İNCELEME
Tarihi Yapıların Korunmasında Bir Yöntem
Olarak “Anıt İzleme” Sistemi
Işıl Polat-Pekmezci
B
B
Tarihi yapıların korunmasında düzenli
bakım ve onarımın önemi, 1931 tarihli
Atina Kartası ya da 1964 tarihli Venedik Tüzü-
ğü gibi kültürel mirasın korunması alanında
hazırlanmış olan ilk uluslararası tüzüklerden
başlayarak vurgulanmıştır. “Önleyici koruma”
kavramının açık ve kesin bir tanımının ise 2003
yılına gelindiğinde ICOMOS (International
Council on Monument and Sites - Uluslararası
Anıtlar ve Sitler Konseyi) tarafından hazırlanan
“Duvar Resimlerinin Korunması ve Konservas-
yonu İçin İlkeler”de yapıldığını görmekteyiz.
Söz konusu ilkelerin 4. maddesinde önleyici
koruma, duvar resimlerine ilişkin olarak şöyle
tanımlanmaktadır (URL 1):
Önleyici korumanın amacı bozulmayı en aza
indirmek üzere uygun koşullar oluşturmak;
gereksiz müdahalelerden kaçınmak, böylece
duvar resimlerinin yaşam süresini uzatmaktır.
Uygun izleme ve çevre koşullarının denetimi,
önleyici korumanın temel bileşenleridir. Uygun
olmayan iklim koşulları ve nem sorunları bozul-
maya ve biyolojik saldırılara neden olabilir. İzle-
me ile duvar resminin veya onu taşıyan sistemin
bozulma süreçleri henüz başlangıç aşamasında
saptanabilir; böylece daha fazla hasar oluşması
önlenebilir. Şekil değiştirmeye, hatta taşıyıcı siste-
min yıkılmasına yol açabilecek zayıflıklar erken
bir aşamada saptanabilir. Yapının taşıyıcı sistemi-
nin sürekli bakımı duvar resimlerinin korunması-
nın güvencesidir. Önleyici korumanın amacı
bozulmayı en aza indirmek üzere uygun koşullar
oluşturmak; gereksiz müdahalelerden kaçınmak,
böylece duvar resimlerinin yaşam süresini uzat-
maktır.
Kültür mirası alanında daha çok taşınabilir
eserlerin korunmasında ve müzecilikte karşılaşı-
lan “önleyici koruma” tanımı, 2008 yılında Yeni
Delhi’de düzenlenen ICOM konferansında,
ICOM-CC (International Council of Museums
- Committee for Conservation [Uluslararası
Müzeler Konseyi - Konservasyon Komitesi])
tarafından uluslararası düzeyde bir dil birliği
oluşturmak adına yürütülen terminoloji çalış-
malarında şöyle tariflenmiştir (ICOM, 2008):
Önleyici koruma, ileride karşılaşılacak bozul-
ma ya da kayıpları engellemek ve azaltmak için alı-
nacak önlem ve eylemler bütünüdür. Atılacak
adımlar, eserin durumuna veya bulunduğu ortama
göre değerlendirilirler, ancak çoğu zaman söz
konusu olan farklı zamanlara tarihlenen ve farklı
durumlarda bulunan eserler grubudur. Alınacak
önlemler ve kullanılacak yöntemler endirekt yön-
temlerdir ve eserlerin malzeme ve strüktürlerine
zarar vermemeli, görünüşlerini değiştirmemelidir.
Önleyici koruma örnekleri olarak kayıt, depo-
lama, yükleme, paketleme ve taşıma, güvenlik,
çevresel koşulların yönetimi (ışık, nem, hava kirli-
liği ve pest [haşere] kontrolü), acil eylem planla-
ması, ekip eğitimi, halkın bilinçlendirilmesi ve
yasal uygunluk konularında alınacak önlemler ve
izlenecek yollar sayılabilir.
Her ne kadar “önleyici koruma” kavramı ve
pratiği, daha yaygın olarak müzecilik alanında
görülse de, Avrupa’da mimari mirasın korunması
için önleyici koruma çalışmaları yürüten organi-
zasyonlar 1970’lerden itibaren varlık göstermeye
başlamıştır. Son 15 yılda ise, önleyici koruma
yaklaşımı, birlikte anıldığı sürdürülebilirlik,
düşük maliyet kavramları ve önerdiği hasarsız
inceleme yöntemleri ile gittikçe daha da dikkat
çeken bir noktaya gelmiştir (Stulens vd, 2012).
Taşınmaz kültür varlıkları söz konusu oldu-
ğunda, önleyici koruma uygulamalarının çerçe-
vesi, yapıların düzenli izlenmesi, bozulma sebebi
olacak temel unsurların sistemli kontrolü ve
küçük bakım/onarım işlerinden başlayarak, dep-
rem riski altındaki bölgelerde yer alan yapıların
strüktürel sağlamlaştırılmasına kadar genişleye-
bilmektedir. Ayrıca önleyici koruma çalışmaları,
bozulmaların tespitinin ardından, uygun onarım
malzemelerinin kullanımını da gerektirebilir.
Bunlara ek olarak, önleyici koruma çalışmaları
yapı sahiplerinin farkındalığını ve işbirliğini de
gerektirdiğinden, bir miras yönetimi konusu ola-
rak da ele alınacak yönleri vardır (
Şekil 1
).
Mimari mirasın korunması alanında, önleyici
koruma ve izleme açısından daha etkili yöntem-
ler oluşturabilmek ve yapılabilecekleri tartışabil-
mek adına 2007-2008 yıllarında, Avrupa Komis-
yonu 6. Çerçeve programları çerçevesinde ve
mimar•ist 2018/2
87
Şekil 1. Yapıların çatı
örtüsünde, yağmur oluk ve
iniş borularında oluşan
kayıp, hasar veya
tıkanıklıkların düzenli
kontroller yapılarak ortadan
kaldırılmaması durumunda
yapı cephelerinden
uzaklaştırılamayan su, tuz
kristallenmeleri, biyolojik
bozulmalar gibi yapıya
zarar verecek birçok
oluşuma neden olmaktadır
(a ve b); yapı izlemelerinin
yapılmaması durumunda iç
mekâna ait dekoratif
öğelerin, bezemelerin
bozulması (c) ve yapının
özgün malzeme ve
detaylarının yerinde
korunamayacak şekilde
zarar görmesi (d) söz
konusudur.
Do'stlaringiz bilan baham: |