Ölümünden sonra, yanındaki ünlü Kazak halk şairi Argun Canaq Akın, onun için şöyle demiştir:
Çubarırn, argınagım, ker maralım -f- Öz zanımca polkandik candıralım i r künden baş buîgan min san qulga -f- Balası Sultakemniıî Er Barağını -f-
Yani: -yÇubar (at)ım,. asıl argamak (at)un, keri renkteki maralım. Kendi usulümüze göre bir «p'olkovnik» ve «generaldim. Daha çocukluğundanberi biıı- j^.- ve sanlar (yani yüzbinlerle sayılan) tebaayı idare etmiş Sultakem (Sultanay Ekeni un oğlu olan benim Er Barağım-*
Yanındaki Türk Kazak halk müverrihlerinden Dulat Şecere adlı birisi maruf olmuştur. İlerde Kine Sarı vak’asında zikredilecek olan Rüs- -em Töre de, zamanının tanınmış simalarından biridir. Fevkalâde cen- o-âver olduğundan «kan içer Rüstem» demişlerdir.
Veli oğlu Çingiz ve Bükey Han oğullarından Tursun (Camantay) Abılav ın diğer oğullarından çok korktuklarından (bilhassa ilerde bahsedeceğimiz Kine Sarı isyanı zamanında) Ruslara yakın bulunmuşlar; Rus şehirlerine, memur ve aristokrasisine ihtiîât edip, Batı Sibirya vali- Eğinde itibaT ve nüfuz kazanmışlardır.
Ruslar, 12 iikteşrin 1868 kanunu ile, Batı Kazakistanda «ak sü- vekv> yani asilzadeleri (Çingiz torunlarını) idare işlerinden el çektirip, Doğu Kazakistanda «ağa sultanlık» müesşeseşini ilga ederek, .güya «bütün halkın seçime iştirak ^ettiği demokratik halk hâkimiyeti» adına «biy» ]~r tâyin etmek usulüne geçtiler. Bu «biy»ler «kara» (yahut «kara sü~ vek») yani «plebe» tesmiye edilmekle beraber, yine aşiret reisleri idi— ler. Fark, bunların Çingiz torunlarından olmamaları idi.
Doğuda «ağa sultanlık» kaldırıldıktan sonra da Ruslar, Kazak suî— ,an ve beğlerinden bazılarını «üyeznuy naçalniki» yani tümen kayma- kamları nezdinde ..müşavir (sovetink) ve muavin adıyla bulunduruyor- lardı. Evvelce Karkaraîfda ağa sultan olan Kunanbay Mirza bu se-
ı :■■) Akhund Q u r b a n a 1 ir Tavârikh-i Khamse-i Şarqî}. s. 377.
fer Aya Göz «üyez naçalniği»ne muavin tâyin edilmişti, ki Kazaklardan çıkan büyük şair Abay’ın babasıdır. 1883 te bu muavinlik lağvedilip, hâlis rus idare usulüne geçtiler. Nihayet 22 haziran 1886 kanunu ile idarede kabile tertibatı tamamen ortadan kaldırılıp, ülke, yalnız coğrafî esasta «volos»lara 206) bölündü ve volos reislerine de rusça «volosnoy» (yahut türk telâffuzuna göre «bolıs») denilir oldu.
Rusların millî Kazak idaresinden halis rus idare usulüne geçmelerindeki bu tedricî usul, ozaman ahaliye çok fena tesir etmiş; Rusların hiçbir söze, andlaşmaya falan riayet eder adamlardan olmadığı, tabiatlarının hainliği halk şairleri ağzında söylenmiştir. Karkaramda son ağa sultan olan Caîkunbay Töre, «bize, sultanlık babamız Abılaydan gelmiştir, Rusun verdiği artık Rusun oldu» demiştir.
Aya Gözde rus valisi Niukhalov, ahaliyi toplayıp ağa sultanlığın lağvını ilân ederken, «siz, bugüne kadar sultanların elinde esirdiniz; şimdi tamamile hür oldunuz» dediğinde, Kaldıbay Batır ona: «Orustar sender neme aytıp tursındar, özderin aqça alayın dep qılgan qılıqta- rın» yani «Siz Ruslar ne yalancı herifsiniz! Maksadınız, ahaliyi yağma etmektir» demiştir. Bu münasebetle general Mokşeyev’in «Türkistan Seyahatnamesi»nde 1847 yılı Sır Derya seferi sırasında, Rus ordusunda bulunan bir Başkurt küçük zabitinin ağzından naklettiği cümleleri hatırlatmak münasip olur. Bu zabit, Rusların, Başkurdüstanda olduğu gibi, Kazakistan ve Khıyvada da tatbik edecekleri siyaset hakkında: «Ne için çar Khıyvayı işgal edip hanı yakalamıyor? İsterse bunu yapabilir. Nedir bu han? Bu hiçtir. Çar onu yakalayıp Napolyon Bonapartın oturduğu adaya göndermek iktidarına maliktir. Khıyva meselesini şöyle çabucak halletse olmaz mıydı? Hayır olmaz. Çünkü Rus hilekâr ve mek- kardır. O, bizim Başkrut ve Kazak gibi değildir. O, her işini gizli ve yavaş yapar. Kazaklar da bozkırda kendi başlarına geziniyorlardı. Hiç kimseyi hükümdar tanımıyorlardı. Rus ona kırmızı kaftan verdi. Kazak da buna çok memnun oldu. Kaftanı verdikten sonra, Rus, onu kendi iste- fe'He göre sevketmege başladı. Rus onu, şimdi yalnız arabanın yanından yedek getiriyor. Fakat biraz sonra arabanın kendisine koşacaktır. Sonra, da kamçılamağa başlıyacaktır. Biz Başkurtlara da böyle yaptı. Simdi tamam esir olduk. Khıyvayı da öyle yapmak istiyor» demiştir. Rusların eskiden âdeti şöyle olmuştur: Bir memur, polis müdürü falan gelir, köylülerin ruhuna uygun bir kâğıt okur ve pnu imza ettirirdi. Halbuki kâ-
5ltta bambaşka bir şey, yani köylülerin aleyhine yazılmış bır_şey bulu- urdu Bunu çok denemiş olan ahali, hükümetin teklif ettiği kagı;t "dan çekinirdi. Hatta kağıtta yazılanlar! kendi güvendikler. Emsine «kutsalar dahi çekinirlerdi. Bu, yalnız hükümetle olan muamelede e- t bütün Ruslarla, Rus tüccarları, alpağutları (yani boyarları) ve başkalarıyla olan muamele evrakında, andlaşma, toprak ve mülk kadastro kâğıtlarında da böyle olurdu. Rusların bu tabiatını, Kazaklar son za manada öğrenebildiler ve «Rustan dostun olursa belinde baltan olsum,
diyC Ağaluhanlığın kaldırılmasından sonra, bir taraftan 21 ılkteşrın ,868 tarihiyle «sahra vilâyetleri idaresine ait kanunlar» neşredilip şimalî Kazakistan, merkezî Omsk şehri olmak üzere, 4 sahra vilayetine
Do'stlaringiz bilan baham: |