Üçüncü Bölüm Özetle Bu Kitaba Uygun Bir Şekilde İhlasın Bazı Mertebelerinin Beyanı
İhlasın mertebelerinden biri de bir övgü, bir menfaat veya benzeri şeyler elde etmek için zahiri ve kalbi amelleri, yaratıkların rızayeti ve kalplerini elde etme şüphesinden tasfiye etmektir. Bunun karşısında ise riya üzere amel etmek yer almaktadır. Bu riya ise fıkhidir, tüm riya mertebelerinden daha aşağıdır. Sahibi de tüm riyakarlardan daha değersiz ve daha cimridir.
İkinci mertebe ise içinde Allah’ın inayette bulunacağı etkeni de olsa, ameli; dünyevi amaçlardan ve zail olucu fani lezzetlerin husulünden tasfiye etmektir. Tıpkı rızkın genişlemesi için gece namazı kılmak, ayın afetlerinden esenlikte olmak için ayın ilk gün namazını kılmak, sağlık ve sıhhat içinde olmak için sadaka vermek ve diğer dünyevi amaçlar gibi…
Bazı fakihler (r.a) ihlasın bu mertebesini söz konusu amaçlara ulaşmak niyetiyle yapılması koşuluyla ibadetlerin sıhhat şartı olarak kabul etmişlerdir. Bu da fıkhi kaideler esasınca gerçeğe aykırıdır.
Gerçi marifet ehli nezdinde bu namazın hiç bir şekilde bir değeri yoktur ve diğer meşru kazançlar gibidir ve hatta ondan daha azdır.
İhlasın üçüncü mertebesi ise cismani cennetlere, hurilere, köşklere ve benzeri cismani lezzetlere ulaşmaktan amelleri tasfiye etmektir. Bunun karşısında ise rivayetlerde de yer aldığı üzere işçilerin ibadeti yer almaktadır. Bu da ehlullah nezdinde diğer kazançlar gibidir. Şu farkla ki bu tüccarın amelinin ücreti, daha çok ve emri yerine getirdiği ve de ameli zahiri fesatlardan koruduğu taktirde daha yücedir.
Dördüncü mertebesi ise rivayetlerde de yer aldığı üzere1 ameli vaadedilmiş cismani azap ve cezalar korkusundan tasfiye etmektir. Bu ibadet de kalp ashabı nezdinde bir değer ifade etmemektedir ve Allah’a ubudiyet sahasının dışında kalmaktadır. Marifet ehli nezdinde insanın dünyevi cezalardan korkarak yaptığı bir amel ile, uhrevi bir cezadan korkarak yaptığı bir amel arasında veya dünyevi kadınlara ulaşmak için yaptığı bir amel ile, cennetteki kadınlara ulaşmak için yaptığı bir amel arasında hiçbir fark yoktur ve her ikisi de Allah için değildir. Burada nihai etken insanın bu ameli fıkhi kaideler esasınca zahiri butlan şeklinden kurtarmasıdır. Ama marifet ehlinin pazarında bu metanın hiç bir değeri yoktur.
Beşinci mertebesi ise ameli; aklî saadetler, ebedî, ezelî, daimî ve ruhanî lezzetlere ulaşmak etkeninden tasfiye etmek, Allah’a yakın meleklerin yoluna koyulmak, kutsal akılların ve mukarrep meleklerin topluluğuna karışmaktır. Bunun karşısında ise bu maksatlar için amel etmek yer almaktadır. Bu derece her ne kadar büyük, yüce ve önemli, hikmet sahiplerinin ve araştırmacıların çok önem verdiği ve değerli saydığı bir derece olsa da, ehlullah nazarında bu mertebe de seyr-u sülûkun noksanlığındandır. Ve bu yolda seyr-u sulukta bulunan kimse de tüccardır ve her ne kadar ticaret hususunda diğerleriyle farklılık içinde olsa bile, tüccarlardan sayılmaktadır.
Bunun karşısında yer alan altıncı mertebe ise, ameli bu lezzetlere ulaşamama ve bu saadetten mahrum kalmak korkusundan tasfiye etmektir. Bunun karşısında ise korkunun bu mertebesi için amel etmek yer almaktadır. Ve bu da her ne kadar yüce bir mertebe olsa da ve yazar gibi kimselerin istek sınırları dışında bulunsa da, ehlullah nazarında bu da kölenin ibadetidir ve de kusurlu bir ibadettir.
Yedinci mertebe ise ameli, ilahi cemal lezzetlerine ulaşmaktan ve lika (görüşme) cennetinden ibaret olan sonsuz azamet nurlarının mutluluklarına ulaşmaktan temizlemektir. Bu mertebe, yani lika cenneti, marifet ehlinin ve kalp ashabının en önemli hedeflerinden biridir. Sıradan kimselerin arzu eli bu mertebeye ulaşmaktan acizdir. Marifet ehlinden çok azı bu büyük saadet şerefine nail olmuştur. Bunlar ehlullahtan ve Allah’ın seçtiği kemal sahibi, sevgi ve cezbe ehli kimselerdir. Lakin bu kemal de ehlullahın en kamil mertebesi değildir. Aksine onların sıradan yaygın makamlarından biridir. Müminlerin Emiri’nin (a.s) ve tahir evlatlarının Şabaniye duasında bu mertebeyi istemesi veya bu makama sahip olduklarına işaret etmeleri de, makamlarının bu mertebeye has olduğu anlamında değildir. Nitekim bu mertebenin karşısında yer alan sekizinci mertebe de, ameli, ayrılık korkusundan tasfiye etmektir ve bu da kemale ermiş kimselerin makamlarının kemalinden değildir. Müminlerin Emiri’nin “senin ayrılığına nasıl sabrederim”1 diye buyurması da onun ve benzerlerinin sıradan makamlarındandır.
Velhasıl ameli bu iki mertebeden tasfiye etmek de ehlullah nezdinde lazım olan bir şeydir ve onunla amel etmek kusurludur ve nefsani lezzetlerden hariç değildir. İşte bu, hulusun kemalidir. Bundan sonran da hulusun sınırlarından dışarı kalan ve burada beyan edilmesi uygun olmayan velayet, tecrit ve tevhit ölçüleri altında kalan diğer bir takım mertebeler vardır.
Do'stlaringiz bilan baham: |