34
Şekil 3: Müge İplikçi’nin
“Arkası Yarın”
(İplikçi, 2006) adlı eserinin kapağı.
bir odada eski bir televizyon; Özen Yula’nın
“Arızalı Kalpler”
(Yula, 2009) adlı
eserinde,
35
Şekil 4: Özen Yula’nın
“Arızalı Kalpler”
adlı eserinin kapağı.
bir gece vakti ay ve yıldızların arka fon olarak kullanıldığı ve bir insanın
uçurumun kenarındaki bir kayanın üzerinde düşünceli bir şekilde oturduğu andaki resmi
iken, Hürriyet Yaşar’ın
“Anlatmaya Biri Gerek”
(Yaşar, 2002) adlı eserinde,
36
Şekil 5: Hürriyet Yaşar’ın
“Anlatmaya Biri Gerek”
adlı eserinin kapağı.
eski bir ev ve evin önünde önüne bakarak yürüyen bir Türk kadını fotoğrafıdır.
Resim ve fotoğraf kullanarak farklı form arayışının denendiği eserlerden biri
Murat Gülsoy’un 2010 yılında yayınlanan ve şu an elde mevcut 2012 yılına ait 3.
Basımı olan
“Tanrı Beni Görüyor Mu?”
adlı eseridir.
37
Şekil 6: Murat Gülsoy’un
“Tanrı Beni Görüyor Mu?”
adlı eserinin kapağı.
Ön kapağında İspanyol ressam Pere Borrell del Caso’nun ünlü tablosu
“Eleştiriden Kaçış”ı
(
http://tr.wikipedia.org)
4
olan bu eserdeki
“Bize Kuş Dili Öğretildi”
(Gülsoy, 2012, 131-158) adlı hikâye, yazarın 2. Baskısı 2004 yılında yapılan
“Bu An’ı
4
Fransız ressamların Trompe-l’Oeil adını verdikleri bir resim türüdür. Fransızca bir terim olarak 1893
yılında kullanılmıştır. Bu sözcük ‘gözü aldat’ anlamına gelir. Bu öykünmeci biçemin en önemli özelliği,
izleyicinin ilk bakışta imgeyi temsil ettiği şeyin ta kendisi olduğunu sanmasıdır. Trompel'oeil etkileyici
bir aldatma sanatıdır. Trompe-l'oeil biçemiyle çalışan ustalar resimlerini fırça darbesi görülmeyecek bir
biçimde oluşturuyorlardı. Bu resimler ancak tek bir açıdan bakıldığında bu etkiyi görkemli bir biçimde
yaratırlardı. Bundan dolayı resmin konulacağı yer önemliydi (wikipedia.org/wiki/Trompe_l’oeil).
38
Daha Önce Yaşamıştım”
(Gülsoy, 2004, 33-45) adlı eserinin içinde,
(…)
Şekil 7: Murat Gülsoy’un
“Bize Kuş Dili Öğretildi”
adlı öyküsü.
nesir halinde bulunurken;
“Tanrı Beni Görüyor Mu?”
da,
39
(…)
Şekil 8: Murat Gülsoy’un
“Bize Kuş Dili Öğretildi”
adlı öyküsü.
gazetelerin belirli köşelerinde var olan çizgi hikâye şeklinde hem resim hem
fotoğraflarla ortaya konmuş ve bir anlamda eserin popülerliği artırılmıştır. Tabii bu tür
bir uygulama asıl itibariyle, modern dönem eserlerindeki
“akla, mantığa dayanma”
ilkesinin postmodernizmde
“metinlerarasılık”
bağlamında kullanıldığının en güzel
örneklerinden biridir.
40
Ayrıca eserde, resim ve fotoğraf altı öykü adı verilebilecek öyküler de
mevcuttur.
(…)
(…)
Şekil 9: Murat Gülsoy’un
“Tanrı Beni Görüyor Mu?”
adlı eserindeki resim ve
fotoğraf altı öyküler.
41
(…)
(…)
Şekil 10: Murat Gülsoy’un
“Tanrı Beni Görüyor Mu?”
adlı eserindeki resim ve
fotoğraf altı öyküler.
In Medias Res
(Gülsoy, 2012, 191-197) başlığı altında hepsi de
“Sana
rüyalarımdan söz etmiş miydim?”
(s. 191)
, “Bazı fotoğrafı, yazıları yaktığımı söylemiş
miydim?”
(s. 193)
, “Başkalarını nasıl gördüğümü biliyor musun?”
(s. 195)
,
“Çocukluğumun hazine sandığını sana göstermiş miydim?”
(s. 197)
şeklinde soru
42
cümleleriyle başlayan bu öyküler toplamda dört tanedir. Yazar, öykü kitabında böyle
öykülere yer vererek hikâyelerini
“klipleştirmeye”
çalışmıştır.
Yüksel Pazarkaya’nın
“Güz Öyküleri”
(Pazarkaya, 2007),
“Kış Öyküleri”
(Pazarkaya, 2008) ile
“Bahar Öyküleri”
(Pazarkaya, 2009) adını verdiği üç ayrı öykü
kitabı oldukça dikkat çekicidir. Pazarkaya,
“Güz Öyküleri”
kitabında her öykünün
başına takvim şeridi koymuş ve kitabı Eylül, Ekim, Kasım aylarını kapsayacak şekilde
tam 91 öykü ile sınırlandırmıştır. Yüksel Pazarkaya, hem öykünün başına numara
koymuş hem de aynı numarayı tarih şeridindeki ilgili yere de işaretlemiştir:
Şekil 11: Yüksel Pazarkaya’nın
“Güz Öyküleri”
adlı eserindeki takvim.
Aynı durum Aralık, Ocak, Şubat aylarını anlattığı
“Kış Öyküleri”
; Mart, Nisan,
Mayıs aylarını anlattığı
“Bahar Öyküleri”
adlı kitaplarında da söz konusudur. Bu
durum biçimsel yönden Pazarkaya’nın adı geçen eserlerinin birbirlerinin devamı olduğu
düşüncesini uyandırır.
Dönem yazarlarından Ferit Edgü, gerçekten yaşamış olan Vaslav Nijinski’nin üç
adet günlük defterinden üçüncüsünü okumuş ve bu günlükten yola çıkarak öykü kaleme
almıştır. Bu kitap iki bölümden oluşmakta ve bu iki bölümün altına da yazar tarafından
epigraf düşülmüştür. Örneğin; birinci bölüm olan Nijinski Öyküleri başlığı altında
yazarın anlattığı kişi olan Vaslav Nijinski’nin
“Ben gerçek olmayan hiçbir şeyi
yazmam.”
(Edgü, 2007, 60) sözü ile “
Olağan Öyküler”
başlığını taşıyan ikinci bölümde
“Ya gerçekleri yaz/ Ya gerçekleri düşle!”
(Edgü, 2007, 60) şeklinde. Yazarın eserinde
epigrafa yer vermesi, postmodern anlatı tekniklerinden olan metinlerarasılık bağlamında
düşünülebilir. Çünkü yazarlar, kaleme alacakları esere önceden yazılmış, varlığı bilinen
başka metinlerden bölümler alırlar.
43
Sadık Yalsızuçanlar, Kuş Uykusu adlı öykü kitabında bir öyküsünü dilekçe
formatında yazmıştır:
Do'stlaringiz bilan baham: |