O devirde uçaklardan, televizyondan, elektrikten ve benzeri icatlardan açık seçik
bahsetseydi, devrin insanlarının akılları almayacaktı. Zaten inkâr için fırsat kollayanlar:
"Böyle şey olmaz" diyeceklerdi. "İnsan bir alete binip uçamaz, denizlerin altında gezemez,
çok uzakta konuşan birinin sesini duyamaz, resmini göremez, (radyo, televizyon)" deyip,
inkâra sapacaklardı. Elbette, Kur'an-ı Kerim, bir fen kitabı değildir. Ama her türlü fene
işaretler vardır. Ne zaman ne olacağını bilen Cenab-ı Allah (c.c), kitabını her asrın
insanının istifade edebileceği şekilde indirmiştir. Keşifler yapıldıkça, Kur'an-ı Kerimin
Allah kelâmı olduğu daha iyi anlaşılmakta, hemen hemen bütün icat ve keşiflere- işaretler
bulunduğu, insaflı ilim adamlarınca (yerli ve yabancı) tasdik edilmektedir.
Meselâ, meşhur deniz araştırmacısı Fransız Kaptan Kusto, niçin Müslüman olduğunu şöyle
anlatıyor:
"Akdeniz'in kendisine has sıcaklığı, tuzluluğu ve yoğunluğu var. Akdeniz, Cebelitarık
Boğazı'nda, Atlas Okyanusu'yla birleşiyor. Ama Atlas Okyanusu'nun tuzluluğu, yoğunluğu,
sıcaklığı ayrı. İçlerinde barındırdığı canlı türleri de öyle. Halbuki, milyonlarca yıldır
birbirleriyle karışan bu iki deniz, her bakımdan birbirinin aynı olmalıydı.
Araştırmalarımda, bunun böyle olmadığını gördüm. İki denizi sanki gizli bir perde
ayırıyordu. Bu gizli perde, iki denizin karışmasını önlüyordu. Bu olayı başka denizlerde de
gördüm." Kendisine, bunun böyle olduğunun Kur'an-ı Kerim'de 1400 yıl önce belirtildiği
söylendi ve ayetler gösterildi. Konuyla ilgili iki ayet, mealen şöyledir:
"Allah, birbirine kavuşmak üzere iki denizi salıvermiştir. Ama yine de, onlar aralarındaki
engeli aşıp birbirlerine karışmazlar." (218) "O Allah'tır ki, iki denizi birbi-rene katıp salar
da, biri tatlı ve susuzluğu gidericidir, diğeri tuzlu ve acıdır. Çünkü, aralarında onları
karıştırmayan bir perde vardır. "(219)
Meşhur deniz bilgini ve araştırmacısı Kusto, bu deliller karşısında âdeta büyülenmiştir,
"Modern ilmin 14 asır geriden takip ettiği Kur'an-ı Kerim, ben de şahitlik ederim ki,
Allah'ın kelamıdır" diyerek, Müslüman olmuştur. Kur'an-ı Kerim, bütün ilim ve fenlen
açıkça izah etseydi, insanlar tembelleşirdi. Bu, imtihanda soru soran öğretmenin, sorunun
cevabını da vermesi gibi bir şey olurdu.
Evet, Kur'an-ı Kerim, bütün ilimlerin anahtarını vermiştir. Peygamberlere, Allah'ın ihsan
ettiği mucizeler, ilme yol göstermiş, keşif ve buluşlara ışık tutmuştur. Öte tarafını,
insanların çalışmasına, gayretine bırakmakla en iyisini yapmıştır.
(218) Furkan: 53.
(219) Rahman: 19-20.
241
Do'stlaringiz bilan baham: