Sonuç Olarak:
Eldeki deliller, Ümmî Kemâl’in Bolu’da gömülü olduğunu göstermektedir. Ancak Yunus Emre’den de bildiğimiz gibi, eskiden halkın sevip saydığı kişiler için, özellikle tarikat şeyhleri için, “makam”lar kurduğu bilinen bir gerçektir. Bazı kaynaklarda Ümmî kemal’in Karaman’da, Manisa’da ve Niğde’de mezarı bulunduğunun ifade edilmiş olması, adı geçen yerlerde “makam”ları bulunmasından kaynaklanmış olabilir. Öte yandan Ümmî Kemâl’in şeyhi olarak kendi ifadesinden tanıdığımız Şeyh Hamidüddîn’in bu yörelerde bulunmuş olması ve Aksaray’da ölüp orada gömülmesi de bu yakıştırmaların sebebi olabilir. Ümmî Kemâl’in hayatının bir bölümünü o yörelerde geçirdikten sonra Bolu’ya gelip, burada yerleşmiş olabileceği de gözden uzak tutulmamalıdır. Burada akla gelen başka bir husus da, başka bir Kemâl’e ait olan mezarın, zamanla Ümmî Kemâl’e mal edilmiş olabileceğidir.
Türbeler ve makamlar, tarikat şeyhlerinin manevî nüfuzlarını göstermeleri bakımından önem taşırlar. Bunlar siyasî ve fikrî çalkantıların sürüp gittiği XIII-XV. Yüzyıl Anadolu’sunda, kitleleri birleştirici bağlayıcı bir rol oynamışlardır. Dünya milletlerinin birbirlerine yaklaşmaya çalıştıkları, bunu sağlamak için ülkeleri, şehirleri ve değişik kurumları “kardeş olarak tanımak istedikleri bu çağda, aynı amaçla yüzyıllar önce atalarımızın yaptığı türbe ve makamları kavga konusu yapmak değil, insanlarımız arasında dostluk ve kardeşlik vesilesi kılmak gerekir. (Ünver,1987:22)
Aslen Dağıstan’ın Kumuk bölgesinde Koyunkala’da dünyaya gelmiş olan Ümmî kemal, bir vesileyle Anadolu’ya gelmiş. Türk-İslâm kültür coğrafyasında pek çok yerde bulunmuştur. Dağıstan, Kırım, Kazan, Başkurt, Özbek, Azerbaycan ve Osmanlı Türkleri arasında ünü yayılmış olan, bugün de hâlâ bilinen ve okunan mutasavvıf bir şair kişilik olarak bizleri bir olmaya, bir ve diri olmaya, iri olmaya çağırmaktadır.
Ümmî Kemâl’in hayatı çok zor şartlar altında geçer. Eserlerinde doğruluğu, iyi kalpliliği, insanlığı savunduğu ve çalıştığı için onu zindana atmışlardır. Ama o, inancını yitirmemiş, ana vatanına, kendi halkına sevgisini, vatanına dönmeyi, özgürlük havasını teneffüs etme arzusunu sonuna kadar korumuş. Ancak vatanına dönmek nasip olmamıştır. Türkçenin çekilmediği yerler vatandır. Ümmî Kemâl, şimdi Türkçenin ve Türklüğün odağında Anadolu’da ebedî hayatındadır.
Ümmî Kemâl, şiirlerini şimdiki Türkiye Türkçesine yakın olan Umumî Türk Edebî Diliyle yazmıştır.
Bugün bizlere düşen, ortak değerlerimizden birisi olan Ümmî Kemâl’in eserlerini; matbu ve elyazması nüshalarını bir araya toplayıp karşılaştırmalı ve tenkitli bir yayın haline getirerek tek bir kitapta toplamak ve aynı kitaba Ümmî Kemâl Menakıpnamesini de ekleyerek yayımlamaktır. Bu kitabı mümkünse bütün Türk lehçe ve şivelerinde de yayımlamak hatta Rusça, İngilizce ve Arapça da yayımlayarak dünyaya da tanıtmalıyız.
Ümmi Kemâl, kim ne derse desin Kafkas halkları başta olmak üzere Türk Dünyasının ortak bir değeridir. Bu değere sahip çıkmak, onu anlamak, anlatmak ve yaşatmak için azm ü karar eyleyenlere ne mutlu.
Do'stlaringiz bilan baham: |