BİLİRKİŞİ RAPORU
"İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Başkanlığı'na, Üzerinde Emine Şenlikoğlu
tarafından kaleme alındığı, işaret edilmiş bulunan (Gençliğin İmanını Sorularla Çaldılar,
İstanbul 1984) başlıklı kitabın incelenerek, bunda TCK 163. maddeyi ihlal edici nitelik
bulunup bulunmadığı hususunda bilirkişi sıfatıyla mütalaamızın tespiti istenilmekle
gerekli incelemeler yapılmış ve neticesi aşağıda arzedilmiştir:
415 sahifeden ibaret bulunan kitap, başlangıcında da açıklandığı üzere, İslâm dini
hakkında bazı sorulara cevap vermek amacı ile kaleme alınmış bulunmaktadır. Yazara
göre, bu sorular İslâm dinini tezyif ve özellikle gençlerin dini tutumlar elde etmelerini
önlemek maksadıyla tevcih olunmaktadır. Bu soruların cevapları uygun bir şekilde
verilmediği ve devlet okullarında yapılan din eğitimi bu bakımdan etkisiz olduğu için
özellikle yüksek öğretim gençliği soruların cevabını bulamamakta ve böylece sorularla
onların imanlarının yok edilmesine çalışılmaktadır. Kitabın yazarına göre, İslâm'a hücum
edilerek, genç nesillerin İslâmî imandan yoksun olarak yetişmelerini isteyenler, olarak
İslâm'ı küçük düşürücü, İslâm'ın esaslarından şüpheye düşmelerine sebebiyet verici
sorular tevcih etmekte ve emellerine böylece ulaşmaya gayret etmektedirler. İşte yazar,
bizzat kendisi vazettiği sorulara cevaplar vermek suretiyle, hayali bir takım, İslâm
düşmanlarına karşı, İslâm'ın müdafaasını yapmakta bulunduğunu açıklamaktadır.
Gerçekten de kitap baştan sonuna kadar belirtilen biçimde vazedilmiş sorulara cevapları
ihtiva eylemektedir.
Ancak, yazar, bununla yetinmemekte, kitabın birçok bölümlerinde bugünkü Türk toplum
düzenini tezyif ve tezlil edici ifadeler ileri sürmektedir.
Bunun çok tipik bir misali, kitabın 357-359. sahifelerinde görülüyor. Bu kısımda yazar,
Meral adındaki bir kişiye cevaplar verirken, bugün medeni denilen kızlarımızın çıplak
gezdirildiğini, randevu evlerine satıldıklarını, en çok vergi verdi diyerek zina yaptırılan
randevu evi sahiplerine imansız, vicdansız madalya verdiklerini, milletin evlatlarına zina
yaptırılıp namuslarını satanlara madalya verildiğini, bu törenlerin millete televizyondan
gösterildiğini, bunun ne çeşit bir alçaklık olduğunu belirtmekte ve sorumlulara "ey satılmış
alçaklar" diye hitab etmekte, adım başı bir kerhanenin mevcut olduğunu, para gelecek diye
turistlere yataklık yapıldığını, 19 Mayıslarda rezaletler sergilendiğini belirtmekte ve
Türkiye'deki müslümanlara hitab edilerek; "görmüyor musun ki fuhşiyattan başka bir şey
hakim değil Türkiye'de" denmekte ve yazar, "ben İslâm'ın gölgesinde bir dünya istiyorum"
demekte ve bazı sorumlulara, "Ey 20. asrın deyyusları, ey zalimler, artık yılan derisinden
çıkın, İslâm'a girin. Türkiye'yi zina pazarından kurtarın" demektedir. Ayrıca yazar, daha
fazlasını söylemek istediğini ve fakat "kodesi boylamamak" için ileri gitmediğini
belirtmekte ve muhatabına; Allah'ın kanunundan başka bir kanunu beğenme" demektedir.
Buna benzer olarak bugünkü Türkiye'nin sosyal hayatını tezyif edici nitelikte fikirlere
kitabın muhtelif kısımlarında rastlanmaktadır.
Yukarıda belirttiğimiz niteliğine, göre, kitabın TCK 163. maddeyi ihlâl edici nitelikte
bulunup bulunmadığını tesbit bakımından, İslâmi devlet, laiklik gibi kavramlada ifade
etmiş bulunduğu hususları gözden geçirmek uygun sayılmıştır. Kitabın 8. sahifesinde,
"dün devletin Allah'ın ahkâmıyla yönetildiği sırada batının bize muhtaç olduğu, bugün ise
devletin insanların kanunlarıyla yönetildiği ve devletin batıya muhtaç hale geldiği, Kuranın
emirleri uygulandığı zaman ülkede maddi ve manevi bir huzurun olduğu, zenginliğin ileri
derecede bulunduğu, ilimde en ileri gidenlerin Müslümanlar olduğu" beyan edilmektedir.
Böylece, devletin, gelişebilmek için ilahi hükümlere dayandığı fikri açıklanmış olmakta ve
163. madde ihlal edilmiş bulunmaktadır. Kitabın 20. sahifesinde Türkiye'nin İslâm devleti
olmadığı, çünkü anayasanın Kur'an olmadığı, halbuki Türkiye'de kanunları insanların
yaptığı, bugün artık Türkiye'nin uyguladığı bir İslâmi emrin mevcut bulunmadığı, cuma
namazını işçilerin ve memurların kılamadıkları belirtilmekte. 22. sahifede, Kur'an'ın din
işleriyle devlet işlerini ayırmadığı, kim ayırırsa İslâm'dan çıkmış olacağı, Kur'an'ın bir
hayat nizamı olduğu, bunun böyle olduğu anlatılırsa insanın mahkemeye çıkıp hapse
atılacağı; 23. sahifede, İslâmi tatbik etmediği müddetçe Türkiye'nin huzura
kavuşamayacağı belirtilmekte ve böylece kanaatımızca 163. madde ihlal olunmaktadır.
31. sahifede, İslâm bir bütün olarak anlatılırsa insan kanunların bütün çarpıklığının
meydana çıkacağının muhakkak olması sebebiyle Türkiye'de buna fırsat vermemek için
uyutmalı din derslerinin okutulduğu, 33. sahifede, İslâm'ın dünya işlerine karışan bir
nizam olduğu; 70. sahifede, Allah'ın insanların dünyada tatbik ettikleri müddetçe huzura
kavuşacakları, Kur'an-ı Kerim'i ve Peygamberin sünnetlerini bir anayasa olarak göndermiş
bulunduğu 222. sahifede, bugünkü Türkiye'deki devletin kanunlarını insanların hazırlamış
bulunduklarını, oysa değişmez İslâm devletinin kanunlarını Allah'ın hazırladığı,
Türkiye'deki laik devletin kanunlarını insanların hazırladığı için zinayı serbest bıraktıkları,
oysa İslâm devletinde zinanın kesinlikle yasak olduğu, böylece Türkiye'de vatandaşın
namusunun satıldığı ve onun buna karışamadığı belirtilmekte; 243. sahifede, İslâm
devletinin askerinin nöbet tutarak bile ibadet sevabı kazandığı açıklanmakta; 248.
sahifede, Müslümanlığın İslâmi hükümlere uymak demek olduğu açıklanmakta; 256.
sahifede, Allah'ın emirlerini inkar edenlerin çok olduğu, mesela, bunların Allah'ın
kanunları dururken insanların kanunlarıyla yargılanmak istendikleri, "bu zamanda
kapalılık olur mu?" diyenlerin kafir oldukları; 281. sahifede, bu düzenin yetiştirdiği
toplumun yarısından fazlasının ruh hastası olduğu; 283. sahifede, Kur'an-ı Kerim'ın bir
anayasa olduğu; 351. sahifede, kadın ve erkeğin ancak Allah'ın kanununu yaşamakla
birbirlerini tanıyacakları, İslâm'a göre olmayan evliliklerde huzurun mümkün
bulunmadığı; 364 ve 365. sahifelerde, milliyetçiliğin İslâm'a göre küfür olduğu; 380.
sahifede, İslâm'ın kendisine has miras, ekonomi, hukuk sistemlerinin mevcut
bulunduğunu, İslâmiyetin bir bütün devlet sistemi olduğu, Türkiye'nin ise, laik demokratik
bir ülke olmasına rağmen din ile devlet işlerini ayırdığı, hukuk miras gibi konularla
Diyanet İşlerinin ilgilenemediği belirtilmekte ve Almanya ile olan ve yazarın iddia ettiği bir
kısım farklara değinilmektedir.
Yukardan beri açıklandığı üzere, yazar Türkiye'de İslamî bir devlet istemekte ve laik
düzeni, tağut düzeni olarak nitelendirmektedir. Böylece, devletin dini esaslara
uydurulması gerektiği propagandası yapılmaktadır. Netice olarak, kitabın TCK 163.
maddeyi ihlal eder mahiyette bulunduğu kanaatına varılmıştır.
Keyfiyet saygıyla arzolunur. 26.3.1985
Bilirkişi Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer
Do'stlaringiz bilan baham: |