Canım çekildi ve havaya karıştı sanki. Bütün sevgi tohumları evrene saçıldı
çünkü dünya onları içinde barındıramayacak kadar hızlı dönüyordu. Gökyüzü
kara bulutların ardına saklanmıştı ve suyun üzerine vuran şehrin ışıkları okya
nusun gözyaşlarıydı. İçimde bir şey ölürken, bir hayalet zincirlerimden kur
tulmaya çalışıyordu. Kalbim o kadar hızlı çarpıyordu ki, bir an boğulacağımı
sanarak nefes almaya çalıştım. Arkadaşıma baktım.
“Ailesi?”
“Buradaydılar. Çok iyi insanlar.”
“Konuştunuz mu?”
“Evet. Ama sonra Lisa kadar seninle de samimi olduğumu öğrendiler.
Üzgünüm ama kızlarının ölümünden seni sorumlu tutuyorlar, Lin.”
“Beni mi?”
“Onlara sizi anlattım ama söylediklerimin hiçbirine inanmadılar. Seni ta
nımıyorlar ve gerçeği kabullenmektense bir yabancıyı suçlamak daha kolaydır.
Dün şehirden ayrıldılar. Sevgili, tatlı Lisa’mızı da yanlarında götürdüler.”
“Gitti mi yani? Onu eve mi götürdüler?”
“Evet, Lin. Ne kadar üzgünüm bilemezsin.”
Trafik ışıkları arasında arabalar birikiyordu. Geniş caddenin trafiği bazen sı
kışıyor, bazen de dakikalarca tek tük araba geçiyordu. Kıyıdaki
duvar insanlarla
doluydu. Ailelerin yanı sıra birkaç da çift vardı. Herkes suyun üzerinde yüzen
Hacı Ali mabedini izliyordu.
“Neler oldu, anlat,” dedim.
“Hazır olduğundan emin misin, dostum? Önce bir iki tek atsak?”
“Anlat.”
“Bari ben içeyim.”
“Didier.”
Cep şişesinden bir fırt aldı. “Bilirsin, onu ben de severdim. Şu son birkaç
gün kâbus gibiydi.”
Şişeyi kaldırıp cebinden pirinç tablasını çıkardı ve bir esrarlı sigara yaktı.
Birkaç nefesten sonra bana uzattı.
“İstemiyorum,” dedim.
“Emin misin?”
“Didier, anlat.”
“Sen gittikten sonraki geceydi. Ben...”
“Yani beş gün önce,” dedim. “Bana neden haber vermedin?”
“Bulsam söyleyecektim ama Sanjay Şirketi’ndekiler tek kelime etmedi.
Abdullah’ı da bulamadım. Her neredeyse, henüz haberi almadı galiba.”
Abdullah, neredesin,
dedi kalbim.
“Duyunca çok üzülecek. Lisa’yı severdi. Lisa da onu severdi.”
“Hem de çok. Lisa, Abdullah’ın Rakhi kardeşiydi.”
“Öyle mi? Lisa bundan hiç bahsetmemişti. Abdullah da öyle.”
Rakhi, bir kızın bir erkeğin bileğine bağladığı basit bir bileklikti.
Bundan
sonra o erkeğin, o kızın ağabeyi gibi davranacağını ve onu her koşulda koru
yacağını simgelerdi.
“Ben de onun Rakhi kardeşiydim, Lin.”
“Ne zaman oldu bu?”
Lisa’nın bir Rakhi törenine katıldığından ve Didier’yle Abdullah’ı kardeşle
ri olarak seçtiğinden hiç haberim yoktu.
“Benim yüzümden öldü,” dedi Didier. “Sen yokken onu koruyamadım.”
Gözyaşlarını güçlükle engelleyerek sigarasını içti. Bana sadece bir kere baktı
ve göz göze geldiğimizde başım çevirdi. İkimiz de bunun doğru olduğunu bili
yorduk. Lisa’yı ona emanet etmiştim ve görevini layığıyla yapamamıştı.
Bir çöpçü sokağı süpürüyordu. Bana bakıp selam verdi. Onun kaldırımı
süpüre süpüre uzaklaşmasını izledim.
“Bana hayatının kazığını attı,” dedi Didier. “Ona güvenirdim. Bunu nasıl
yaptır
“Nasıl olduğunu anlatıyordun. Devam et.”
“Onun için özel olarak seçtiğim Fransız filmlerini seyrediyorduk. Sonra
birden başım ağrıyor dedi. Erkenden yattı ve benden bir ilaç istedi. Eczaneden
döndüğümde, notunu buldum. Bir partiye gideceğini yazmış.
Sabaha ancak
dönermiş.”
Başını iki yana sallayarak derin bir iç çekti.
“Nereye gitmiş?”
“Bandra’da Bollywood yıldızlarının katıldığı bir partiye. Bilirsin, Juhu ve
Bandra’da her gece parti veriliyor. Sabahın ilk ışıklarına kadar sürüyorlar. Gün
ağarana kadar gelmeyeceğini tahmin ettiğim için gidip İkizlerle takılayım de
dim. Beni ararsa bulmasını istiyordum. Evin her yerine notlar bıraktım.
Senin
bekçiye de tembihledim.”
“Anlamıyorum, Didier. Onu korumaya söz vermiştin. Bu anlattıkların be
nim için hiçbir anlam ifade etmiyor.”
“Beni suçlamakta haklısın, Lin.”
Do'stlaringiz bilan baham: