3
Türkistanda Alçalış Devrinin Başlaması
ve Onun Hakikî Âmilleri
İ
Türkistan Hayatındaki
Buhranın Başlangıcı
ktisadî âmillerin medenî hayata olan tesiri diğer komşu memleketlere göre Türkistanda daha açık bir şekilde görünüyor; ve bu bilhassa 1 6.ncı asırda başlıyan ikinci devirde daha açık görülmüştür. 16.ncı asrın ilk yarısında Türkistan tarihinde misli görülmiyen bir İktisadî ve medenî buhran başladı. Horasanı da ele geçirmiş olan Özbekler ve Mâverâün- nehir fikir adamları 1528 de Horasanda «Khusrev Cürd Câm» da Sa- fevî Şah T ahmasb ile olan savaşta ve biraz sonra Hindistan Baburlu- lariyle yapılan savaşlarda, komşularının kendilerine üstünlüklerini hissettiler. Türkistandaki İlmî ve edebî hareketler hakkında 16.ncı asrın ortasında ve nihayetinde eserler yazan «Mahmud Vâsıfî» ve «Nakîb Haşan Khoça» bu tereddinin ilim ve edebiyat sahasındaki tezahürlerini saymışlardır. Vâsıfî’ye göre Horasan ve Türkistanm şevketi, He- ratın şiî Şafevîler tarafından işgaline kadar devam eder. Ömrünü Taşkent ve Semerkand Özoek sultanları yanında geçiren bu zat, küçüklüğünde Heratta Hüseyin Baykara, Câmî ve Âlişîr Nevâyî muhitini görmüş ve o güzel, ince, medenî muhitin nasıl dağıldığını bizzat müşa-
hede etmiştir. Vâsıfî hakikî dönüm noktasının tarihini bile tayin etmek istiyor. Ozaman Safevîlerin Horasan valisi Lâle Şamlu, yeni şartlarla uyuşamıyan kimselerden beş yüz kadarına 1512 yılının ilkbaharında Heratı terketmeğe müsaade etmişti. Baykara zamanının seçkin kimse- leri 12 nisanda kervanlara binerek Amu Derya kıyısına yakın «Akça» taraflarına geldiler. Bu göç kafilesinde meşhur müverrih Khondmır ile birçok şâirler, edibler, musikişinaslar ve fakihlerden Mevlânâ Şem- -seddîn-i Kuhistânî bulunuyordu. Mezkûr noktadan bunların bir kısmı Kâbil tarafına Baburlulara, diğer kısmı da, müellif de dahil olduğu halde Karşı (Nesef) yolu ile Semerkanda özbeklere gittiler. O günden sonra Herat medeniyetinin bu seçme kuvvetleri birbirlerini göremediler 112).
Nihayet 19.uncu asırda Türkistan istiklâlinin kaybolmasıyla neticelenen bu tereddinin sebepleri olarak, İslâm dininin terakkiye engel olması ve Türklerin istidatsızlığı gibi şeylerden bahsetmek, ancak pa- paslara yakışan bir iştir. Bu büyük ve şümullü inkılâbın hakikî âmili, hiç şüphe yok ki ozamana kadar «Yedi İklim»de hâkim olan ve doğudan batıya Türkistan üzerinden geçen «kara ticaret yolları» nın kendi mevkilerini, Hindistan ve Çin hududundan açılan Cenubî Asya - Afrika - Avrupa deniz yoluna ve Sibirya . Arkhangelsk tarafından açılan Şi^ malî Akdeniz ticaret yoluna, Amerika kıt'asmın Avrupalılar tarafından keşfinden sonra gelişen Okyanus deniz ticaret yollarına terketmeleri gibi umumî ve şümullü hâdiselerdir.
16.ncı asırda Türkistan iktisadiyatının uğradığı bıi felâket, Portekiz, sonra Holandalı ve Ingilizlerin silâhlı kuvvetlere dayanan ticaret kumpanyalarının cenuptan, Hindistan tarafından, ve aynı suretle şimalden, Arkhangelsk - Sibirya tarafından zuhurunun neticesidir. Şimalî Avrupada silâhlı deniz tüccar sınıfı (Hansa tüccarları) daha 14.üncü asırda kuvvetlenmiş ve hattâ Akdeniz milletleriyle kolayca rekabet •edebilecek bir hale gelmişti. Araplar ve umumen kıyıları pek meskûn olmıyan Asya kıt'asmın müslüman milletleri denizciliğe yabancı idiler. Türkler ise bunu şövalyeliğe aykırı biliyorlardı. Moğollar çağında Hind ile Çin arasında deniz münasebetleri dirilmiş idiyse de, buna Moğolların bizzat iştirak ettiklerine ait malûmat yoktur. Yalnız llhanlılardan Argun Hanın Iranlı bir heyetşinas olan Kutbeddîn-i Şîrâzî vasıtası ile Akdeniz, Karadeniz ve kıyılarının pilânlarmı aldırdığı tarihlerde kay- dohınduğu gibi, bu incelemelerin neticeleri de bu bilginin, nüshaları
tize yetişen eserlerinde münderiç bulunmaktadır51). Türkler on birinci asırdan başlıyarak Hazar Denizinin bütün kıyılarına hâkim olduklan halde, burada pek faal bir rol oynıyan ticaret kayıkçılığı ile beraber bir türk denizciliği kurulamamıştır. Moğollar çağında Altın Ordaya gelen Mısır elçilerinin ve İbn Battûta’mn malûmatına göre, Edil ırmağında kayıkçılık edenler Kep Ruslardı. Karadeniz ve «Levant» ticaretine yerli müslüman tacirler de iştirak etmişlerse de, en mühim rolü Cenevizlilerle Venedikliler oynamışlardır. Müslüman milletler denizin öte tarafındaki ülkelere yaptıkları seferelrde ekseriya yabancı kayıkçılardan istifade etmişlerdir. Arapların 71 1 deki İspanya (Endülüs) seferi de böyledir.. Araplar deniz kıyılarına malik oldukları halde payitahtlarını sahilden- uzak yerlerde kurdular 5-). Hindistan İslamların eline geçtiği halde, Dicle ve Fırat ırmaklarıyla Sind ırmağı arasında deniz yoluyla işliyen deniz ticareti, kara ticaretine göre zayıf olmuştur. Halbuki bu yoldan harb işlerinde de istifade ediliyordu (meselâ milâdî 720 yılında Â1.-İ Mühelleb’iin Kirman ve Bülücistana kaçışında öyle olmuştur). Mısırlı türk âlimi Beylik el-Qıbçaqî’nin 1242 tarihinde Akdeniz bahriyelileri tarafından İskenderiye ile Tarablus arasındaki seferlerde istimal olunduğunu haber verdiği mıknatıslı su puslası, Moğollar zamanında kuvvetlenen Hind - Çin deniz ticaret gemilerinde 1 3.üncü asrın sonlarına doğru geniş mikyasta kullanılmıştır ,>3).
Arapların, sonradan bilhassa. 15.inci asırda Umman ve Şap Denizlerinde gemiciliği cidden ilerletmeğe başladıkları ve bu hususta bazı ' terakkiler elde ettikleri malûm ise de 54), bu teşkilât, Avrupalıların sağ- 113
Do'stlaringiz bilan baham: |