APPENDIX 1
YAKUP KADRI’S ATEŞTEN GÖMLEK
FRAGMENT A
301
Dergâh
5 Kanunî Sani 1338
Ateşten Gömlek
Rüşen Eşref Bey ne güzel söylemiş. Yakup ezeli bir seyyahtır ve bütün eserlerini bu
seyahatlarında yaratır ve İstanbul’a her memleketten, her yerden yeni bir çeşni ile
döner.
Bu sefer de Anadolu’dan elinde Anadolu’nun korkunç dağlarının, ıssız ovalarının ve
isyanların, gürültülerin, hürriyetin ve millî coşuşun şiiri olan ‘Ateşten Gömlek’
romanıyla dönmüş. Aşağıki satırlar bu yüksek eserden bir parçadır.
Heyet-i Tahririye
Kadın ve Ukubet
Şu sincabı Anadolu köylerinde, şu her yerden uzak mensi, metruk, mazlum ve
mukassi Anadolu köylerinde, beni bir an terk etmeyen hayaletin yanımda
dolaşmasından niye korkuyorum? Niçin, onu bu çıplak dekorun, bu kül renkli sefalet
ve uzlet dekorunun içinde yerleştiremiyorum? Onun şu gördüğüm çıplak ayaklı ve
kırmızı donlu kadınlardan fark ne? Bu kadınlar ki kadınlıklarında onunla belki
eştirler… belki…Ondan daha iyidirler, belki cins mizaçlarında ondan daha
kuvvetlidirler.
APPENDIX 1
YAKUP KADRI’S ATEŞTEN GÖMLEK
FRAGMENT A
302
Köyün dilberlerinden ‘Cennet’ ki çatlak ve siyah topuklarına rağmen kim bilir kaç
erkeği kendine rametti. Bu henüz on dokuz yaşında bir kadındır.
Üç defa evlenmiş. Evvela kendi köyünde, sonra başka bir köyde, daha sonra
burada…
İlk ayrılışının bir cinayet yüzünden olduğunu söylüyorlar. İkincisi daha esrarengiz
olmuş, günün birinde kocası kimseye haber vermeden ve arkasında hiçbir iz
bırakmadan köyünden çıkmış, gitmiş ve bir daha avdet etmemiş. Bunun içindir ki o
köyde bu kadına büyücülük atfediyorlar ve geri kalan delikanlıları şerrînden siyanet
için onu artık hudutlarından içeriye sokmuyorlar.
‘Cennet’ burada iki karılı bir adama varmış. Bu adam ben geldiğim zaman
askerdeydi. Ve ‘Cennet’ iki kıskanç ortak arasında epeyce zahmetle yaşıyordu.
Esasen yalnız bu iki ortak değil, bütün köylüler bu zavallı kadının aleyhindedir.
Onun yüzünden köyün sükûnu hemen daimî bir surette muhalleldır. Cennet şöyle
dedi idi, Cennet böyle yaptı idi diye kâh harman yerinde, kâh çeşme başında öyle
arbedeler olur ki akis sedası bize kadar gelir, neferlerimden birkaçını göndermeğe ve
âdetâ bir inzibat vazifesi görmeğe mecbur kalırım. Bir gün yine akis sedası uzaktan
uzağa bulunduğumuz tepeye kadar gelen bir büyük gürültüyü müteakip ve yine ben
çavuşumu neferlerimi mahalli vakaya göndermeğe hazırlandığım esnada birdenbire
Cennet’in yaralı bir kuş gibi çırpınmalar ve kısık seslerle çadırımın kapısı önüne
düştüğünü gördüm.
Do'stlaringiz bilan baham: |