Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Ders Notları Öğr. Gör. Ali YAYLA
Sayfa 115 / 174
Türkiye, Balkan devletleriyle ilişkilerini bu şekilde düzeltirken, bu
devletler de kendi aralarındaki sorunları çözümlemeye ça-
lışmaktaydılar. Bu gelişmelerin
sonucu olarak, 1929 yılına doğru
Balkan devletleri arasındaki ilişkiler oldukça düzelmiş ve bir işbir-
liği ortamı doğmuş bulunuyordu. 1930 yılında Türkiye ile Yunanis-
tan arasında yakınlaşmanın başlaması, diğer Balkan devletleri
üzerinde de olumlu etki yaptı. Bu arada da Balkan Antantı düşün-
cesi ortaya atıldı. Bu da, Türkiye dahil bütün Balkan devletleri ta-
rafından olumlu şekilde karşılandı.
Bunun üzerine Türkiye, Yugoslavya, Yunanistan, Romanya, Arna-
vutluk ve Bulgaristan’ın katılmasıyla, 5 Ekim 1930’da, Atina’da
Birinci Balkan Konferansı açıldı. Bundan sonra da, Ekim 1931’de
İstanbul’da, Ekim 1932’de Bükreş’te, Kasım 1933’de Selanik’te ol-
mak üzere ikinci, üçüncü ve dördüncü Balkan Konferansları yapıl-
dı.
Bu konferanslarda, Balkan devletleri arasında çeşitli alanlarda iş-
birliği yapılması kararlaştırılmış, ancak siyasî birliğin kurulması
sağlanamamıştır. Görüşmelerde, özellikle
Arnavutluk ve Bulga-
ristan’ın, Balkanlar’da statükonun değiştirilmesinde dolaylı olarak
ısrar etmeleri, diğer Balkan devletlerinin siyasî alanda da birbirle-
rine daha yaklaşmasına yol açmıştır. Diğer yandan, özellikle 1933
yılı başlarından itibaren İtalya ve Almanya’nın izledikleri dış politi-
ka, bu devletleri daha sıkı işbirliğine yöneltmiştir.
Bunların sonucu olarak, barışın güçlenmesini isteyen Türkiye, 14
Eylül 1933’de, Ankara’da, Yunanistan ile bir “Samimi Anlaşma
Paktı” imzaladı. Bunun arkasından, 22 Eylül 1933’de, Sofya’da,
Bulgaristan ile 1926’da iki ülke arasında yapılmış olan antlaşmayı
beş yıl uzatan bir belge imzaladı. Bunları, 17 Ekim 1933’de, Anka-
ra’da imzalanan Türkiye-Romanya Dostluk, Saldırmazlık, Hakem
ve Uzlaşma Antlaşması ile 27 Kasım 1933’de, Belgrat’ta imzalanan
Türkiye-Yugoslavya Dostluk, Saldırmazlık, Hakem ve Uzlaşma Ant-
laşması izledi.
Böylece, Türkiye’nin yaptığı bu ikili anlaşmalarla, Türkiye aracılı-
ğıyla beş Balkan Devleti dolaylı olarak anlaşmış oluyorlardı. Bu da,
Balkan Antantı’nın temelini meydana getirmiştir. Ancak, Neuilly
(Nöyyi) Antlaşması’nı kendi lehine değiştirmek isteyen Bulgaristan,
bütün ısrarlara rağmen bu ittifak sisteminin dışında
kalmak iste-
miştir.
Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Ders Notları Öğr. Gör. Ali YAYLA
Sayfa 116 / 174
Bunun üzerine Türkiye, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya ara-
sında tek bir anlaşma ile birbirlerine bağlanmak üzere, 1934 Şubat
ayı başında, Belgrat’ta toplantı yapılmış ve Balkan Antantı’nın ta-
sarısı hazırlanmıştır. 9 Şubat 1934’de, Atina’da, bu tasarının imza-
lanması ile de, Balkanlarda barışın güçlendirilmesi amacıyla “Bal-
kan Antantı” kurulmuştur. Bu antlaşmaya göre:
a.
Türkiye, Yugoslavya, Yunanistan ve Romanya bütün
kendi Balkan sınırlarının güvenliğini karşılıklı olarak ga-
ranti ediyorlardı.
b.
Taraflar, bu antlaşmayı imzalamamış olan diğer herhangi
bir Balkan ülkesine karşı birbirine önceden haber verme-
den siyasî hiçbir harekette bulunmamayı ve siyasî hiçbir
yükümlülük altına girmemeyi garanti etmekteydi.
c.
Antlaşma, taraflarca uygun karşılanacak her Balkan ül-
kesine açık bulunacaktı.
Görüldüğü gibi, bu antlaşma, Balkan Antantı’nı imzalayan devlet-
lerin Balkanlardaki sınırlarını korumayı ve Yarımadadaki statüko-
yu değiştirmek isteyen devletlere karşı önlem almayı amaçlıyordu.
Balkanlarda böyle bir
politika izleyen devlet ise, Ege Denizi’ne ye-
niden çıkmak ve Romanya’dan Dobruca’yı almak isteyen Bulgaris-
tan idi. Dolayısı ile de, alınan önlem bu devlete karşı idi. Antant,
bu bakımdan ortak bir savunma antlaşması niteliğinde görünüyor-
du.
Nitekim Balkan Antantı’na bağlı olarak Atina’da gizli bir protokol
imzalanmıştı. Buna göre, antlaşmada imzası olan devletlerden biri,
Balkanlı olmayan bir devlet tarafından saldırıya uğrar ve buna bir
Balkan Devleti de yardım ederse, diğer devletler bu saldırgan Bal-
kan devletine karşı birlikte savaşa gireceklerdi. Ancak, bu Protokol
üzerine Türkiye, bir Rus-Romen savaşında Romanya’ya yardım et-
meyeceğini Sovyetler Birliği’ne bildirmiş, Yunanistan da, bu Proto-
kolün kendisini İtalya ile bir silâhlı çatışmaya götürmeyeceği husu-
sunda, İtalya’nın Yugoslavya’ya saldırması halini düşünerek, bir
not koymuştu.
Türkiye, Balkan Antantını, Balkanlarda statükonun, dolayısıyla
barışın korunmasına yardımcı, aynı zamanda Balkan devletleri dı-
şından gelebilecek tehlikelere karşı bir engel olarak görüyordu. Bu
tarihlerde Türkiye için en büyük tehlike, Balkanlar’da ve Doğu Ak-
Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Ders Notları Öğr. Gör. Ali YAYLA
Sayfa 117 / 174
deniz’de
istekleri bulunan, sahip olduğu Oniki Ada ile de Türki-
ye’nin komşusu olan İtalya idi. Bu nedenle Türkiye, İtalya’nın ya-
yılma politikasına karşı Balkanlar’da istikrar istemekteydi. Aatürk,
Antantın kurulmasından sonra daima bunun güçlenmesi için ça-
lışmış ve bu konuda düşüncelerini çeşitli vesilelerle açıklamıştır.
Aynı zamanda da bu antlaşmaya girmemiş olan diğer Balkan Dev-
letleri’ne telkinlerde bulunmuştur.
Balkan Antantı, kuruluşundan itibaren çeşitli alanlarda bazı başa-
rılı sonuçlar aldı. Nitekim, 1935’de, İtalya’nın Habeşistan’a saldır-
ması üzerine, Milletler Cemiyeti’nin aldığı zorlayıcı ekonomik ön-
lemlere, bu dört devlet birlikte katılmışlardır. Diğer yandan, Mont-
reux (Montrö) Konferansı’nda, Boğazlar statükosunun Türkiye le-
hine değiştirilmesinde, Antant üyeleri aynı dayanışma politikasını
izlemişlerdir.
Ancak başarısı üye devletlerin Balkanlar’ın dışından gelecek tehli-
kelere karşı göstereceği direnme isteği ve gücü ile sınırlı olan Bal-
kan Antantı’nın bu durumu, 1936’dan itibaren değişmeye baş-
lamıştır. Büyük devletlerin ekonomik, siyasî yayılma ve etki politi-
kası Antant’ın zayıflamasına yol açmıştır. Özellikle 1937’de, Yugos-
lavya’nın Bulgaristan ile bir Dostluk Antlaşması imzalaması, gittik-
çe güçlenen İtalya karşısında Yunanistan’ın bu devlete yaklaşması,
bu durumu daha da hızlandırmıştır.
Do'stlaringiz bilan baham: