AVRUPA BİLE DİNSİZ OLMASINA RAĞMEN DARWİN'E İNANMIYOR
SORU: İnsan maymundan mı türedi?
CEVAP: Bazı kimseler maymunların evrimi ile insanın meydana geldiğini ileri sürüyor. Bu
hal imkânsızdır. Çünkü geçmişte, iki bin sene içinde olup bitenleri (önceki yıllara nazaran)
daha iyi biliyoruz. Bu iki bin yıl içinde herhangi bir evrim olmamıştır. Daha evvel olan
evrimler varsa, bunlar da tahminden ileri geçmez. Bulunan fosiller de bize, yüzde yüz
doğru bilgi veremez. Meselâ bir kafa bulunmuş. Bu kafa insan kafası ile maymun kafası
arasında birşey...Bu kafanın, bir türe ait olduğunu kabul etmek yanlıştır. Bugün dahi öyle
kimseler var ki, yüzü gorile benziyor. Yani bu adama bakıp, "insanlar da maymunlaşmaya
başladılar" diyebilir miyiz? Bazı insan çirkin, bazısı da güzel olabilir. Güzel olan şükretmeli,
çirkin olan huylarının güzelliği ile övünmelidir...
Binlerce, milyonlarca yıl evveli, tarihten önceki çağlara girdiği için o devirler hakkında
söylenen sözler tahminden ileri geçemez. Evrime ait gösterilen resimler, ressam işidir.
Fosiller de her şeyi bütün açıklığı ile ortaya koyamaz. "O devirde böyle bir canlı varmış"
fikrinden ileri geçemez.
Maymundan insan olsaydı, neden hepsi değil de bir kısmı insan olmuş, bir kısmı
maymunlukta kalmayı seçmiş. Acaba bu seçim, maymunların isteğine mi bırakılmıştır?
Diyelim ki, organ bakımından maymunlar insana benzedi. Peki, nasıl oldu da, maymun
beyni uçak ve telsiz yapacak kadar gelişti ve insan beyni haline geldi? Vicdan ve iman gibi
şeyler nasıl teşekkül etti? İnsanlar konuşabilirken, maymunların halen konuşmamasının
sebebi nasıl izah edilebilir?
Değil bir veya birkaç maymunun insan olması, Darwin gibi bir biyolog isteseydi, kendisi
maymun olamazdı. Hatta boyu kısa idiyse uzatmak, kollarını uzun gördü ise kısaltmak
elinde değildi. Darwin gibi bir ilim adamının gerçekleştiremediği bir şeyi, nasıl olur da
maymunlar gerçekleştirebilir?
Maymunun başkalaşarak insan olduğunu iddia eden insan, insan derisi içindeki cesetle,
maymun derisi içindeki ceset arasındaki farkı görmemezlikten geliyor. Acaba maymun
böbreği, insana takılsa olur mu? Elbette ki olmaz, çünkü doku farkı vardır. Bazı kızların
yüzünde sakal gibi kıl bittiğinden ilgili tabiplere müracaat edip, tedavi olmak isterler.
Fakat bugüne kadar beklenen sonuç alınamadı, pek çok kız oldukça sıkıntılı bir hayat
yaşadı. Tatbik edilen ilaçlar kızların yüzünde sakal çıkmasını önlerken, bu sefer onların
saçları döküldü. Yani yağmurdan kaçarken doluya tutuldular.
Tabipler kıl hücrelerine hükmedip, onları iptal edemezken veya kıl çıkmayan yüzde kıl
çıkmasını teinin edemezken, nasıl olur da maymunun kıllı suratı kılsız hale gelmiştir
Bir misal verelim: İçinde birden ona kadar numara bulunan bir torba düşününüz. Bu
torbadan 5 numarayı çekmek istesek ihtimal onda birdir.
İki rakam çekmek istesek, mesela ilk önce üç rakamını bulmak istiyoruz. Sonra bunu atıp,
yediyi bulmak niyetindeyiz. Bu durumda ihtimal on üzeri iki, yani yüzdür.
Bu defa torbadaki rakamları birden başlayarak ona kadar sırasıyla çekmek istesek, bu
seferki ihtimal on üzeri on, yani on milyarda birdir.
Bir maymunun iskeleti bir makina gibi monte edilmiyor. Makina parçaları uygun şekillerde
dışarıda yapılır, sonra yerlerine konarak meydana getirilir. Maymun böyle değil. Onun
başlangıcı bir hücredir.
Kemikler de yerinde teşekkül etmeye başlar, zamanla gelişir ve son şekillerini alarak iskelet
meydana çıkar.
Halbuki motorun parçaları dışarıda yapılıp yerlerine takılır. Bir motorun yapılması
kendine göre bir zorluk taşırken ve tesadüf olmazken, maymunun yapılması daha çok zor
ve asla tesadüfi değildir. Medeniyet bir maymun yapamaz. Yapsa da robot olur. Öyle ise
maymunu yaratan tesadüfe yer vermez. Tesadüf diyenler de, Allah'ın sıfatlarını bilmiyor
demektir.
Bir misal daha vereyim:
Karşımıza on tane maymun alalım. Bunların değişik birer kemiği noksan olsun. Mesela
birincinin burnundaki bir kemik, ikincinin kafasında, üçüncünün bacağında ve böylece her
birinde bir kemik noksan. Bu maymunları karşımıza dizelim. On adet noksan ve değişik
kemiklerini de bir torbaya koyalım.
Maymunlar teker teker gelsinler, torbadan birer kemik çekip, tekrar torbaya bıraksınlar.
Biz istiyoruz ki, her maymun kendi noksan kemiğini bulsun. Çünkü dünyadaki bütün
maymunların kemikleri ne noksandır, ne de değişik.
Maymunların kendi noksan kemiklerini ilk çekişte bulma ihtimali, on milyarda birdir.
Bir maymunun pek çok kemiği vardır. Şimdi hesabımızı yüz maymunda, yüz adet değişik
kemikle yapalım. Gene her maymunun kendi noksan kemiğini bulması ihtimali yüz üzeri
yüzde (100100) birdir. Yüz üzeri yüz, 100 sayısının kendisiyle 100 defa çarpılmasıyla çıkan
çok büyük bir sayıdır.
Aklın idrak edemediği, kağıda sığmayan bu değeri 100 rakamının arkasına 200 adet sıfır
koyarak buluruz.
Bütün maymunları nazara alarak, böyle bir hesap yapsak, maymunların tesadüfen
meydana gelmesinin imkansızlığı anlaşılır.
Bütün insanları ve hayvanları düşünürsek, matematik ilmi bunların tesadüfen meydana
gelmiş olma ihtimallerini katî olarak reddeder. (290). Çevre faktörü:
Çevre şartlarından dolayı meydana gelen değişiklikler "modifikasyon" adı altında işlenir.
1) Çevre şartları yüzünden meydana gelen değişikliğin ileri nesillere aktarılması ile yeni bir
canlı türü meydana geleceği söylenemez. Meselâ, müslümanlar 14 asırdır sünnet olurlar.
Sünnet her şahıs için değişik bir durumdur. İstisnalar dışında, sünnetli babaların
çocuklarının sünnetli doğduğu görülmemiştir. Çinliler, asırlardır
(290) İlimler ve Yorumlar - Hekimoğlu Ismail-H. Hüseyin Korkmaz.
ayaklan küçük kalsın diye demir ayakkabı giyerler. Fakat doğan çocukların ayakları normal
boyda olur. Babasının demir ayakkabı yüzünden küçük kalan ayağı, doğan çocuğun
ayağının da normalden küçük olmasını gerektirmez.
2) Wiesmann isimli bir doktor, yirmi nesil boyunca farelerin kuyruğunu kesmiş, buna
rağmen yirmibirinci nesil olarak doğan farenin kuyruğu da öncekiler kadar büyümüştür.
Zürafanın boyun ve ayaklarının senelerce yüksek dallara uzanmaktan uzadığı iddia edildiği
halde, aynı şekilde ağaç fidanlarına yetişmek için uğraşıp duran keçilerde böyle bir durum
söz konusu değildir. (291)
Benzetme, canlıların bazı hususlarının benzerliğini aynı menşeden gelmesi ile izah
etmektedir. Analoji de, canlıların bazı yönleri ile benzerliklerinin olmasıdır. Kuş kanadı ile
kelebek kanadı gibi... Fakat, onların aynı soydan gelmesi söz konusu değildir.
Mum, çıra, gaz yağı, elektrik ve güneş ışınlarını düşünelim. Bunların hepsi de ışıktır, ama
birbirlerine benziyorlar diye aynı menşeden geldiklerini söyleyemeyiz. Mum hayvani yağ,
çıra bitki, gaz yağı maden menşeli, elektriğin menşei de büsbütün değişik, güneş ışığı ise
bir gezegenden gelmektedir. (292)
Deniliyor ki: "Maymun önce yerde dört ayak üzerinde yürüyordu. İki ayak üzerinde
durmanın daha faydalı olduğunu anladı. İşte onun devamı olan bugünkü insan da iki ayak
üzerinde yürümektedir." Oysa ki, dört ayak veya iki ayak üzerinde olmak iskelet ve sinir
sistemindeki gelişmeye bağlı bir durumdur. Arzu ile ayak üzerinde kalkılsaydı, çok arzu
eden kamburlar kendilerini düzeltirlerdi.
(291) Biyoloji ders otları - Prof. Dr. Bedia Bozkurt, S. 28.
(292) İnançlar, Dr. Kenan Çığman, S. 81.
4) İnsan kör bağırsağının işe yaramadığı, önceki canlılardan körelerek geldiği
söylenmektedir. Halbuki, kör bağırsağın bir işe yaramadığı söylenemez. Ona "ikinci mide"
denilmektedir. Daha önce de bademcik ve apandistin lüzumsuz olduğu söylenirdi.
Bunların bir lenfoit organ, bir nevi vücudun askerî karargâhı olduğu, vücut savunmasında
lüzumlu olan antikorların burada yapıldığı şimdi anlaşılmıştır.
Hz. Adem ve Torunları:
Hz. Adem'in saçı siyahtı. Şimdi sarı saçlı, mavi gözlü farklı tipler var. Bu nasıl olur?
denilerek burada insanların Hz. Adem'den gelmediği iddiasına dayanak aranıyor. Halbuki:
1. Aynı soru maymundan gelindiği kabul edilse de söz konusudur. Ata maymun da bir
tiptir, ileri nesiller böyle çeşitli tipte olabiliyor?
2. Hz. Adem'in tipinden farklı ırkların oluşumunu Mendel prensipleriyle açıklayabiliriz.
Mesela benim saçlarım şu anda siyah olabilir de, ben aynı zamanda sarı saç, kahverengi
göz vs. gibi özellikleri taşıyabilirim. Şu anda hakim olan (dominant) siyah saç, kahverengi
göz vs. gibi özellikleri taşıyabilirim. Şu anda hâkim olan (dominant) siyah saçlılıktır. Ama
torunlarım sarı saçlı olabilir.
3. Bu durumu crossing-over ile de açıklayabiliriz. Babadan gelen kromozomlar, anadan
gelen kromozonlarla karşılaşıyor, birbirine değiyor, parça alış-verişi yapıyor. Dolayısıyla
farklı bir saç, göz, renk olabiliyor.
Şunu peşinen söyleyelim ki gerek crossing-over ile olsun, gerekse mutasyonla (mutasyon,
kromozomlarda ge-
rek sayı, gerek şekil değişikliğine denir) olsun canlıda bazı değişiklikler yapılabilir, hatta bu
ileri nesillere de aktarılabilir. Fakat değişikliğe uğrayan yine insandır. Değişmekle başka
tür olmuş olmaz. Mutasyonlar canlıda bir değişiklik yapabilir. Ama tür değişimi, meselâ
ayıdan aslana dönüşüm olmaz. (293)
Do'stlaringiz bilan baham: |