PROJE / PROFİL
malarımda bu yerellik konusunda iki kişi beni
etkilemiştir. Biri Hasan Fethi, öbürü de Iraklı
Rıfat Çadırcı. Onların yapılarını gördüm. Yerel-
lik bütün dünyayı aynı görüntü düzeyine getir-
meye doğru giden moderne karşılık mimarın
bir başkaldırısı oldu. Ancak bireyselleşemeyen
veya yerel olamayan yerellik, “postmodern”e
dönüştü. Ne yazık ki o da uluslararası oldu.
Yunan sütunları binalara yapıştı.
Ben o devirde çok zorlandım. Sebebine gelin-
ce bir yandan bu modernin zararlarını görmeye
başladım, bir yandan da yerelliğin çok sıradan
şekillere dönüştüğünü görmeye başladım.
1976’da Yeniköy’de bir konut projesi yaptım.
İmar kurallarının zorlaması, binanın eğime dik
tarafı şu kadar metre, eğime paralel tarafı bu
kadar metre olacak, dört tarafa meyilli çatısı ola-
cak gibi aşırılığa kaçmış durumdaydı. Ben o güne
kadar mimarı bu kadar zorlayan koşullarla bir iş
yapmamıştım. Mimari ilkeler olarak yerel yapıla-
rın plan anlayışını, yapım tekniğini, taşıyıcı sis-
temlerini araştırıp bu konuda bir yazı hazırladım.
Sonuçta da şöyle dedim: Geleneksel mimari-
den öğrenmek ve faydalanmanın yolu yalnızca
taklit veya çeşitli elemanların herhangi bir bina-
ya takılmamasından, binaları stil sorunlarıyla
donatmadan modern ve evrensel düşünceyi de
eski kültürümüzü bugüne, yarına yansıtmak,
her şeyden önemlisi var olan kültürümüzü
olgunlukla değerlendirip modern, çağdaş
düşünceyle üretilmiş bir mimariyle yarına ilet-
memiz görevlerimizden biri olmalıdır. 1976
yılında yazdığım bu yazının üstünden 42 sene
geçti, bugün farklı düşünüyor farklı işler yapıyo-
rum. Yerellik ile çok yakın ilişkimin kaldığını
söyleyemem.
Rumelihisarı’nda gerçekleşen yapıda tasarım
anlayışım daha farklıdır. Eski bir kent dokusun-
da yer alan yapının taşıyıcı sistemi betonarmedir
ve ahşap kaplamalar taşıyıcı sistem boşluklarını
doldurdu. Çevresindeki diğer binalar gibi bütün
yapıyı ahşapla kaplayıp, eskiymiş gibi bir izleni-
mi vermeyi hiç düşünmedim.
Bodrum’da yer alan yapı da yöresellikle ilgi-
lidir. Bu yapı “Bodrumludur”, ama bu bina bir
yöresel taklidi değil, bir yorumdur.
Büromuzda üstünde durduğumuz bir
başka konu mevcut doku içindeki yapılar ile
boşlukta olan yapıların tasarımlarına olan yak-
laşım farklılığımızdır. Kocaeli Sanayi Odasını
planlarken karşılaştığımız bir konudur bu. 25
yıl önce Kocaeli’ndeki fuar alanı bomboş bir
yerdi. Boşlukta yapı yapacağız; ne yapacağız,
nereye tutunacağız? Onun için bir fuara uygun
diye nitelediğimiz yuvarlak formlar, onların
arkasında da dümdüz bir duvar yaratalım diye
yola çıktık. Oradan hareketle boşluktaki yapı-
lar çok ilgimizi çekmeye başladı. Mesela,
bizim 2000 Çandarlı’da yaptığımız bina ren-
ginden ve şeklinden dolayı tamamen bu
düşünceyle oluşmuştur. Etrafta hiçbir şey yok,
bir tek yol var. Şimdi buraya ne yapacağız?
Taştan, kiremit çatılı kulübe yapmak mümkün
tabii, ama işte birtakım formlar, birtakım
renkler kullanarak başka bir şey elde etmeye
çalıştık. Bu da bizim büroda hep boşlukta
yapılan binalara bir anlam bulma çabamızın
diğer bir örneği oldu.
Do'stlaringiz bilan baham: |