Dolabıma koşup tişörtlerimden bir tane daha arakladı.
“Anlamadığım bir şey var,” dedim Didier’ye. “Neden Elena’nın değil de,
Irina’nın fotoğrafı? Ya da neden ikisininki birden değil?”
Didier kaşlarını çattı. “Burada anahtar kelime seks. Hiç dikkatini çekmedi
mi? itina, Elena’nın bütün kısıtlamalardan arınmış hâli.”
“Çok haklısın,” diye atıldı Oleg üstteki tişörtü çekiştirirken.
Didier kalkıp koku sürmediğinden emin olmak için onu kokladı. “Irina’yla
yaşadığın sıra dışı bir seksti. Daha fazla bir açıklama
yapmama gerek yok
herhalde?”
Ukala bir tavırla kollarını süpürdü.
“Burada işim bitti,” dedi kapıya doğru yürüyerek. “Bu ara hayatına biraz
heyecan kat, Oleg. Tehlikeli yerlere git. Atla, zıpla, tırman. Bir polise kafa tut.
Bir kabadayıyla dalaş. Ve bütün bunların ötesinde kadınlarla cilveleş ama ti
şörtleri gönderene dek kimseyle yatma. Kız şendeki kaplanı koklamah. Ya da
kurdu ya da gorili. Sekse susayan ve kadınları da sekse susatan bir erkeği kok
lamak.
Bonne charıce
.”
Gri-mavi fularını boynuna bağlayıp sahneden çıktı.
“Vay canına,” dedi Oleg.
“Hani sana R’yle başlayan kelimeyi yasaklamıştım ya?”
“Evet?” dedi tereddütle.
“O listeye
vay camnayı
da ekleyebilirsin.”
“Öyle bir liste mi var?”
“Şimdi oldu.”
“Tüh be. Söyleyemeyeceklerimin bir listesi var. Sen böyle yapınca yuva has
reti çekiyorum. Moskova’yı özlüyorum. Hâlbuki ben orayı sevmem bile.”
Haklıydı. Söylenmeyecekler listesi de neyin nesiydi yahu?
“Boş ver, Oleg,” dedim. “Canın ne istiyorsa, onu söyle.”
“Sahi mi?”
“Vay canına! Yine Rus oldum.”
“Hâlâ motorumu kullanmak istiyor musun?”
“Yoksa izin verecek misin?”
“Asla. Ama aşağıda bir külüstür var. Benimkini park ederken fark ettim.
Kayani’deki garsonlardan birininmiş. Çok bakımsız kalmış. Dayanamayıp sa
tın aldım. Birkaç haftadır da adam etmeye çalışıyorum.”
“Kruto,
’’dedi Oleg. Pabuçlarını aramaya başlamıştı bile.
“O ne demek?”
“Benim
vay canına
demeyen hâlim.
Kruto
acayip havalı demek, dostum.”
“Kruto?”
“Evet, dostum.”
“Motora binmeyi biliyor musun?”
“Dalga mı geçiyorsun?” Pabuçlarını giyerken kaşlarını çattı. “Biz Rusların
binmediği alet mi var?”
“İyi. Birkaç yere uğrayacağım. İstersen sen de gel.”
“Vay canına. Bir hikâyeye yetecek kadar malzeme çıkar kesin.”
“Sakın işlerime burnunu sokma.
Motoruna bin, gözlem yap ve sonrasında
anılarını canlı tut, yeter.”
“Ama ya süper bir karakter yakalarsam? Diyelim konuştuklarından biri aca
yip enteresan bir tip. Yine de ona birkaç soru soramaz mıyım?”
Gözlerimi havaya dikip düşündüm. İyi çocuktu şu Oleg. Kırmak istemi
yordum.
“Tamam. Benden sana müsaade. Birini seç. Ama yalnızca bir tane.”
“Harika!”
“Yarımay teyze hariç. Onunla tek kelime etmeyeceksin.”
“Tüh. Adı bile ilginçmiş.”
“Gerisini sen düşün. Onun için uzak dur diyorum ya. Evet, hazır mısın?”
“Ben her şeye hazırım, dostum. Ailemin sloganı bu.”
“Aman, dur. Rusya’daki aileni dinlemek istemiyorum.”
“Sen bilirsin. Ama bir sürü muhteşem Rus karakterini kaçırıyorsun. Hem
de bedavaya.”