dan babsed'P. «Navadır ul-Vaqâyi» adında bir eser yazdı. Ülemâ fek-
zrtiElir T7ıdrkrmad'Kendisinden s°nra Abd«ia.
•• j-î 88İ' ? °l VC Abdulabad,n oğlu ‘Alîm (1911-1920) hükümet sürdüler. Bunlar Rusyaya sadakatte, Emîr Muzafferi geçtiler. Bu sebep- ten ır k. Ruslar Em,r Abdulahade 1889 yılında 2000 tane eski usul
düPhT tUfegI’,9(7 te de bİrkaç iane eski ««1 top bile verdiler. Ab- dulahad çarın Rus Kazaçi (Kozak) askerine kaydedilmiş, kendisine
«General Ad^otımt» rütbesi verilmişti. Kmm-Yalta tenezzühgâhlarmda sarayı vardı. & ' ua
Emîrin erkânından «Kuşbegi» çok defa Bukharanın şiî Iranlıiarın- dan oluyordu. Çünkü emir, kendi Ozbeklerine güvenmiyordu. Rus çağında da Ozbekîer, bu Mangıt emirlerini sevmiyorlardı. Bunu 1913-1914 yıllarında Batı ve Doğu Bukharada bizzat öğrendim. Hattâ beğlerden Guzarda Mustafa Bek Qavçm, «bizim memleketimiz Mangıt tagallü- bünden dolayı Rusların eline düştü» diye söylüyordu. Ahalinin fikirlerini bilhassa Abdülahad iyi biliyordu; kendi hâkimiyetinin de, ancak Rus yardımıyla yaşıyacağma inanmıştı.
Fakat demiryollar geçtikten sonra Ruslar emîri sıkıştırmağa başladılar. Demiryol hattı üzerinde Rus kasabaları kurmak (1885), gümrük işlerini ve Bukhara-Afgan sınırının mıb Hazasını Rus eline almak ( 1894) isteğinde bulundular. Başvezir Âstâne Kul Kuşbeginin mukabelesine rağmen, Kağan, Çarcuy, Kerki şehirleri Rusların siyasî ve askerî merkezleri haline getirildi. Gümrük işini ve hudut muhafazasını da ellerine aldılar. Bu münasebetle Bukharada Hind emtiasının değeri % 30 dan, Ç 5 0 ye yükseldi. Hind malları, artık Kafkasya, Batum tarafından gelir oldu. 1901 yılında Ruslar, Bukharanın para basmak hukukunu lâğvetmek istediler. Burada da Âstâne Kul, «sikkenin ilgası, emaretin ilgasına müsavidir» diye mükabele gösterdi. Nihayet Ruslar, Buk- hara «tenke» sinin 15 «kopeka» dan, 10 kopekaya indirilmesini ve Rus Devlet Bankası vasıtası ile iş görülmesini talebettiler. Emîr de, 25 milyon tenke’den fazla basmamak ve onu da Rus devlet Bankasında bulundurmak şartıyla sikke basmağa devam etmek hukukunu muhafaza edebildi. Kendisi, Ruslarla fazla temastan çekinerek, Kermînede oturdu. Sonradan Kermîne ile Taşköprük arasında Kharâbâd adında bir saray yaptırıp, orada münferid bir halde yaşadı.
Emîr Abdülahad, gayet hasis tabiatlı bir adam idiyse de, tecrübeli. işgüzar, muktesit ve fikir sahibi kişi idi. Zamane adamlarına ve gazetecilere, ehemmiyet verirdi. Kendisinin şairlik iddiası vardı. Beğlc- Tİnden, sonradan Hisar hâkimi olan Evliya Kulı Bek (mahlesi «Hüseynî») de şairdi. Bir divan da bastırmıştı. Emîrin ve nedimlerinin bazı şiirlerini, onun elinde görmüştüm. Bu Evliya Kulının oğlu Ishak (Ser-i Asya beği) gazeteleri takip ediyordu. Bukharada 1907-1908 yılında başiıyan mektep ıslahatı işlerinde de, emîr kendisi, Âstâne Kul Kuşbe- ği ve Kadı Kelân Be^lreddin göz yumuyorlardı. Haremeynde tekkeler yaptırdı. Hicaz yoluna ve Petresburg camiine bir çok paralar verdi. Doğu Bukharada emîrin naibi olan Özbek Âstâne Kul Kuşbeginin hareketleri, Rusları daha ziyade kuşkulandırıyordu. Bu zat, Istanbulla münasebette bulunuyordu, hediyeler gönderiyordu. Şimdi Türkiyede siyasî mülteci sıfatıyla yaşıyan ve ismi yukarıda (s. 192) geçen, esbak
.Kabil elçi muavini Hacı İsâmeddin karaulbeğini göndererek, Sultan- ahmetteki tekkeyi genişlettirdi. Tarablus savaşı sırasında para gönderdi. Nihayet Ruslar, Bukharanın başına bir belâ çıkardılar. 23 kânunusani 1910 da Bukharada Sünnî-Şiî kavgası çıkarıldı. Şiî olan başve- zir Iranlı Âstâne Kul tardedildi. Kadı Kelân Bedreddin ölmüştü. Ulemânın en müteassıplarından Damulla Baka Khan, kadı kelân (yani adliye nazırı) tâyin edildi. Bedreddinin, taassupta herkesi geçen cahil oğlu Burhaneddin polis müdürü (reis) idi. O güne kadar Şehrisebz hâkimi yani mutasarrifi olan Nasrullah bey (Sünnî) Kuşbegi (yani başvekil) tâyin edildi. Ruslar bir çok işlere el koydular. Eski Bukhara şehrinin işlerine karışmak için, bir rus polis müdürü (pristov) tâyin edildi. Emîr, kendi hükümetinin son günleri gelmekte olduğunu biliyordu. Evvelce müptelâ olduğu hastalığı arttı ve 7 kânunusani 1911 de öldü.
Abdülahad, hükümetinin başlangıcında biraderlerini hapis ve tar- -detmişti. Bunlardan biri olan Sıddık Han mahpustu. Bu zat tarihle iştigal ediyordu. Yazdığı bir eser de vardır. Yalnız diğer biraderi Ekrem Han Töre Guzar*da Bek (yani vâli) olarak kaldı. Bir medrese yaptırmış, oraya ve sarayına tarih ve edebiyata ait birçok yâzma eserler toplamıştı. 1 9 1 4 te, benden, Khanikov#un seyahatnamesini bulup vermemi ve oğullarına ulûm-u dünyeviyye (coğrafya ve riyaziyat) öğretmek için muallimlik etmemi istemişti. Fakat sonraları, nedense, yeniliğe karşı çok asabilik gösterdi. Abdülahadin ölümünden sonra bunları geçerek emîr olan Emîr Alîm ise, rusça tahsiline rağmen, idaresiz ve gayet korkak bir şahıstı. Ruslar Bukharayı, kasden ortaçağdaki şeklinde muhafaza ediyorlar ve kendiliğinden çürütmek istiyorlardı. Ulemânın yolu da bu idi. Bundan dolayı, emîr istese bile, hiçbir ıslahata kalkışamazdı. Ne- tekim cülus gününde güya vergileri ıslah, bütçe ve memurlara maaş mıeselesini ileri sürdüyse de, bastırıp neşretmekten çekindi. İmam Kulı Mangıt adında fasit, ve müteassıp birisi nedimi idi. Bununla beraber emîr de sefahate daldı. Ahaliye karşı cebir ve zulüm, babası zamanındaki dereceyi geçti; dayanılmaz bir hale geldi. Hanlığın o surette yaşaması, Türkistan için hakikaten bir leke idi. Emîr, büyük bir emlâk sahibi, ortaçağvari feodal ve aynı zamanda en müteassıp ülemanm ve iıticiaın istinadgâhı idi. Pamuk fabrikaları kendi elinde olup, rençber ahali bütün mahsulâtını ucuz fiatle Ona vermeğe mecbur bulunuyordu. Bukharanın İktisadî hayatında, tarihte olduğu gibi bugün dahi, çok mühim yer tutan mahsullarından «Karakol» (Astarkhan) derisi lr'), ta-
Do'stlaringiz bilan baham: |