Дядя Горгудун мязар йери щаггында


c) Adı “bellü”Basat ve Farkındalığın Farkındaki Çözüm



Download 6,67 Mb.
bet219/289
Sana21.02.2022
Hajmi6,67 Mb.
#15826
1   ...   215   216   217   218   219   220   221   222   ...   289
c) Adı “bellü”Basat ve Farkındalığın Farkındaki Çözüm
Dedem Korkut geldi aydur,
Oğlanum sen insansın, hayvanıla mu­sahip olmagıl”
Birinci izleğin arkasında; içinde taşıdığı günah tohumunun cazibesiyle “tama” noktasında bo­ğu­şan ve yenik düşen öncü ama sıradan bir insanın trajik gerçeği vardır;
Bu trajik gerçeğin yaşanması ve kavranması arasındaki süreç, anlatıda insan’a ait çok yönlü ve varoluşsal karakterli değişimin gerekliliğini de bir ana hypogram2 olarak imlemektedir;
Oğuz Depegöz’e kar kılmadı, ürktü kaçtı. Depegöz çevirip önün aldı. (..) Elhasıl Oğuz yedi ker­re ürkdü, Depegöz önün alıp yedi kerre yerine getürdü. (..) Oğuz, Depegöz elinde tamam zebun ol­du.”(s. 107).
Tepegöz, önlenemez, engellenemez ve dizginlenemez bir felaketler diz­gesi oluştururken, anlatıcı, olay örgüsü içine sarmal bir düzenleyişle enjekte ettiği ikinci izleği öne çıkarmaya başlar. Bu izleğin ana hypogramı ise; insan, ancak farkındalığının farkını kavrayarak kendisinin ve evrenin kurtuluşunu sağlayabilir, cümlesi ile ifade edilebilir.
Dedem Korkut’un Basat’a ayıttığı, “Oglanum sen insansın hayvanıla mu­sahip olmagıl!” sözü, Husserl fenomenolojisinin çekirdeği olan “ben” ve “bilinç”3 kavramlarının oluşturulmasında bir hareket ma­nivelası görevi üstlenir. Böylece, bilgi kategorisi ile varlık kategorisi arasındaki bağı kuramayan in­san, bu söze tutunarak kendine dönüşün yolunu bulur. Bu çağrı, “Oglanum” sözüyle içtenliğe”, “sen” sözcüğüyle “ben”in bilincine ve “insansın” hükmüyle de yüksek bir değer dizgesine açılır: “Sen insansın hayvanıla musahip olmagıl!” denirken, “hayvanıla musahip olma” sözündeki rastlantısallığa özellikle dik­kat çekmek isteriz. Fenomenoloji, özün görülenmesine büyük önem verir. Husserl, rastlantısal (coinci­den­tal/accidental) olmayan ve nesnel zaman için­de değişmeyen bir değer olarak kabul ettiği öz’üngörülen­mesinde şeylerin/ fenomenlerin kendilerine gitmeyi/ dönmeyi temel hareket ilkesi olarak benim­ser.4
Dede Korkut, Oğuz ürküp kaçtığında düşen ve arslanlar tarafından bü­yütülen Basat’a seslenirken onun “hayvanıla musahip olma”klığını, rastlantısallık olarak görür ve bundan kurtularak geçen nesnel zamana rağmen de­ğişmeyen özüne dönmesini ister;“sen insansın, hayvanıla musahip olmagıl. Gel yahşi at bin, yahşi yiğitlerle eş, yort.” İnsanlık/insanilik durumu, Basat’ın zamanla değişmeyen özünü belirttiği kadar, belli bir varlık tabakasına ait ol­duğunu da vurgular.
Bu söz, ayrıca tabakalar arası geçilmezlik ilkesini kesin bir şekilde vur­gulayarak, insanı, evrenin en gelişmiş, en yetkin yer’deki ben’inin bilincine de eriştirir. İnsan bu yönüyle, yani kendi kendisiyle ve şey’lerle olan ilişkisinin bi­linciyle varolan tek yaratıktır. Bu ilişkide olma bilinci, onu, diğer varolanlar arasında Heidegger’in deyimiyle Dasein1 kılar. Dasein insan, bireysel an­lamda kendisiyle ve öteki şeyler’le kurduğu ilişkinin türevsel çokluğunu, çeşit­liliğini kavrayan, olanaklarının ve münhalliğin farkında olan bir kişidir. Bu in­san, kaygıya açık yönüyle her an kendisini yeniden kura­bilecek bir donanıma sahiptir. Bu donanım, onu, sürekli bir oluş içinde tutar.
Basat, doğanın kendisine enjekte ettiği gücü, “sen insansın!” sözünün aydınlığıyla “bir şeye yönelmişlik”,2e ve “bir şey hakkındalık”a çevirince; Da­sein bir insan haline gelir. Yani kendisinin varlık tabakaları arasındaki yerini “bellü”leyip kavrayarak şeyler’de yitip gitmekten kurtulur, kendi özüne döner ve farkındalığı’nı yaşar. İşte çözüm, bu farkındalığın sürekli bir iç aydınlan­masına dönüşmesiyle ortaya çıkar. Basat, Tepegöz felaketine karşı önce bi­linen yöntemleri dener; sapan çeker, kılıç urur, ok atar vs.. Fakat bu eylemlerin sorunu çözmeye yetmediğini görünce, diğerleri gibi yok saymak ya da ondan kaçmak yerine, kafasında yeni sorular üretir ve bu soruları eylem aktı ile birleştirerek cevap niteliğinde çözüm dizgeleri oluşturmaya çalışır:
Mere Kocalar, munun ölümü nedendir?. (..) Def’i Basat koçu ba­sıp boğazladı, derisini yüzdü. Kuyruğuyla başını deriden ayırmadı. İçi­ne girdi (..) Basat mağara kapısına vardı. Gördü bir kınsız kılıç dur­maz, inerçıkar. Basat aydur: Men buna bitekellüfyapışmayamdeyüpkendü kılıcını çıhardı, tut­du. İki pare böldü. Vardı bir ağaç getürdü, kı­lıca tutdu anı dahi iki pare eyledi. Pes yayını elin aldı, ok ile ol kılıç ası­lan zenciri urdu. Kılıç yere düşdü, gömüldü.”(s. 110, 111, 112).
Görüldüğü gibi Basat, karşılaştığı sorunları aşmak için yalnızca el altın­daki çözümlerden yararlanmaz, insiyatif kullanarak o anda yeni çözümler de üretir ve bunları dener. Çözümsüzlüğü ve kaçmayı hiç düşünmez. O, insan olarak, kendisinin ve şartlarının farkında olan, değişik kategorilerdeki bilgi ve güç aktlerini birleştirerek bir şey’e, bir şey hakkındalık’a yönelten -devri için-Dasein bir kişiliktir.
Böylece Basat, Türk edebiyatında pek sözü edilmeyen bir Alp-bilge tipi örneği oluşturur. Bu tip, eski ulu kişilerin, şamanların veya kamların bilgeliği­ni alp tipinin gücüyle birleştiren ve daha sonra İslami kabullerin etkisiyle bil­geliği “eren”liğe dönüştüren derin ve asli karakterli bir geçiş tipidir. Bu tipin, bilgeliği erenliğe dönüştürmeyen bir çizgisinin tarih içinden akarak günümüze kadar geldiğini de özellikle belirtmemiz gerekir. Doğrusu yıllarca ihmal edilen bu Alp-bilge tipinin, bilimsel anlamda açımlanmaya ve tartışılmaya ihtiyacı vardır.
Basat, bilişsel ve eylemsel aktı birleştirerek çözüm dizgeleri oluşturan, bunları ard arda uy­gu­layan yüzü tamamen bu dünyaya dönük böylesi bir Alp-bilge tipidir. Ancak anlatı içinde zaman zaman bu yönüyle bağdaşmayan eylemlerde bulunduğu da gözlenir. Bunun nedeni, İslami bir endi­şenin metne sonradan ‘iliştirilmesi’dir. Bu durum, Tepegöz öyküsündeki nedensellik ilkesinin ihmal ve ihlal edildiği yegâne anlatı kusurunu oluşturur.
Zira metinde geçen ve bu tarz bir duyuşu dile getiren kalıp sözler ve ey­lem aktlerinin, metnin bütünlüğü ve karakter arkatasarımı ile tam bir uyum göstermediği, anlatıdaki sağlam nedensel örgüyü bozduğu özellikle dikkati çekmektedir. Sözgelimi, Tepegöz’ün hazinesini almak üzere Künbet’e giren ve ölümle yüzleşen Basat oradan mucize ile kurtulur; “Basat’un diline bu gel­di kim Lâ ilahe illa’llah Muhammedün Resülullah, dedi. Hemen dem künbed ya­rıldı. Yedi yerden kapu açıldı, birinden taşra geldi. Depegöz künbede elin sokdu. Eyle sarsdı kim künbed zir ü zeber oldu. Depegöz aydur: Oğlan kur­tuldun mı? dedi. Basat aydur: Tanrum kurtardı, dedi.”(s.112). Bu ifadelerin metinden çıkarılması, yapısal veya içeriksel anlamda anlatının kurgusunda hemen hiç bir değişime neden olmaz. Üstelik, -İslami çevrelerce eleştirilme­den rahat okunsun diye, sonradan metne iliştirildiğine inandığım- bu ifadeler, Basat’ın çevreyi dünyalaştırırken insanlaşması ve kendini kurması sürecine hiç bir katkı sağlamadığı gibi zaman zaman bu süreçle çatıştığı da gözlenir.
Oysa anlatının baş kişisi Basat’ın yaşamında, özellikle Dede Korkut’un ona kendine dönüşün yolunu göstermesinden sonra rastlantısallığa hemen hemen hiç yer yoktur. Bu durum, onu, çarelerin tükendiği yerde bir çare hali­ne dönüştürür; bir oğlunu Tepegöze yem olarak vermiş şimdi ikinci ve son oğlunu vermemek için Basat’tan yardım isteyen gözü yaşlı bir ana,“İç Oğuz­da, Taş-Oğuzda adı bellü / Aruz-oğlu Hanum Basat, mana meded” diyerek, onun “adı bellü”çareliğine sığınır; “adı bellü” ifadesi, anla­tının başlangıcında Dedem Korkut’un “sen insansın” uyarısından beri, özü oluşturma ve geliştir­me bakımından Basat’ın “adı(nı) belli” ettirecek kadar ilerlediğini kesinler. Zi­ra Dedem Korkut, Basat’ın adını vermiş, ama Oğuz’da “belli” kılmak Basat’a düşmüş ve o kendi özünü geliştirerek bunu başar­mıştır. Aslında gözü yaşlı bu ana, yaşamın her şeye rağmen devam eden yüzünü simgeler. Analık, bü­tün dişil, doğurgan ve bereketli oluşların kaynağını çağrıştıran sıcak bir imge­dir Bu yüzden anlatıdaki gözü yaşlı ana’nın özelde kendi oğlu için “adı bellü” Basat’tan istediği fedakârlıkları, sorumluluğu, genelde yaşamın devam eden yüzü, tüm Dasein kişiliklerden istemekte, beklemektedir. Aksi takdirde, Azeri bir ananın dileğini yaktığı bir türküde söylediği gibi; “Men anayam, bu sesim­de yerin göğün derdi var. / Sülhe gelin ey insanlar, yoksa dünya mehvolar!” Analık, evrenin bilinci olan insanlığımızın sağduyu­sunu, yaşama azmini ve geleceğe olan ümidini temsil eder. “Adı bellü”Basat, “hayvanla musahıp”lığı bırakıp insane­lığını kavradıktan ve “yahşi yiğitlerle eş, yort”tuktan sonra; de­ğerler dizgesinden gelen “Olması gerek!” sesini duyumsar ve bütün varoluşu­nu bu duyumun arkasına koyar. Böylece gücünü ve bilgisini “bir şey hakkındalık”a, “bir şeye yönelmişlik”e çevirir ve tüm insanlığı büyük bir felaketten kurtarır; evrenselleşme eğilimi gösteren Tepegöz belasını, ateşin kesin ve keskin değişim gücüyle -kızgıyla gözünü dağlar- etkisizleştirir ve sonra da kafasını keserek, kan akıtıp büyüyü bozarak- ebediyyen yok eder. Bu durum Basat’ın varlığını iyice kesinleştirir; adı iyice belirginleşir, “bellü”leşir.
Çıkarım
Tepegöz anlatısına ait hypogram dizgesini şöyle kurabiliriz:
a) Varoluşsal kaynaklı ihlal ve iğfal eylemleri, tıpkı kategoryal mesafe il­kesinin aşıl(a)mazlığı gibi, geri döndürül(e)mez olduklarından Tepegöz biçi­minde tüm evrensel düzeni tehdit eden silsilevî felaketler doğurabilir.
b) İnsan içindeki zaafa “tama”‘ noktasında yenilip böyle bir ihlalde bulun­duğunda aynı kayıt­sız­lığı sorun ortaya çıktıktan sonra da göstermemeli ve asla varoluşsal sorunları itme, depme, kesme, taşa tutma gibi şiddet içeren yöntemlerle çözmeye çalışmamalıdır.
c) Böylesi zor bir durumda; evrenin bilinci olan insanın önce kendi farkındalığını kavraması, sonra da bilgi ve eylem aktlarını birleştirerek daima yenilenebilen bir çözümler dizgesi kurması ve uygulaması gerekmektedir.
d) Evren ve insan arasında, daha doğrusu tüm varlık tabakaları arasın­daki ilişkiler, rastlan­tı­sal­lığın kurduğu sıradan, anlamsız oldubit­tiler yığını de­ğil, karşılıklı determinasyonlara dayalı anlamlı ve dengeli bir “etkileşimli varo­luş süreci”dir.
e) İnsan, kendisine ve evrene ait tüm karşılıklı etkileşimler sürecinin so­rumluluğunu yükle­ne­bilecek üstün bir bilincin adıdır. Ev­rensel anlamdaki ya­şamın olumlayıcı yönde ilerlemesi, bu üstün bi­lincin, kendini farkediş kılavuz­luğunda yapıcı ve yaratıcı etkinliğe yönelmesine bağlıdır.

Download 6,67 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   215   216   217   218   219   220   221   222   ...   289




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©hozir.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling

kiriting | ro'yxatdan o'tish
    Bosh sahifa
юртда тантана
Боғда битган
Бугун юртда
Эшитганлар жилманглар
Эшитмадим деманглар
битган бодомлар
Yangiariq tumani
qitish marakazi
Raqamli texnologiyalar
ilishida muhokamadan
tasdiqqa tavsiya
tavsiya etilgan
iqtisodiyot kafedrasi
steiermarkischen landesregierung
asarlaringizni yuboring
o'zingizning asarlaringizni
Iltimos faqat
faqat o'zingizning
steierm rkischen
landesregierung fachabteilung
rkischen landesregierung
hamshira loyihasi
loyihasi mavsum
faolyatining oqibatlari
asosiy adabiyotlar
fakulteti ahborot
ahborot havfsizligi
havfsizligi kafedrasi
fanidan bo’yicha
fakulteti iqtisodiyot
boshqaruv fakulteti
chiqarishda boshqaruv
ishlab chiqarishda
iqtisodiyot fakultet
multiservis tarmoqlari
fanidan asosiy
Uzbek fanidan
mavzulari potok
asosidagi multiservis
'aliyyil a'ziym
billahil 'aliyyil
illaa billahil
quvvata illaa
falah' deganida
Kompyuter savodxonligi
bo’yicha mustaqil
'alal falah'
Hayya 'alal
'alas soloh
Hayya 'alas
mavsum boyicha


yuklab olish