“Ben burada kalacağım.”
“Dostum, aklını m ı . . S u s t u ve gülmeye başladı. “Çenemi boşuna yorma
yacağım. O zaman Didier de burada kalıp kederini paylaşacak.”
“Buna mecbur değilsin.”
“Didier ısrar ediyor! Kanepede yatacağım tabii. İyi ki Tito’ya iki şişe getir
demişim.”
Lisa’nın tarafında yerde yattım ve başımın altına onun yastığını aldım.
Didier kanepede bir çocuk gibi kolu bacağı bir yerde uyudu.
Yeni güne önceki akşam yiyemediklerim ve konyaklı kahveyle başladım.
Mutfağı topladık. Evden çıkarken sokak kapısında bir an duraksadık.
Didier buraya ne sık gelirdi. Bu ev sevginin son kahkahasına tanık olmuştu.
“Kendimden utanıyorum,” diye mırıldandı. “Öyle utanıyorum ki.”
“Utanç geçmişe aittir. Şu anda değilse bile çok yakında öyle olacaktır.”
Bir an düşündü.
“Karla’nınkilerden mi?”
“Elbette.”
İkimiz de duraksadık.
“Onu gördüğünde...”
“Didier...”
“Karla’yı gördüğünde ona yumuşak davran diyecektim.”
“Merak etme, Karla’yla kibar konuşacağım. Ben ona karşı hep nazik ol
dum. Ama Lisa’yı bulma hikâyesini öğrenmem gerek. Sen Concannon’la il
gilen. Gözün kulağın üzerinde olsun. Naveen’le de buluşmayı ayarla lütfen.
Tamam mıyız?”
Bu keder kafesinden bir an önce çıkmaya ve hayatıma devam etmeye çalışı
yordum. Didier bunu anlamıştı. Birkaç dakika sessizce dikildik.
“Dostum,” dedi. “Ben... Bu evden bir daha hiç ayak basmamacasına ayrı
lırken, Lisa için birkaç kelime etmek istiyorum. İzin verirsen tabii.”
“Elbette.”
“Lisa. Seni çok sevdik ve bunu bütün kalbinle hissettiğini biliyorum.
Gülüşünü, özgür ruhunu, en olmadık anda birdenbire dans etmeye başlamam,
sessiz sinema oynarken hile yapışını ve bizi her koşulda sevmeni sevdik. Ama en
çok da içtenliğini sevdik. Amerikalıların dediği gibi, sen dosdoğru bir kızdın.
Yalanın yoktu. Hep olduğun gibiydin. Eğer burada, bu evde ruhundan ufacık
bir esinti kaldıysa, şimdi gel, kalplerimize gir
ve orada daima bizimle kal ki,
seni hep içimizde taşıyalım ve ölene dek sevelim.”
“Didier,” dedim. “Teşekkürler. Gerçekten güzeldi.”
“ Tabii öyleydi,” dedi kapıyı son kez kaparken. “Bir de senin için hazırladı
ğım konuşmayı duysan.”
“Bir dakika. Öldüğümde yapacağın konuşma şimdiden hazır mı?”
“Didier hazırlıksız yakalanmayı sevmez. Özellikle de sevdiği bir dostu söz
konusuysa.”
“Bütün arkadaşların için anma konuşması hazırladın mı?”
“Hayır, Lin,” dedi bahçede. “Sadece senin için. Demin söylediklerim
kalbimden geçenlerdi. Ve sen de hâlâ yaşıyorsun, sevgili dostum. Sanjay
Şirketi’nden bağımsız, bütün yayıncıların dikkatini çekeceğin, özgür
bir hayat
seni bekliyor.”
Dönüp apartmana baktım. Lisa’nın ölüsünü görmediğim için öldüğüne bir
türlü inanamıyordum. Beraber oturduğumuz bu ev bizden geriye kalan son
hatıraydı. Çoğunlukla, ikimiz için de aydınlık ve mutlu bir yuvaydı. Ama bun
dan sonra benim için, onu her görüşümde Tanrı’nın hayaletiyle konuşacağım
bir yer olacaktı.