Ezcümle:
Bu sözüm Altı Alaşqa tanış bolsın + azmat er rrien diyse namıs bolsın Khudayım nüsret berse düşman uiiay + küydügü tüne’ dağı qamıs bolsın Aruvaqtı şaqıratm çerler kelse + tilektes cüyrükter de cabıs bolsın
Qol küç ben el bilegen hakimderge + muridunun öter imes söylep nâzı
Alaş bob bastı’gossaq coq bolmaspız + oiz bolıp tursaq’dagı köptin azı.
Yani: «Bü sözlerim bütün Altı Alaç uruklarına (yani bütün Orta Asya- göçebe Türklerine) malum olsun. Vatandaşlık hakkım düşüneli herkesin izzeti nefis ve hamiyetini ilgilendirsin. Tanrı düşmana kolay galebe ve nusret verirse, bu düşman kümesteki kamış gibi yansın. Atalarımızın ruhlarını yardıma çağıracak (kafi mücadele) günleri gelirse, bize hayrıhah olan koşucular da yanımızda olsun. Ordu ve devlet kudreti ile elimizi idare edip, duran (Rus) valilerine, mazlum halkın zarı, sözle tesir edecek değildir. Fakat biz «Alaç» olarak (yani hepimiz aynı millî parola altında toplanarak) başlarımızı birleştirirsek, mahvolmıya- cağız. (Rus ahalisine göre) çok az olsak, bile...» .
Bu gibi şâirler 1906 yılının siyasî hareketlerine bir ahenk, bir millî münderice veriyorlardı. Ura! Vilâyetindeki Kazaikların hareketi, ozaman biraz da pantürkizm fikrine mütemayil olan ve eski Bükey Orda Çın- gizlilerinden Karatayoğlu Bakhtcan Sultanın (bu sultan tatarca «Fıkır» gazetesinin 2.nci sayısına mühim bir makale dercetmişti) ve baytar doktor Sıddıkov un tesiri altında bulundu. Doğu kazaklarında ise, Alıkhan müessir idi. O da. Kazakistan meselesini, yalnız İktisadî meselelere hasretmek, siyasî dilekleri rus demokratlarıyla birlikte halletmek fikrinde idi. 1905-1906 inkılâbına Müslümanların iştiraki, Avrupâda Doğu iş- lerivlT~ugraşanİarm dikkutînT'^tİ. 'Bûngan mülhem olarak birçok kimseler, Rusya Türklerinin bugününe ve yarınına dair mütalâalarda Kulundular 158). Bununla beraber bu mütalâalar daha çök Edil ve Kafkas. 283 284 sahasındaki İslamların hayatına münhasır kalıyor, Türkistandan pekaz- bahsedîliyordu. Türkistanlılar Dumada bir faaliyet gösteremediler. Yukarıda zikrettiğimiz Abdülceîil oğlu Taşlbulatm söylevi, Türkistan mebuslarının yegâne eseri olarak kaldı. 3 haziran 1907 kanunu ile Türkistanlılar^ seçim hukukundan mahrum edildiler. Müstemİeke ahalisi siva- setle uğraşmak imkânlarından mahrum edildikten sonra, millî hareketler durdu. Halk pasif idi, kendi hoşnutsuzluğunu açıkça gösteremiyordu. Yalnız, Ural Kazakları Üçüncü Dumanın «Müslüman Fraksiyası»na hususî surette Karatayoğlu Bakhtcan Sultanı gönderdiler. Bu zat Kazakların toprak meselelerine ait bir kanun lâyihası hazırlayıp mezkûr Fraksiya ya verdi. Seçim hakkına malik olan Tatar ve Başkurt meb’usları, çok boş adamlardı. Aralarından yalnız Şahbal Ağa toprak meselesine ait güzel bir nutuk iradetti. İlerigelenlerinden Sadri Maksudî ve İsa Mirza Yenikeyev için millî mesele, yalnız mollalar, din ve iptidaî mektep meselesinden ibaretti. Sadri Maksudî, bu meselelerin müzakeresinde baz. güzel nutuklar söylediyse de, diğer nutuklarında millî kültürü, iptidaî m!ktC^meSeIeS! °^ara^ gösterdi ve' Rus vatandaşlığı hislerini izharda mübalağa etti 1 •’•’)• Türkistan ve Kazakistan j£İn millî mesele ise, din ve
Do'stlaringiz bilan baham: |