Çeviri kuramı-çeviri
Bir önceki bölümde Werner Koller çeviri amaçlı metin çözümlemesi
terimini kullanmasına karşın, bu konuda yükümlülüğü çevirmene bıraktığı
ve herhangi bir açıklamada bulunmadığı görülür. Oysa Newmark’ın metin
çözümlemesinde kaynak metni yakından okuma ve anlamını çıkartmanın
çeviri ediminin ön koşulu olduğunu öne sürerek, çeviri amaçlı metin çö-
zümlemesinde sırasıyla kaynak metnin amacı, çevirmenin amacı, metin
türü, hedef kitle, metnin resmiyet derecesi (örneğin resmi, gayri resmi, sı-
cak, argo, söyleşi, betimleyici gibi), yazarın dilsel yetkinliği, çevirinin ne-
rede yayımlanacağı gibi ölçütler üzerinde durduğu görülür. Ne var ki, bu
ölçütlerde çevirmenin kaynak metni temel alacağı hep hatırlatılmıştır.
Onun şu sözleri, bunu açıkça ortaya koymaktadır:
Temelde çeviri etkinliğinde kaynak metnin çözümlemesi çeviri amaçlı
metin çözümlemesinin ilk evresi olup, çeviri eleştirisi gibi yararlı bir di-
siplinin de temelidir…. Çeviri kuramı uygulamaya ancak bu aşamadan
sonra girer
(a.g.y. 17) (çev. Mine yazıcı).
Bu sözler onun çeviriye kaynak odaklı yaklaştığını ve çeviride üründen
yola çıktığını gösterir. Metin Çözümlemesi’nin (agy.: 11-17) çeviri süre-
cindeki son hedefinin ne olduğu üzerinde durulmadığından, onun “çeviri
amaçlı metin çözümlemesinden” çok “okuma-anlamaya yönelik” metin
çözümlemesi üzerinde durdurduğu öne sürülebilir. Üstelik ileriye dönük
işlevi olan çeviri eğitiminde kaynak metni ölçüt almak çevirinin erek ekin-
deki işlevine yeteri ölçüde önem verilmediğini gösterir. Öte yandan, uy-
gulamayla ilgili ikinci bölümde de kaynak metin ve çeviri metin karşılaş-
tırmalarıyla ilgili çözümlemelerinden, çevirmeni okur kimliğine soktuğu
açıkça anlaşılmaktadır. Hönig
“Textual Analysis for Translation”
(1987:
37-45) başlıklı yazısında çevirmenin, kaynak metin ve yazar’la ilgili ön
bilgiden ve erek kitleden oluşan üçgendeki bağlantıları saptandıktan sonra
ancak çeviri süreciyle ilgili çözümlemelere girebileceğini öne sürmüştür.
Hönig’in savını Newmark gözardı etmiş, buna karşılık, salt kaynağa odak-
lanmış yaklaşımı benimsemiştir. Başka bir deyişle, Newmark’a göre, iyi
çeviri yapabilmek için, kaynak metni iyice okuyup anlamak ve açıklayıcı
yöntemle çıkarımlarda bulunarak kaynak metin ve çeviri metin arasında
100
bildirişimi sağlamak yeterli görülmektedir. Bu durumda, Newmark’ın,
Hönig, Vermeer ve Toury'nin öne sürdüğü şekilde çeviri sürecinde belir-
leyici rolü erek metin ve erek ekin değil de, kaynak metin ve kaynak ekin
oynamaktadır. Ona göre, çeviri kuramı, çeviri sorunlarını çözmede kulla-
nılan ve kurallar koyan bir araçtır. Zaten, bu konudaki görüşünü kısaca
“sorun yoksa, zaten çeviri kuramı da olmaz”
(agy.: 9) sözleriyle de des-
teklemiştir. Bu sözler, Toury'nin kuram anlayışına ve kuramların çevir-
mene çeviri öğretme gibi bir işlevi olmadığı şeklindeki görüşüne taban
tabana karşıttır.
Doğrudan uygulama alanıyla ilgili konuların ele alındığı ikinci bö-
lümde, yazar kesinlikle hiçbir kurama yer vermemiş, çeviride geçen temel
kavramları açıklamakla yetinmiştir. Uygulama alanındaki örneklerin çe-
viri edincinden çok aktarım edincini, bundan böyle küçük ölçekli güdüm-
ler geliştirmeye yaradığı söylenebilir. Bu ise, kurama “dar kapsamlı” bir
bakış açısını yansıtır.
Newmark’ın, Holmes'un başlattığını düşündüğümüz çağdaş çeviribilim
anlayışına ters düşen bu yaklaşımı, kuşkusuz, onun hem üniversitelerde
çeviribilim konusunda sürdürülen akademik çalışmaların, hem de çağdaş
kuramların karşısında olduğunu gösterir. Başka bir deyişle, Newmark'ın
tarihte olduğu gibi çeviri eğitimini sadece uygulamaya yönelik bir edim
olarak ele alması ve çeviri edincini geliştirmede önemli rol oynayan ku-
ramlara hiç yer vermemesi, onun çağdaş çeviribilimde önde gelen erek
odaklı kuramlar bir yana, genelde çeviri kuramlarını
‘akademik bir ay-
rıntı’
(agy.: xi) olarak gördüğünü kanıtlar.
Newmark çeviri kuramını bu şekilde yadsımakla birlikte, çeviri süre-
cine yaklaşımı, Toury ve Vermeer'in tümevarımlı ve betimleyici yöntemi-
nin aksine, Sperber ve Wilson'ın “Bildirişim Kuramını” temel alarak öne
sürdüğü tümdengelimli ve çıkarımsal “bağıntı kuramına” dayandığı öne
sürülebilir. Bununla birlikte, Newmark’ın kuramsal adını verdiği birinci
bölümün sadece kavramsal bir araştırmaya dayandığı, bundan böyle uy-
gulama alanına yeterince kuramsal dayanak hazırlamadığı görülür. Bu,
onun kuramsal alanla uygulama alanı arasından köprü kuramadığını gös-
terir.
101
Do'stlaringiz bilan baham: |