3.1.24.
“Uzun Kulaklı Dede” Hakkında (1923)
YÖNETİME MEKTUP
66
“UZUN KULAKLI DEDE” HAKKINDA
Benim “Uzun Kulaklı Dede” adlı 2 perdelik komedi eserimi temize çekip Özbek
topluluğuna ulaştırmak şartıyla, adı geçen topluluğun en yetkili artistlerinden biri almıştı.
Şimdi bu eserin adı geçen sanatçının elinde olduğu şüphelidir. Duyduğuma göre biçare
sanat eserim Semerkant’taki amatör sanatçılara “peşkeş” çekilip verilmiş imiş. Bu yüzden
gazete yoluyla duyuruyorum ki, bütün hak ve hukuku bende olan o eser, nerede
bastırılırsa ya da sahneye koyulursa bununla ilgili kişileri dava edeceğim.
3.1.25.
“İblis”
67
(1923)
Mart ayının yedisinde Çarşamba günü, Özbek Dram Topluluğu tarafından kışlık
“Turan” da Kafkasya Türklerinin yazar ve şairlerinden Hüseyin Cavid
68
‘in dört perdelik
“İblis” trajedisi oynandı.
66
Yönetime Mektup (“Uzun Kulaklı Dede” hakkında) – Çolpan’ın “Türkistan” gazetesi editörlüğüne
yolladığı adı geçen mektup, 1923 yılı 18 Şubatta yayımlandı. Belli ki, Çolpan’ın dramatik eserlerinin
miktarı ona yakın olduğu halde, bize kadar yalnız “Yarkınay” ın metni, “Hücum” (V. Yan ile birlikte) un
yönetmenine ulaştı. Adı geçen mektup, bize Çolpan’ın belli olmayan piyesi hakkında haber vermekle
kalmadı, onun kaybolma sebeplerini de bir miktar açığa kavuşturdu.
67
İblis – “Türkistan” gazetesinin 1923 yılı 14 Mart sayısında yayımlandı.
68
Hüseyin Cavid (1882-1941) – ünlü Azerbaycan şairi ve yazarı, dramacı. Kendi yaratıcı kariyeri boyunca
18 piyes (bunların çoğu şiirsel) yazdı. Bunlardan 1915 yılında yazılmış olan “Şeyh Sen’an” ve 1917 yılında
yazılmış olan “İblis” piyesleri Özbekistan sahnesinde sergilenmiş.
152
Yoldaş Hurşid’in kalemiyle Özbekçeleştirilmiş bu eser aralara beyitler
serpiştirilerek yazılmış, aşk ve savaşla ilgili bir oyundur. Bu eserde yirminci yüzyılda
yaşayan âdemoğlunun ellerindeki bilim ve hüneri kan dökme, insan öldürme, malı harap
etme gibi doğru olmayan ve kötü işlere para harcayarak kötülük ve rezillikte İblis (Şeytan)
ide geçtikleri gösterilmektedir. Bütün kötülüklerin esas unsuru olarak kabul edilegelen
İblis bu eserde, “âdemoğlunun kötülüklerini görüp rezil olduğunu” bildirmektedir. Eserin
aslı bunun gibi mi ya da el ile kaç kez kopyalanıp yazılan nüshadan Özbekçeleştirilip,
“suyunun suyu” olduğundan mı bilmiyorum ama bu eserde hemen hissedilen bir terslik
(zıtlık) var. Yukarıda söylediğim gibi “kötülükte âdemoğulları beni geçtiler” diye iddia
eden İblis, eserde baştan aşağı kötülüğü kendisi yapar. Kendisi tam bir kötülük babası
olarak görülür.
İnsanoğlunun kötülüklerine doyan ve bu sebepten dolayı onların arasından kaçıp
ormanlara giden Arif, kısmen o iblisin hilesine aldanıp büyük suçlar işlemiştir. Yani: onu
seven günahsız bir kız (Haver) ın zehir içip ölmesine sebep olmuştur. Sonunda kendi
sevdiği bir kız için öz kardeşi (Vasf) ni öldürmüştür. 1915 ve 1916 yıllarında gerçekleşen
meşhur Çanakkale Savaşını düşündüğü dönemlerde (birinci perde), âdemoğullarına ve
onları yoldan çıkaranİblis’e o kadar lanet yağdırıyordu ki, bun tarifi yok! Birinci perdede
bu halde olan ve ondan sonraki perdelerde de insanlığın vahşiliğinden şikâyet eden ve
İblis’e beddua eden Arif, 3. perde de İblis’in elini öpüyor, onun bir pir, bir keramet sahibi,
bir Hızır olduğuna inanıyordu. Güzel, o perde de Arif, İblis’i insan kılığında görmüş
tanımamıştı, fakat âdemoğulları için İblis’ten her zaman tehlike-tehdit olduğunu iyi
biliyordu.
Piyesin son perdesinde Anadolu’daki Türk isyancılarından bir kişi (İlhan)
gösterilmektedir. Bu isyancı Anadolu’daki ittifakçılara karşı İngiliz casuslarını, Fransız
ajanlarını, hain (satılan) Arap ve Türkleri iyice araştırmadan acımasızca vurup öldürüyor,
adalet içerikli çok yüce sözler ile ah vah diyordu. Ama kendisi, cihangirlere karşı
Anadolu’da başkaldıranlara (Kemalistlere) da karşıdır. “Bir ihtimal, köy halkı ve işçi
kesimin menfaatinin peşine düşen kişidir”, diyecek olsak lakin o eski padişahlardan
biridir. Onun sözlerinde bahsi geçen konuda herhangi bir ima, işaret yok. İhtimal ki, bu
şey piyesin “suyunun suyu” olmasından kaynaklanmaktadır.
Oynama kısmına gelirsek:
153
Sahneye giriş çıkış, sözleri zamanında söyleme, fenerlerin açılıp kapanmasında
görülen birtakım eksiklikleri saymazsak, genel olarak sorunsuz ve iyiydi. İblis rolünde
Ebrar, Arif rolünde Uygur, İbn Yamin rolünde Sayfi iyiydiler. Kızların ikisi de (Rana,
Haver) kusursuz oynadılar. Onlarda sadece yumuşaklık ve rahatlık vardı. Diğerleri de
fena değildi. İnsanlar kalabalık, verim güzeldi: hatta yer olmadığından geri dönüp
gidenlerde çok oldu. Burada küçücük bir şey yazıp geçmeyi gerekli buldum. Bu oyuna
“gençler” diye adlandırılan “milletsever”lerinde çoğu geldi. Hatta yeni şehir tiyatrolarını
da sürekli takip eden “oldukça kültürlü” gençlerimizde bu oyunda vardı… Demek
bunlarda sahnelerimize ilgi duyuyorlarmış… Nazar değmesin!
Do'stlaringiz bilan baham: |