diyorsunuz. O halde, atmosfer tabakasına işaret eden bir ayet var mıdır?
CEVAP: Elbette var. Fakat farzedelim ki, atmosfer tabakası ile ilgili ayet yok. Atmosfer
tabakası ile ilgili ayet-i kerime olmasaydı, sen Kur'an-ı Kerim'in mucize olduğunu kabul
etmeyecek miydin? Bakarsın ki, Kur'an'da olmayan bir fizik kanunu vardır. Fakat bu
kanun, Allah'ın Kâinat kitabından olan bu dünyanın dışında mı kalıyor? Kâinat, Allah'ın
göze hitap ettiği kitabıdır. Kur'an ise, Allah (c.c) ile kul arasının nasıl olacağını bildiren
kitabıdır. Şunu da unutma, Kur'an fizik veya kimya gibi ders kitabı değil. Allah o işleri
beynimizdeki kitaba vermiştir.
Kâinatta herşey onundur. Dilediğini Kur'an'ında bildirir, dilediğini göz önüne koyarak
bildirir.
Kur'an'da, zürafanın boyunun uzunluğundan bahis yoktur, fakat zürafa göz önündedir ve
zürafayı görebilecek göz ve akıl da verilmiştir. Buna kıyas ederek diğer konulan da idrak
etmek mümkündür.
168
Soruya girmeden önce, "Modern ilim" konusundan biraz bahsedelim. Modern ilimden
kasıt, yeni buluşlardır. Yalnız benim kısa aklım diyor ki, bindörtyüz yıl önce İslâm'ın
bildirip de bilim adamlarının yeni bulduğu konular var. Şimdi... Modern ilim diye
hangisine diyeceğiz? Yeni bulunan buluşa mı modern ilim diyeceğiz, yoksa yeni bulunan
buluşu bindörtyüz sene önce bildiren Kur'an ilmine mi modern ilim diyeceğiz?
Gelelim "Kur'an'da atmosfer tabakasına işaret var mı?" sorusuna. Var demiştik. İşte ayet-i
kerime: "Semayı koruyucu bir tavan yaptık" (166)
Şimdi düşünelim. Semayı, koruyucu bir tavan yaptık derken, bindörtyüz yıl öncesine
gidelim. Gökyüzünden ne gibi bir zarar düşünebilir insan? Evimizin tavanı, dışarıdan
evimizin içine girecek yabancı maddeleri engellemek içindir. Peki, dünya denilen evimize
nereden yabancı bir madde gelebilir? Ve bunu bindörtyüz sene evvel kim biliyordu? Allah
bildiği için, atmosfer denen tavan kanununu koydu ve bize bildirdi.
Nedir" atmosfer? Atmosfer, çok sert bir hava tabakasıdır. O kadar sert ki, beton onun
yanında pamuk hükmündedir. Sert olması lazımdı ve Allah da sert yarattı.
Atmosfer tabakasının çok önemli vazifeleri vardır. Bir fabrika sahibinin kapıya bekçi
koyup, "İçeriye yabancı alma" emri verdiği gibi, Allah da dünyamızın çevresine atmosfer
denilen bekçiyi koyarak Dünyanın içine tecavüz eden yabancıları içeri almamasını
emretmiştir. Zararlı olanı atıyor, lazım olanı alıyor.
Dünyamıza, yılda yaklaşık olarak 260 milyon meteor denilen gök cisimleri düşmekte,
ancak, ilahî kanun, taşlar
(166) Enbiya: 32.
169
ne kadar büyüklükte olursa olun, taşları, binlerce parçaya bölerek uzayın boşluklarına
doğru göndermektedir. Nasıl karpuzun içinin muhafazası için bir kabuk yarattı ise
Dünya'mızın muhafazası için de atmosfer tabakasını yaratmıştır. Bu tabaka, Güneş
enerjisini olduğu gibi Dünya'ya göndermiş olsa saniye tutmaz kül oluruz. Bunun için bize
lâzım olduğu kadarını gönderiyor. Çünkü, bu kanunu koyan Allah, (c.c) böyle ayarlamış.
Ey kudretine kurban olduğum Seni anlayamadık affeyle bizi Arayıp arayıp Sende
bulduğum Kurbanın olayım bağışla bizi
Zannederim bu kadar yeterlidir. Allah (c.c), kanun koyucudur. İnsan, Allah'ın koymuş
olduğu o kanunu bulandır. Ne acıdır ki, insanlar, kanunu koyanı takdir etmez, kanunu
bulanı takdireder.
'Milli gazete'de şöyle bir olay okumuştum: Felsefeci bir öğretmen, övüne övüne yeni
buluşları anlatıyordu. Edison'dan başlayarak, Galileo'yu ve yer çekimini bulan Newton'u
anlatıyordu. Bu arada, sanatı bulandan çok, o sanatı yapan sanatkardan bahsedilmesini
isteyen bir talebe sorar:
— Hocam, Newton yer çekimini bulmadan önce biz nasıl düşmeden yaşıyorduk?
Öğretmen şaşırır:
— Newton yer çekimini bulmadan önce de yer çekimi vardı oğlum.
— Peki, o zaman kim koymuş o yer çekimini? O yer çekimi çok muazzam bir şey ki, bulmak
bile kişiye ün ka-
170
zandırmış. Peki, o yer çekimini koyana hiçbir şey kazandırmamış mı?
— Çocuklar, vakit bitiyor, konuyu değiştiriyoruz.
Elbette... Konuyu değiştireceksin, işine gelmedi değil mi? İşine gelse idi, inanman lazımdı.
Ah gerçekler... Saklanmayın, çıkın artık, çömlek patlayalı yıllar oldu...
İşte böyle bir dünyada yaşıyoruz ki: Kanunları bulan övülüyor o kanunu kurana ise
sövülüyor. Fakat, artık sövemeyecekler, gerçekleri saklayamayacaklar. Çünkü, İslâm'a
sahip çıkan bir gençlik var. Öğreniyor, öğretiyor, yaşıyor... En azından, yaşamasa da,
yaşayamadığını biliyor ve üzülüyor. Velev ki bu gençleri;
Do'stlaringiz bilan baham: |