.
Beni affedebilecek misin?”
“Bir daha benden hiçbir sır saklamamak kaydıyla, evet. Biz kardeşiz, Didier.
Seni ya da beni ilgilendiren konularda birbirimize karşı açık olmalıyız.”
Kıkırdadı.
“Neye gülüyorsun?”
“Hiç. Aklıma bir şey geldi de.”
Açık mavi gözleri gemicilere yol gösteren fenerler gibi parlıyordu. Endişesi,
gülümsediğinde yüzünde beliren çizgilerin arasında kaybolmuştu.
Kötü alışkanlıkları yüzünden yanakları hafifçe sarkmıştı ama cildi hâlâ ger
gin, ağzı azimli ve burnu son derece asildi. Kıvırcık saçlarını kısa kestirip yan
dan ayırmıştı. Bunun Diva’nın fikri olduğunu tahmin ediyordum.
Yeni saç modeli Didier’ye bir Dirk Bogarde havası vermiş ve yakışmıştı.
Do'stlaringiz bilan baham: