Çolpan’in köŞe yazilari (İnceleme-metiN)



Download 4,95 Mb.
Pdf ko'rish
bet141/229
Sana13.07.2022
Hajmi4,95 Mb.
#791179
1   ...   137   138   139   140   141   142   143   144   ...   229
Bog'liq
yokAcikBilim 10166144

3.1.71.
 
Kızıklar
305
 (1936) 
Anlattıklarına göre, evvel zamanda bir Han’ın kendine özel bir kızıkçısı varmış. Bir 
gün Han’a selam verip girdiğinde o kızıkçı ile Han arasında işte şöyle bir konuşma 
geçmiş: 
Han: - Peki, falanca, nasılsın? 
Kızıkçı: - At gibi, efendim. 
Han (gülerek): - At gibi mi yoksa it gibi mi? 
303
Muhammet Ali Han (Madilihan) – Umurhan’ın oğlu. 1810 yılında doğmuş. 1822 yılında Hokant hanı 
olmuş. Onun hanlık döneminde sulama işleri geliştirilmiş, hanlık sınırları genişletilmiştir. 1840 yılında 
Nasrullah Han ile yaptığı savaşta yenilmiş ve ona tabi olmuştur. 1842 yılında Emir Nasrullah tarafından 
katledilmiştir. 
304
Kırmızı giyen. 
305
“Gülistan” dergisinin 1936 yılı 6. sayısında “Çolpan” imzası ile yayımlanmıştır. “Sanat” dergisinin 1991 
yılı 9. sayısında (neşre hazırlayan Sirociddin Ahmed) ve “Edebiyat Nedir?” toplamında tekrar 
neşredilmiştir. 
“Gülistan” dergisi esasında neşre hazırlanmıştır. 
Çolpan makalede halk kızıkçılık sanatı temsilcileri hakkında fikir yürütürken, kızıklar hakkında bilgi 
toplayıp, onların ortaya çıkışını öğrenme gerekliliği üzerinde durmuş. Makalede kaldırılan muamma hala 
daha kendi önemliliğini kaybetmemiş. 


273 
Kızıkçı: - Öyle ise, varlığınız sayesinde it gibi… 
Han (ciddi): – Niye öyleyse, önce “at gibi” demiştin? 
Kızıkçı: - O zaman efendim, varlığınızın gölgesi bize ulaşmamıştı.
Bunu aktaranlar bundan sonrasını, yani bu cevaptan sonra biçare kızıkçının başı 
yerinde kaldı mı yoksa derhal bedeninden ayrıldı mı, bunu söylemediler. Genellikle saray 
olaylarını daha çok sarayın has tarihçileri, “vakanüvisler” yazarlardı. Onların 
çoğunluğunun boş övgülerden ibaret olduğu ise hepimizce malum. Bir sarayın 
rezilliklerini sadece başka bir sarayın vakanüvisti cesaret edip yazabilirdi. Padişahlara dil 
uzatmak, onları hak ve hakikat hakkında biraz eleştirebilmek için Firdevsî ve Fuzulî gibi 
saraydan uzak duran ve yüksek şairlik makamına erişmiş kişiler gerekti. Tarihte böyle 
simalara da rastlanmaktadır. 
Saray vakanüvisleri sessiz kalmış olsalar da, yukarıdaki cevabı veren kızıkçının 
Han hazretlerinden herhalde mükâfat almadığı kendiliğinden malum. Bunun gibi hassas 
dönemlerde sessiz kalmanın kendi de çok şey anlatmaktadır. Halk “indemegenim, nime 
degenim”
306
dememiş midir zira? 
Padişahlar, sultanlar, hanlar ve zenginlerin eksiklikleri yüzünden kan döküldüğü 
zamanlarda, halkın çoğunluğunun derdini bir ılgın ağacı yaprağına bile söyleyemediği 
devirler (bu konuda bilinen bir hikâye var değil mi, “padişahın başı kel imiş”) oldu. Bu 
devirlerde halkın zor durumunu, memleketin kara günlerini, çoğunluk fukaranın dert ve 
kederlerini herhangi bir saray ya da halk kızıkçısı çıkıp “şaka” yolu ile anlatırdı. Büyük 
büyük kalabalıklarda, yıllık bayramlarda, gece gündüz süren kutlamalarda konuşan 
kızıkçılar, binlerce insanın yoğun ilgi ile kendilerine dikkatlice baktıklarını 
göstermelerinden sonra, cemiyetin cazibesi ile cesaretlenip, memleketin büyüklerini, 
beyler, hâkimler, kadılar, reisler, mühürdarlar ve hatta hanların kendilerini eleştirirlerdi. 
Sonuçta bazılarının başı gitti, bazıları “sürgün” edilip, bazıları ise başka memleketlere 
kaçıp, harap olurdular. Sadece onların ağızlarından çıkan büyük hakikatler doğrucu 
şairlerin ölmez eserleri gibi halkın gönlüne yazılıp kalırdı ve nesillerden nesillere 
aktarılırdı. Sadece şairlerin eserleri kâğıda yazıldığı için bugüne kadar saklanarak geldiği 
306
“indemegenim, nime degenim”- Sessizliğim bile çok sey anlatır anlamında bir deyim.


274 
halde, o kızıkçıların söylediği gerçekler dilden dile geçerken, yüz yılların uzun yolları 
içinde yitip, yok olup gitmişlerdir. 
Yakın Doğu’nun ortak hazinesi diyebileceğimiz Nasrettin Hoca, bu büyük kişilerin 
üstadı değil mi? Oda bu “kızıkçı” denilen şerefli unvana sahip oldu. Kızıkçılık şeriata 
aykırı diyerek onu aşağılayanlar seviyesiz din adamlarından başkaları değildi! Hala 
öğrenilmeyen, incelenmeyen ve ortaya çıkmayan, feodalizm devrine ait tarihimizde 
büyük doğrucu kızıkçıların çok olması gerek. Ezilmiş, baskı ve zulüm altında inlemiş 
halkın eğlenmesine, sevinmesine, oynama, gülme ve keyif almasına sebep olan doğal ve 
güçlü akım, ruhani jandarmalarının
suni engellerini yıkıp geçen güçlü o akım, işte o 
büyük talebe yaraşır büyük üstatlar yetiştirmiş. Sözlü Edebiyatı iyice inceleyen bilimsel 
merkezlerimiz o edebiyatın işte bu önemli kısmına da gereken önemi verseler, çok değerli 
şeyler kazıp çıkarılacak, daha nice gülüş hazinesine sahip olacağız.
Evvel zaman büyük kızıkçılarını, bu zamanda hayat bulup geniş kitleleri güldüren 
büyük ve küçük kızıkçıları biraz araştırdım.
Hüdayar devrinin meşhur kızıkçılarından olan “ağzı büyük” Normat ile 
Abdulaziz’den ötesini hiç kimse bilmiyor. Onlardan sonra şimdiki Yusufcan Ağabey 
(Mergilanlı) in hocası olan kızıkçı Mathalık gelir, onun hakkında Yusufcan Ağabeyden 
bilgi almak mümkün. Muhtemelen Yusufcan ondan sonrakiler hakkında da bilgi verebilir. 
Herhalde bazı kaynakların varlığını ganimet bilip, onlardan bir şeyler öğrenmek gerek 
idi. Bu da bilimsel inceleme kurumlarımız boynuna düşen görevdır.
Kızıkçı Mathalık’ı Fergana’da duyanlar çoktur. Bu adam ölecek vaziyetteyken de 
kızıkçılığı bırakmamıştır. Bunun hakkında işte şöyle bir latife aktarırlar: 
Kızıkçı Mathalık ölüm döşeğinde yatıyordu, durumu ağır, her bir nefesinde onun 
can vereceğini beklemektedirler. O sırada Yusufcan söze başlar: 
-
Usta, böyle yaparak yolculuğa koyuldunuz anlaşılan. O dünya çok uzak diyorlar, 
yorulmadan, usanmadan ulaşın, ne olursa olsun… Sağlıklı olarak giderseniz bizden önce 
gidenlere, kızıkçılar “ağzı büyük” Normat’e ve Abdulaziz’e selam götürünüz… 
-
Evet, selamını da söylerim. “Hiç aklı başına gelmedi şu Yusuf’un, nefesi de 
gittikçe soğumaktadır”, diye üstelik azıcık överim sizi.
-
O dünyada da insan bol deniyor. Törenlerde söz alıp oradakileri de güldürür 
müsünüz? 


275 
-
Evet, orada bu tür törenler yoksa yaparız elbette! 
-
Oranın insanları buranın insanlarından daha cömert diyorlar. İşleriniz patlayıp, 
elinize çok çok para geçerse, bize de az az gönderirsiniz! 
-
Evet, elbette, göndermez miyim? Piyasa çok iyi olursa, bir karışlık mektup yazıp 
seni de yanıma aldırırım! 
Ölürken de kızıkçılığı bırakmayan bu insanların diri oldukları zamanda halkın 
manevi durumuna nasıl etki ettikleri kendi kendinden görünmektedir.
Yusufcan hala hayatta. Bugün Riştan bölgesinde çalışmakta. Bütün Fergana’da onu 
bilmeyen yok. Taşkent, Semerkant, Buhara’da da onun şöhreti var. Kızıkçılığın dışında 
da ezgilerimizi iyi biliyor, ezgilerimizin çalgı kısmındaki yöntemler konusunda ve de 
milli dansta üstat sayılan bu kişi, kendisinin eski repertuarı ile kolhoz üyesi herkesi hala 
daha güldürmektedir. Onun, basmacılar, onların büyük büyük kumandanları, şehirden 
şehire giden tüccarlar hakkındaki latifeleri hala daha dilden dile söylenip durmaktadır. 
Yusufcan Ağabeyin hayatında ondan faydalanmak (kızıkçılık tarihine ait materyaller 
almak, dans ve çalgı yöntemlerini öğrenmek, yazıya geçirmek) gerek idi.
Hokant’ta meşhur askiyacılar (Yunus ve diğerleri) ihtiyar Kamil adlı bir kızıkçı, 
onun yanında yine arkadaşları var. (daha önce geçenler Normat ve Şamatlar.) 
Mergilan’da Yusufcan Ağabeyin dışında Mahsum Mamacon, İhtiyar Süleyman, 
İhtiyar Osman adlı kızıkçılar, Celil, Mamacon, Dede Mamat adlı askiyacılar var. 
Andican’da akordeoncu Arif ile onun arkadaşları.
Harezm’de eskilerden kızıkçı Balta, Tok Tok Baba, şimdikilerden Yusuf ve 
Kurbanbay, Dede Avaz. Bu sonuncu yeni şöhret kazanmış kızıkçılardandır. 
Nemengan’da Mirzarahim adlı bir marangoz birçok meclisi gülmekten kırıp 
geçirmektedir. 
Taşkent’te kızıkçı Kerim’i bilmeyen var mı? Onun oldukça zengin bir repertuarı 
var. Bu kişi Rus palyaçolarından en meşhurlarını görmüş, biraz onların etkisinde kalmış. 
Onun ilk kez ortaya çıkışı 1905-1906 yıllarındadır ve 30 yıldan beri sirklerde 
çalışmaktadır. Sadece kızıkçı değil, iyi bir akrobat, at oynatıcısıdır (hanımı ile birlikte 
Download 4,95 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   137   138   139   140   141   142   143   144   ...   229




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©hozir.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling

kiriting | ro'yxatdan o'tish
    Bosh sahifa
юртда тантана
Боғда битган
Бугун юртда
Эшитганлар жилманглар
Эшитмадим деманглар
битган бодомлар
Yangiariq tumani
qitish marakazi
Raqamli texnologiyalar
ilishida muhokamadan
tasdiqqa tavsiya
tavsiya etilgan
iqtisodiyot kafedrasi
steiermarkischen landesregierung
asarlaringizni yuboring
o'zingizning asarlaringizni
Iltimos faqat
faqat o'zingizning
steierm rkischen
landesregierung fachabteilung
rkischen landesregierung
hamshira loyihasi
loyihasi mavsum
faolyatining oqibatlari
asosiy adabiyotlar
fakulteti ahborot
ahborot havfsizligi
havfsizligi kafedrasi
fanidan bo’yicha
fakulteti iqtisodiyot
boshqaruv fakulteti
chiqarishda boshqaruv
ishlab chiqarishda
iqtisodiyot fakultet
multiservis tarmoqlari
fanidan asosiy
Uzbek fanidan
mavzulari potok
asosidagi multiservis
'aliyyil a'ziym
billahil 'aliyyil
illaa billahil
quvvata illaa
falah' deganida
Kompyuter savodxonligi
bo’yicha mustaqil
'alal falah'
Hayya 'alal
'alas soloh
Hayya 'alas
mavsum boyicha


yuklab olish