sahip birisinin, kalkıp da otomatik bir saatin hareketinin, herhangi düşünen bir kafanın ve
maharet sahibi bir elin müdahalesi olmadan kendiliğinden meydana geldiğini veya
tesadüfen ortaya çıkmış oluğunu söylemesi mümkün değildir.
Madem ki, bir otomatik saat kendiliğinden meydana gelmiyor ve hareket edecek duruma
geçemiyor, mikroskobik bir canlı olan hücre, kendi içinde nasıl böyle akılları durduracak
üstün bir hareket kapasitesine sahip olabiliyor? Bütün bu canlılık mekanizmasının
gerisinde düşünen bir zeka ve idare eden bir elin bulunduğunu kabul etmekten başka
yapabileceğimiz bir şey kalmaz."
Jeokimyacı Prof. Dr. Wagne Old ise Allah'ın varlığı hakkında şöyle der: "Allah, bir madde
ve enerji değildir. Ayrıca, sınırlı bir varlık değildir ki, biz aklın sınırları içine sokalım ve
tecrübe kanunlarına boyun eğdirelim. Aksine, Allah'ın varlığını kabul ediş iman esasına
dayanır. İlim adamları bazı teorilerin doğruluğunu olduğu gibi kabullenirler. Halbuki,
bunların hiçbirini duyular yoluyla kavramak ve idrak etmemek mümkün değildir. Mesela,
protonu gördüğünü veya elektrona dokunduğunu iddia edebilecek hiçkimse bulunamaz.
Fakat herkes protonun ve elektronun neticesini görür." Aynı ilim adamı devam ediyor:
"Acaba bu radar dediğimiz alet tesadüfen mi bulunmuştur? Yoksa onun bulunması için
büyük çalışmalar yapılmış, plan ve projeler hazırlanmış ve böylece bir netice mi elde
edilmiştir? Pekiyi, yarasanın organında bulunan ve tamamen radar görevini yapan
mekanizma nasıl tesadüfen meydana gelmiş olabilir. Hayvan, hiçbir uyarıya ihtiyaç
kalmadan ve hiçbir tamiri gerektirmeyen, gayet mükemmel bir radar sistemine sahiptir. Ve
kendi nesline bunları miras olarak aktarmaktadır. Bu kendiliğinden ve başıboş olarak mı,
yoksa bir plan, proje yapan güç tarafından mı meydana getirilmiştir?" (30)
(30) Anarşi: Kainat Nizamı Anarşiyi Reddeder - Zeki Ünal.
Kardeşim Aysel, sayısız delillerden sadece birkaç tanesinden bahsettim. Hepsinden
bahsetmek imkansız. Düşünmek, tefekkür etmek lazım. Önce Allah'ın (c.c.) eserlerini çok
iyi bilmek lazım. Eseri görmeyen sanatkarı takdir edemez. Sultanahmet Camiini gören bir
insan, ne kadar güzel takdir eder mimarını. Ama rastgele camiye girip çıkan, sanatı
incelemeyen, mimarı takdir eder mi?
Değil takdir etmek, düşünmez dahi. Şöyle bir gökyüzüne bakınca insanın Allah'ı (c.c)
görüyor gibi olmaması mümkün mü? Geceleyin gökyüzüne tefekkürle bakınca insanın
kalbine gökyüzünün feyzinden feyiz akar. Bir insan düşünmeli... Ay, dünya kurulalıdan
beri aynı ölçüde dönüyor. Güneş de, hakeza öyle. Bu nasıl mümkün olur. Bir saatin
yelkovanı, son derece itina ile hazırlandığı halde, ayarı belki birkaç yıl bozulmayabiliyor.
Daha sonra ise mutlaka ileri veya geri gitmeye başlıyor. Ay ve Güneş de semavatın
yelkovanlarıdır. Bunlar, nasıl oluyor da, dünya kurulalıdan beri hiç ileri ve geri
gitmiyorlar? Kim ayarlıyor bu gökyüzü saatini? Kainatta her ne var ise yerli yerinde ve
ayarlanarak yapılmıştır. Güne bakan (gündoğdu) çekirdeğinin sıra sıra dizilmesinden
tutun da, arının yapmış olduğu peteğin deliklerinin, hepsinin aynı şekilde bir milim dahi
oynamaksızın altıgen şekilde yapılmasına, örümceğin ağını örmesine, karıncanın kış için
yazdan yiyecek hazırlamasına, karpuzun içindeki çekirdeklerin dizilmesine, lahana
yapraklarının muazzam bir şekilde top gibi olmasına, insanın en güzel bir şekilde
yaratılmasına, dünyanın ekseninin 23 derece eğik yaratılıp dört mevsimin meydana
gelmesine, nefes alıp vermemizden, görmemize, duymamıza, düşünmemize kadar herşey
Allah'ımızı ispat ediyor. İnan artık ey kardeşim. Başka çıkış kapısı yok. Gidiş O'na.
Do'stlaringiz bilan baham: