56
Bu derneğin üyeleri de, Encümen-i Daniş’in üyelerinden farklı bir kim-
liktedir. Şöyle ki, Encümen-i Daniş 73 üyesinden 16’sı Medrese eğitimi
çıkışlı olmasına karşın, Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye’de medrese çıkışlı-
lara hiç yer verilmemiştir. Bu aynı zamanda mektep ve medrese çıkışlılar
arasında farklılığın giderek derinleştiğini gösterir (İhsanoğlu, 1992: 366).
Bir başka deyişle, böyle bir tutum, laik ve dini bilgi, doğu ve batı bilimi
arasındaki tartışmayı da alevlendirir. Bu iki derneğin iki ortak yönü ol-
duğu söylenebilir: bunlardan birincisi Fransızca’dan çeviriye ağırlık ver-
meleri;
ikincisi ise, her ikisinin de yine devlet eliyle kurulmasıdır.
Yeni heyecanla kurulan Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye adlı dernekteki
bilimsel gelişmeleri tanıtmak üzere 1862’de “
Mecmua-i Fünun
” adında
ikinci bilimsel dergi çıkarılmıştır. Öte yandan 1849’da Mektep-i Tıbbiye-
i Şahane tarafından çıkarılan ve özel alanla ilgili
Vakayi-i Tıbbiye
ilk bi-
limsel dergi olmasına karşın
Mecmua-i Fünun
’un özelliği bir çok konu
alanıyla ilgili yazıyı içermesidir (Bahadır 2001: 11-16). Bundan böyle, sa-
nayileşmiş bir toplumun kuramsal olarak alt yapısını oluşturmak amacıyla
başta iktisat olmak üzere, felsefe, coğrafya ve fen bilimleriyle ilgili konu
alanlarını içeren bu dergi, hem düzyazı bilim dilini geliştirmesi (Ülken
1992, 340-350; Paker 1991, 19), hem de içerdiği konu alanları açısından
ilk ansiklopedik çerçeveyi oluşturan dergilerden biri sayılabilir.
Bu dergide Münif Paşanın fen bilimleriyle ilgili çevirilerine koşut ola-
rak felsefe alanında da çeviriler yaptığı görülmektedir. Kuşkusuz bu, te-
melde fen bilimlerinin soyut düşünceyle ilişkisini ortaya çıkarır. Ancak
daha derin düşünülecek olursa, Münif Paşa’nın bu iki konu alanının bu-
luşturmasının altında fen bilimlerine sadece pratik aaçlı olarak bakmak
yerine, toplumun kültürel alt yapısı ve yaratıcılığın temel taşını oluşturan
soyut düşünce yeteneğini geliştirme düşüncesi yattığı öne sürülebilir. Bu
yukarıdaki bölümde öne sürülen fen alanındaki çevirileri doğal olarak fel-
sefe alanındaki çeviriler izlediği şeklindeki savın da doğrulanması olarak
görülebilir.
Muhaverat-ı Hikemiye
(1859) (Felsefi Konuşmalar) adlı bu
yapıtta Voltaire, Fénélon ve Fontenelle’den alıcı kitleyi (okur kitlesini)
gözönünde bulundurarak seçilmiş parçalar, bir antolojide toplanmıştır
(Berkes, 2002: 264). Bununla birlikte, bilimsel yazılarda kullandığı düz-
yazı biçeminden farklı olarak felsefenin okuyucu açısından anlaşılırlığını
kolaylaştırmak amacıyla, bu yapıtta söyleşi biçemini seçtiği görülür.
Sonuç olarak bu bilimsel derneğin Encümen-i Daniş’in fen ve felsefe
alanındaki eksikliğini doldurarak, onun bir tamamlayıcısı olduğu söylene-
bilir.