Kader beni, iki Alman devletinin tam sınırları üzerinde bir kasabada, Braunau am Inn'de



Download 2,6 Mb.
Pdf ko'rish
bet18/27
Sana12.08.2021
Hajmi2,6 Mb.
#146148
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   27
Bog'liq
Kavgam - Adolf Hitler ( PDFDrive )

BÖLÜM 18

Siyasi  hâdiseleri  takip  ederken  propaganda

faaliyeti  ile  ciddi  biı  şekilde  daima  ilgili  oldum.

Ben  propagandayı  Marksist  Sosyalist  teşkilâtın

esaslı  surette  vakıf  olduğu  ve  gayet  ustaca

kullandığı  bir  silâh  olarak  kabul  ediyorum.

Bunun  bir  sanat  olduğunu  anladım  Bu  sanatın

burjuva  partileri  tarafından  bilinmediğini  de

gördüm  Yalnız,  bu  silâhtan  Hıristiyan  Sosyal

hareketi  ve  özellikle  Lueger  za  manında  istifade

edildiğini  ve  başarı  sağlandığını  teşhis  ettim.

Fakat  ilk  defa,  savaş  sırasındaki  başarı  ile  idare

edilen bir propagandanın ne olağanüstü sonuçlar

sağladığını  gördüm.  Esasen  burada  her  şeyi

karşİNtarafın  gözünde  incelemek  gerekiyordu.

Çünkü  maalesef,  bizim  tarafımızdaki  faaliyet

çok  geri  idi.  Almanlarda  önemli  nispette

propaganda yokluğu, her askerin gözüne açıkça

batıyordu.  Propaganda  ile  esaslı  surette  meşgul

olmamın  sebebi  işte  budur.  Fiiliyata  gelince




düşman  bize  pek  parlak  örnekler  veriyordu.

Bizde  eksik  olan  bir  konu,  düşman  tarafından

dahiyane  bir  şekilde  ve  tam  zamanında  ortaya

konuyordu,

Bu,

"düşman


savaş

propagandasından  gayet  iyi  faydalandım.  Fakat

zaman

geçtiği


halde,

bu


derslerden

yararlanmaları  gerekenlerin,  kafalarında  küçük

bir parça veya küçük bir iz kalmıyordu. Bazıları,

başkalarının  verdiği  dersleri  kabul  edemeyecek

kadar  kendilerini  akıllı  sanıyorlardı  ve  bazıları

ise  gereken  iyi  niyetten  yoksundular.  Sonuçta

bizde  bir  propaganda  yoktu.  Bu  sahada

gösterilen  faaliyetin  tamamı  yanlış  ve  eksikti.  O

kadar  yanlış  ve  eksikti  ki,  zararlı  olmasa  dahi

tamamen  beyhude  bulunuyordu.  Esaslı  bir

tetkikten  geçirildiğinde  Alman  propagandasının

şekil yönünden yetersiz ve psikoloji bakımından

da hatalı olduğu görülüyordu.

Söz


konusu

edilen


şeyin

ne


olduğu

anlaşılamıyordu.  Yani,  propaganda  bir  araç

mıydı,  yoksa  bir  amaç  mıydı?  Bunun  cevabı

şudur:  Propaganda  bir  araçtır,  bunun  için  amacı

yönünden  hakkında  bir  yargıya  varılmalıdır.

Bundan  dolayı,  şeklin,  hizmet  ettiği  amaca




yardımcı  olması  için  uygun  bir  surette  intibak

ettirilmesi  gerekir.  Genel  menfaat  bakımından

önemleri  çeşitli  olan  birçok  amaç  mevcut

olabilir.  Sonuç  olarak  propagandanın  önemim

çeşitli  şekilde  takdir  etmek  mümkündür.  Savaş

sırasında,  uğrunda  can  verilen  amaç  insanın

hayal  edebileceği  amaçların  en  soylusu  ve  en

büyüğüdür.

Amaç

milletimizin,



hürriyeti,

bağımsızlığı  ve  güvenliği  idi,  gelecek  için

ekmek  idi,  şeref  ve  namus  idi.  Muhalif  fikirlere

rağmen  böyle  bir  şeyler  mevcuttu  ve  mevcut

olması  gerekirdi.  Çünkü  şeref  ve  namustan

yoksun  milletler  genellikle  er  geç  hürriyet  ve

istiklâllerini  kaybederler.  Bu  da  yüksek  bir

adalete  uygundur.  Çünkü  şerefsiz  bir  sürünün

nesilleri  hiçbir  hürriyete  lâyık  değildir.  Köle

olmak  isteyen  bir  kimse  şeref  ve  namusa  sahip

olamaz.  Eğer  olmaya  kalkarsa,  böyle  bir  namus

ve  şeref  kısa  bir  zaman  sonunda  hafife  alınır.

Almanlar,

hayat


ve

insani


şartlar

için


savaşıyorlardı.

Bu


bakımdan

savaş


propagandasının  amacının,  savaşçılık  ruhuna

faydalı olması gerekirdi. Amaç Alman milletinin

başarısına yardım etmek olmalıydı.



Milletlerin,  dünya  üzerinde  hayatları  uğrunda

mücadeleye  giriştiklerinde  ve  "var"  yahut  "yok

olmak"

konusu


ortaya

çıktığında,

bütün

insaniyet  ve  estetik  tartışmalar  hiçe  iner.  Çünkü



bütün

bu


inanışlar

boşlukta

kanat

açıp


durmazlar,  insanın  hayal  gücünde  oluşur  ve

daima  ona  bağlı  kalırlar,  insanın  dünyadan

gitmesi  bu  düşünceleri  sıfıra  indirir.  Çünkü,

tabiat  bunları  bilmez.  Bu  arada  şunu  da

belirtelim  ki  bu  düşünceler,  ancak  bazı

milletlerde

pek

az


bulunur

ve


onların

hissiyatlarında

vücut

bulduğu


nispet

dahilindedir.  Insaniyetçilik  ve  estetik,  bu

fikirlerin  yaratıcı  ve  koruyucusu  bulunan

milletlerin  ortadan  kalktıkları  nispette  yok

olmaya  mahkumdur.  Bundan  dolayı  bütün

düşünceler bir ırkın kendi hayatı uğruna giriştiği

mücadelede  ancak  ikinci  derecede  kalacaktır.

Fakat  bu  düşünceler,  mücadeleye  atılan  ırkın

bekasım felce uğratır uğratmaz, kavganın şeklini

de  tespit  hususuna  hâkim  olurlar.  Esasen  göze

çarpan sonuç da budur.

İnsaniyetçilik  meselesine  gelelim.  Moltke  de

bu  konuda  fikrini  söylemiştir.  O  savaşta



insaniyetin,  kavgayı  imkân  nispetinde  süratle

idare  etmekten  ibaret  olduğu  ve  böylece  daha

sert  mücadele  usullerinin  insaniyete  daha  çok

hizmet etmiş olacağı kanaatinde idi. Fakat böyle

bir  muhakemeye  estetik  ve  diğer  konulardaki

gevezeliklerle

girişilecek

olunursa

bu

saçmalıklara  verilecek  tek  bir  cevap  vardır:



Hayat  mücadelesi  gibi  yıkıcı  bir  konu  her  çeşit

estetik  düşünceleri  bir  yana  iter.  insanın

hayatında  en  çirkin  şey;  esaret  zinciridir. Acaba

Schvvabing'e  benzeyen  sembolistler  Alman

milletinin şimdiki akıbetini estetik diye mi kabul

ediyorlar?  Bu  çeşit  kültür  kepazeliklerinin

modem  yaratıcısı  olan  Yahudilerle  bu  hususta

münakaşaya  girişilmez.  Onların  bütün  hayatları,

isa'nın  hayalinde  sembolünü  bulmuş  estetiğin

açıkça  ret  ve  inkârından  ibarettir.  Fakat,  kavga

söz  konuşu  edildiğinde,  madem  güzellik  ve

insaniyet  hususları  bir  tarafa  bırakılıyor,  o  halde

propaganda hakkında bir hüküm vermek için de

bunlardan istifade edemezler.

Propaganda  savaş  sırasında,  bir  amaca

ulaşmak  için  kullanılan  araç  idi.  Yani,  Alman

milletinin  hayatı  uğrunda  yapılan  mücadele  söz



konusu idi. Bundan dolayı propaganda, bu amaç

için  değeri  olan  ilkelerden  ha-eket  etmek

suretiyle  muhakeme  edilmeliydi.  En  öldürücü

silâhlar,  en  insancıl  silâh  durumuna  giriyordu.

Propaganda  daha  seri  bir  zaferin  şartı  idi  ve

millete hürriyet, şeref ve haysiyetini sağlamasına

yardım  ediyordu.  Yaşamak  için  yapılan  bu

mücadelede  "savaş  propagandası"  hakkında

aldığım  vaziyet  buydu.  Hükümetçe  bu  husus

açıkça anlaşılmış olsa idi, bu silâhın kullanılması

şekli

hakkında



hiçbir

zaman


tereddüde

düşülmeyecekti.  Çünkü  kullanmasını  bilenin

elinde,  bu  silâh  gerçekten  korkunç  ve  dehşet

verici  bir  şey  oluyordu.  Propagandada  ikinci  bir

mesele vardır: Propaganda kime hitap etmeli idi?

Aydınlara  mı  yoksa  halkın  az  öğrenim  görmüş

kitlesine  mi?  Bunun  cevabı  şudur:  Propaganda

daima, özellikle topluluğa hitap etmelidir.

Düşünenler  için  propaganda,  sadece  bilimsel

açıklama olabilir Esas propaganda onun içerdiği

husus  ile  bilim  arasındaki  ilintidir,  yani  duvar

ilânları  ile  sanat  arasındaki  ilgiden  ibarettir.

Duvar  ilânı,  gelip  geçenlere  arz  edildiği  şekilde

sanatı  haiz  değildir,  ilâncılık  sa  natı  ressamın




şekil  ve  renkler  vasıtasıyla  gelip  geçenlerin

dikkatleri  ni  çekebilmesindedir.  Bir  sanat

sergisine  ait  duvar  ilânı  yalnız  sergi  deki  sanatı,

göze  çarptırmak  maksadını  güder.  Bu  işte  ne

kadar çok başarıya ulaşılırsa, ilâncılık sanatı da o

kadar  büyük  olur.  Ayrıca,  duvar  ilânı  gelip

geçen  halka  serginin  mânâsı  hakkında  bir  fikir

vermek  içindir.  Yoksa,  bu  sergideki  büyük

sanatın  yerine  geçmek  için  değildir. Yani  bütün

bütün  başka  bir  şeydir.  Sanatı  tetkik  etmek

isteyen  bir  kimse  duvar  ilânından  başka  bir  şeyi

tetkik  etmek  zorundadır.  Ayrıca,  sergiyi  de

üstünkörü  dolaşmakla  yetinemez.  O  kimsenin,

her şey için ayrı ayrı derin bir tetkike dalması ve

sonra  bir  hükme  varması  gerekir.  Propaganda

kelimesiyle  ifade  ettiğimiz  amaç  da  bunun

aynıdır.

Propagandanın  amacı,  tek  tek  ve  ilmi  surette

fertleri  bilgi  sahibi  kılmak  değildir.  Vazifesi,

kütleleri"  dikkatini  belirli  olaylar,  zaruret  ve

yaptırımlar  üzerine  çekmektir.  Bu  hususun

önemi ise halka ancak bu araç ile anlatılabilinir.

Propaganda  esasen,  lüzum  ve  zaruret  teşkil

etmediği  konuda  duvar  ilânında  olduğu  gibi,




çoğunluğun  dikkatini  çekmekten  ibaret  olup,

ilim  sahibi  olanlara  yahut  sadece  bilgi  toplamak

niyetinde

olanlara

ders

vermekten



ibaret

kalmadıkça duygusallığa ve pek az da akla hitap

etmelidir.  Her  propaganda  halkın  anlayacağı

sahada  yapılmalıdır.  Manevi  seviyesini  hitap

ettiği  topluluğun  içindeki  kafaları  en  dar

olanların  anlayabileceği  biçimde  tutmalıdır,

'şartlar  dahilinde,  taraftar  kazanılmak  istenilen

kimseler  ne  kadar  çoksa  propagandanın  manevi

seviyesi

de


o

kadar


aşağıda

olmalıdır.

Propagandanın  ilmi  bakımdan  İçeriği  ne  kadar

alçakgönüllü  ise  ve  toplumun  duygularına  ne

kadar  müracaat  ederse  başarısı  da  o  kadar  kesin

olur.  Basan  bir  propagandanın  değeri  hakkında

en büyük delildir. Birkaç okumuş kimse veya l',

bir  iki  genç  "estet"in  tasvip  ve  takdiri  bunun

yanında  hiç  kalır.  Propagandada  sanat  düşünce

gücünün çalıştığı hallerde, içgüdünün hakimiyeti

altındaki  büyük  toplulukların  anlayabileceği  bir

noktaya  gelerek,  psikolojik  yönden  uygun  bir

şekil  alıp  çevrenin  kalbine  girecek  yolu

bulmaktır.  Bu  hususun  bir  de,  akıl  ve  hikmetin

en  yüksek  noktasına  çıkmış  sanılan  kimselerce



anlaşılmaması,  onların  zihinlerinde  gururdan

başka  bir  şey  olmadığım  ispat  eder.  Fakat

propagandanın

taraftar

toplamaya

müsait


silâhları  büyük  halk  topluluklarının  üzerlerine

çevrilirse,  bu  hareketten  şu  ders  ortaya  çıkar:  ;

Büyük  toplulukların  temsil  melekesi  sınırlıdır,

idraki  ise  küçüktür.  Ayrıca  hafızadan  yoksun

oluşu

pek


büyüktür.

Bunun


için

etkili


propaganda  pek  az  noktalara  sahip  olmalıdır.

Bunlar  değişmez  bir  kalıpta  ve  düsturlar  içinde,

gerektiği nispette ileri sürülmelidir. Ta ki, hal km

en  son  ferdi  bile  bu  fikri  anlayabûsin.  Bu  ilke

terk  edilerek,  dünya  boyunca  olmak  istenirse

elde  edilecek  sonuç  küçülür.  Çünkü  topluluk

kendisine  sunulan  şeyi  ne  anlayabilecek,  ne  de

aklında  tutabilecektir.  Bundan  dolayı  basan

zayıflayacak  ve  sonunda  da  yok  olacaktır,  işte

bu  bakımdan  izahat  ne  kadar  geniş  tutulursa,

taktiğin  tayininde  de  psikolojik  yönden  isabet  o

kadar


gereklidir.

Meselâ


Almanya

ve

Avusturya'da



çıkan

mizah


gazetelerinde

düşmanı  gülünç  hale  getirmek  tamamen  saçma

bir  işti.  Çünkü  bu  propaganda  ile  beslenen

okuyucu  üzerinde,  bir  gün  karşılaştığı  düşman




bambaşka  bir  etki  bırakacaktı.  Alman  askeri,

düşmanın  dayanıklılığı  karşısında  o  güne  kadar

düşman hakkında kendisine verilen bilgilerin ne

kadar  yanlış  olduğunu  ve  aldatıldığını  anladı.

Böylece askerde dövüşme arzusu artacağı yerde,

onun dayanıklılığı kırılmış oldu. Asker kendisini

ümitsizliğe terk etti.

Halbuki  ingilizlerin  ve  Amerikalıların  savaş

propagandaları psikolojik yönden akla uygundu.

Kendi  milletlerine  Almanları  barbar  olarak

gösteriyorlardı.  Bu  arada  her  askeri,  savaşın

dehşetlerine  karşı  koymaya  hazırlıyorlardı.

Böylece

onlar


cephede

hayal


kırıklığına

uğramaktan  korunuyorlardı,  Kendisine  karşı

kullanılan  ölüm  saçan  silâh,  onun  ilk  aldığı

bilgileri  doğruluyor  ve  böylece  hükümetinin

verdiği  teminatın  da  doğru  olduğu  kanaatine

varıyordu. Böyle düşünen asker, hasmına büyük

bir  hırsla  saldırıyordu,  işte  böylece  hiçbir  ingiliz

eri,  savaştan  önce  memlekette  kendisine  yanlış

bilgi  verilmiş  diye  düşünmüyordu.  Halbuki

Alman  askeri  için  bunun  aksi  oldu.  Öyle  ki

Alman  askeri,  sonunda  bütün  resmi  bilgileri

aldatma  ve  kafa  şişirme  olarak  kabul  etmeye




başladı.  Buna  sebep,  ilk  rastlanan  eşekle

propaganda

işini

yöneltmenin



mümkün

olacağına  inanılmasıydı.  Böyle  bir  görevi,  insan

ruhunu  en  iyi  biçimde  anlayan  usta  kimselerin

yapabileceğini

anlamamışlardır.

Alman


propagandası  kültürü  seçkin  bir  zümrenin

işlediği  üzücü  bir  hataya  en  canlı  örneği

oluşturur.  Bu  kimselerin  çalışmaları,  gerekli

psikolojik  düşüncelerden  uzak  kaldığı  için

istenilenin  tam  aksi  yönünde  etki  yapmıştır.

Gözleri  bağlı,  kulakları  tıkalı  olmayanlar  için,

dört  buçuk  yıl  düşman  propagandasından

öğrenilecek  çok  şey  vardı.  Özellikle,  meşgul

olunan  ve  hedef  alınan  bir  konu  hakkında

sistemli  şekilde  tek  taraflı  bir  vaziyet  almak

gerekir. Bu propagandanın en önemli ilk şartıdır,

işte  bu  en  önemli  ilk  şart  hiç  anlaşılmamış  ve

gözden  uzak  tutulmuştu.  Bu  yolda  öyle  hatalar

işlendi  ki,  savaşın  başlangıcından  itibaren

yapılan

saçmalıkları

ancak

ahmaklığa



hamletmek l gerekirdi. Örneğin bir sabunu öven

bir duvar ilâm, aynı zamanda i başka sabunların

da iyi olduğunu anlatırsa bu garabete ne denir? l

Herhalde  sadece  baş  sallanır,  işte  bizim  siyasi




propagandalarımız  da  tamamen  buna  benzedi.

Propagandanın  gayesi  çeşitli  partilerin  haklarını

güzelce  tayin  ve  takdir  etmek  değildir.

Propagandanın  gayesi  ;  temsil  edilen  partinin

üstünlüğünü

açıkça


ortaya

koymaktır.

Propaganda,  eğer  gerçek  başka  tarafta  ise,  bunu

objektif  bir  şekilde  araştırmaya  ve  halka  dinin

adaleti

ile


açıklamaya

kalkışmamalıdır.

Propaganda  sadece  kendisine  uygun  düşen

gerçekleri

aramakla

ve


onları

tanıtmakla

görevlidir.

Savaşın


getirdiği

felâketin

sorumluluğunu  yalnız  Almanya'ya  yüklemenin

doğru


olmayacağını

söyleyerek

savaş

sorumluluğu  konusunu  tartışmak  çok  büyük  bir



hata  idi.  Bu  sorumluluğu  hiç  yorulmadan

devamlı  bir  şekilde  hasımlarımıza  yüklemek

gerekirdi. Bu yarım tedbirin sonucu ne oldu?

Bir  milletin  büyük  topluluğu  politikacılardan,

kamu  hukuku  profesörlerinden  ve  hatta  yalnız

hüküm


vermeğe

kabiliyetli

kimselerden

meydana  gelmez.  Şüphe  ve  kararsızlık  içinde

yüzen

kimselerden



oluşur.

Bizim


kendi

propagandamız karşı tarafa küçükte olsa bir hak

verecek olursa, kendi hakkımızdan şüphe etmek



için  bir  adım  atılmış  olur.  Böylece  topluluk,

hasmın  haksızlığının  nerede  son  bulduğunu  ve

bizim  hakkımızın  nerede  başladığını  tespitte

zorluk  çeker  ve  endişe  içinde  kalır.  Eğer  bir  de

hasım  böyle  hatalar  işlemez  de  bütün  kabahati

istisnasız  karşı  tarafa  atarsa,  bu  durum  daha  da

fenalıklar  doğurarak  ortaya  çıkar.  Böylece

halkımız,  daha  akla  uygun  ve  devamlı  bir

şekilde  idare  edilen  düşman  propagandasına

inanmaya  başlar,  işte  bu  iş  objektiflik  illetine

yakalanmış  bir  millette  oldu.  Çünkü  herkes,

Alman  milleti  ve  devleti  yok  edilme  tehdidi

altında

iken


düşmana

karşı


haksızlık

yapılmamasına çalışıyordu.

Halkın  büyük  bir  çoğunluğu  tıpkı  bir  kadın

ruh  halı  içindedir.  Bunlar,  fikir  ve  düşünceleri,

fiil

ve


hareketlerden

ziyade


duyguların

doğurduğu

düşüncelerden

çıkarırlar.

Bu

izlenimler  karışık  olmayıp,  gayet  basit  ve



sınırlıdır. Bunların arasında birtakım ince farklar

yoktur,  sadece  sevgi  veya  kin,  hak  veya

haksızlık,  gerçek  veya  yalan,  olumlu  veya

olumsuz  konular  vardır.  Hiçbir  zaman  yarım

hissiyata  tesadüf  edilmez,  işte  İngiltere'nin



propagandasını  idare  edenler  özellikle  bu

hususları

gayet

iyi


anlamışlardır,

ingiliz


propagandasında

şüphe


doğuracak

yarım


tedbirlere rastlanmazdı.

Düşmanın halk psikolojisini gayet iyi bildiğini

gösteren  delil,  o  mezalim  propagandası  idi.

Düşman  bu  propaganda  sayesinde,  cephede

bozguna  uğrasa  bile  manevi  kuvveti  korumak

için  gerekli  malzemeyi  buluyordu.  Savaşın  tek

suçlusu  olarak  Alman  milletim  ilân  ve  teşhir

etmekteki başarı da bu hususu doğruluyordu. Bu

büyük  yalan,  küstahça  ve  taraf  tutarak  ileri

sürülerek  halk  topluluklarının  anlayabilecekleri

bir  şekle  sokuluyordu. Topluluklar  duygulan  ile

harekete  geçerler  ve  daima  aşırıya  kaçarlar.

Bundan dolayı da o koca yalanlara inanırlar. Bu

propagandanın  başarısı  yalnız,  dört  yıl  süren

savaş  boyunca  düşmanın  karşı  koymaya  devam

etmesi  ile  değil,  aynı  zamanda  milletimizin

üzerinde  yaptığı  etki  ile  de  ortaya  çıkmıştır.

Böyle bir başarının bizim propagandamıza nasip

olmamasına

şaşılmamalıdır.

Propagandamız

içerdeki

karışıklıklar

esnasında

te-sirsizlik

tohumu  saçıyordu.  Ayrıca  içeriği  itibariyle  de




halkın  üzerinde  gerekli  tesiri  yapmaktan  çok

uzaktı.  Bizim  o  ipe  sapa  gelmez  devlet

adamlarımız,  insanları  ölüme  sevk  edebilmek

için,  o  mânâsız  barışçılık  sözleri  ile  sarhoş

etmenin  ve  coşturmanın  mümkün  olacağını

sanmışlardı.

Bir

propagandada



esaslı

bir


prensibe her zaman kesin bir şekilde uyulmazsa,

teşkilât  içinde  gösterilen  faaliyetler  bir  başarı

sağlamaz.  Propaganda  gayet  sınırlı  konulara

temas  etmeli  ve  bunları  devamlı  bir  şekilde

tekrarlanmalıdır.  Dünyadaki  diğer  işlerde  de

olduğu gibi, bunda da sebat ve ısrar başarının en

önde  gelen  şartıdır.  Propaganda  her  şeye

kanıksamış  kimselerin  peşine  düşmemeli  ve

estetlere

kapılmamalıdır.

Aksi

halde


propagandanın  muhteviyatı,  şekli  ve  ifadesi

halkın üzerinde faaliyet gösterecek yerde, yalnız

edebi salonlara devam eden kimselere tesir eder.

işte  bunlardan  vebadan  kaçar  gibi  kaçmak

gerekir.

Bunlar


güzel

hisler


duymaktaki

yetersizlikleri dolayısıyla daima kendilerine yeni

terbiyeciler  ararlar.  Bu  adamlar  kısa  zaman

içinde  her  şeyden  bıkarlar,  daima  değişiklik

ararlar. Hiçbir zaman kusursuz bir durumda olan



çağdaşlannın

seviyesine

gelemezler,

hatta


bunlan

anlayamazlar.

Propagandayı

veya


içeriğini  pek  eskimiş  buldukları  için  eleştirirler.

Onlara  daima  yeni  şeyler  gerekir.  Bu  herifler,

halkın  nezdinde  siyasi  başarının  en  öldürücü

düşmanı olurlar.

Halbuki propaganda her şeye kanıkmış küçük

beylere  devamlı  vakit  geçirecekleri  meraklı

vasıtaları  sağlamak  için  yapılan  bir  şey  değildir.

Propaganda  kanaat  ve  telkin  içindir,  ikna

edilmesi söz konusu olan kuvvet de topluluktur.

Topluluğun  ise  daima  o  ağırlığı  içinde  bir  fikri

anlayabilecek  duruma  gelmesi  için  bir  zamana

ihtiyacı  vardır.  En  basit  mefhumlar  defalarca

tekrar edilmeden hafızasını onlara açmaz. Hedef

çeşitli  yönlerden  aydınlatılabilir.  Fakat  her

açıklamanın

gayesi


daima

aynı


düstura

ulaşmalıdır. Ancak bu böyle olursa, propaganda

düzgün bir etki yapabilir. Hiçbir zaman bir tarafa

sapmadan üstünde yürünen bu yol, daima eşit ve

metin  bir  çalışma  sayesinde  başarıya  ermenin

imkânını sağlar, işte o zaman böylesine sebat ve

gayretle  nasıl  akla,  hayale  gelmez  büyük

sonuçlara  kavuşulacağı  hayretle  görülür.  Her




reklâm  ister  iş  hususunda,  ister  siyasi  alanda

yapılsın,  başarısı  devamlı  çalışma  ve  daimi

surette  fikri  takip  etmekle  elde  edilir.  Düşman

propagandasını  örnek  almak  gerekirdi.  Bu

propaganda  özellikle  belirli  halk  topluluğu  için

hazırlanmış  birtakım  hususlar  içeriyor  ve  bunlar

devamlı

bir


şekilde

ısrarla


idare

edilip


savunuluyordu.  Esaslı  fikirlerin  ve  bu  fikirleri

yayış  usullerinin  bir  kere  başarısı  görülünce,

savaş boyunca bunlar, bir değişiklik yapılmadan

kullanıldı, ilk önceleri cüretli iddiaları yüzünden

bu  propaganda  saçma  gibi  geliyordu.  Daha

sonra  nahoş  kabul  edildi.  En  sonra  ise  inanıldı.

Dört  buçuk  yıl  sonra  Almanya'da  bir  devrim

çıktı


ki,

devrimin

parolası

düşman


propagandasından  alınmıştı,  ingilizlerden  bu

silâhın  başarısının  devamlı  kullanılması  ile

sağlanacağı  ve  bu  başarının  yapılan  bütün

masrafları karşılayacağını da öğrendim, ingilizler

propagandayı  birinci  silâh  kabul  ediyorlardı.

Halbuki


bizde,

propaganda

bir

sandalye


kapamamış  politikacıların  son  ekmek  parçalan

veya  gazetelerde  işletilen  küçücük  bir  damar

sayılıyordu.




Download 2,6 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   27




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©hozir.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling

kiriting | ro'yxatdan o'tish
    Bosh sahifa
юртда тантана
Боғда битган
Бугун юртда
Эшитганлар жилманглар
Эшитмадим деманглар
битган бодомлар
Yangiariq tumani
qitish marakazi
Raqamli texnologiyalar
ilishida muhokamadan
tasdiqqa tavsiya
tavsiya etilgan
iqtisodiyot kafedrasi
steiermarkischen landesregierung
asarlaringizni yuboring
o'zingizning asarlaringizni
Iltimos faqat
faqat o'zingizning
steierm rkischen
landesregierung fachabteilung
rkischen landesregierung
hamshira loyihasi
loyihasi mavsum
faolyatining oqibatlari
asosiy adabiyotlar
fakulteti ahborot
ahborot havfsizligi
havfsizligi kafedrasi
fanidan bo’yicha
fakulteti iqtisodiyot
boshqaruv fakulteti
chiqarishda boshqaruv
ishlab chiqarishda
iqtisodiyot fakultet
multiservis tarmoqlari
fanidan asosiy
Uzbek fanidan
mavzulari potok
asosidagi multiservis
'aliyyil a'ziym
billahil 'aliyyil
illaa billahil
quvvata illaa
falah' deganida
Kompyuter savodxonligi
bo’yicha mustaqil
'alal falah'
Hayya 'alal
'alas soloh
Hayya 'alas
mavsum boyicha


yuklab olish