İkinci Maksat Elbisenin Adabı hakkındadır ve Bunda İki Makam Vardır Birinci Makam Elbisenin Mutlak Adabı Hakkında
Bil ki, insani düşünen nefsin, vahdet ve yalın kemal hakikatine rağmen, başlıcası tümel olarak üçe ayrılan neşetleri vardır. Birincisi; mazharı zahiri organlar, en alt kabuğu ise mülki beden olan zahiri dünyevi ve mülki neşettir. İkincisi ise mazharı batın, berzahi beden ve misali kalıp olan orta berzah neşetidir.
Üçüncüsü ise mazharı kalb ve kalbi işler olan batınî ve gaybî neşettir.
Bu mertebelerden her birinin diğerine oranı ise zahiriyet ve batıniyet ile cilve ve mütecelli oranıdır. İşte bu açıdan her aşamanın etkileri, özellikleri ve tepkileri diğer bir mertebeye sirayet etmektedir. Nitekim eğer görme organı bir şeyi idrak edecek olursa, ondan berzahi göz hissinde o neşetle uyumlu olarak bir etki hasıl olur. Ondan da kalbi ve batınî gözde o neşetle uyumlu bir eser ortaya çıkar. Aynı şekilde iki neşetteki kalbi etkiler de zahir olur. Bu konu güçlü delillerle mutabık olmakla birlikte vicdanın da onayladığı bir konudur. Bu açıdan, şer'i zahiri adabın tümünün batında bir takım eserleri vardır. Nefsin berzahiyet makamının nasiplerinden olan güzel ahlakın da zahir ve batında etkileri vardır. İlahi marifetlerin ve hak inançların her birinin de berzahi ve zahiri iki alemde bir takım etkileri vardır.
Örneğin, vücud memleketinde gayb ve şuhud alemlerinde Hak Teala’dan başka bir tasarruf sahibinin olmadığına ve diğer varlıkların tasarrufunun ise gölgesel izne bağlı bir tasarruf olduğuna inanmak bir çok nefsani kemallere ve insani üstün ahlaka sebep olmaktadır. Örneğin Hakk’a itimat ve tevekkül etmek ve bütün kemallerin annesi sayılan, yaratıklardan tamah bağını kesmek de bir çok salih amellere, güzel fiillere ve bir çok çirkinlikleri terketmeye sebep olur. Aynı şekilde sayıları ve etkileri bu sayfaların içine sığamayacak, yazarın kırık kalemine nasip olmayacak ve hal ehlinin sıcak nefesinden veya marifet ehlinin güçlü kaleminden ortaya koyulabilecek büyük bir kitabı gerektiren diğer marifetler de böyledir: “Bizim elimiz kısa ve hurma ağacın üstünde.”1
Aynı şekilde, insani bir kemal ahlakından olan rıza ahlakı da nefsin temizlenmesinde çok önemli etkilere sahiptir. Kalbi, ilahi özel tecellilere mazhar kılar, imanın kemaline ve imanın kemalini de itminana ve itminanı da onun kemaline ve onun kemalini de müşahedeye ve onu da müşahedenin kemaline ve onun kemalini de muaşakaya (karşılıklı kur yapmaya) muaşakayı da kemaline, onun kemalini de müravedeye (muameleye) ve müravedeyi de kemaline ve onun kemalini de muvasalaya (sürekli ilişkiye) ve muvasalasını da kemale ve onu da benim ve senin vehmine sığmayacak yerlere ulaştırır. Beden mülkünde, etkilerinde ve dal ve yaprakları olan zahiri fiillerinde, çok ilginç tesirleri vardır. Kulağı, gözü ve diğer organları ilahileştirir: “Ben onun kulağı ve gözü olurum.”2 gerçeğini bir yere kadar zahir kılar. Nitekim o mertebelerin de zahirde bir takım etkileri vardır. Aynı şekilde zahir heyetinin bütün normal ve anormal hareket ve duruşların, bütün terk ve fiillerin, onlarda etkileri vardır. Çok ilginçtir, bazen Allah’ın kullarına aşağılayıcı bir gözle bakmak, sâlik insanı en üstün mertebeden en düşük mertebeye düşürür ve bunu telafi etmesi ise yıllarca uzar.
Bizim çaresiz kalplerimiz zayıf, güçsüz olduğundan, kavak ağacı gibi en küçük bir rüzgardan titrediğinden ve sükunet halini kaybettiğinden dolayı kollarından biri sayılan elbise seçimi gibi sıradan işlerde dahi kalbi haletleri mülahaza etmeli ve kalbi korumalıyız. Çünkü, nefis ve şeytanın çok sağlam tuzakları ve çok ince hileleri vardır. Onları ihata etmek bizim gücümüzün dışındadır. Dolayısıyla kudret ve gücümüz oranında onlar karşısında kıyam etmeli ve Hak Teala'dan bütün hususlarda başarı ve teyit dilemeliyiz.
O halde diyoruz ki batının zahirde ve zahirin batında etkileri açıklığa kavuştuğuna göre Hakk’ı talep eden ve ruhani gelişme içine girmek isteyen insan elbise şekli ve maddesini seçme hususunda ruhunu etkileyen ve kalbini direnişten koparan, onu Hakk’tan gafil kılan ve ruhu dünyaya yönlendiren şeylerden sakınmak gerekir. Şeytanın ve nefsi emmarenin hileleri sadece pahalı, gösterişli ve lüks elbiseler giymek hususunda değildir. Aksine, bazen insanı, eski ve değersiz elbise ile itibar derecesinden düşürür. Bu açıdan insan şöhret getiren elbiselerden, hatta sıradan ve normalden mutlak bir şekilde dışarı çıkan her şeyden sakınması gerekir. Nitekim cinsi kıymetli, şekli ve kesimi ilginç ve görünümlü olan elbiselerden de sakınması gerekir.
Zira kalbimiz oldukça zayıf ve çok kararsızdır. En küçük bir imtiyaz elde edince ve tecelli görünce sarsılmakta, itidal çizgisinden sapmaktadır. Nice çaresiz ve zayıf insan bütün şeref, insanlık, izzeti nefis ve insanlık kemalinden arınmış olduğu halde iki üç metrelik ipek parça veya kesim ve dikişi hususunda yabancılardan taklit edilmiş pamuk bir elbise veya bir çok utanç ve üstünlük taslamayla elde ettiği elbiseyle, Allah’ın kullarına aşağılayıcı bir gözle bakmakta, nazlanmakta ve varlıkları bir hiç görmektedir. Bu nefsin zaaf kemalinden veya ipek böceğinin pisliği ve koyun yününden yapılmış bir şeyi itibar ve şeref sayan kapasite küçüklüğünden kaynaklanmaktadır.
Ey zavallı insan! Sen ne kadar da zayıf ve sermayesiz bir varlıksın. Oysa sen imkan aleminin bir kıvancı, ve yaratılışın usaresi olmalısın. Sen ademoğlusun, isimlerin ve sıfatların öğretmeni olmalısın, sen halifenin çocuğusun, sen büyük ayetlerden biri olmalısın. “Seni arşın büyük kongresinden çağırmaktalar”1 Zavallı kötü varlık! Sen bir avuç pislikleri ve zavallı hayvanların yünlerini gasbetmiş ve onunla övünmektesin. Bu ipek böceği, koyun, deve, sincap ve tilki sebebiyle sevinmektesin. Neden diğerlerinin elbisesiyle övünüyorsun. Başkalarının övünç kaynaklarıyla nazlanıp tekebbüre kapılıyorsun.
Özetle elbisenin maddesi, cinsi, değeri ve süslenmesi de nefislere etki etmektedir. Bu açıdan Kutb-i Ravendi (r.a) Müminlerin Emiri’nden (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Pahalı bir elbise giyen kimse mutlaka tekebbüre kapılır ve tekebbür için ise mutlak ateş vardır.”2 Elbiselerin tarzı, sitili ve dikiminin de nefis üzerinde etkileri vardır. Bazen insan, elbisesi falan yabancının elbisesine benzediği için cahilce bağnazlıklara kapılmaktadır. Allah Resulü’nden ve dostlarından nefret etmekte, onların düşmanlarını sevmektedir. Bu açıdan da İmam Sadık’ın (a.s) buyurduğu gibi Allah-u Teala peygamberlerinden birine şöyle buyurmuştur: “Bana iman edenlere de ki; “düşmanlarımın elbisesini giymeyin, düşmanlarım gibi yemeyin, düşmanlarım gibi yürümeyin. Aksi taktirde sizler de onlar gibi benim düşmanım olursunuz.”3 Pahalı elbiselerin nefsi etkilediği gibi madde, cins, tarz ve şekli çok sade ve değersiz olan elbiselerin de nefislerde etkisi vardır. Pek çok defa bunun fesadı, derece olarak pahalı elbiselerin fesadından daha çoktur. Zira nefsin oldukça ince hileleri vardır. Kendini türlerinden farklı, kendisinin kaba elbise giydiği halde diğerlerinin yumuşak elbise giydiğini gördüğünde, ayıplarından bencilliği sebebiyle gaflet etmektedir. Bu kendisini ilgilendirmeyen işi kendisi için kıvanç saymaktadır. Nice defa kendisiyle övünmekte, Allah’ın kullarına karşı gurura kapılmakta, diğerlerini Hakk’ın mukaddes dergahından uzak görmekte, kedini Allah’ın halis ve yakın kullarından saymaktadır. Bazen riyaya ve diğer büyük fesatlara düşmektedir. Bu zavallı; marifetin bütün aşamaları ile takva ve nefsani kemallerden sadece kaba ve eski bir elbiseyle kanaat etmiş, ama en büyüğü bu elbisenin kendindeki etkisi olan binlerce ayıbından gaflet etmiştir. Şeytanın velilerinden olan kendisini Allah’ın velilerinden saymış, Allah’ın kullarını, değersiz ve naçiz görmüştür. Nice defa da elbisenin tarzı ve biçimi insanı bir çok fesatlara düşürmektedir. Bu elbiseyi öyle bir şekilde giymektedir ki züht ve dindarlıkla meşhur olmaktadır.
Özetle şöhret elbisesi de hem ifrat ve hem de tefrit boyutlarında, zayıf kalbi sarsan ve insanı ahlaki yüceliklerden soyutlayan kendini beğenmişliğe, riyaya, kibre ve böbürlenmeye sebep olan şeylerdendir. Bu işlerin tümü de nefsani rezaletlerin en büyüklerindendir. Hatta dünyaya kapılmanın ve bağlanmanın sebebi olmaktadır. Bu da bütün hataların başı ve bütün çirkinliklerin kaynağı konumundadır. Hadislerde de bu zikredilen şeylerin bir çoğuna işaret edilmiştir.
Nitekim Kafi’de İmam Sadık’tan (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Allah-u Teala şöhret elbisesinden dolayı gazaplanmaktadır.”1
Hakeza İmam Sadık’tan (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “İyi ve kötü şöhret, ateştedir.”2
Hakeza İmam Sadık’tan şöyle nakledilmiştir: “Allah iki şöhretten gazaplanır, biri elbise şöhretinden, diğer de namaz şöhretinden.” 3
Allah Resulü de (s.a.a) bir hadiste şöyle buyurmuştur: “Dünyada şöhret elbisesi giyen kimseye, Allah da ahirette zillet elbisesi giydirir.” 4
Do'stlaringiz bilan baham: |