Partinin son ülke konferansında eğitim işleri hakkında kısa fakat esaslı sözler
söylendi. Eğitim hakkında beldelerden gelen gelen her bir vekil epeyce bir dert yandı.
Bütün cumhuriyet için ilk öncelik ekonomi olup, eğitim ikinci ya da üçüncü sırada olsa
da, bizim Türkistan’ın içine gömüdüğü karanlığa bakarak eğitimin birinci derecede
öncelikli olması gerek idi. Ama bizde basmacılık hareketi var. Fakat iyice
düşünüldüğünde bu basmacılık hareketi ve onun arkasından dört beş yıldan beri halkı
perişan hale getiren savaş bizim cehaletimiz yüzünden çıkmadı mı?
Bir şey akıl eden, anlayan halklar hiç ayakaltında ezildiler mi? 8 okul yerine 14,
belki 24 okul açıp, yazılı sözleşme ile değil, ondan daha önemli bir amaçla iş yürütme
neticesinde geri kalmışlık zincirinin her bir halkasına güçlü, güçlü darbeler indirilmiş
olunmaz mı?
3.1.18.
Gerçek İnkılap
56
(1922)
Biz kaç yıldan beri inkılabın en ateşli muhitinde duruyoruz.
Biz inkılabın en çok gücüne güç kattığı asırda yaşıyoruz.
Ekim devriminden beri bizim her bir hareketimiz her bir kımıldanışımız inkılaba
yönelik ve ona uygun olarak bakıp gerçekleşti.
Çürüyen, bozulan hayatımızı düzeltmek için her yolu deneyerek değiştik,
yenilendik. Fakat bunların çoğu, genellikle izleme yoluyla taklit usulüyle olmuştu.
56
“Türkistan” gazetesinin 1922 yılı 22 Ekim sayısında “A. Sulaymon” imzası ile basılmış. İlk defa Çolpan
“Eserler” i 4. cildinde yeniden yayımlandı.
142
Bu yüzden bu 4-5 yıl içinde gözle görülür bir değişimimiz olmadı. Beynimizde,
hayatımızın derin köşelerinde farklılık, yenilik olmadı. Bizde giyimde, sahnede, yürüyüş
ve duruşta yapılan değişimlerden kıyasla daha fazla değişim geçiren yerler vardı. Bunlara
kesinlikle önem vermedik. Başlarının gözünde yüzümüzü kızartacak birçok âdetimiz
olduğu halde bu adetleri “yapılmasa günah sayılmaz” inancı ile devam ettirdiği halde, biz
buna ses çıkarmadık, onlarla mücadele etmedik.
Biz sadece süse püse fazla önem verdik.
5 yıl köpürüp, kaynayıp, kendimizi her tarafa vurduktan sonra, şimdi gerçek
inkılabın gerekli noktasını bulmaya başladık galiba. Sanatta Batı yolu ile değil kendi
yolumuz ile bunu düzeltip ıslah etmemiz gerek yönündeki fikir yakın zamandan beri
gazetemizin sayfalarına çıkmaya başladı.
Mekteplerimizde de şekilden, görünüşten, yüzeysel parlaklıktan kıyasla manaya,
içteki sağlamlığa daha çok dikkat edildiği görülmektedir.
Gazetelerde kendi hayati meselelerimiz daha çok yazılıp, yeni çıkan
mecmualarımızda kendi hayatımızı kontrol etmeye artık önem verilmeye başlandığı
bilinmektedir.
Batı müziği altında yavaş yavaş yok olan, gömülüp giden çalgılarımızın
okutulduğunu, öğretildiğini, eğitim yoluyla tekrar canlandığını, bunun için mektepler
açıldığını duyuyoruz.
İşte bunlar bizim biraz olsun uyanmaya başladığımızı gösteriyor.
Bugünlerde Taşkent Şeriat Mahkemesi Taşkent’in saygın âlimleri ile birlikte bütün
mahalle imamlarını toplayıp bir toplantı başlatmış. O toplantıda halk arasından
yüzyıllardan beri devam edip, bir gelenek ve sevap sayılan bir adet sınıfına giren
hurafeleri bitirmeye karar kılınmış ve o kararı gerçekleştirmek için özel
planlar yapılıp
ciddi çözümlere başlanmış. O mecliste yasaklanan kötü adetlerimiz arasında ölünün
yedisinde, yirmisinde, kırkında ve yıl dönümünde yemekler verme, kadınların ağlaması,
tabutun önünde ağlama, siyah giyme gibi bizi diğerlerinin önünde maskara edecek zararlı
geleneklerde vardır ki, bu halk hayatının en karanlık köşelerinde yapılmış bir değişimdir.
İşte bunu alkışlamak, gün yüzüne çıkarmak, elden geldiği kadar gayret etmek
hepimizin en keskin vazifesidir.
143
Bitsin hurafeler!
Do'stlaringiz bilan baham: |