Sözcüğü sözcüğüne çeviri (Literal Translation): Kültürel öğe, isim, öbekler, cümle ve yan cümlelerin hedef kültürdeki eşdeğerleriyle çevrilmesidir. Örneğin, mosque yerine cami, bohça yerine bundle, kullanılması gibi. Fakat bu yöntem her kelime için geçerli değildir. Örneğin, son zamanlarda Birleşik Krallık, Avustralya ve Amerika’da popüler bir evcil hayvan olan ve gine domuzu anlamına gelen “Meerschweinchen” 48 kelimesinin Türkçe’ye birebir “deniz domuzcuğu” şeklinde çevrilmesi gibi.
Doğrudan Aktarım (Transference): Hedef kültürde karşılığı ve çevirisi olmayan coğrafi, tarihi yer ve isimler, unvanlar, kurum ve kuruluşlar, gazete, kitap ve dergi isimlerinin karşı kültüre değişikliğe uğramadan taşınmasıdır. Börek kelimesini börek, baklava kelimesini baklava olarak aktarmak gibi. Çevirmen tarafından uygulanacak olan bu yöntem sayesinde erek kültüre yeni kültürel öğeler aktarılmış olur.
Uyarlama (Adaptation): Kaynak öğelerin, hedef kültürdeki bir benzeriyle karşılanması yöntemidir.
Açıklama (Explanation): Kültürel öğelerin daha iyi anlaşılması için yeni sözcükler ya da kavramların eklenmesidir. Örneğin Türk kültüründe bulunmayan “nedime” kelimesinin kilisede yapılan evlilik törenlerinde geline eşlik eden, genelde gelinin yakınları arasından seçilen, birörnek giyinen kızları temsil ettiği bilgisinin Türk okurlara verilmesi veya Türk kültürüne yabancı olan erek okura, kına gecesinin açıklanması gibi.
Çıkarma (Deletion): Kültürel öğenin çevirmenin kararına göre erek metinden tamamen çıkarılması yöntemidir.53 Bu durum çevirmenin başvurduğu yöntemlerden biridir. Çıkarma işlemi, bazen bir tümcedeki bazı ifadelerin çevirisinin yapılmayarak atlanması, bazen de bir bölümün hiç çevrilmemesi biçiminde karşımıza çıkabilmektedir.
Ekleme: Çeviride ekleme yöntemi, kaynak metinde yer almayan sözcük ya da ifadelerin çevirmen tarafından hedef metne eklenmesi yoluyla yapılan bir işlemdir.
Edebi metnin içeriğini iyi anlamak ve özellikle kültürel aktarımı doğru yapmak olmazsa olmazlardır. Biz, bu çalışmamızda edebi metinlerde milli sözcüklerin çevirisinde yapılan hatalardan bazılarını açıklamalarla ortaya koymak istedik. Çeviri üzerine yukarıda verdiğimiz bilgiler ışığında edebi çevirilerde yapılan hataları, bu hataların yapılmasındaki ana etkenlerin ne olduğu ve hataları en aza indirmek için hangi noktalara dikkat edilmesi gerektiği konusunda örneklendirme yapmak istiyoruz. Bu örneklendirmeyi Özbek edebiyatında önemli bir yere sahip Abdullah Kadiri’nin “Ötgan kunlar” ve “Mehrobdan chayon” adlı eserleri ile Ahsan Batur tarafından “Geçmiş günler”, Aziz Merhan tarafından “Mihraptaki Akrep” başlığıyla Türkçe’ye çevirisini, özellikle kültürü ve milliliği anlatan sözcüklerin aktarılması açısından ortaya koymaya çalışacağız.
Abdulla Qodiriy’nin 1919 yılında yazmaya başladığı Ötkan kunlar (Geçmiş günler) romanı Özbek dilinde yazılmış ilk modern romandır. Üç ana bölüm ve 57 kısımdan oluşan romanda Rusların Orta Asya’yı işgali devrindeki Türkistan hanlıklarının durumu ele alınarak halk yaşamından önemli kesitler sunulmaktadır. Günümüzde Özbekistan milli kahramanı sayılan Qodiriy’yi farklı kılan sadece olay, zaman, mekân, kahramanlar gibi roman unsurlarını ustalıkla işlemesi değil, bunların üstünde olan ana dilini ustalıkla kullanmasına bağlı olan üslubudur. Doğu edebiyatına ait gelenekselliğin Batıya ait roman türüne taşınması biçiminde kendini gösteren üslubunun en belirgin özellikleri, olay örgüsünün az çok nasıl gelişeceğini tahmin eden okura gerekli bilginin hemen verilmeyip heyecan ve merakı arttırmak amacıyla sona saklanması biçiminde görülen sır saklama ve okura doğrudan seslenme esasındaki öğreticilik (didaktika) yöntemleridir. Ayrıca yazılı ve sözlü edebiyatta görülen bazı motifler, mektup tekniği, modern anlatı türünün ayrılmaz parçası olan tasvirler, deyim ve atasözleri, rastlantılar gibi değişik unsurlardan yararlanmıştır.
İlk romanıyla yakaladığı büyük başarıdan sonra Qodiriy, yine tarihsel konuda 1926 yılında yazmaya başladığı Mehrobdan çayon başlıklı ikinci romanını 1928 yılında tamamlayarak bir yıl sonra Semerkant’ta yayımlatmıştır. Arap harfli bu ilk baskısından sonra roman 1935 yılında ikinci kez, ancak Latin harflerinde basılmıştır. Bu romanda da 19. yüzyılda Hokand hanlığının son devrindeki Özbek halkının yaşamı konu olarak seçilmiş olup Xudoyorxon va munşiylari hayatidan tarixiy rŭmon (Hudayar Han ve kâtiplerinin yaşamını anlatan tarihsel roman) ikinci başlığından da anlaşılacağı gibi Hokand’ın son hanı olan Hudayar’ın hanlıktaki son yılları (1865-1875) ele alınmış, hanlığın Ruslar tarafından işgal edilmesini hazırlayan nedenler irdelenmiş, hanın sarayından ve toplumdan görüntüler sunulmuştur. İlk romandan farklı olarak bu romanda saraydaki entrikalar anlatılmakta ve kahramanların karakter özellikleri daha gerçekçi tasvir edilmektedir. Ayrıca aile içindeki ve toplumdaki bireyler arası ilişkiler, İslam dini, şeriat, gelenek ve görenekler, eğitim, ahlak gibi konulara da değinilmektedir.
Bütün toplumlarda kültür oluşturulması ve toplumların bünyesinde barındırdığı yaşam şartları, giydikleri kıyafetler, yedikleri yemekler, gelenek ve göreneklerden oluşmaktadır. Bu özellikler kültürden kültüre farklılık göstermektedir. Önemli olan o kültürün taşıyıcısı olan dili öğretirken veya eseri tercüme ederken kültür unsurlarını doğru öğretip, aktarmaktır.
Eserlerimizden bazı örnekler verelim:
“Qutirdorning tashqarisig’a er mehmonlar, ichkarisig’a xotin mehmonlar to’lganlar, ular quyuq-suyuq oshlar, holva, nisholda bilan izzatlanardilar. (ÖK. s.59)
Aktarma metni:
Do'stlaringiz bilan baham: |