APPENDIX 4
YABAN – TEXTUAL VARIANTS
381
kilometre yakınlıkta harbet
[A257]
tiği bir anda yazıyorum.
•
[M209]
Salih ağa ile imam, gittiklerinin ikinci
468
günü köye döndüler. Ben,
bütün tiksintime rağmen gidip onlarla görüşmekten kendimi alamadım.
Yenemediğim
469
bir tecessüs, beni, bu iki sefilin yanına kadar sürükledi. Lâkin, ne
onun, ne bunun çenesini bıçaklar açmıyor. Salih ağa verdiği arpa ve saman
bedellerini koparamadığına, öbürü de — kim bilir, belki — beş on kuruş bahşiş
alamadığına müteessiftir
470
. Zira, ağızlarından zorla dökülen birkaç söz, hep
maddî menfaat işlerine taallûk ediyor.
471
—
Nereye kadar gittiniz? diyorum.
Bana, hiç bilmediğim bir yerin adını söy
leyorlar. Sonra
472
susuyorlar.
—
Bari muharebe hakkında, kulağınıza bir
473
şeyler çalındı mı?
474
—
Kıyamet, kıyamet. Top seslerinden durulmuyor.
—
Üç
475
gündür, gece gündüz durmadan savaşırlarmış.
—
Yunanlıları
476
nasıl hissediyorsunuz
477
? Memnun gibiler miydi?
—
A, a. Kara kara düşünürlerdi.
468
onuncu C;
469
karşı koyamadığım C;
470
müteesir C;
471
çıkarlarına ait C;
472
yine M; only
473
bazi M;
474
Bari … …mı? om. C;
475
on üç M;
476
Düşmanları B, C;
477
buluyorsunuz? C;
APPENDIX 4
YABAN – TEXTUAL VARIANTS
382
[A258]
Salih ağa imamın sözünü kesti:
—
Yok canım. O türkçe bilen bana söyledi: “Birkaç gün sonra Ankaradayız!„
dedi.
—
Birkaç gün sonra Ankaradalar mı? Olamaz. Düz yolda gibi yürüye yürüye
gitseler, gene varamazlar, dedim.
[M210]
Salih ağa, yüzüme düşmanca diyebileceğim bir hışımla bakarak:
—
Sen görürsün, dedi.
—
Ben ne göreceğim. Sen göreceğini görmüşsün, işte. Samanını, arpanı yediler
bitirdiler. Seni önlerine katıp
478
günlerce yürüttüler. Eline de beş para vermediler,
dedim.
Çıplak ayağını o ana kadar görmediğim bir sinirlilikle oynatmağa başladı.
—
Helâl olsun, be. Helâl olsun. Daha bir diyeceğin var mı?
Salih ağa, ilk defa olarak, bana bu tavurla
479
hitap edebiliyor. Çünkü, bir
zamanlar benim temsil ettiğim nüfuzun bu topraklardan çekildiğini hissediyor.
—
Ulan, alçak herif! diye bağırdım. Şu dakikada güvendiklerin burada olsalar,
gene seni ayağımın altına alıp bir yılan gibi eze-
[A259]
Ve üstüne doğru yürüyünce, dimdik önüme dikildi:
—
Yok, dedi. O günler geçti. Otur oturduğun yerde...
Yaradana sığınıp sol kolumun bütün kuvvetiyle
480
kırçıl
481
suratına bir tokat
aşkettim. Sendeleyip yere yuvarlandı. Fakat, yuvarlanma- siyle kalkması bir oldu ve
eline geçirdiği kocaman bir taş parçasını kafama fırlatmak istedi. Taş omuzumu
478
takip M; B; C;
479
tavırla M; B; C,
480
gücüyle C;
481
kalın M; only
Do'stlaringiz bilan baham: |