KÜTÜPHANE
Mit ve Mimarlık
Dokuz yazarın (kitapta yer alan makale
sırasıyla, Emine Özen Eyüce, Suna
Çağaptay, Işıl Uçman Altınışık, Nilay
Ünsal Gülmez, Efsun Ekenyazıcı
Güney, Dürnev Atılgan Yağan, Burak
Altınışık, Melahat Küçükarslan Emi-
roğlu ve Ali Devrim Işıkkaya) bir
çalışma grubu oluşturup katkıda
bulunmasıyla ortaya çıkan
Mit ve
Mimarlık
kitabının editörlüğünü Özen
Eyüce üstleniyor. Kitap, mimarlık ve
mit ilişkisinin varlığını, sürekliliğini,
geçmişini ve şimdiki halini Türki-
ye’deki mimari üretimler üzerinden
örnekleyerek anlatmayı hedefliyor.
Kitap, bu anlamda, Lévi-Strauss’un
iddiasını da kanıtlar niteliktedir, “mit
genellikle yazı öncesi dünyada aransa
da çağdaş toplumlar da mitleri ara-
maya devam eder.”
1
Mit ve mimarlık ilişkisi tarih boyunca
değinilen bir konu olsa da, kitap,
“mit” kavramının, söylem ve yapı pra-
tiği açısından incelenmesi bakımın-
dan oldukça önemli bir başucu kitabı
olma niteliğindedir. Kitabın ilk maka-
lesi olan Özen Eyüce’nin “Mimarlık ve
Mitler Üzerine” makalesi, mit tanımla-
ması, mimarlık ve mit ilişkisine tarih-
sel perspektiften bakışı ve kitapta yer
alan diğer makalelerdeki geçmişten
gelen ve yeni yaratılan mitleri mimar-
lık üzerinden ifade etme durumuna
değinip vurgu yapması açısından bir
giriş özelliği taşır.
Sonraki makale ise Suna Çağaptay’ın
“Süleyman’ı Geçmek” isimli makale-
si. Çağaptay, burada, bir toplumsal
rüya olarak “simgesel ve mimari
gücü benzersiz olan”, Hıristiyanlıkta
ve İslam’da saygıyla anılan, Eski
Ahitte bahsi geçen Süleyman Tapı-
nağını ele almaktadır. Çağaptay, tapı-
nağın mit olma durumunun Süley-
man’ın kendisinden başladığını iddia
eder çünkü Süleyman, pek çok kay-
nağa göre “insanüstü yeteneklere
sahiptir, ruhani bir kimliği vardır,
cinlerden ve insanlardan oluşan bir
orduya hükmeder.” Süleyman, Eski
Ahitte bahsi geçtiği için Tanrı’nın
siparişi olarak ele aldığı tapınağı
dönemin en iyi tekniği ve malzeme-
leriyle inşa eder. Tapınağın ve Süley-
man’ın imgesi ve algısı öyle güçlü-
dür ki pek çok farklı biçimde ve
dönemde temsil edilir. Bizans döne-
mine gelindiğinde tapınağın çoktan
yok olan mimari özelliklerine refe-
rans verilir, Juliana, Polyeuktos kili-
sesini, tapınağın ölçülerini ve mima-
ri süslemelerini kopyalayarak inşa
eder. Tapınağın bu ilham verici olma
durumu, Ayasofya ile devam eder.
Tapınak, burada en güçlü yeniden
yorumlanışı ile karşılaşacaktır. Öyle
ki, Ayasofya, banisi Justinianos tara-
fından II. veya Yeni Süleyman Tapı-
nağı olarak adlandırılmıştır. Bu bağ-
lamda, başka bir mit olan Mimar
Sinan’ın Süleymaniye Camii de Aya-
sofya’ya güçlü referanslar barındırır
çünkü Ayasofya, Yeni Süleyman
Tapınağı’dır. Çağaptay’ın gözlemleri
ve vurguları oldukça ilgi çekicidir
çünkü Çağaptay, anonim olan bir
mitin nasıl, neden ve kim tarafından
mitleştirildiği sorularına ışık tutmuş-
tur.
Çağaptay’ın makalesinden sonra, Işıl
Uçman Altınışık’ın “İstanbul’un İmarı
Meselesi ve ‘Güzel İstanbul’ Miti,
1938-1949” yer alır. İstanbul’un imarı
meselesi her ne kadar XIX. yüzyılın
ikinci yarısında ıslah çalışmaları ile
başlasa da konunun bilimsel bir çer-
çevede, modern şehircilik ilkeleriyle
yeniden ele alınması 1930’ların
sonunda gerçekleşecektir. Bu dönem-
de İstanbul, “dünyanın en güzel şehir-
lerinden biri, hatta birincisi” olarak
ele alınmış, arkeolojik, tarihsel, iklim-
sel hazinelerine vurgu yapılmıştır.
Yazar, “Güzel İstanbul” mitinin mekâ-
nı yeniden üreten politik strateji ile
ilişkilendiğini ve böylece mimarlıkla
etkileşim içerisine girdiğini iddia
eder. Aynı zamanda da Osmanlı İmpa-
ratorluğunun gerileme döneminde,
İstanbul’un çirkinleştiğine değinil-
miştir. “Çirkinleşen” eski güzel İstan-
bul’un
2
yeniden güzelleştirilmesi
arzusu, İstanbul’da yapılacak imar
operasyonlarının da meşrulaştırılma-
sını sağlar. Makale, bir miti farklı
tarihlerde okuması ve mimarlık-politi-
ka arasındaki etkileşimi vurgulaması
nedeniyle oldukça önemlidir.
Sonraki makale ise Nilay Ünsal Gül-
mez’in bir mit olarak barajı ele aldığı
“Dev Eserlerin Encamı Budur: İdeo-
loji, Mit ve Barajlar” isimli makalesi-
dir. Gülmez, burada Demokrat Parti
döneminde inşa edilen, modernleş-
menin ikonik anıtları olan beş büyük
barajı (Sarıyar, Hirfanlı, Seyhan,
Kemer ve Demirköprü) ele alır.
Demokrat Parti’nin iktidarının devam
etmesinde bir yol olarak gördüğü
barajlara, “büyük kalkınma hamle-
si”nin halka anlatım aracı olması
nedeniyle vurgu yapılır. Gülmez’e
göre, ideolojik propaganda unsuru
olan barajların faydaları, iktidar tara-
fından halka, açık ve somut bir şekil-
de anlatılmış, Anadolu’ya deniz
getirme ve doğanın mühendislik ara-
cılığıyla ehlileştirilmesi konularının
üzerinde durulmuştur. Muazzam
eserler olarak tanıtılan ve Süleyma-
niye, Selimiye camileri gibi halk
tarafından bilinen ve takdir edilen
yapılarla karşılaştırılan barajlarla
ilgili iktidar, halkın barajlarla bağ
kurabilmesi için sürekli gösterişli
geçmişe, kahramanlık hikâyelerine,
Mimar Sinan eserlerine referans ver-
miştir. Yazara göre, ideolojik propa-
ganda ve mit üretimini kesintisiz bir
süreç olarak barındıran barajlar, geç-
mişle gelecek arasında vücut bulan
eserler olarak algılanmıştır. Gül-
mez’in savaş sonrası propaganda
aracı olarak tasarlanıp inşa edilen
Mit ve Mimarlık
, ed. Özen
Eyüce, Bahçeşehir
Üniversitesi Yayınları,
2018, 224 s.
10
mimar•ist 2018/2
Do'stlaringiz bilan baham: |