Kader beni, iki Alman devletinin tam sınırları üzerinde bir kasabada, Braunau am Inn'de



Download 2,6 Mb.
Pdf ko'rish
bet12/27
Sana12.08.2021
Hajmi2,6 Mb.
#146148
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   27
Bog'liq
Kavgam - Adolf Hitler ( PDFDrive )

BÖLÜM 15

Nasyonal Sosyalist Irkçı Devlet'in, en esaslı ve

en  büyük  gayesi,  devletin  temeli  olanların

terbiye,

tahsil

ve


muhafazasından

ibaret


olmamalı  ve  aynı  zamanda  da  ırkın  unsurlarını

sadece  ırk  unsuru  olduklarından  dolayı  teşvik,

terbiye  ve  tatbiki  hayat  için  hazırlamakla

yetinmemelidir.

Nasyonal

Sosyalist

Irkçı

Devlet'in  teşkilâtını  bu  iş  ile  ahenkli  bir  hale



getirmesi  de  çok  lüzumludur,  insanların  kıy

metlerini,  mensup  oldukları  ırklarına  göre  takdir

etmek ve sonunda Marksıstlerin "Bir kimse diğer

bir  kimseye  aittir."  yolundaki  düşün  çelerine

savaş açıp, bu mücadeleyi son neticelerine kadar

devam  ettirmek  lâzımdır.  Irkın  ehemmiyetini

kabul etmek, ırk prensibini bütün uluslararasılığı

ile  teslim  etmek,  mantıken  ferdin  kendine  has

kıymetini  de  göz  önünde  tutmayı  icap  ettirir.

Nasıl  ki,  insanlara  da  hil  oldukları  ırklara  göre

ayrı  ayrı  kıymet  veriliyorsa,  topluluk  için  deki



kimselere de, aynı şekilde muamele etmek lâzım'

dır.  Teşek  küllerindeki  kan  aynıdır.  Ancak,

ayrıntıda  bin  türlü  ince  farklaı  ihtiva  ederler.  Bu

aksiyonu kabul etmek, önce birtakım inceliklere

girişmeden, topluluk içinde yüksek diye tanınan

unsurları  teşvik  et  mek  ve  bunların  sayılarını

çoğaltmak  lâzımdır.  Bu  kolaydır.  Keza  hemen

hemen  mekanik  bir  biçimde  vazgeçilmiş  ve

çözümlenmiş  tir.  Gerçekten,  kalabalık  içinde

büyük bir değere sahip "kafa'lan tespit etmek ve

diğerlerinden  ayırmaktan,  bilhassa  millet  için  en

faydalı  olan  kimseyi  bulmak  daha  zordur.

Kıymet  ve  ehliyetlerin  tespiti,  artık  bu  mekanik

vasıtalarla  meydana  gelmez.  Her  gün,  de  vamlı

bir  gayret  sarf  etmeden,  bunu  ifa  etmeğe  imkân

yoktur.


Kütle  halindeki  demokratik  fikri  bir  kenara

iterek  bu  dünyayı  en  iyi  millete,  yâni  yüksek

kimselere  vermeye  eğilimli  olan  bir  doktrinin,

mantıken bu milletin içinde aynı aristokratik ilke

hareketlerini

uyandırması

ve

emir


ile

kumandayı,  nüfuz  ve  tesiri  en  iyi  "ka-fa'lara

vermesi  gerekir.  Bu  doktrin,  ekseriyet  fikrini

temel  olarak  almaz.  O,  şahsiyet  üzerine  bina




kurar.

Bugün  Nasyonal  Sosyalist  Irkçı  Devlet'in,

diğer  devletlere  karşı  servet  ve  fukaralık

arasında  daha  adil  bir  denge  temini  suretiyle

aşağı sınıflara daha geniş bir hak tanıması yahut

iyi paylaştırılmış ücret kabul etmekle daha üstün

bir  iktisadi  teşkilâta  sahip  olması  gibi,  sadece

maddi  bir  farktan  başka  hemen  hemen  hiçbir

fark  ve  üstünlük  göstermemesi  lâzım  geleceğini

zanneden  bir  kimse,  çok  gerilerde  kalmış  bir

adamdır  ve  bizim  doktrinimiz  hakkında  zerre

kadar  bir  fikre  sahip  değildir.  Bu  bahsettiğimiz

şeylerin  hiçbiri  bir  devamlılık  veya  büyüklük

vasfı  taşımaz.  Zaten,  bu  kadar  sathi  ve  basit  bir

vasfa  sahip  bir  ıslâhat  hareketi  ile  yetinen  bir

millet,  milletler  arasındaki  mücadelelerde  zafere

ulaşabilmesi için ufacık dahi olsa bir şansa sahip

değildir.  Esasen  ifa  ettiği  mukaddes  vazifede,

insafa  uyan  bir  eşitçilik  açısından  yapılacak

ıslâhattan  başka  bir  şey  tasavvur  edemeyen  bir

"hareket",  bir  çevreyi  esaslı  bir  şekilde  ıslâh

etmek  söz  konusu  olduğu  zaman,  artık  tesir

kabiliyetine  ve  kudretine  sahip  olamaz.  Bu

"hareket"in bütün uygulaması, sonunda yüzeysel




şeylere  özgü  kalır  ve  halk  bugün  mustarip

olduğumuz  zaaflara  karşı  (çok  istek  duymasına

karşılık)  zaferi  sağlayacak  teşkilâtı  kuramaz,

insanı


daha

iyi


anlamak

için,


kültürün

gelişmesine  ait  menşelere  ve  hakiki  sebeplere

tekrar  bir  göz  atmak  faydalı  olacaktır,  insanı,

hayvandan ayıran ilk husus, insanın icada doğru

attığı  ilk  adımdır.  Bu  hamle  başlangıçta  hayat

mücadelesini  daha  rahat  ve  kolay  yahut  sadece

mümkün  hale  getirecek  hile  ve  kurnazlıkların

bulunmasından  ibaret  kalmıştır.  Gayet  ilkel  olan

bu  icatlar  insanın  hissini  açık  olarak  ortaya

koyamaz. Çünkü, gelecek nesillerin nazarlarında

ve  ilk  insanla  her  günkü  insanın  nazarında  bu

icatlar  ancak  müşterek  zekânın  tezahürleri  gibi

görünür.

İnsan,  hayvanın  gözlemlenebileceği  yâni

sezebileceği  hile  ve  kurnazlıkları  o  hayvanların

kazanılmış  vakaları  gibi  kabul  eder.  Bu

hadiselerin  esas  sebeplerini  tespit  edemediği

için,  bunlara  içgüdüye  dayanan  usuller  vasfını

takmakla yetinir.

Halbuki,  bizim  vakamızda  bu  "içgüdü"

kelimesinin  hiçbir  mânâ  sı  yoktur^Her  kim



canlıları  ehlileştiren  bir  gelişmeye  inanırsa

onların


faaliyetlerinin

bütün


şekil

ve

tezahürlerinin  daima  şimdiki  şekil  altında



mevcut  olmadığını  teslim  etmek  zorundadır.

Belirli bir kimse ilk hareketi yaptı ve daha sonra

bu  hareket  birçok  kimse  tarafından  tek  rar  ve

taklit  edildi.  Neticede  bu  hareket  insanların  her

birinin şuuru altına girdi ve artık bir içgüdü gibi

kendini göstermeğe başladı.

Bu  mekanizma  insanda  daha  kolaylıkla

anlaşılır  ve  kabul  edilir  Hayvanlara  karşı

mücadelede  ilk  hile  ve  kurnazlıklar  hiç  şüphe

edilmesin  ki,  başlangıçta  özellikle  kabiliyetli

kimselerin  işi  olmuştur.  Şahsiyet  burada  da,

muhakkak ki kararların ve icraatın temelini teşkil

etmiştir.  Sonra  bu  karar  ve  icraat  bütün  bir

insanlık  tarafından  ispata  ve  şahide  lüzum

kalmayacak  şekilde  kabul  edildi.  Bugün  bizim

için bütün stratejinin esasını teşkil eden bazı açık

askeri  ilkeler  de,  başlangıçta  zorunlu  olarak,

azim  ve  karara  sahip  bir  "kafa"da  tasavvur

edilmişlerdi. Ancak aradan seneler, binlerce sene

geçtikten  sonra,  kamu  tarafından  kabulüne  şahit

icap ettirmeyecek bir açıklıkla kabul olundu.Her



insan zamanla birinci buluşa bir ikincisini ekledi,

veya  ilk  buluşunu  geliştirdi.  Bir  eşyayı,  bir

yaratığı kendi hizmetinde kullanmayı öğrendi. O

zaman,  insanın  asil  yaratıcı  faaliyeti,  bugün  de

gözlemlediğimiz  şekilde  kendini  göstermeğe

başladı.  Yontulmuş  taşın  kullanılması,  vahşi

hayvanların  ehlileştirilmesi,  ateşin  keşfedilmesi

vs.  gibi  icatların  her  biri  ve  zamanımızda  bizi

hayret  içinde  bırakan  bütün  icatlara  ulaşıncaya

kadar  yapılan  hareketler,  esasında  açık  bir

şekilde  ferdin  yaratıcı  çalışmasına  ilişkindir.  Bu

buluşlar ne kadar yeni, ne kadar mühim veya ne

kadar  çok  hayret  verici  bir  vasfa  sahip  iseler,

bütün  bu  buluşların  ferdin  yaratıcı  mesaisine

taallûk  ettiği  hakikati  de  daha  aşikâr  olarak

gözümüze  çarpar,  işte  bundan  dolayı  kesin

esaslara  dayanarak  biliyoruz  ki,  çevremizdeki

buluşların  tamamı  tek  başlarına  fertlerin  yaratıcı

kuvvetlerinin  ve  doğuştan  gelen  yeteneklerin

sonucudur.  Bütün  bu  buluşlar  neticede  insanı,

hayvanın üstüne çıkarır ve kati bir şekilde insanı

hayvandan ayırır.

Tarihten  evvelki  zamanların  orman  içinde

yasayan  insanına  hayatını  korumak  imkânım




veren  kurnazlık  bugün  hâlâ  en  harika  ilmi  zafer

şekli  altında,  insanlara  hayatları  boyunca

yardımcı  olmaktadır.  Ve  insanlara  gelecekteki

mücadeleleri için zırhlar yapmak imkânını temin

etmektedir.  insanın  bütün  emel  ve  düşünceleri,

bütün  icatları  bu  dünya  |üzerinde  yaşayan

insanların  mücadelelerini  kolaylaştırır.  Hatta,  bir

adın,  bir  keşfin  veya  büyük  bir  ilmi  mütalâanın

tatbiki  faydasının  crhal  anlaşılması  bile,  insanın

diğer canlıların üstüne çıkmasına ardıma olur ve

insanı  her  bakımdan  bu  dünyada  hâkim  bir

mahlûk  yapacak  derecede  takviye  ve  tahkim

eder.

Bütün icatların münferit birer yaratıcı kudretin



neticesi  olduğu  görülür.  Bu  müstakil  fertler  ister

kendileri  arzulamış  olsunlar,  ister  İrzulamamış

olsunlar,

bir


noktaya

kadar


insanlığın

velinimetidirler.  Bu  gibi  kimselerin  hareketleri,

milyonlarca insanın eline hayat

I

mücadelelerini



kolaylaştıracak

birçok


vasıtaları

vermektedir.

Günü-Rlüzdeki

medeniyetin  başlangıcında,  daima  birtakım

mucitlerin

jahsiyederini

görmekteyiz.

Bu

mucitler  olumlu  hareketleri  ile  bir-İirlerini




tamamlarlar ve karşılıklı olarak birbirlerini tahdit

ederler.  ÎCatların  ve  keşiflerin  gerçekleşmeleri

ve  tatbiki  surette  uygulamaya  taşlamaları

zamanında  da,  tamamen  bu  böyledir.  Çünkü

açıklama  sılalarının  tamamı,  icat  sorununa  ve

bundan dolayı kişiye ilişkin-lir.

Nihayet her türlü ölçüden uzak bulunan, fakat

sonraki her tür-llü teknik icadın şartım meydana

getiren  sadece  yaradılışa  ilişkin  ça-I  lişma,

kendine özgü şahsiyetin sonucu gibi görünür.

Meydana  getiren  kuvvet,  topluluk  değildir.

Teşkilât  kuran  ya  Jda  düşünen  çoğunluk

değildir, daima her yerde, tek başına kişidir.

Bir  topluluk  sadece,  bu  yaratıcı  kuvvetlerin

çalışmalarını  en  lyüksek  dereceye  yükselttiği  ve

bu çalışmaları topluluğun menfaati-|fte uygun bir

şekilde  tanzim  ettiği  zaman,  "iyi  bir  teşkilâta"

sahip fcgörünür, ister maddi aleme, ister manevi

aleme  ait  olsun,  bir  buluş  ficin  en  çok  değerli

olan  şey,  önce  mucidin  şahsıdır.  Bir  toplulu-I

gün  teşkilât  içindeki  en  büyük  ve  en  yüksek

vazifesi,  o  teşkilâttan  '>•  kamunun  menfaatine

uygun bir şekilde faydalanmaktır.



Hakikatte  ise,  teşkilât bizzat  bu  prensibin

uygulamasını bir an Uçin bile gözden ve akıldan

uzak  tutmamalıdır. Ancak  bu  şekilde,  1  teşkilât,

makineciliğin felâketlerinden kurtulacak ve canlı

bir  organ  i  haline  gelecektir.  Teşkilât,  iyi

"kafa'ları  topluluğun  üstüne  çıkarmak  ve

topluluğu  da  bu  "kafa'ların  emirleri  altına

koymak eğilimini or-taya çıkarmalıdır.

Teşkilât,  insanlığın  nail  olduğu  lütfün  hiçbir

zaman


kütleden

gelmediğini,

yaratıcı

dimağlardan  çıktığım  bilmeli  ve  ırkın  hakiki

velinimetlerinin  onlar  olduğunu  kendine  ilke

edinmelidir.  Aynı  zamanda  teşkilât  bu  ilkeyle

hareket  etmelidir. Teşkilâtın  bu  seçkin  şahıslara

hâkim  bir  nüfuz  ve  tesir  ederek,  hareket  ve

nüfuzlarını

kolaylaştırması,

kamunun

menfaatinedir.  Çünkü  bu  genel  menfaatleri,  hiç

şüphe  yok  ki  ne  aptalların  veya  ehliyetsiz

olanların  hâkimiyeti  ne  halk  topluluklarının

çoğunluğu  temin  edecektir.  Mutlaka  yüksek

kabiliyetlere sahip kimseler işleri ele almalıdırlar

.

"tktidarlı  Kafa"  aranması,  daha  önce  de




söylediğimiz  gibi  hayat  mücadelesinin  haşin

seleksiyonuyla

meydana

gelir.


Birçoğu

parçalanır  ve  yok  olur.  Böylece  o  işte  ehil

olmadıklarını

gösterirler.

Sonunda

seçkin


sıfatıyla seçilenlerin ve diğerlerinden ayrılanların

sayıca pek az oldukları görülür. Tefekkür, güzel

sanatlar  ve  iktisat  âleminde  bu  seleksiyon  işi

hâlâ  bugün  kendini  göstermektedir.  Fakat,

bugün  iktisat  âleminde  "iKTlDARLI  KAFA"yı

seçme  uygulaması  birtakım  ağır  yükler  altında

kalmaktadır.

Devletin

idaresi

ve


askeri

teşkilâtın

şekillendirdiği  kudret  de  bu  kişilik  fikrinin  aynı

derecede egemenliği altındadır. Bunu her yerde,

astlar üzerinde mutlak otorite, liderlere karşı tam

mesuliyet  şekliyle  görmek  mümkündür.  Yalnız

siyasi  hayat,  bu  tabii  ekseninden  bugün

tamamen  kurtulmuştur.  Bütün  medeniyet  ferdin

yaratıcı faaliyetinin neticesidir. Halbuki ekseriyet

prensibi  her  hükümetin  özellikle  en  yüksek

akıllılarında  bulunmakta  ve  oradan  da  yavaş

yavaş


memleketin

bütün


hayatım

zehirlemektedir.

Esas  itibarıyla,  Yahudiliğin  yıkıcı  tesirini



kendisi  kabul  etmiş  olan  milletlerde,  şahsiyetin

nüfuzunu  yıkmak  ve  yerine  kütlenin  nüfuzunu

ikame  etmek  için  devamlı  bir  şekilde  gösterilen

gayretlen  bilmek  ve  anlamak  lâzımdır.  Üstün

ırklardaki  yapıcılık  prensibi,  yerini  Yahudilerin

yıkıcılık  prensibine  terk  etmektedir.  Yahudiler,

milletlerin

ve


ırkların

bozulma


mayaları

olmaktadır.  Bir  başka  ifadeyle  Yahudiler,

medeniyeti çöküntüye sürüklemektedir.

Marksizm'e  gelince,  bu  doktrin  Yahudi'nin

medeniyet  sahasında  bütün  faaliyet  şekilleri

içinden  şahsiyetin  üstünlüğünü  hariç  bırakarak,

yerine  adedin  üstünlüğünü  getirmek  için

gösterdiği  gayreti  temsil  eder.  Siyasal  bakımdan

parlamenter  biçim  bu  doktrine  karşılık  gelir.

Komünün  en  küçük  hücresinden  uygarlığın

doruğuna  kadar,  her  yanda  bu  parlamento

biçiminin  uğursuz  etkileri  görülür.  iktisadi

sahada  sendikalist  tahriklere  yol  açılmaktadır.

Bu sendi-kalist tahriklerin işçilerin menfaatlerine

olacağı

düşünülemez.

Yalnız,

uluslararası

Yahudiliğin  yıkıcı  emelleri  bu  tahriklerden

faydalanır.

İktisadi  hareket,  şahsiyet  prensibinden  ne



kadar  uzaklaştırılırsa  ve  iktisadi  hareketin

faaliyeti  topluluğun  nüfuz  ve  tesirine  teslim

edilirse,  ekonomik  hareketin  yaratıcılık  niteliği

de  o  kadar  zayıflar.  Neticede  kaçınılması

imkânsız bir çöküş arz eder.

Çeşitli  mesleklerdeki  danışma  bürolarının

hepsi  kullandıkları  kimselerin  menfaatlerini

hakikaten  takip  edecekleri  yerde,  bizzat  üretim

üzerinde  bir  nüfuz  ve  tesir  yapmaya  çalışırlarsa,

aynı  yıkıcı  gayeye  bilmeyerek  hizmet  etmiş

olurlar.  Bunun  neticesi  şu  olur.  Bu  hareketten

genel üretim ve bu surette fert zarar görür.

Keza,  bir  milletin  mensuplarının  ihtiyaçları,

kâğıt  üzerinde  sözle  ve  nazariyatla  tatmin

edilemez.

Topluluğun

genel

çalışması



neticesinde,  ferdin  menfaatlerine  hizmet  edecek

olan nimetlerin her gün herkesin hissesine düşen

miktarının

çoğaltılması

ile

bir


milletin

mensuplarının ihtiyaçları giderebilinir.

Mesele,  Marksizm'in  topluluklar  hakkındaki

nazariyesine  dayanarak,  şimdiki  iktisadiyatın

vazifesini  ele  alıp,  bu  iktisadiyatın  devamlı  olup

olmayacağını  münakaşa  etmek  değildir.  Kaldı

ki,  bu  prensibin  doğru  veya  yanlış  olduğu



hakkındaki  münakaşa,  bugün  mevcut  durumu

gelecekte  yönetmeye  ehil  olduğunu  ispat

etmesiyle  çözümlenemez.  Şayet,  bir  uygarlık

yaratmaya  ehil  olduğunu  ispat  ederse,  ancak  o

zaman sorun çözümlenmiş olur.

Bu  faaliyetin  başarıyla  münasebeti  ne  olursa

olsun,  bu  başarı,  Marksizm'in  miras  bıraktığı

şeyi  hiçbir  zaman  kendi  ilkelerini  uygulama

suretiyle  meydana  getiremeyeceği  yolundaki

olumlu  iddiamız  ve  olumlu  hadiseler  karşısında

ehemmiyetli  bir  durum  arz  etmez.  Çünkü,

Marksizm  fiiliyatta  bunun  açık  delilini  bizzat

vermiştir.

Marksizm  işte  bundan  dolayı  kısa  bir  zaman

sonra  "şahsiyet"  prensibine  boyun  eğmiştir.  Bu

durum  Marksizm'in  kendi  teşkilâtının  bu

teoriden

azade


kalamayacağını

açıkça


göstermektedir.  Bunlar  "ırkçı  felsefe"nin  en

esaslı eylemleridir.

Eğer,  bugün  Nasyonal  Sosyalist  Hareket

yukarıda  izah  ettiğimiz  esaslı  konunun  önemini

tesadüfen  kavramamış  olsaydı  ve  mevcut

vaziyeti  az  çok  değiştirerek  Marksistlerin  işine

gelen  şekilde  çoğunluğun  egemenliği  sistemini



kabul  etseydi,  sonuçta  Marksistlerle  aynı

paralele düşecek ve böylece birbirlerine rakip iki

siyasi

oluşumdan

ibaret

kalacaklardı.

Hareketimizin  toplumsal  programı,  şahsiyeti  bir

kenara  itip  ve  yerine  çoğunluğu  koymayı  ilke

edinse  idi,  işte  o  zaman  "Nasyonal  Sosyalizm"

de  mevcut  burjuva  partileri  gibi  Marksizm  zehri

ile  zehirlenmiş  bir  halde  olacaktı.  Irkçı  devlet

bütün  bu  iktisadi  ve  siyasi  çevreleri  parlamenter

çoğunluk  ilkesinden,  yani  topluluğun  vereceği

karardan  tamamen  kurtarmalıdır.  Bunun  yerine,

hiçbir  kayıt  ve  şarta  bağlı  olmadan,  "bireyin"in

hukukunu

koymalıdır.

Bütün


bu

anlattıklarımızdan çıkan sonuç ve dünyayı tehdit

eden Marksizm'e karşı alınacak tedbir şudur:

En  172 anayasa  ve  en  güzel  devlet  kuruluşu,

topluluğun  en  seçkin  unsurlarına  rehberin

önemini,  âmir  ve  hâkim  olanın  nüfuzunu  tabii

bir  şekilde  temin  edecek  olan  siyasi  teşkilât

şeklidir,  iktisadı  sahada  kabiliyetli  olan  kimseler

ifa  edecekleri  işlerin  başlarına  yukardan  yapılan

atamalarla  getirilemezler.  Bu  yetenekli  kimseler

dikkatleri kendi üzerlerine çekmelidirler.

Tahsil,  en  basit  dükkânda  çalışırken  en




muazzam

teşebbüse

gelinceye

kadar


her

kademede  temin  edilir:  Yalnız,  fertler  "hayat

imtihanları" geçirmekte devam ederler.

Siyasi  liderlerin  de,  bir  gün  içinde  kalabalık

arasında bulunamayacakları aşikârdır. Fevkalâde

kabiliyete  sahip  olanlar,  basit  insanlar  gibi  aynı

kaidelere bağlı değildirler.

Devletin  bütün  teşkilâtında  "komün"ü  teşkil

eden  en  küçük  hücreden,  bütün  bir  memleketin

en


yüksek

mertebesine

varıncaya

kadar


"şahsiyet prensibi" esas alınmalıdır.

Eskiden  Prusya  ordusunu,  Alman  milletinin

hayran  kalman  bir  organı  haline  getiren  ilkenin

temelini  bu  siyasi  sistem  teşkil  etmiştir.  Her

liderin, emrindeki kimseler üzerinde tam bir oto-

rite"si


ve

üstlerine karşı

da

tam


bir

"sorumluluğu" olmalıdır.

Bugün  dahi  parlamentolar  denen  esnaf

localarından

vazgeçilmez.

Yalnız


bu

parlamentoların

bütün

müzakereleri



birer

danışma  mahiyetindedir.  Parlamentolar  esasta

lüzumludur.  Çünkü  öyle  bir  çevre  meydana

getirirler

ki,

bugün


kendilerine

büyük



sorumluluklar

verilecek

olan

liderler,



bu

parlamentolarda  yavaş  yavaş  terbiye  görerek

pişerler.




Download 2,6 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   27




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©hozir.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling

kiriting | ro'yxatdan o'tish
    Bosh sahifa
юртда тантана
Боғда битган
Бугун юртда
Эшитганлар жилманглар
Эшитмадим деманглар
битган бодомлар
Yangiariq tumani
qitish marakazi
Raqamli texnologiyalar
ilishida muhokamadan
tasdiqqa tavsiya
tavsiya etilgan
iqtisodiyot kafedrasi
steiermarkischen landesregierung
asarlaringizni yuboring
o'zingizning asarlaringizni
Iltimos faqat
faqat o'zingizning
steierm rkischen
landesregierung fachabteilung
rkischen landesregierung
hamshira loyihasi
loyihasi mavsum
faolyatining oqibatlari
asosiy adabiyotlar
fakulteti ahborot
ahborot havfsizligi
havfsizligi kafedrasi
fanidan bo’yicha
fakulteti iqtisodiyot
boshqaruv fakulteti
chiqarishda boshqaruv
ishlab chiqarishda
iqtisodiyot fakultet
multiservis tarmoqlari
fanidan asosiy
Uzbek fanidan
mavzulari potok
asosidagi multiservis
'aliyyil a'ziym
billahil 'aliyyil
illaa billahil
quvvata illaa
falah' deganida
Kompyuter savodxonligi
bo’yicha mustaqil
'alal falah'
Hayya 'alal
'alas soloh
Hayya 'alas
mavsum boyicha


yuklab olish